Olayların içinden Ayşe Hanım Teyzeme önce dalganın nereden çıktığını anlattım. "Ayşe Hanım Teyzeciğim" dedim, "ABD'de konut fiyatları balon yaptı. Konut fiyatındaki artışın devam edeceğini sananlar ileride satıp kâr etmek için faiz yüküne aldırmadan borçlanarak konut satın aldı. Konut fiyatlarındaki balon sönünce, konut fiyatları artacak yerde gerilemeye başladı. Bu durumda krediyle konut alanlar faizi ve anaparayı ödeyemez hale geldi.Konut kredisine para bağlayan fonlar, yatırdıkları paraları geri alamaz oldu. Bu fonlara para yatıran tasarruf sahipleri ile fonları finanse eden bankalar paralarını kurtarma telaşına girdi. İşte bu kargaşada fonların ve bankaların borsalardaki kâğıtlarının değeri düştü. Panik daha sonra ABD'den başka ülkelere de yayıldı. Küresel piyasalar dalgalanıyor ya... Ayşe Hanım Teyzem de endişelenmeye başladı. "Nerede bir şeyler olsa, sonunda kabak benim başımda patlar... Üç kuruş tasarrufum erir. Aylık harcamam artar. Bizim damat işsiz kalır... Bu defa da dışarıda oluştuktan sonra Türkiye'de hisse senedi fiyatlarını gerileten, faizi tırmandıran ve döviz fiyatını artıran dalgayı ben nasıl yiyeceğim? Anlat bakalım" diyor. Ayşe Hanım Teyzem sordu: "İyi de bu
Olayların içinden Böylece Avrupa piyasalarında likidite sorununu çözdü. Yatırımcıları rahatlattı.Eğer Avrupa Merkez Bankası Avrupa piyasasını rahatlatmasaydı, Avrupalı yatırımcılar likidite sıkışıklığıyla Türkiye piyasası gibi uç piyasalardan çıkma arayışına girecekti.Avrupalı yatırımcılar Türkiye piyasasından çıkma arayışına girince de bizde borsada satış baskısıyla fiyatlar düşecek, bono faizi tırmanışa geçecek, belki de dolar fiyatı 1.70 YTL olacaktı. Bizim Merkez Bankamız, yatıp kalkıp Avrupa Merkez Bankası'na dua etsin. Avrupa Merkez Bankası geçen perşembe piyasaya 130 milyar dolar, cuma günü 80 milyar dolar, pazartesi günü 65 milyar dolar, salı günü 10 milyar dolar akıttı. Unutmayınız, borsadaki hisse senetlerinin yüzde 70'i yabancıların portföyünde. Yabancıların Türkiye'de 60 milyar dolarlık hisse senetleri, 35 milyar dolarlık bonoları, 5 milyar dolarlık mevduatları var. Yabancıların Türkiye'ye getirdikleri 100 milyar doların büyük bölümü Avrupa ülkelerinden yönetilen fonların yatırımı.Fonlara para verenler, fonların para bağladıkları büyük piyasalarda varlıkların değerindeki düşmeyi görünce paniğe kapılıyor. Fonlardan paralarını geri almak istiyor. Fonlara daha önce destek
Olayların içinden On paralık evinin yirmi paraya satıldığını görenler, yakında otuz paraya satılabileceği bekleyişine girdi. On paralık varlıkları temsil eden kâğıtların yirmi paradan otuz paraya çıktığını görenler, yakında kırk para olabileceği bekleyişiyle bu kâğıtlara hücum etti.Bütün bunların arkasındaki güç, küresel piyasalardaki para bolluğudur. Bu çılgın partiyi düzenleyenler ve sürdürenler ise başkalarının paralarını yönlendiren, paradan para kazanan "Piyasa Oyuncuları"dır.ABD'de konut piyasasında balonun hava kaçırmaya başlaması, bu çılgın partiye para yatıranları telaşlandırdı. Çünkü balonun sönmesi demek, "paraların karşılığı olan" varlıkların değer yitirmesi demektir. On paralık evler yirmi paraya satılmaya başlandı. On paralık evler yirmi paraya satılınca varlıkları temsil eden kâğıtlar (menkul kıymetler adı verilen hisse senetleri, yatırım fonları katılım belgeleri) otuz paradan işlem görür oldu. Yirmi paraya satılan evin değeri (gerçek değeri olan) on paraya düşünce, otuz paraya satın alınan kâğıdın fiyatı (gerçek değeri olan) yirmi paraya gerileyince, bunlara yüksek fiyattan başkalarının tasarruflarını bağlayan, bunlara para bağlamak için bankalardan kredi alan
