<#comment>#comment>Cumhuriyet'in kuruluşuna ilk tohumları atmış olan genç Osmanlı aydınlarından esinlenerek, Fatih Terim'e "Kramponlu Jön Türk" deniyor.
Kramponlu Jön Türk, toplumumuza model olmalı.
O, insanlarımıza "gerçekleşebilir bir Türkiye rüyası" sunuyor.
Ayrılma kararıyla, Rönesans'ın rahmi olan Floransa'yı ayağa kaldıran... Biz, AB'nin eşiğinde bekletilirken, futbol devleri Milan, Barcelona, Juventus ve diğerleri arasında paylaşılamayan Fatih Terim, dışlanmışlığımıza, karamsarlığımıza tutulmuş bir umut ışığı gibi...
Bunca kara tablo arasında, iç ısıtacak satırlar istedi canım.
Ahmet Çakır'ın Fatih Terim'i anlatan "O Bir İmparator" adlı kitabını, gecenin ileri saatlerine kadar okudum.
<#comment>#comment>"Ermeniler'e soykırım yapıldığı" yolundaki iddiaları yansıtan yabancı dilde kitap sayısı 26 bin.Buna karşı, Türkler'in de tezlerine yer veren yabancı dilde kitap sayısı 10'u geçmiyor.
Yabancılardan; Show, Prof. Bernard Lewis, Heath Lowry, Justin McCharty ve belki birkaç isim daha...
Bizden; Büyükelçi Kamuran Gürün, Selami Samyel...Onların kitapları da sadece 5'er bin basılmış.
Üstelik... Ermeni örgütleri tarafından satın alınarak yokedilmiş.
Yeniden bastırmamışız.
<#comment>#comment>Fransa Ulusal Meclisi'nde "Sözde Ermeni Soykırımı" iddiasının kanunlaşması, sürpriz olmasın.
Bu iddia, Ermenistan Devleti'nin Anayasa maddesidir.
Ermeni Devleti'nin kuruluşunu tanımlayan maddelerden biri...
Kıyım iddiası, dünyanın her tarafına yayılmış olan Ermeniler'i bir arada tutan tutkaldır.
Türkleri, tarihe "insanlık suçu işleyen ulus" olarak geçirmekle, kendilerince intikam alacaklardır.
Fransa örneğinin daha önceki adımı İtalya'daydı.
<#comment>#comment>The Economist'in son sayısında şöyle satırlar var:
"Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, Türkiye'nin Avrupa standartlarıyla buluşmasını hukukla sağlamaya çalışıyor. Gösterişi sevmeyen ve makam otosu kırmızı trafik ışıklarında duran Sezer, milyonlarca Türk'ün kalbini ısıttı"Sezerler'in Çankaya Köşkü'ndeki yeni yıl daveti, The Economist'in Sezer için yaptığı "gösterişi sevmeyen" saptamasına uygun - genelde - nitelikli insan manzaraları çiziyordu.
Bir kadın yazar dün, "Çankaya Köşkü'ne ilk kez davet edildim. Gidiş - dönüş uçak bileti, otel ödemeleri biraz pahalıya patladı, ama severek geldim" dedi.
Davette bulunan yazarlar Ayşe Kulin, Ayla Kutlu ve Nazlı Eray da ilk kez Çankaya Köşkü'ndeydiler.
Orhan Pamuk davetliydi, ama gelememiş olmalı.
Fotoğraf ustası Ozan Sağdıç da Çankaya Köşkü'ndeydi.
<#comment>#comment>AB Genel Sekreteri Büyükelçi Volkan Vural'ın dünkü liderler toplantısına sunulan Ulusal Program Taslağı, "A" planıydı.
Ama... Diplomasi geleneklerimizin gereği, alevli konularda alternatif olarak masaya konmak üzere "B", "C" ve "D" planları daima hazırdır.
Önce, geleneğin yakın tarihten bir örneğini sunayım...
Kardak krizi sırasında dönemin Başbakanı Tansu Çiller, Kardak Kayalıkları'ndaki Yunan bağrağı ve Yunan askerleri için "o bayrak inecek, o asker gidecek" diyordu.
"Kuvvet kullanılmasını" istiyordu.
Toplantılara katılan dönemin Müsteşar Yardımcısı İnal Batu, bir formül ortaya attı.
<#comment>#comment>Tartışılıyor: "28 Şubat darbe miydi?Çin devriminin lideri Mao'ya sormuşlar:
"Siz büyük bir devrimcisiniz. 1789 Fransız devrimini nasıl yorumluyorsunuz?"Mao'nun cevabı: "Yorum yapmak için henüz erken" olmuş.
28 Şubat tartışmaları, hem zamansız hem de bir değerlendirme için henüz erken mi?
28 Şubat Konsepti'nin 4.aşamasının 10 yıllık bir süreci kapsadığını ve henüz yarısına bile varılmadığını unutmayalım.
Ancak... Konuya kalın çizgileriyle gene de değinelim.
"Bu Hükümet, 28 Şubat'ın ürünü mü?"Elbette "28 Şubat sürecinin FP'yi çok geriletmiş olduğu" bir gerçektir.
<#comment>#comment>28 Şubat sürecinin doruğa tırmandığı bir dönemdi.
Zamanın Başbakanı Necmettin Erbakan'ın verdiği yemekte, garsona "oğlum, rakı getir" söylemiyle simgeleşen, Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Merhum Güven Erkaya ile Dışişleri Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı ve Sözcüsü olan Büyükelçi İnal Batu, Londra Büyükelçimizin yemeğindeler.
Aralarında, dinleyenlerin kulaklarına inanamayacakları bir konuşma geçer.
Erkaya: "Şeyhimizin sıhhatleri nasıl? Afiyetteler mi?"Batu: "Kendilerini dergahta ziyaret ettim. Afiyettedirler."Erkaya: "Şeyhimize en derin saygılarımı arzederim."Batu: "Zevkle... Şeyhimizin de büyük bir memnuniyet duyacağına inanıyorum."Düşünün... Öyle bir dönem ki... Başbakanlık konutundaki şeyhlerin, garip kıyafetli, sakallı ulemanın iftar yemeği görüntüleriyle yer yerinden oynamış... Toplumun çeşitli kesimlerini temsil eden kuruluşlar, ayrı ayrı çağrılarak Genel Kurmay'da "irtica" brifingleri veriliyor... Hükümet, sarsılmakta...
Ve böyle bir "Şeyhimiz" muhabbeti!
Üstelik... Merhum Erkaya, masadakilere "Sayın Batu ve ben, Baytaşi Tarikatı'nın müritleriyiz" diyor.
<#comment>#comment>"Beyaz Enerji Operasyonu ve asker" polemikleri, zaten şişirilmiş ve yapay bir tartışmaydı...
Geçelim.
Ama... Bu kez gündeme getirilen "asker, AB'ye karşı mı?" tartışması, ciddi bir konudur.
Bu bağlamda...
Harp Akademileri Komutanlığı'nda düzenlenen sempozyumda dinlediklerimden izlenimleri yansıtayım.
Önce, TSK tavrının genel çerçevesini çizmeliyim: