Bu vasiyeti, Haydar Aliyevin öldüğü gece Ankarada bir otelin özel dairesinde Haydar Aliyevin en yakınında olan ve şimdi de İlham Aliyevin yakın çevresinde bu özel konumu sürdüren Ali Hasanovdan dinlemiştim.Salonda, Aliyevlerin çok yakını Diyaspora Bakanı Nazım İbrahimov ve bazı önde gelen siyasetçiler vardı.Artık onun koltuğunda oturmakta olan İlham Aliyevden de aldığım izlenim, babasının Türkiyeye olan gönül bağını sürdürdüğü. Azerbaycanın dostu Türkiyedir. Bu dostluğu koruyun ve hep daha ileri götürün." İlham Aliyev gezi gündemi için "Azerbaycan ile Türkiye arasında hiçbir sorun yok. Bu gezimin hedefi, zaten çok iyi olan ilişkileri daha da ileri taşımak" dedi.İki ülkeyi kan damarı gibi beslemesi için babasının büyük baskılara karşın gerçekleşmesi için kişisel ağırlık koyduğu "Bakû - Tiflis - Ceyhan petrol hattının" adeta altını çizdi.Azeri Türkçesiyle yansıtayım:"İlin (yılın) sonuna kadar Bakû - Tiflis - Ceyhan neft kemeri (petrol hattı) istismara verilecek (işletilmeye başlayacak) ve bizim iktisadi alakalarımız (ilişkilerimiz) daha da güçlenecektir."O projenin bir ihtilal girişimine bile neden olduğunu belirtmeliyim. Haydar Aliyev "yüzyılın projesi" diye anılan Bakû - Tiflis -
Bu arada dükkanlar gelen yabancılarla "akıcı" İngilizce, Fransızca, Almanca konuşuyorlardı.Rumca zaten yerel dil. Belli ki iyi eğitim almışlardı.Laflarken Rumlardan baskı, zulüm olup olmadığını sorduk..."Yok öyle şey, hele bir yapsınlar" cevabını verdiler ve bir "uç" örnek verdiler:Bayramlarda, kurbanlarımızı hem evlerimizin önünde hem burada, dükkanlarımızın önünde keseriz.Kanları aşağılara dere gibi yol yol akar."Sormuştum.Rumlar engel olmaz mı?Şikayet gelmez mi?"Öyle ya...Türkiyede bile öyle uluorta sokaklarda, dükkan önlerinde kurban kesilmesini eleştirmiyor muyuz?Karşı çıktılar:"Hemen Avrupaya... Adalet Divanına başvururuz. İbadet özgürlüğümüz kısıtlanıyor diye dava açarız." Cezvede pişirilmiş köpüklü Türk kahvesi ikram ettiler. Bu söylem, olası Birleşik Kıbrıs Devletinde yaşayacak ada Türkleri için bir güvenlik ölçütüdür.2004 yılı yaşamını, 1974 yılının çerçevesi içinde yorumlamak zorlamadır.Yanıltır.Anlaşmalar, birincil hukuk - ikincil hukuk hiyerarşisi, elbette önemli ama; hepsinin üstünde, ada Türkünün elinde AB yurttaşlığı kimlik belgesi olacak... İsveçli, Avusturyalı, Fransız, İtalyan, Lüksemburglu ile bir Yunanlı ya da Kıbrıslı Rum, nasıl ki tam eşit Avrupa
Aynı saatlerde, TBMMde ise hükümet tarafından, Denktaş tavrının benimsenmediği kürsüden ortaya konulmaktaydı. Ve gene aynı saatlerde, Lefkoşada Başbakan Mehmet Ali Talat, - bir kulağı Ankaradan gelmekte olan haberlerde - özel bir telekonferans sistemiyle dünyanın en büyük 34 yatırım şirketi temsilcilerinin sorularını cevaplamaktaydı... Onun da bu görüntüsü, dünyaya "Ankara elbette önemli, fakat son söz referandumla burada söylenecek" mesajıydı.Bu üç ayrı