Dünyanın en iyi üniversitelerinden biri olan Harvard’ı turluyorduk.
Binalardan birinin üzerinde gördüğüm levha şaşırttı.
“İslam Hukuku” üzerine çalışmalar yapılması için inşa edilen binanın finansmanını “Bin Laden” sağlamış. Faaliyetini sürdürmesi de “Bin Laden” kaynağından karşılanıyormuş...
11 Eylül 2001 saldırısı henüz yeni yaşanmıştı.
Bu levha, hâlâ nasıl o duvarda kalabiliyordu?
İzah ettiler:
“Bu, İslam Hukuku Enstitüsü’nün finansmanı 11 Eylül saldırısını düzenleyen terörist Bin Laden değil, onun kardeşidir.
NEW York’ta bir doktor odası... Mustafa Sandal muayene için sıra beklemekte. İçeri Woody Allen girmez mi?
Mustafa şaşırıyor.
Oysa Amerika’da tüm sanatçıların zorunlu olduğu bir muayene bu.
Sinema ya da herhangi bir gösteri etkinliğinde yer alacak sanatçı mutlaka belediyenin “doktor kontrolünden” geçmek zorunda.
Mustafa Sandal da “Sanatçılar sendikasının” koyduğu bu kural gereği “New York’ta Beş Minare” filmi için kamera karşısına geçmeden önce doktora muayene olmuş.
Mustafa Sandal anlatıyor:
İlkokul çağındaki çocukların “örtünmeleri” ekseninde tartışmalar sürüyor.
Ne ilginçtir ki, AKP’ye yakın medyada Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve eşi Sayın Hayrünnisa Gül “eleştiri oklarının hedefleri” oldular.
Sütunlarında “açık açık eleştirenler” var.
Daha ihtiyatlı olanlar ise konuyu görmezden geliyorlar.
Ancak...
Sayın Hayrünnisa Gül’den önce “ilköğretim çağındaki kız çocuklarının örtünmelerine karşı olduklarını” ortaya koyan “damardan” denebilecek AKP’liler de olmuştu.
Örneğin...
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün Londra’da Kraliçe Elizabeth’in elinden yılın “devlet adamı” ödülünü alması Türkiye için büyük prestijdir.
Kayserili torna ustası Ahmet Hamdi Gül’ün oğlu Abdullah Gül’e de yaşam yolculuğunda onur verici kazanımdır.
Görüntülerin arkasına da geçmeye ve bu ödül ile gelecek arasında bir ilişki aramaya çalışıyorum.
Yakın gelecekte Başbakan Erdoğan’ın hedefinin Çankaya Köşkü olduğu biliniyor.
Peki...
Abdullah Gül ne olacak?
Cumhurbaşkanlığı’ndan sonra aktif siyasete dönerek AKP başkanlığı, AKP iktidar olursa başbakanlık mı yapacak?
Fransa bugün de -birkaç değişiklikle- yürürlükte olan 5. Cumhuriyet Anayasası’nı yazmayı ulusal kahraman general de Gaulle’ye bırakmıştı.
Tek başına onun eseridir bu anayasa...
Hıfzı Topuz meslek büyüğümüz dün televizyonda de Gaulle’nin ölüm yıldönümü için düzenlenen bir etkinlikte Fransa siyasetine hâlâ egemen olan “de Gaulle’cilerin” konuşmalarından bazı alıntıları yansıttı:
Kendimize de Gaulle’ci diyoruz.
Bu siyaset kimliğimizle halkın oylarını alıyoruz.
Ama...
Yaptıklarımız, de Gaulle ilkelerinin tam tersi...
1980’li yıllardan bu yana yaklaşık 30 yıldır “ABD, Küresel Musevi Lobisi ve İsrail” konularında nabız atışlarını sağlıklı yansıtan bir dostumla “ufuk turu” yaptık.
Türkiye’nin, Avrupa ve Amerika’da krizli dönemlerini aşmakta katkıları olmuştur...
Hiçbir karşılık beklemez...
Türkiye/ABD ilişkilerinin “buzul” altında kaldığı “silah ambargosunun kaldırılmasını” örnek olarak gösterebilirim.
Hangi parti, hangi görüş iktidarda olursa olsun ayrım yapmaz, Türkiye için “sessiz, derinden ve etkili” olarak devreye girer.
Bazı başbakanların masalarının üzerinde onun, ABD ya da “Avrupa’nın üç atlısı” Fransa, İngiltere, Almanya’da yaptığı üst düzey görüşmelerden raporlarını görmüştüm.
Aşağıda son izlenimlerini sunuyorum:
WASHİNGTON’DAN TÜRKİYE GÖRÜNTÜLERİ
ECEVİT ve Kılıçdaroğlu “paraleli” kuruluyor. Ecevit’in yükselişe geçtiği yıllarda partinin Genel Sekreteri “lord” diye anılan İsmail Rüştü Aksal’dı.
Zarif, saygın, dürüst, düzgün bir kişilikti...
Genellikle “prince de Galle” diye anılan kareli, kruaze kostümler giyerdi.
Krem rengi ipek gömlek, sulka ipek kravat... Macar vidala deriden pırıl pırıl pabuçlar...
Kır bıyıkları ile İngiltere’nin Başbakanı Eden’i andıran “aristokrat” görüntüsüyle CHP’nin “oturaklı” yönetim kadrosunun simgesiydi.
Bülent Ecevit ise İsmet Paşa’nın damadı gazeteci Metin Toker’e önerilen ama onun kabul etmediği kontenjandan milletvekili seçilmişti.
Sade, nazik, yalın, edebiyat tutkunu, Robert Kolej kökenli genç bir milletvekiliydi.
Aşk-ı Memnu’nun Nihal’i Hazal Kaya, gösteri sanatına 1 buçuk yaşında başlamış. Rolü neymiş?
Gülerek anlatıyor:
“Pamuk prenses ve yedi cücelerden biri...”
Sonraları 4 buçuk yaşında keman ve bale dersleri başlamış.
Ardından bir ajansa kayıt olarak oyunculuğa başlıyor; reklamlar, diziler, Bilgi Üniversitesi’nde Sahne Sanatları öğrenciliği...
Amerika’da oyunculuk çalışmalarına da katılmış, ilginç de bir anısı var:
“Yaşı küçük diye diskoya girmesini engellemişler.”