<#comment>#comment>
<#comment>#comment>
Dumanı tüten kahve, çıtır ekmek ve yanında neredeyse mürekkebi kurumamış taze gazete..."
Sevdiğim gazete reklamlarından biriydi bu.
Ama...
Sabahlarımızın vazgeçilmezleri olan sıcacık çıtır ekmek ve dumanı tüten kahve keyfini gazeteler eskisi kadar veriyor mu?
Ilık suyla dolmuş banyo küvetine kayar gibi gazete sayfalarına dalıyor muyuz artık?
Avrupalı iyi saatlerde olsunlar "daha temmuz ayında, Türkiye üzerinde kara bulutların kümeleneceğini" öngörmekteydi.Sadece abonelerine özel servisle sunulan EIU (Economist Intelligence Units) Viyana birimi, temmuz ayında uyarmıştı.Özetle yansıtıyorum. TLye bir şey(h)ler oluyor.. Türk Lirasının değerinde ansızın düşmeyi ekonomiye de bir şey(h)lerin oluşu izleyecek mi? 2004 başları veya hemen öncesi Türkiyede finansal "sorun" görünüyor. (aslında "sorun" yerine çok daha vahim bir kelime kullanılmış. Sansürledim. G.C.)2001 krizinin işaretleri var. TL, 2003 sonlarında yüzde 20 değer yitirebilir.2004 sonu itibariyle enflasyonu "çok yukarılara" ("çok yukarılara" yerine, vahim bir oran yazılmış. Gene sansürledim. G.C.) itebilir.EIU Viyana olarak bu öngörülerin sahibi EIU Londraya katılmıyoruz.Biz Türkiyede riskler olduğunu kabul etmekle beraber böyle aşırı bir tahmin yapamıyoruz.Londranın tahminini en kötü senaryo olarak görüyoruz. Olasılığı, ancak yüzde 15 - 25...Bize göre, Türkiyede bazı zorluklar olacak ama "ölüm senaryosu" demek değil.Zaten diğer büyük gözlem kurumları da Türkiyede devam etmekte olan riskleri vurgulasalar bile çok uçta kötü değerlendirmeler yapmıyorlar.Uluslararası
AKP bir "takiye" mi, yoksa "milli görüş elbisesini çıkardık" söyleminin arkasında duran bir gerçeklik mi? Şu aşamada ve bir süre daha AKPye alternatif olmadığı için sorunun cevabı önemli. AKP hükümet ama hala tam iktidar değil.Neden?Birkaç 10 yıldır, sola karşı toplumu kontrol etmek amacıyla, siyasal İslamın önü açılmıştı. Washingtonda planlanan ve Sovyetler Birliğinin yayılmasını önlemek için oluşturulan "yeşil kuşak"ın Türkiye hattı Erbakanın partileriydi.Ancak, Erbakan ve onun RPsi sol yayılmaya karşı toplumu kontrol etmekle sınırlı misyonunu yani kırmızı çizgilerini aşarak rejimi kontrol edecek tehdit haline gelince, 28 Şubat sonrasında iğdiş edildi. İktidarsızlaştı.Hükümetin büyük ortağı olan ve şeriatçı tavrın en gözü kararmış siyasal örgütlenmesini vitrine çıkaran Erbakanın RPsi, frenleri patlamış gibiydi. Tarikat şeyhlerine, başbakanlık konutunda iftar daveti, işlerin şirazesinden çıkmış olduğunun siyaset şovuydu.Medine Belgesinin yeniden keşfedilerek topluma "çok hukuklu sistem" önerisi ise gerçek sınır ihlalinin alarmıydı. Şeriat, laik hukuk devletinin içine kuzu postu altındaki kurt gibi sokuşturulacaktı.28 Şubatla bu hareketin burnu sürtüldü. Mayanın tutmayacağı
<#comment>#comment>
<#comment>#comment>
AKP bir "takiye" mi, yoksa "milli görüş elbisesini çıkardık" söyleminin arkasında duran bir gerçeklik mi? Şu aşamada ve bir süre daha AKP'ye alternatif olmadığı için sorunun cevabı önemli.
AKP hükümet ama hala tam iktidar değil.
Neden?
Birkaç 10 yıldır, sola karşı toplumu kontrol etmek amacıyla, siyasal İslamın önü açılmıştı. Washington'da planlanan ve Sovyetler Birliği'nin yayılmasını önlemek için oluşturulan "yeşil kuşak"ın Türkiye hattı Erbakan'ın partileriydi.