görüntü, aslında, "Kıbrıs için Türk tarafının fotoğrafıdır" denebilir. Ankarada Denktaş dün Çankaya Camlıköşkte ağırlanırken, ona, duyarlı siyaset diliyle "destek" mesajı veriliyordu. MGK bildirisini herkes kendine göre farklı yorumluyorsa... Hiç kuşku yok ki, bunlardan biri doğrudur, diğerleri "kendi kalp gözüyle gördüğüdür."Hangisi doğru?..Belki... En sade olanı, en demokratik görüneni... "Biz kaygılarımızı belirttik, bundan ötesi sivil iktidarın" yorumu olabilir.Ama bunda dahi görüş birliği oluşmamışsa, bir "gri" renk gerçeği de "pas geçilecek" olasılık değil.Böyle "gri" gibi görünen bir başka bildiri, ABDnin Iraka harekatı Türkiye üzerinden yapmakta ısrarlı olduğu zaman, MGK toplantısından sonra da yayımlanmıştı.O zaman da çok
Yabancı sermaye siyasal istikrar ve hukuk güvencesi arıyor. KKTCnin ufkunda AB üyeliği görünmesi, bu iki ön koşulun karşılanacağı işaretini vermiş olmalı. Güney Kıbrısı kanatlandıran etkenlerden biri de AB üyesi olacağına artık kesin gözüyle bakılan süreçtir. Yabancı sermaye güven duyarak gelmiştir. KKTCnin önde gelen gazetecilerinden Hasan Hastürer, "Burgenstock toplantısı açıklamalarının hemen ertesi sabahı iki İngiliz yatırım şirketinin bilgi almak için başvurduklarını" söyledi. Referandum kararının üzerinden 24 saat bile geçmemiş ama yatırım kokuları burunlarına gelmeye başlamış. Bir diğer etken Kıbrısa, Almanya - Kore nano modelinin uygulanmış olmasıdır.İkinci Dünya Savaşı sonrasında, Batı siyasası ve sermayesi, Batı Almanyayı, Doğu Almanyanın... Güney Koreyi de Kuzey Korenin çok üzerinde zenginliklere, refah düzeyine taşımaya yoğunlaşmıştı.Bu iki modelin başarısı diğerlerini çökertmenin mesajı olacaktı. Oldu da...Böyle bir makro plan çapında elbette değil ama Türkiye ile silahlı çatışmaya girmeden KKTCyi çökertmek için nokta strateji olarak, Güney Kıbrısa da Batı, ekonomik doping yapmıştır. KKTC ise ambargolarla, yok farz edilerek oksijensiz bırakılmıştır.Bir yanda fert
<#comment>#comment>
<#comment>#comment>
KKTC'nin önde gelen gazetecilerinden Hasan Hastürer, "Burgenstock toplantısı açıklamalarının hemen ertesi sabahı iki İngiliz yatırım şirketinin bilgi almak için başvurduklarını" söyledi. Referandum kararının üzerinden 24 saat bile geçmemiş ama yatırım kokuları burunlarına gelmeye başlamış.
Yabancı sermaye siyasal istikrar ve hukuk güvencesi arıyor. KKTC'nin ufkunda AB üyeliği görünmesi, bu iki ön koşulun karşılanacağı işaretini vermiş olmalı. Güney Kıbrıs'ı kanatlandıran etkenlerden biri de AB üyesi olacağına artık kesin gözüyle bakılan süreçtir. Yabancı sermaye güven duyarak gelmiştir.
Bir diğer etken Kıbrıs'a, Almanya - Kore nano modelinin uygulanmış olmasıdır.
İkinci Dünya Savaşı sonrasında, Batı siyasası ve sermayesi, Batı Almanya'yı, Doğu Almanya'nın... Güney Kore'yi de Kuzey Kore'nin çok üzerinde zenginliklere, refah düzeyine taşımaya yoğunlaşmıştı.
Genç kız da arada bir koşar gibi hızlı adımlar atarak ona yetişmeye çalışıyor.Ne konuşuyorlar, bilmiyoruz.Ama kahkahaları duyuluyor.Arkalarında mavi denizle dudak dudağa kırık beyaz renkli kumsal...Kapısında T.C. Nikah Dairesi yazılı binaya giriyorlar.Daha önce gün alınmış, saati belirlenmiştir.Evleneceklerdir. Uzun, incecik, uçar gibi yürüyen bir genç kız. Üstünde, sade, şık bir poplin bluz. Eteği rüzgarla dalgalanıyor. Ayaklarında o yılların modası balerin mokasenleri... Bir genç adamın elini tutmuş. O da uzun boylu, güneş yanığı yüzlü... Beyaz bir gömleğin kollarını kıvırmış. Pantalonu açık renk, ütüsüz. Rahat mokasenleriyle uzun adımlar atarak yürüyor. Nikâh memuru, hiç alışkın olmadığı bu spor giysiler içindeki genç çifte bakar...Ne kravat, ne papyon, ne laciler.Ne gelinlik, ne duvak.Ne çiçek...Ne şeker...Ne davetli...Sorar: "Şahitleriniz de mi yok?"Gençler gülerler. En doğalı buymuş gibi bir sesle ve vücut diliyle "Yok" derler.Nikâh dairesinden iki görevli bulunur.Belki bir odacı, bir temizlikçi...Onlar, genç çiftin nikâh şahitleri olurlar.Nikâh kıyılır.Gençler, "evlenme cüzdanlarını" alıp, geldikleri gibi gene el ele, binadan çıkarlar.Kumsala gelince ayakkabılarını çıkarıp
<#comment>#comment>
<#comment>#comment>
Uzun, incecik, uçar gibi yürüyen bir genç kız. Üstünde, sade, şık bir poplin bluz. Eteği rüzgarla dalgalanıyor. Ayaklarında o yılların modası balerin mokasenleri... Bir genç adamın elini tutmuş. O da uzun boylu, güneş yanığı yüzlü... Beyaz bir gömleğin kollarını kıvırmış. Pantalonu açık renk, ütüsüz. Rahat mokasenleriyle uzun adımlar atarak yürüyor.
Genç kız da arada bir koşar gibi hızlı adımlar atarak ona yetişmeye çalışıyor.
Ne konuşuyorlar, bilmiyoruz.
Ama kahkahaları duyuluyor.
Arkalarında mavi denizle dudak dudağa kırık beyaz renkli kumsal...
40 yıl önce Güneş, CHPye "adıyla değil, hakkıyla halk olmayı" önerirken, aklın yolunu yansıtmanın ötesinde "birinci adamlıkta iddiası bulunmadığı" için de - ki bu bir Türkiye siyaset gerçeğidir - etkili olabilmişti.Güneşin şansı, akıl hocalığını yaptığı yeni hareketin, Bülent Ecevit adlı yeni ve genç bir liderinin olmasıydı.Derviş de, CHPye "adıyla değil, hakkıyla halkın partisi olmayı" öneriyor..."Liderlikte gözü olmadığını" açıklaması, "kişisel hırs" kuşkularından arındırdığı için, onun da söylemlerini daha etkili hale getiriyor. Ama... şanssızlığı, CHPde yeni hareketlenmenin, genç ve yeni bir simge lidere sahip olmaması. Yönelecek mi? CHPnin - nihayet - ırkçılığı, mezhepçiliği, mutemet adamlarla oluşan dar kadro dedikodularını değil de "sosyal demokrat içeriği, küresel yeni solu" konuşmaya başlaması, gene de umut verici.Kemal Dervişin yaklaşımı, "CHPyi bir yandan evrensel sosyal demokrasi ile kucaklaştırmak, öte yandan yerel gerçeklere dayandırmak... Örneğin, temelindeki Atatürk devrimciliği ile bir kesimi karşısına alan, türban gibi konularda ortak paydalar yaratmak..."Bu yaklaşımın sosyal laboratuvarı, son seçimlerde Şişli idi.Sarıgül, oradan Türkiyenin en yüksek oyunu alarak