Olayların içinden Habere göre, Afşin-Elbistan bölgesindeki A ve B termik santrallarının yanında kurulacak olan 2 yeni santral için açılan ihaleye yabancı ve yerli yatımcılardan katılan olmamıştı.Eğer ihale sonuçlansaydı Afşin-Elbistan C ve D santrallarını yapacak olanlar, bölgeden çıkan kömürü uygun bir ücret karşılığında kullanacaklardı. En az 1.200 MW kurulu güç kapasitesiyle yatırım yapacaklara 15 yıl elektrik alım garantisi (ürettiği elektriğin devlet tarafından alınması garantisi) verilecekti. İhaleyi, en fazla elektrik veya elektrik karşılığı para veren ile erken bitirme taahhüdünde bulunan şirket kazanacaktı.İhale şartnamesinde 5 milyar dolara mal olacak santralların yapım süresi de 5 yıl olarak belirlenmişti. Her iki termik santral için özel sektöre linyit sahaları verilecek. Her bir saha için tahsis edilen kömür rezervi 680 milyon ton olacaktı. Bu, rezervler her bir santral için 50 yıllık kömür garantisi sağlıyor anlamına geliyordu. Temmuz ayı sonunda gazetelerde küçük bir haber yayımlandı. Bu küçük haber elektrik sorununun büyüklüğünü gösteriyordu, ama çok kimsenin dikkatini çekmedi. Afşin-Elbistan bölgesi, 8.3 milyar tonluk Türkiye linyit rezervinin yüzde 40'ına
Olayların içinden Artık bu işleri özel sektör yapacak. Devlet sadece daha önce başlanmış işleri tamamlayacak. Ama elektriği özelleştireceğiz deyince bir günde sonuç alınamıyor ki. Devlet elektrik işinden çıksın da bu arada özel sektör devletin boşluğunu doldurmazsa ne olacak?Bu işin hassas bir yanı var. Türkiye'nin elektrik tüketimi her yıl yüzde 8-9 oranında artıyor. Bu tüketimi karşılamak için her yıl üretimin de bu oranda artması lazım.Üretimin bu oranda artması yatırıma bağlı. Üretimi her yıl yüzde 8-9 oranında artırmak için her yıl en az 3 milyar dolarlık yatırım yapılması gerekiyor.Devlet elektrik için yatırım yapmayacağına göre bu yatırımı da özel sektörün yapması lazım. Ama geliniz görünüz ki, özel sektörde yabancısıyla, yerlisiyle elektrik için yatırım yapan yok. Yatırım yapanlar ise mutsuz. 2001 yılında IMF ve Dünya Bankası'nın zorlamasıyla elektrik yatırımı, üretimi, iletimi ve dağıtımından devletin çıkmasına karar verildi. Geçmişi unutalım. Geleceğe bakalım. Eğer elektriksiz kalmak istemiyorsak ve de devlet yatırım yapmayacaksa (ki bundan sonra yapamaz, çünkü parası yok) özel sektörün elektriğe neden yatırım yapmadığını araştırmamız, yatırım yapmamasına neden olan
