Nükleer santral devlet garantisine bağlı

12 Mart 2010

Nükleer santral işi gene alevlendi. Biz kırk yıldır nükleer santral yaptırmak istiyoruz. Bir türlü yaptıramıyoruz.
Hatırlatmak için tekrar yazayım:
(1) 1968-1969 yıllarında ABD-İspanyol firmaları “yapılabilirlik” (fizibilite) çalışması yaptı. 400 MW’lik (fakir-doğal uranyum kullanımlı) santral önerdi.
(2) 1975-1976 yıllarında, Ecevit-Erbakan döneminde nükleer santral konusu gündeme geldi. Dış baskılarla rafa kaldırıldı.
(3) 1982-1985 yıllarında, Özal döneminde, yap-işlet-devret modeliyle nükleer santral yapılacaktı. Gene dış baskılarla vazgeçildi.
(4) 1998-2000 yıllarında, Ecevit-Yılmaz döneminde nükleer santral işi gündeme geldi. Almanların baskıları, 90 milyon dolarlık rüşvet iddialarıyla dosya kapatıldı.
(5) 2008’de Mersin-Akkuyu’da kurulması planlanan Türkiye’nin ilk nükleer santral inşaatı ve işletimi için açılan ihaleye teklif veren tek firma Rus Atomstroyexport oldu. İhaleye 6 şirketten zarf gelirken, 5 firmanın zarfından teşekkür yazısı çıktı. İki yıldır Rus projesi tartışılıyor. Ne olacağı belli değil.

Yazının Devamı

IMF para vermeye değil rapor yazmaya geliyor

11 Mart 2010

IMF heyetinin yeni bir stand-by (kredi-parasal destek) anlaşması için gelip gelmeyeceği, gelecekse ne zaman geleceği merak ediliyordu, Dün yapılan açıklamalardan öğrenildi ki, IMF heyeti gelecek ama para vermeye değil, rapor yazmaya geliyor.
Yazının başında bir hatırlatma yapalım... Raporcu IMF heyetinin gelmesi, bundan sonra Türkiye’nin IMF ile stand-by anlaşması yapmasını imkânsız kılmaz. Tersine, kolaylaştırır.
Türkiye ile stand-by anlaşmasıyla ilgili görüşmelerin sona erdiğine ilişkin açıklamalar önemli değildir. Bir de bakılır ki, raporcu heyet, stand-by anlaşması ön hazırlığını yapacak heyete dönüşüvermiş.
Bugüne kadar “Anlaşma yapıldı-yapılıyor/Paralar geldi-geliyor” şeklinde “iyimser belirsizlik” piyasalara hâkim oldu. Hükümet de, piyasalar da (paradan para kazanmayı meslek edinenler) bu belirsizliği (kendilerine göre) iyi değerlendirdi.

Para heyeti ile rapor heyeti başka
IMF’nin 168 üyesinin çok azı IMF’den para (kredi) aldı. Ama IMF, üyelerin tamamının durumunu düzenli olarak kâğıt üzerine döküyor. Rapor hazırlıyor. Bu raporlar ülkelerin yetkililerinin görüşü alındıktan ve IMF yetkili organlarınca onaylandıktan sonra yayımlanıyor. Böylece her isteyenin IMF

Yazının Devamı

Amerikalı notçular ülkeleri vezir edemiyor ama rezil edebiliyor

10 Mart 2010

Amerikalı kredi değerlendirme kuruluşu Fitch’in Portekiz ve İngiltere ile ilgili kısa bir değerlendirmesi dün borsaları salladı. Ama daha da önemlisi, bu iki ülkenin geleceği hakkında şüpheler yarattı.
Dünya borsalarını sallayan, Portekiz ve İngiltere hakkında şüpheler yaratan haber bakınız ne kadar kısa...” Kredi derecelendirme kuruluşu Fitch, Portekiz, İngiltere ve ABD ekonomisine ilişkin uyarılarda bulundu.
Kuruluş, Portekiz’in bütçe önlemlerinin yeterli olmaması halinde kredi notunun düşürülebileceğini söyledi.
Fitch, Portekiz’in 2013’e kadar mali konsolidasyona kademeli olarak yaklaşmasının endişe kaynağı olduğunu açıkladı.
Fitch, İngiltere ve dünya ekonomisi için görünümün belirsiz olduğunu ve İngiltere’nin kredi profilinin bozulma gösterdiğini belirtti.”
Bunları bir bankacı, bir politikacı, bir iktisatçı söylese, bir gazete yazsa, bunlar önemsenmiyor ama kredi değerleme kuruluşlarından biri söylediğinde ortalık karışıyor.

