ŞEFFAF Oda’da, İstanbul’un arka sokaklarını konuşuyoruz. Yaprak Dökümü’nün hüzünlü, mahzun ve mağdur Leyla’sını oynayan Gökçe Bahadır, bu kez “Kayıp Şehir”de bir hayat kadınını canlandırıyor.
Gökçe Bahadır, İlker Kaleli ve programda Karadeniz türküsü “ben seni sevdiğimi”yi söyleyen Miss Turkey 2012 finalisti Tuğçe Kurşunoğlu PORTAXE’ta çekilen Şeffaf Oda’da...
Aysel’le, bize büyük sürpriz yaptın diyorum...
Anlatıyor:
“İlk rol geldiğinde tedirgin oldum. Herkesin gözünde masum, durgun biriydim ama kendi içimde biliyorum var o tarafım da var. Bunu göstermek için fırsat diye düşündüm. İlk bölüm başladığından itibaren hiç yabancılık çekmedim kadına. Sanki ben o mahallede doğmuşum, sanki ben orada yaşıyormuşum gibi hissetmeye başladım. Kendimi keşfediyorum. Çok sevdim, çok ısındım.”
Gökçe’ye hangi rolü oynamak istediğini soruyorum:
PARİS‘teki 3 cinayet bir mesaj. Kime?
Kimlere?
Kesin olan şey şu ki...
Adres ya da adresler “yeniden başlayan çözüm sürecinde” Kürt tarafıdır.
Öcalan büyük olasılıkla bu adreslerden biri.
“Senin çözüm önerilerine EVET diyebilecek olanların akıbeti budur. Bu olacaktır.”
Böyle yorumlanırsa “infaz mesajının” bir anlamının da “gözdağı vermek” olduğu görülür.
ÇÖZÜME doğru her önemli süreçte olduğu gibi gene bir kanlı provokasyon.
Kimler tarafından olursa olsun.
Hedef aynı.
PKK’nın içindeki PKK olabilir mi?
Mümkün.
Abdullah Öcalan sorgulamasında “iç infazlar” için şöyle diyor:
Şemdin Sakık, kör Cemal, Şahin Baliç ve Cemil Işık gibi PKK bölgelerinde yönetimi ellerine geçirenler baskı ve eylemlerini bölge halkı üzerinde yoğunlaştırdılar.
İMRALI‘yla görüşmeler için ayrıntılar gün ışığına çıktıkça bir altyapı görünüyor.
Örneğin...
MİT Müsteşarı Hakan Fidan Öcalan ile İmralı’da konuşurken aynı tarihlerde MİT’ten bir grup da Kandil’de PKK yönetimiyle karşılıklı oturmuş masaya.
“İlkesel” platformda bir konuşma bu.
Yani...
Dış görüntünün arka planında da zemin hazırlanmış.
Bu aşamadan sonra ilk adım olarak İmralı’ya gidecek 9 isim arasından gideceklerin seçimine geliyor sıra.
İKTİDARIN “PKK sorununun çözümü için yeniden düğmeye basmış olması”, Cumhuriyet tarihinin en önemli kilometre taşlarından biri olabilir.
Bu girişimin şansı nedir?
Masa başı yorum yerine değerli bulduğum “açık istihbarata” başvuruyorum.
Başbakan Erdoğan’ın danışmanı Ankara milletvekili Yalçın Akdoğan’ın analizini yansıtıyorum.(*)
İmralı’yla görüşmelere BDP’nin de dahil edilmesi ve “Öcalan’ın BDP üzerinden örgüte mesaj vermesi yoluyla çözüm” için zihinlerdeki sorular ve cevaplar şöyle:
DEVLETİN RESTİ
BU noktaya terör dayatmasıyla mı gelindi?
EKRANDA I. Dünya Savaşı öncesi bir casusluk macerası...
İngiliz casus, Almanlara ait bir “şifre” defterini ele geçiriyor.
Bir bölümünü çözdükten sonra “unutulmuşların yeri” şifresinde takılıp kalıyor.
Acaba neresi.
Sonunda bunun “Fransa’da kullanılan bir deyim” olduğu sonucuna ulaşıyor.
Eski Fransa krallarının astığı astık, kestiği kestik olan yıllarda “hapishanelere” verilen bir isim -okunduğu gibi yazıyorum- “ubliyet” imiş. (oubliette)
Hapishanelere atılanlar 10 yıllarca sorgusuz sualsiz, mahkemesiz, suçlamasız zindanların taş duvarları arasında bırakılırlarmış.
2013’ün ilk programı... Şeffaf Oda’da Mustafa Ceceli rüzgarı ES’iyor... Son albümünün adı: Es.
Es’te Sezen Aksu, Nil Karaibrahimgil, Soner Sarıkabadayı, Ravi İncigöz’den şarkılar var.
Programa “bir sevgiliden bütün sevgililere” diyerek söz ve müziği Ravi İncigöz’e ait olan Sevgilim’le başlıyoruz.
Mustafa aranjörlükten şarkıcılığa nasıl geçtiğini anlatıyor:
“Sezen Hanım, benim demolar internete sızıyor sürekli, artık şu demoları sen seslendir. Şarkıyı dinlemek isteyen kişiler benim sesimden değil, senin sesinden dinlesinler dedi ve ilk söylediğim şarkı da bana kaldı. Unutamam şarkısını söylemiştim ilk.”
TÜRKİYE‘nin önünde “Hacet Kapısı” 3’üncü kez aralanıyor.
İslam’da “duaların ve dileklerin kabul edildiği Hacet Kapısı” söyleminin siyasette kullanılması patenti 8’inci Cumhurbaşkanı Turgut Özal’a ait.
Şu satırları aynen yansıtıyorum:
Irak Kürtlerine açılım, zorunlu olarak, Türkiye’nin kendi Kürt sorunu ile yüzleşmesini, kendi Kürtlerine ilişkin resmi ezberini bozmasını da beraberinde getirecekti.
Turgut Özal’ın görüşleri büyük ölçüde soğuk savaşın sona erişine ilişkin bakış açısından etkilenmişti.
Özal, soğuk savaşın sona ermesini, Sovyetler Birliği’nin dağılmasını, Kafkasya’dan Orta Asya’ya uzanan alanda Türk kimlikli bağımsız cumhuriyetlerin ortaya çıkmasını, jeopolitik terimiyle eski Osmanlı “heartland”ı olan Balkanlar’daki rejim değişikliklerini, Türkiye’nin uluslararası sistemde yükselişi için bir şans olarak değerlendiriyordu.
Bu değerlendirmesini “Türkiye’nin önünde ancak yüzyıllar içinde bir kez gelecek olan hacet kapıları açılmıştır” sözcükleriyle ifade etmişti.