Olayların içinden Sayın okuyucularıma, Çorum'un 45 kilometre güneyindeki Alacahöyük antik kentinde, MÖ 1240 yılında, Hitit Kralı IV. Tudhaliya'nın Tanrıça Hepat adına inşa ettirdiği, 3240 yıl sonra da (günümüzde) su tutan ve işe yarayan "Hitit Barajı"nın hikâyesini anlatacağım.Alacahöyük'te 1997 yılında tekrar başlatılan araştırma çalışmalarına başkanlık eden A.Ü. Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Aykut Çınaroğlu'nun anlatımına göre, Kral IV. Tudhaliya döneminde Anadolu'da büyük bir kuraklık oldu. O yıl buğday yetiştirilemeyince halkı doyurmak için Mısır (Mızri) ülkesinden 5 gemi dolusu buğday getirildi.Bunun üzerine kral, Anadolu genelinde 13 baraj yaptırdı. Bu barajlar insan gücüyle yapıldığı için şimdiki barajlara göre küçük, gölet sayılabilecek yapılardı. Anadolu'da yaşayanlar, 3240 yıl önce (İstanbul ve Ankara'da yaşayanların yaptığını yapmıyor), susuz kalmamak için yağmur duasına çıkacak yerde baraj yapıyorlardı. İki bin yıl önce bu topraklarda yaşayanlar (o zamanlar demir boruları olmadığı için) kilometrelerce uzaktaki, dağlardaki suları, su kemerleriyle yerleşim bölgelerine taşıyorlardı. Prof. Dr. Aykut Çınaroğlu başkanlığındaki araştırma heyeti,
Olayların içinden Lazlardan ve diğer Karadenizlilerden en önemli farkları, ötekiler ekmek parası peşinde İstanbul'a, Anadolu'ya göç ederken Hemşinlilerin Rusya'ya ve Rusya üzerinden Avrupa, Kafkas ve Ortadoğu ülkelerine göç etmeleridir.Ötekiler ne iş olursa olsun yaparken, Hemşinlilerin göç ettikleri ülkelerde pastacılığa soyunmaları, zengin burjuva sınıfla kaynaşmaları, pastaneler açmaları, büyük paralar kazanmalarıdır. Kazandıkları parayla Hemşin ve Çamlıhemşin'de zengin yabancı ülkelerdekilere benzer taş konaklar yaptırmalarıdır. Türkiye'ye döndükten sonra büyük şehirlerin zengin muhitlerinde, zengin müşterilere hizmet veren pastaneler açmalarıdır.Hemşinlilerin deniz yolu ile Batum üzerinden Rusya'ya göçü 1800'lü yılların ikinci yarısında başladı. Rusya üzerinden Avrupa'ya, Polonya'ya, İsviçre'ye, Beyaz Rusya'ya, Estonya'ya (Batlık Denizi kıyısına) kadar gittiler. Hemşinliler, Rize'nin Çayeli ilçesinde, Hemşin'de, Çamlıhemşin'de ve Artvin'de Hopa ve Kemalpaşa arasında yüksek dağlık bölgelerde yaşayan, o bölgelerdeki Lazlardan ve diğer Karadeniz halkından farklı bir kültüre ve yaşam biçimine sahip olan halkımızdır. Uğur Biryol isminde genç bir araştırmacı, Hemşinlilerin Rusya
Olayların içinden Ödemeler Bilançosu'nda "Cari Açık" denilen açık, işte bu döviz açığıdır. Döviz açığı, olağan döviz giderleri ile gelirleri arasındaki farktan oluşur. Faiz gelir-gideri olağan döviz hareketidir. Dış borç anapara ödemesi ise bu hesaba girmez.Sayın okuyucularıma döviz açığımızın nasıl oluştuğunu basit olarak anlatmak için bu yazının altında bir tablo veriyorum.Bizim döviz giderlerimizin 2 ana kalemi, ithalat (mal alımı) ile faiz ödemelerinden oluşur. Toplam döviz giderlerinde ithalat harcamalarının payı yüzde 85, dış borç döviz faizi ödemelerinin payı yüzde 6'dır. 2007 yılının ilk 6 ayında döviz açığımız 19 milyar 612 milyon dolar oldu. 2006 yılının ilk 6 ayında döviz açığımız 19 milyar 598 milyon dolardı. Açık anlatımıyla, bu yılın ilk 6 ayında döviz açığımız geçen yıla göre sadece 14 milyon dolar arttı. Demek ki, döviz giderinin artıp eksilmesi ithalata bağlıdır. Bu yılın ilk 6 ayında ithalat harcamaları yüzde 15.8 oranında (10.0 milyar dolar) arttığı için toplam döviz giderlerinde de (diğer döviz harcamalarındaki artışın da etkisinde) yüzde 16.7 oranında (12.3 milyar dolar) artış ortaya çıkmıştır.Döviz gelirlerimizin 2 ana kalemi, ihracat ile turizm gelirleridir.