Doğu ve Güneydoğu toprağına "sulama" bereket getiriyor

17 Eylül 2006

Karayolunun iki yanı sapsarı çöl görüntüsünden birden yemyeşil cennet görüntüsüne dönüşüyor. Kanallardan sular akıyor, fıskiyeler yağmurlama yaparak ürünleri suluyor.Sonra o yeşilliğin ötesindeki sapsarı boş topraklar dikkatinizi çekiyor. Su olduğu halde o toprakların neden boş kaldığına insan inanamıyor.Doğu ve Güneydoğu Anadolu'nun topraklarını sulamak çok çok önemli. Çok pahalı ve zahmetli bir kamu yatırımı. Ama sulamayla iş bitmiyor. Suyun nasıl kullanılacağının üreticiye öğretilmesi gerekiyor. Üretici suyu bol bulduğu için, yanlış kullanınca, toprak rezil oluyor. Verim gücünü kaybediyor.Sulu arazide hangi ürünün yetiştirileceği konusunda üreticiye yol göstermek gerekiyor. Üretici kuru toprakta yetiştirilebilecek, pazarı olmayan, para etmeyen ürünü sulu arazide yetiştiriyor. Hem kendine hem ekonomiye yazık ediyor. Doğu ve Güneydoğu'dan sadece terör haberleri geliyor. Terör devam ediyor ama, devletin Doğu ve Güneydoğu'ya götürdüğü hizmet de devam ediyor. Sulama Doğu ve Güneydoğu toprağına bereket getiriyor. Üreticiye sulanan tarlada kullanacağı tohum ve fide konusunda yardımcı olmak, akıl vermek, tohum ve fide temin etmek gerekiyor.Ürünü yetiştirmek önemli ama, yetişen ürünü

Yazının Devamı

Belediyeler gelir peşinde 'emlak vergisi'ni artıracak

16 Eylül 2006

Emlak Vergisi Kanunu'na eklenen bir geçici maddeyle 2006-2009 yılları emlak vergileri ödemelerine esas olacak takdirlerin gözden geçirilmesi ve düzeltilmesi hükme bağlandı.Bu geçici madde belediyelere vergileri yükselterek gelir artırma imkânı tanımış oldu. "Gözden geçirme" demek mutlaka zam demek değil ama, çok az belediye vergiye zam yapmak varken vergiyi (ve dolayısıyla belediye gelirini) düşürmeyi tercih edebilir.Emlak sahiplerinin her yıl ödedikleri vergi, ödeyenler için, özellikle alt gelir grubundaki dar ve sabit gelirliler için bir yüktür. Milliyet'in Ekonomi sayfasında dün Erdoğan Sağlam'ın bir yazısı vardı. "Emlak vergisinde insafsız takdir" başlığını taşıyan yazıda, belediye takdir komisyonlarının, 2005 yılında yaptıkları 2006-2009 yıllarını kapsayan ve vergiye esas olacak takdir (vergi rakamlarını) yükselttikleri veya yükseltme eğilimi içinde oldukları anlatılıyordu. Bu tür emlak sahipleri vergi rakamı ne olur ise olsun yakınır.Ama emlak vergisi bazı belediyeler için çok önemli bir gelir kaynağıdır.Tüm belediyeleri "kaldırımcı" belediye olarak göremeyiz. Değişik nedenlerle, sağlam gelirine veya borç alabilme gücüne dayalı olarak "kaldırım yapıp-bozan ve çılgınca para

Yazının Devamı

Devamlı kriz korkusuyla yaşanmaz (İşimize bakalım)

15 Eylül 2006

"Yüksek faiz ve yüksek enflasyonun etkisiyle küresel ekonomide yavaşlama riskinin arttığını, bu durumun özellikle gelişmekte olan ülkelerin mayıs ayındakinden daha sert düzeltmelerle karşı karşıya bırakabileceğini" söyledi.Biz felaket haberlerinden pek hoşlanmadığımızdan, bu haberden kendimize acele bir vazife çıkardık... "Sonbaharda Türkiye'de kriz çıkar mı, çıkmaz mı?" tartışmasına daldık.Şimdi herkes merak ediyor: "Sonbaharda yurtdışında ortaya çıkacak sarsıntıların etkisiyle (veya tetiklemesiyle) Türkiye'de kriz çıkar mı?Cevap: Çıkabilir de, çıkmayabilir de (!)...Önce Hasan Pulur Usta'dan bir hikâye aktarayım. Sonra tekrar kriz konusuna döneyim. IMFPara Piyasaları Bölümü Başkanlığı koltuğunda oturan Jaime Caruana isimli bir IMF görevlisi durup dururken bir açıklama yaptı. Kastamonu'da, köyün muhtarı, ormandan geçen yolun başına bir tabela diktirmiş: "Dikkat her şey olabilü/Yola ayı çıkabilü". Muhtarı uyarmışlar. "Bu tabelayı okuyanlar yoldan geçmez, köye uğramaz olacak... Ne biçim tabela bu?.." Bunun üzerine muhtar tabelayı düzelttirmiş. "Dikkat her şey olabilü/Yola ayı çıkabülü/Ama çıkmaya da bilü..."İşte hikâyedeki gibi... "Sonbaharda yeni bir kriz olabilü... Ama olmaya da

