CUDİ dağında şehit olan özel harekâtçı polislerin gösterdiği bir gerçek var.
Ne yazık ki PKK terörü teknoloji çıtasını yükseltmekte ve kan debisini arttırmakta...
Elbette Türkiye’nin güvenlik güçleri ile kıyaslanamaz ama her damla kan yüreğimizi yakıyor.
50 PKK’lı bir mağarada sıkıştırılmış.
YEM TAKTİĞİ
Önce içlerinden birkaçı kendilerini gösteriyorlar.
“Yem” rolünde oynuyorlar.
NEVRUZ’u Kandil’den gelen talimatla bir “Kürt Baharı” hareketine dönüştürmek eylemleri tezgâha kondu.
“Arap Baharı’nın, Kürt versiyonu” hesapları tutmadı.
Tutamazdı.
Ama...
Birçok kentimizde taşlar uçuştu.
Molotof kokteylleri ile yangınlar çıkarıldı.
BARZANİ’nin “biz bir milletiz bağımsız devletimizi ilan edeceğiz. Ama o günü beklemeliyiz” söyleminin altını çizin.
Sonra...
Bazı BDP’lilerin “özerklik istiyorduk ama artık bağımsızlık diyoruz” diye baklayı ağızlarından çıkarmalarını da bir kenara yazın.
Yakın geleceğin Ortadoğu haritası için tezgâha konan “büyük Kürdistan” projesinin işaretleridir.
Bu ikisine Beşar Esad’ın siyaseten infazı sonrasında Suriye’nin bölünmesi ve Türkiye’nin Güneydoğu sınırı altında kalan topraklarda Suriye Kürdistan’ı tasarımını ekleyin.
Tarihin bir seher vaktinde gün ışıklarının bu yeni oluşum üzerine düşmesi özlemleri var.
Irak-Türkiye-Suriye Kürdistanları Birliği ya da Federasyonu(!)..
EŞLERİN liderler üzerinde “etki katsayısı” yüksektir. Eskilerin “abad da ederler berbat da” söylemi bu nedenledir.
Suriye Başkanı Beşar Esad’ın eşi Esma bu konuda sınıfta kaldı.
Dünya onu, “Suriye’deki katliamlardan büyük üzüntü duyduğu, Beşar’ı frene basmaya çalışan, hatta ümidini kesince İngiltere’ye kaçmak üzereyken yakalanan, zorla geri getirilen talihsiz kadın” olarak tanıyordu.
Batılı görüntüsü, güzelliği, sade şıklığı bu izlenimleri güçlendirmişti.
Ancak...
Suriyeli muhaliflerin sızdırdığı e-postalar bu algıları parçaladı.
TÜRKİYE’nin özel saat ayarları vardır. Örneğin...
Nisan ayı ABD Kongresi’nde “Ermeni Soykırımı” kararının alınıp alınmayacağına ayarlıdır.
Gazetelerin başlıkları, yorumları, TV haberleri, tartışma programları her yıl aynı günlerde bu “soykırıma” kitlenir.
“Nevruz” bir diğer “saat ayarıdır.”
Nevruz yaklaşırken tansiyon yükseliyor.
“Yaparım” ve “yaptırmam” güç gösterileri her yıl tekrarlanır.
Gene bu sinir törpüsü sürecini yaşıyoruz.
TARİHE ilgi artıyor. Yeni bir Osmanlı dizisi ekranlarda... Bir Zamanlar Osmanlı-Kıyam dev bir prodüksiyon.
Osmanlı’nın Lale Devri’ni ve bu dönemi kesintiye uğratan Patrona Halil İsyanı’nı anlatıyor.
Tarih kitaplarında Lale Devri “Osmanlı’da zevk ve sefahate gömülüşle, çürümüşlüğün simgesi” olarak yer alır.
Gerçekten öyle mi?
Oysa bir diğer görüş de “Osmanlı’da aydınlanmanın Lale Devri’yle başladığı” yolundadır.
Edebiyat, müzik bu dönemde güzel yapıtlar üretmiştir.
SURİYE’de “satranç oyununun” son hamleleri oynanıyor.
İlahlar “Beşar Esad’ı kurban etmekte” kararlı.
Londra’da kendi halinde bir doktor, güzel bir genç kadınla evlenmiş. Çocukları olmuş.
Kafasında siyaset yapmak hiç yokken, babası ölünce elinden tutup getirdiler.
Başa geçirdiler.
Suriye’yi o değil babasının arkadaşları olan kaşarlanmış Baas Partisi kodamanları yönettiler.
Beşar Esad göstermelik dekordu.
MADIMAK dramının devlet sorumluları “büyüteç” altında...
Olayı daha başından alarak sahneye yansıtan Genco Erkal’ın “Sivas 93 (Belgesel Oyun)” senaryosu elimde.
Şöyle başlıyor...
“Biz şenliğe gelmiştik.
Onlar öldürmeye gelmişlerdi.”
.......................
Ve seçtiğim diğer satırlar: