Ecevit bugünleri görmüştü

6 Kasım 2010

BÜLENT Ecevit “Efsane Genel Başkan” olarak dün anıldı.
Yukarıda bir yerlerden CHP Genel Merkezi’ni izliyorsa Ecevit,“Yanılmamışım. DSP’yi işte bu nedenle kurdum” diye düşünmüş olmalı.
Aralık sonuydu.
Gece yeni yıla girilecekti.
Ecevit’lerin OR-AN’daki evlerindeydim.
Bir şişe iyi cins Fransız konyağı götürdüğümü hatırlıyorum...
Rahşan Ecevit, bize kuruyemiş eşliğinde konyak ikram etti.

Yazının Devamı

CHP, CHP olalı

5 Kasım 2010

Yönetimin “altın kuralı” şudur: “Burada demokrasi var, benim dediğim olur.”
Bu söylem “adalet” ve “istikrar” temel ilkelerine aykırı değildir.
“Kurmayların hepsi fikirlerini özgürce ifade edebilir. Ne sansür, ne otosansür... Lider hepsini dinler, genel eğilimi algılar. Ve sonunda kararı o verir.”
Neden “o?”
Çünkü “başarının alkışı” onadır, “başarısızlığın” faturası da ona çıkarılır.
Bir örnek:
- Batı Avrupa Müttefik Kuvvetleri Başkomutanı General Eisenhower II. Dünya Savaşı’nın sonunu tayin eden Normandiya çıkarması sonrasında gazetecilerin karşısına çıkar.

Yazının Devamı

Köşk izlenimleri 2

3 Kasım 2010

29 Ekim davetinde Köşk izlenimlerime devam...
Soğuk ve yağmurlu bir Ankara akşamı.
Trafik tıklım tıkış...
Neyse ki davetlilere Köşk’ün iki kapısından giriş yaptırılıyor.
Biz 5 numaralı dış kapıdan girdik.
Bahçede geniş bir yay çizerek protokol kapısına ilerlerken sağımızda Atatürk’ün ikamet ettiği ilk Köşk gözümü aldı.
Zarif kulesi, ışıklandırılmış dış duvarlarıyla ruhumu okşar gibiydi.

Yazının Devamı

Çankaya Taksim hattı

2 Kasım 2010

Çankaya Köşkü’ndeki 29 Ekim davetinden izlenimler...
BDP’lilerin sohbet grubuna dahil oldum.
Konumuz...
“Anayasa’nın değişen yeni maddesi gereği Ahmet Türk ve Aysel Tuğluk’a milletvekili sıfatlarının iadesi...”
Görev dönem süresi 2011 baharına kadar devam ettirmekte olduğu için Türk ve Tuğluk’un TBMM’ye dönmeleri hukukun gereğidir.
Aynı konuda iki yasa var ise...
- “Özel yasa, genel yasaya göre önceliğe sahiptir.”

Yazının Devamı

Abdülhak Hamit ve üçlü aşk

31 Ekim 2010

CAN Dündar, Mustafa Kemal’in sevgilisi “Latife”den sonra bu kez Şair-i Azam Abdülhak Hamit’in aşkı “LÜSYEN”i yazdı.
Gene güzel bir aşk öyküsü.
Belçikalı “yabancı gelin” LÜSYEN ekseninde Abdülhak Hamit ve dönemin siyasi/edebi tarihi nehir gibi akıyor bu kitapta.
LÜSYEN’de Can Dündar’ın dili de dönem dilinden lezzetlerle harmanlanmış.
Elif Şafak bu tada alıştırdı bizi.
Can Dündar’la devam...

Yazının Devamı

Atatürk’ten Venüs’e...

30 Ekim 2010

Paris Opera Genel Müdürü Serge Lifar “büyük” bir balet.
Şöyle diyor:
“Bir dansöz egzersizi bıraktığı zaman ölmüş demektir.
Çalışmadığım gün yoktur.
Bazı gün 10 saat çalışırım.
Şimdiye kadar yaptığım sıçramaları toplasanız Venüs ile Dünya arasına sığmaz.
Ömrümüz sıçramakla geçiyor.” (*)

Yazının Devamı

Balbay’dan kara mizah

29 Ekim 2010

“Allah’ın değirmenleri geç ama iyi öğütür” söylemini “yargının değirmenleri geç olsa da iyi öğütür” söylemine dönüştürmek temennimin ışığında -hukuka ve yargıya olan inancımı koruyarak- Mustafa Balbay’ın son kitabından (*) şu satırları yansıtıyorum:

GRADO OLMUŞ GLADYO
İddianamenin diliyle ilgili söylenecek çok şey var. Türkiye’de genel olarak “hukuk dili” tartışmalıdır.
Ancak Ergenekon iddianamesi sadece uzun, anlaşılmaz, birbiriyle çelişen cümlelerden ibaret değildi.
Kimi kritik sözcükler öyle farklı şekilde konulmuş ki, anlam tamamen değişiyor.
Örneğin iddianamenin 952. sayfasında benim gazetenin Genel Yayın Yönetmeni İbrahim Yıldız’la yaptığım bir telefon görüşmesine yer verilmiş. Konuşma bir gazetenin genel yayın yönetmeniyle Ankara temsilcisi arasındaki olağan bir diyalog. İçinde soru işareti yaratacak bir şey de yok.

Yazının Devamı

Hagi ve siyasi liderler

28 Ekim 2010

Galatasaray’ın yeni teknik direktörü Hagi’yi, onu yakından tanıyanlarla konuşuyorduk.İlginç bir “Hagi klasiği” dinledim.Fatih Terim döneminde Hagi sahadaki Terim’di.Onun oyun kurgusunu sahada uygulayan orkestra şefiydi.Oyuncuları yerlerini kaybetmemeleri için sürekli uyarırdı.Onları yelpaze gibi açar, kapatırdı.Bir özelliği de zaman zaman hırçınlaşması, hakemle tartışmalara girmesiydi.Bunu kasıtlı yapardı.“Baktım ki bizim çocuklar rehavete girdiler, konsantrasyonları düştü, hakemle tartışma üretiyorum.

Gerginlik ortamı oluşturuyorum.Böylece arkadaşlarımın zihnen oyuna dönmelerini, hırslanmalarını sağlıyorum” derdi.Yani...Hagi’nin hakemle dalaşması kurguydu.

Motivasyon amaçlıydı.Bu anekdotu dinlerken beynimde futboldan siyasete geçişi yaşıyorum.Liderlerin sert çıkışları, ortamı germeleri de “motivasyon” amaçlı mı?Lider, rakip partilerle “bahar havasını” fazla sürdürmüyor.Milletvekillerinin, örgütün ve kendini destekleyen medyanın rehavete kapılmasını, gevşemesini önlemeyi amaçlıyor olabilir.“Durup dururken bu sert patlama da nereden çıktı” sorusunun cevabı yoksa “ateşlemek, tetiklemek” mi?Örneğin...Referandumdan sonra Başbakan Erdoğan tatile çıkmıştı.Bir süre ondan ses

Yazının Devamı