Yazının Devamı

Faiz arttıkça ülke 'güllük gülistanlık' oluyor

14 Eylül 2006

Bizde Merkez Bankası faizi artırdıkça (1) Talep coşuyor. (2) Ekonomi hızlı büyüme sürecine giriyor. (3) Fiyat artışlarının frenlenmesi zorlaşıyor.Batı ülkelerinde sıkı maliye politikası uygulanınca (açık anlatımıyla, bütçe açığı azaltılınca) talep daralıyor, büyüme yavaşlıyor.Bizim ülkemizde (bırakınız gelir gider dengesini) bütçenin fazla verdiği yılın ilk yarısında ekonomi yüzde 7.5 oranında büyüyor.Bu mucizenin arkasında ne var?- Türk ekonomisinde döviz giderek Türk parasının yerine geçmeye başladı. Bu nedenle Merkez Bankası'nın, Maliye Bakanlığı'nın para ve maliye politikalarıyla Türk parasını kısmaları bir işe yaramaz oldu... Batı ülkelerinde merkez bankaları faizi artırınca (1) Talep daralıyor. (2) Ülke ekonomisinde büyüme yavaşlıyor. (3) Fiyat artışları kontrol altına alınıyor. Türk parasını kısmak mümkün de dövizle oynamak imkânsız hale geldi.- Yüksek faiz cazibesiyle piyasaya talebi aşan ölçüde döviz akıyor... Bu döviz, üretimden kazanılan döviz değil. Borç olarak veya varlıkların haraç mezat satışından gelen döviz. Döviz bolluğu nedeniyle döviz fiyatı düşüyor.- Türk halkı artık enflasyonu DİE'nin, TÜİK'in yayımladığı endekslere bakarak değil, döviz fiyatına bakarak

Yazının Devamı

Nedeni ne olursa olsun yüzde 7.5 büyüme iyidir

13 Eylül 2006

Bu kadar büyüme olur mu? Rakamlar gerçek mi? Değil mi? Büyüyoruz da neden istihdam artmıyor? Büyüyoruz da neden refah artmıyor? Büyümenin nimetlerini kim yiyor? Bu soruların cevabını bulmak için nasıl büyüdüğümüzü sorgulamak gerekir. Milli gelir artış hızı, belli dönemde ülkede üretilen mal ve hizmetlerin parasal (katma) değerindeki gelişmeyi gösterir.Ekonomi 6 ayda yüzde 7.5 oranında büyüdüğüne göre bu ülkede üretim artışı olmuştur.Üretimin artması için iç talebin büyümesi veya ihracatın artması gerekir. 2006 yılının ilk yarısında özel tüketim ve kamu tüketimindeki patlama iç talebi artırmıştır. Yılın ilk 3 ayında özel tüketim yüzde 8.6 oranında ikinci 3 ayında 10.1 oranında artmıştır. Kamu tüketimi (harcamaları) yılın ilk 3 ayında yüzde 8.1 oranında, ikinci 3 ayında 18.0 oranında artmıştır.Ucuz döviz iç talebi (tüketimi) artıran ve ithalatı büyüten en önemli güçtür. Milli gelirin büyümesinde ithalatın katkısı 2006 yılının birinci 3 ayında yüzde 8.2, ikinci 3 ayında yüzde 10.0 oranındadır.İhracatta patlama olmadı ama ihracat artışının devamı da önemli bir üretim talebi yaratıyor.Sanayi yılın ilk yarısında yüzde 7.7 oranında büyüdü. Sanayinin milli gelir içindeki sektör payı yüzde

Yazının Devamı

Büyümenin dinamiği 'ucuz döviz' (faturası: yüksek faiz)

12 Eylül 2006

2001 krizinden bu yana 18 çeyrektir büyüyoruz. Her büyüme oranı açıklandıktan sonra "Bu büyüme sürdürülemez" diyenler, "Giderek artan cari açıkla (döviz açığı) büyümeyi sürdürmek imkânsız" diyenler (ben de onlardan biriyim) yanılmış oldu.Bu yılın ikinci 3 aylık dönemindeki büyüme oranı önemlidir. Çünkü bu oran yılın birinci 3 aylık dönemindeki yüzde 6.3 oranındaki büyümenin hızlandığını göstermektedir.Gerçekçi olalım. Döviz fiyatındaki dalgalanmaya rağmen üretimde haziran ayından sonra da önemli bir değişiklik olmadı. Geliyoruz eylül ayının ortalarına... Bu durumda üçüncü 3 aylık büyüme oranı da yüksek çıkacak ve de sonuçta Türkiye 2006 yılını, geçen yıldaki yüzde 7.6 oranının biraz altında büyümeyle tamamlayacaktır.Bu yılın ilk yarısında büyüme hesapları yapılırken "Tarım Ürünleri Tahmin Komitesi", tarım ürünlerinin geçen yıla göre yüzde 2.8 oranında azaldığı şeklinde bir tahmin yaptı. Bu yılın ikinci 3 aylık döneminde "nisan-mayıs-haziran" aylarında (ikinci çeyrekte) yüzde 8.5 oranında büyüdük. Tarım ürünleriyle ilgili tahminler yılın sonlarına doğru gözden geçirilir. Genelde artırılır. Bu da dikkate alındığında, yıl sonu büyüme rakamının hiçbir şekilde yüzde 5'in altına

Yazının Devamı

Ankara'nın Doğusundaki Türkiye

11 Eylül 2006

Sevan Nişanyan diyor ki: "Tarih bilmeyenler için Doğu'nun dağını, taşını oluşturan eserlerin çözümü, güç birer muammadan ibarettir. Bu taş kimlerden kalmış? O kaleyi kimler yapmış? Şu kent neden terk edilmiş? Buralarda kimler yaşamış? Bizden önce kimler gelmiş, kimler gitmiş?" Bunları bileyenler içni Ankara'nın Doğusundaki Türkiye bir anlam ifade etmez."Nişanyanların kitabında Kapadokya, Hatay, Güneydoğu, Van, Hakkâri, Ağrı, Kars, Artvin, Erzurum, Elazığ, Harput yedi ayrı bölümde anlatılıyor. Doğu'da yaşamış hanedanlar hakkında bilgi ve hanedan listesi veriliyor. Adıyaman'a gidiyorum. Yol üzeri Gaziantep, Atatürk Barajı ve Nemrut'a da uğrayacağım. Elimde Sevan ve Müjde Nişanyan'ın yazdıkları "Ankara'nın Doğusundaki Türkiye - Meraklısı içni gezi rehberi" isimli kitap var. (Boyut Yayın Grubu, Nisan 2006, küçük boy 394 s., 24 YTL). Kitap hem gezi rehberi olarak, hem de gezilecek yerler hakkında tarih bilgisi vermek amacıyla hazırlanmış.Ben ilkbahar ve sonbahar aylarında Doğu ve Güneydoğu'yu gezmekten pek hoşlanıyorum. Yörenin sadece tarihi, tabiatı değil, bugün o yörede yaşayanların durumu, yörenin ekonomisi de beni etkiliyor.İmkânı olanlara tavsiye ederim. Kış mevsiminden önce,

Yazının Devamı

Pahalı çanta çılgınlığı Türkiye'ye de geldi

10 Eylül 2006

Bir kadın okuyucum telefon etti. "Ben emekliyim. Bağdat Caddesi'nde dolaşırım, vitrin seyrederek vakit geçiririm. Bir mağazada Burberry firmasının 'Manor' modeli çantasının 3 bin YTL'ye satıldığını görünce şaşırdım... Benim 6 aylık emekli maaşım ile alamayacağım bu çantaları kimler alıyor? Nerede kullanıyorlar bunları?" diyerek sorgu sual eyledi."Araştırmacı ekonomi gazetecisi (!)" olarak yollara düştüm... Nişantaşı'nda kadınlarımızın alışveriş ettikleri mağazalardaki ithal malı çantaların fiyatlarını inceledim.O da nesi? Nişantaşı'nda fiyatı 2 bin YTL ile 6 bin YTL arasında değişen kadın çantaları satılıyor. Bir zamanlar pahalı kadın çantası markası Louis Vuitton idi... Şimdilerde Louis Vuitton'un fiyatları ucuz kalmış. Batı ülkelerinde kadınlar arasında pahalı çanta alma çılgınlığı tırmanışa geçti. Çılgınlık Türkiye'ye de sirayet etmiş durumda. İsmi bilinen modaevleri ve yeni markalaşan firmalar yeni yeni modellerle kadın çantalarını piyasaya sürmeye ve de bunların fiyatını devamlı artırmaya başlamış.The New York Times'ta iki yazı yayımlandı. Birinci yazıda, tanesi bin dolara satılan deri çantaların maliyet hesabı veriliyordu. Deri, aksesuvar ve işçilik maliyeti 60-80 dolar olan

Yazının Devamı