Kasım Gülekin kurultay salonu kapısında - örneğin Ankara Gölbaşı Sinemasının girişinde - bekleyerek, içeri her gelenin elini sıkmasına tanık olmuştum. "Çocuk" halimle benim bile elimi sıkmıştı.Halkla ve örgütle bütünleşmek üslubunu CHPye o kazandırmıştı.Onun, sırtında çoban gocuğu, elde demir asa, ayağında çarık, Anadoluyu dolaşmak girişimi - Akbaba Mizah Dergisine karikatür olup güldürse de - CHP ile halk arasındaki buzları eritmeye başlatmıştı. Gülekin eşraf partisi CHPyi gerçekten "halk" partisi yapmak çabaları, sonraki yıllarda Turhan Güneşe esin kaynağı olmuştu. Eceviti "Ortanın Solu" hareketiyle birlikte Gülekin başlattığı çizgiye yöneltmişti.Gülek, İsmet Paşa gibi bir dev isimle neredeyse başa baş mücadele etmişti.Kurultaylarda heyecan rüzgarları onunla esmeye başlamıştı. Önemli olan "CHPye CHPyi yeniden kazandırmak..." CHP kurultaylarını neredeyse "çocuk" denebilecek yaşlardan izlemeye başlamıştım. Sonra Ecevit ve arkadaşlarıyla, Turhan Feyzioğlu - Emin Paksüt - Coşkun Kırca üçlüsü ve arkadaşları arasında mücadeleli CHP kurultayları ilgi odağı oldu."Orta göbekçileri" ile "ortanın solu" kapışmasıydı.Fikir düzleminde mücadeleydi.Listeler çarşaf mı, blok mu gibi bir
<#comment>#comment>
<#comment>#comment>
Önemli olan "CHP'ye CHP'yi yeniden kazandırmak..." CHP kurultaylarını neredeyse "çocuk" denebilecek yaşlardan izlemeye başlamıştım.
Kasım Gülek'in kurultay salonu kapısında - örneğin Ankara Gölbaşı Sineması'nın girişinde - bekleyerek, içeri her gelenin elini sıkmasına tanık olmuştum. "Çocuk" halimle benim bile elimi sıkmıştı.
Halkla ve örgütle bütünleşmek üslubunu CHP'ye o kazandırmıştı.
Onun, sırtında çoban gocuğu, elde demir asa, ayağında çarık, Anadolu'yu dolaşmak girişimi - Akbaba Mizah Dergisi'ne karikatür olup güldürse de - CHP ile halk arasındaki buzları eritmeye başlatmıştı. Gülek'in eşraf partisi CHP'yi gerçekten "halk" partisi yapmak çabaları, sonraki yıllarda Turhan Güneş'e esin kaynağı olmuştu. Ecevit'i "Ortanın Solu" hareketiyle birlikte Gülek'in başlattığı çizgiye yöneltmişti.
Gülek, İsmet Paşa gibi bir dev isimle neredeyse başa baş mücadele etmişti.
"- Sayın Genel Başkanımızı önce başbakan yapalım, sonra da cumhurbaşkanı olur."" - Cumhurbaşkanı seçilmek için önce başbakan olmak şart değil."Bu konuşma aradan bir buçuk yıl geçtikten sonra, şu günlerde bazı cumhurbaşkanlığı senaryolarından söz edilirken yeniden konuşuluyor.Evet...Kemal Dervişin ve İsmail Cemin 2007de cumhurbaşkanlığına olası adaylığı siyaset senaryolarının yanı sıra artık aynı yakıştırma Baykal için de yapılmakta. 3 Kasım seçimleri öncesi Deniz Baykalın sabah yürüyüşleri grubunda şöyle bir konuşma geçer: "-Sabah yürüyüşlerimizi ne zaman artık Çankaya Köşkü bahçesinde yapacağız?" CHP kurultayı bağlamında Deniz Baykal için dinlediğim "Çankaya senaryosu"nu yansıtıyorum.2007 yılında yeni cumhurbaşkanını bu Meclis seçecek. AKP milletvekillerinin kesin çoğunluğu nedeniyle R. T. Erdoğanın "sonuç almaya en yakın aday olduğu" apaçık ortadaki gerçek. Kağıt üzerinde "Meclis aritmetiği" böyle düşündürtüyor.Erdoğanın askerle, yüksek yargıyla, medyayla ilişkilerini ılımlı tutması bu gerekçeye de bağlanmakta. Cumhurbaşkanı seçilmek için oy hesaplarının yanı sıra, duyarlı ve etkin kurumların da yeşil ışığı gerek. Aritmetik ve artı Ancak...Şöyle bir yorum da var: Meclis Başkanı
<#comment>#comment>
<#comment>#comment>
3 Kasım seçimleri öncesi Deniz Baykal'ın sabah yürüyüşleri grubunda şöyle bir konuşma geçer: "-Sabah yürüyüşlerimizi ne zaman artık Çankaya Köşkü bahçesinde yapacağız?"
"- Sayın Genel Başkanımızı önce başbakan yapalım, sonra da cumhurbaşkanı olur."
" - Cumhurbaşkanı seçilmek için önce başbakan olmak şart değil."
Bu konuşma aradan bir buçuk yıl geçtikten sonra, şu günlerde bazı cumhurbaşkanlığı senaryolarından söz edilirken yeniden konuşuluyor.