Yazının Devamı

Sanayide üretim artışı başlayamadı

9 Mart 2010

Ocak ayı sanayi üretim endeksi yayımlandı. Bu endekse göre sanayimizin durumu şöyledir:
- Mevsim ve takvim etkisinden arındırılmış 2005=100 sanayi üretim endeksi, 2009 yılı ocak ayında 96.6’ya kadar düşmüştü. Bu yılın ocak ayında 110.4 olarak gerçekleşti. Açık anlatımıyla, bir önceki yılın ocak ayına göre sanayi daha fazla üretiyor. Ama unutulmasın ki, 2008 yılı ocak ayında endeks 120.1 idi. Bu yılın ocak rakamını 2008’in en düşük rakamıyla karşılaştırarak sanayi üretimi bir yılda yüzde 16.1 oranında arttı, sanayi şaha kalktı demek yanıltıcı olur.
- Kriz sonrası sanayinin gerçek durumunu anlamak için, 3 soruya cevap aramak gerekir: (1) Sanayi üretimi eski güzel günlerdeki endeks rakamının ne kadar gerisindedir? (2) Aylık üretim rakamları devamlı bir artış eğilimine girmiş midir? (3) Eski güzel günlerdeki üretim çizgisine ne zaman ulaşılacak ve ne zaman bu çizginin üzerinde bir üretim artışı başlayacaktır?
- Mevsim ve takvim etkilerinden arındırılmış sanayi üretim endeksi 2008 yılı başlarında 120’lerde dolanıyordu. 2009 yılı sonundan bu yana 110’larda dolanıyor. Demek ki eski üretim çizgisinden uzağız. Öncelikle eski üretim çizgisine ulaşmamız gerekiyor.

Üretim yavaş artıyor

Yazının Devamı

Yunanlıları borç öldürmez, bizim yap-satçılar öldürür

8 Mart 2010

Milliyet Ekonomi’de dün “Türk müteahhitlerinin Yunan adalarına talip oldukları” yazıyordu. Ünlü Türk müteahhitlerinin de “Keşke satışa çıksa”, ”İmajı iyi, pazarlaması kolay olur” dedikleri belirtiliyordu. Demek ki bizim yap-satçılarımız, Almanların, borçtan kurtulması için Yunanistan’ın adalarının satışa çıkarılması doğrultusundaki önerilerini ciddiye almışlar ve de hazırlığa başlamışlar.
Yunanlılar işte şimdi hapı yuttu... Çünkü Yunanlıları borç krizi öldürmez... Belki biraz sarsılırlar ama Almanya’nın desteği ile sarsıntıdan bir süre sonra kurtulurlar.
Fakat bizim yap-satçılarımız bir defa adalara girdiler mi, bir daha çıkmazlar. Tüm adaları daha sonra da Avrupa’nın uzantısı Kıta Yunanistanı’nı betonlaştırırlar. İşte o zaman Yunanistan bitti-biter. Örnek: A-1 Kuşadası, Örnek A-2 Marmaris, Örnek A-3 Bodrum... Şehir örnekleri... A-4, A5... Örnekler saymak ile tükenmez.
Bizim yap-satçılarımız Türk modeli yapılaşmayı Yunan adalarına bir defa taşıdılar mı, Türkiye’de çimento üretimi patlar... Kolay mı adalara gemi gemi çimento taşımak. Çimento gemilerlerle taşındı diyelim. Bu defa da o çimentoları karmak, beton dökmek için su lazım. Adalarda su yok... Adalara bizim kıyıdan boru

