Oscar ödüllerine aday “Zoraki Kral (Kings Speech)” filminde bir cümle, bütün dönemlerin alacakaranlık siyasetlerine ışık düşürüyor.
“Başkanlık sistemine geçişin” tartışıldığı Türkiye’den de görülmeli.
Filmin konusu kısaca şöyle:
İngiltere Kralı 8. Edward daha önce iki evlilik yapmış Madam Simpson ve taht arasında sıkışmıştı.
Ya krallığı sürdürecek ve Madam Simpson’la ilişkisine nokta koyacaktı ya da Madam Simpson’la devam edecek ama tahtla vedalaşacaktı.
8. Edward Madam Simpson için tahttan feragat etti.
Yerine kardeşi 6. George kral oldu.
Libya’daki tarihi değişim süreci tanıklarından izlenimleri yansıtıyorum.
Kaddafi, Mısır’ın devrik başkanı Mübarek gibi “tabandan yoksun” değil.
Libya’nın sosyal dokusunu oluşturan 3 kabileden en büyüğüne mensup ve o kabileden destekli.
Ayrıca...
Özellikle yıllardır büyük yatırımlar yaptığı başkent Tripoli (Trablus) halkı tarafından da seviliyor.
80 milyar dolarlık yatırım planlanmışken 200 milyar dolarlık ihale yapıldı.
Tripoli’nin gökdelenler görüntüsü Dubai’yi andırıyor.
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’na “her canlı ölümü tadacaktır” söylemini değiştirerek soruyorum:
“Her siyasi parti lideri yumurtayı tadacak mı? Size yumurta atılsa tepkimiz ne olur?” diye soruyorum...
Kılıçdaroğlu cevaplıyor:
Genel Başkan olmadan önce de gittiğim yurtiçi ve yurtdışı toplantılarının bazılarında “yuh” şeklinde protestolar oldu. O arkadaşların hiçbirine kızmadım. Sadece beni dinlemelerini istedim. “Dinleyin, düşünceleriniz varsa onları söyleyin” dedim.
Bizim gençleri anlamamız lazım. O genç, yumurtayı boşuna atmaz. Politikacının düşünmesi gereken, o gence yumurtayı attıran olgu nedir onu araştırmak zorundadır. Onu araştırırsak hiçbir sorun kalmaz.
Kemal Kılıçdaroğlu için yumurtanın önemi geçmişe dayanıyor.
Basın özgürlüğü ile devam... İktidardan, ABD’nin Ankara Büyükelçisi Ricciardione’ye “boy ölçüsü” verildi:
“Amerika’da basın özgürlüğü Türkiye’den geridedir!”
Dün bu köşede “Sınır Tanımaz Gazeteciler Örgütü’nün” dünya ülkeleri arasında basın özgürlüğü sıralamasını yayınlamıştım.
Türkiye bu sıralamada 138’inci...
Ya ABD?
Aynı sıralamada ABD ise 20’nci...
Aralarında 118 kademe var.
Türkiye’de basın özgürlüğü dünya sıralamasının neresinde?
Bunun cevabı “politikacıların söylemleri” dışında uluslararası sıralamada apaçık verilmekte.
Türkiye dünya ülkeleri arasında 138’inci...
Allamalara pullamalara gerek yok.
“Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü (Reporters Without Borders)” 2010 endeksinde objektif ölçütlere göre yapılan incelemenin sonucu işte bu.
Meksika, Fas, Cezayir, İsrail, Ukrayna, Irak, Kamerun ve Bangladeş bile sıralamada Türkiye’nin üstünde.
Türkiye’nin altında ise Rusya, Malezya, Brunai, Honduras, Colombia, Nijerya, Pakistan...
ODA TV’nin sahibi Soner Yalçın’ın telefonla konuşmaları dinlenmiş, özellikle “Prof. Yalçın Küçük ve Bedrettin Dalan ile konuşmaları” tutuklanma nedenleri arasındaymış.
Henüz resmi bir açıklama yok ama medyada yayımlanan bu haber doğruysa anlaşılır şey değil.
Gazeteci mesleği gereği herkesle konuşur.
Darbeciyle de, teröristle de...
Başbakan’la, siyasi parti lideriyle de...
Sanatçıyla, işadamıyla da...
Onlarla konuştu diye ne darbeci, ne terörist, ne başbakan, ne siyasi parti lideri, ne sanatçı, ne işadamı olur.
ODA TV, “sert muhalefet” nesli tükenmekte olan medya kuruluşlarından biri.
Haberlere göre ODA TV internet sitesi televizyon yayınına geçmek üzereymiş.
Soner Yalçın, artık görünmezler arasında olan sevgili Ufuk Güldemir’in yol haritasında yürüyecekmiş.
Ufuk, Türkiye’nin ilk internet haber portalını kurmuştu.
Kısa sürede çok izlenen ve saygın bir koruma taşımıştı.
Ardından “Haber Türk TV’yi” hayata geçirmişti.
“Tarafsız ve cesur” yayıncılığın öncüsüydü.
Balyoz davasında son tutuklamalarla birlikte 100 bin askerin “asli komutandan yoksun olduğu” yolundaki karışan kafaların üzerine düşen “çiğ bir ışık...”
Geriye sarıp yeniden düşündürtüyor.
Sürecin “tavrı net” kalemlerinde bile “sorgulamalar” dikkat çekici birer “artı...”
Dün yayınlanan gazetelerden 2 köşe yazısını bu anlamda sunuyorum.
Önce TARAF’da Demiray Oral’ın köşesinden bazı satırlar.
BALYOZ VE İÇİMDEKİ O SIKINTI