Yazının Devamı

İstanbul’un önemini bilemiyoruz

7 Mart 2010

Kıraçların İstanbul’un Tepebaşı semtinde bulunan Pera Müzesi’nde “İstanbul’un Tarih Sahnesi: Hipodrum/Atmeydanı” sergisi var. İstanbul’da yaşayanlar, İstanbul’a yolu düşenler mutlaka görmeli. Sergiyi gezenler, görenler, İstanbul’un önemini daha iyi anlayabilir.
Diocletianus (M.S.284-305) Roma İmparatorluğu’nu ikiye ayırdı.
Doğu İmparatorluğu’nun başına geçti. İzmit’i (Nikomedia) hükümet merkezi yaptı. Büyük Constantianus merkezi 330 yılında Bizantion’a (İstanbul’a) taşıdı. Şehrin adı Konstantinopolis oldu. M.S. 395’te kurulan Bizans İmparatorluğu, Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’u fethine kadar devam etti. İstanbul 1453’ten 1923’e kadar 470 yıl da Osmanlıların başkenti oldu.
Bizans imparatorları İstanbul’un şimdilerde Sultanahmet diye anılan bölgesindeki saraylarda yaşadı. Bizans imparatorunun yaşadığı saraylara “Büyük Saray” denilirdi. Bu bölgede saraylardan sonra gelen en önemli yapı hipodrum idi.
Hipodrumun yapımına, Roma İmparatoru Septimus Severus zamanında Roma’daki benzerleri örnek alınarak (M.S. 195-196) başlandığı, inşaatı İstanbul’u Doğu Roma’nın başkenti yapan Büyük Constantin (306-337) tarafından tamamlandığı söylenir.

Tarihi yapılar kayboluyor

Yazının Devamı

Ziraat’tan yüzyılın kârı

5 Mart 2010

Önce 4 büyük özel bankamızın 2009 yılı faaliyet sonuçları yayımlandı. Dün de Ziraat Bankası Genel Müdürü, “Yüzyılın kârı” olarak, bankanın 2009 yılında net 3.5 milyar TL kâr ettiğini açıkladı.
Büyük bankalarımızın aktifleri 100 milyar TL dolayında. Aktif sıralamasında Ziraat Bankası İş Bankası’ndan sonra ikinci sıraya çıkmış durumda.
Ziraat Bankası, mevduat toplamıyla en önde gelen banka. Bu nedenle faiz gideri de yüksek.
Fakat Ziraat Bankası kredi dağıtırken, 4 büyük özel sektör bankasından sonra geliyor. Bankanın yıl sonu mevduat toplamı 98 milyar TL idi. Kredi toplamı 35.7 milyar TL. Mevduatının yüzde 35 dolayındaki kısmını krediye dönüştürmüş. Halbuki 4 büyük özel sektör bankasında mevduatın krediye dönüştürülme oranı yüzde 75-90 oranlarında.

Önemli olan kredi
Ziraat Bankası kaynaklarının büyük bölümünü Hazine bonosu ve devlet tahviline bağlamış durumda. 2009 yılı sonu rakamları açıklanmadı. 2009 yılı 9 aylık rakamlarına göre bankanın portföyünde 49.9 milyar T’L’lik kısmı vadesine kadar saklanacak, 20 milyar TL’lik kısmı serbest, toplam 69.9 milyar TL’lik devlet kâğıdı var.

Yazının Devamı

Tarımda maliyetin artması enflasyonu tırmandırıyor

4 Mart 2010

Dün Tüketici Fiyatları Endeksi’ndeki yıllık artışın yüzde 10.13’e çıktığı açıklanınca “Eyvah... Enflasyon artıyor... Ne yapacağız!” diye üzülenler yanında, sevinenler de (veya enflasyonun yükselmesinden medet umanlar) oldu.
- Konut stoku olanlar, ellerindeki gayrimenkulleri satmak arayışında olanlar, “Fiyatlar yakında artacak” diyerek müşterilere gel gel yapıyordu. Artan enflasyon onların ekmeğine yağ sürecek. “Fiyatlar tırmanışa geçti... Şimdi alan kazanıyor” diyecek.
- Borcu olmayan, yüksek faiz döneminde faiz gelirine alışanlar, enflasyonun risklerini unutarak, enflasyon artsa da faizler de biraz yükseldi diyorlardı.
Bekledikleri olacak. Faizlerde az da olsa artış gerçekleşecek.
Ama işsizler, dar ve sabit gelirliler üzülecek.
- Gıda fiyatları sadece şubat ayında yüzde 5.01 oranında arttı.
- Yıllık gıda fiyatları artışı yüzde 14.84, dolmuş-otobüs fiyatları yüzde 9.68 arttı

Yazının Devamı