Sabancı Müzesi'nde "Turquerie"

17 Temmuz 2005

Avrupalılar Türkleri, Osmanlı döneminde tanımaya başladı. Türklerin Avrupa içlerine kadar yürümesinden korktu. Bu korku, merak getirdi. Merak hayranlık ve özlem ile karıştı.Türkler ve yaşamları Avrupalının ilgisini bu kadar çekince, Osmanlı topraklarına gelen gidenler, Türkleri ve yaşamlarını yazı ve çizgi ile anlatmaya başladı. Bu yazılara ve çizgilere dayalı olarak, Avrupa'da "yarı gerçek, yarı hayal" bir Türk imajı oluştu.İstanbul'da Sabancı Müzesi'ndeki, "17'nci Yüzyıl Avrupası'nda Türk İmajı" adı ile düzenlenen sergide, bundan 300-400 yıl önce yapılmış yağlıboya tablolar sergileniyor. Bunlar eski Habsburg topraklarındaki, Slovenya ve Hırvatistan'daki çeşitli müze ve koleksiyonlardan getirilmiş. "Turquerie" deyimi Avrupa'da, "Türk hayatı ve Türklerden esinlenerek yapılmış eserler" için kullanılan bir deyim. Bu tabloları, bulmak, bir araya getirmek, iki yıl önce Türk ve İslam Eserleri Müzesi müdürlüğünden ayrıldıktan sonra Sabancı Müzesi'nin yönetimini üstlenen Dr. Nazan Ölçer'in başarısı. Tabloların getirilmesinde Dışişleri Bakanlığı Yurtdışı Tanıtım Kültür Genel Müdürü Büyükelçi Şule Soysal başta olmak üzere bakanlık çalışanlarının yardımları olmuş. Serginin düzenlemesinde

Yazının Devamı

Geçen yıla göre yüzde 21.9 fazla vergi ödedik

16 Temmuz 2005

Ekonominin geçen yılın ilk yarısına göre yüzde 5 dolayında büyüdüğü tahmin ediliyor.Ülkenin geliri ekonomik büyüme oranında artar. Demek ki halkın toplam geliri yüzde 5 dolayında artarken, vergileri daha yüksek bir oranda, yüzde 21.9 oranında artmış. Haziran ayında 12 aylık ortalamalara göre, tüketici fiyatları artışı yüzde 8.69 olduğuna göre, vergi geliri artışı enflasyonun çok üzerinde, reel bir artış göstermiş.Bu rakamlar, halkımızın cebine girmeden daha fazlasının Maliye tarafından alındığını ortaya koyuyor.Bilindiği gibi şimdilerde vergi gelirlerinin büyük bölümü tüketim vergisi şeklinde. Bu nedenle vergiyi sadece varlıklı kesim ödemiyor. Tersine vergi yükü yaygın biçimde halkın sırtına yüklenmiş durumda. Halkımızın geliri artmıyor ama, vergi yükü artıyor. Halkımız geçen yılın ilk yarısına göre yüzde 21.9 oranında daha fazla vergi ödedi. Maliye, geçen yılın ilk yarısına göre bu yıl 8.7 milyar YTL daha fazla vergi topladı. Vergi dışı gelirleri 2.9 milyar YTL arttı. Faiz oranları gerilediği için, borç stokunun artmasına rağmen, geçen yılın aynı dönemine göre bu yılın ilk 6 ayında 6.2 milyar YTL daha az faiz ödedi.Bu üç kalemin toplamı, 17.9 milyar YTL eder. Maliye'nin bu yılın

Yazının Devamı

Yabancı payı ithalatta % 30 ihracatta % 24

15 Temmuz 2005

Yabancı sermayenin yararlarının ve zararlarının tartışma gündeminin başına oturduğu şu günlerde Hazine Müsteşarlığı Yabancı Sermaye Genel Müdürlüğü uzmanlarından Tuğrul Göver'in "Yabancı Sermaye Yatırımlarının Uluslararası Ticarete Etkileriyle İlgili Araştırması" yayımlandı. Araştırmada Türkiye'deki yabancı sermayeli şirketlerin 1996-2002 yılları arasında ithalattaki ve ihracattaki payları değerlendiriliyor. Araştırma 2002 yılından sonraki dönemi kapsamıyor ama 1996-2002 yılı arasındaki değişimi çok güzel biçimde sergiliyor. Yabancı sermayeli şirketlerin 2002 yılında ülkenin toplam ithalat harcamasındaki paylarının yüzde 29.7, toplam ihracat gelirindeki paylarının yüzde 23.9 olduğu belirlendi. Bu gibi araştırmaların sonuçlarını değerlendirirken araştırmanın kapsamı dikkate alınmalıdır.Tuğrul Göver'in bu araştırması sadece üretim yapmak için gelen (fabrika kuran-mal ve hizmet üreten sabit sermaye) yatırımlarının ithalat ve ihracatını kapsamıyor.Pazarlama yapan, ithalat yaparak ve de içeride satmak için gelen yabancı sermayenin faaliyeti de araştırma kapsamında. Örneğin, Philips'in Türkiye'de yabancı sermayeli bir şirketi var. Şimdilerde Türk Philips şirketi hiçbir üretim yapmıyor.

Yazının Devamı

Yabancı yeni yatırım ile işi-aşı çoğaltır

14 Temmuz 2005

Örneğin bir yabancı firma, 100 bin dolar getirerek bir ofis kiralıyor. Devlete uçak satıyor. 1 milyon dolar komisyon alıyor. O zaman 100 bin dolar yabancı sermaye girdi, 1 milyon dolar kâr transferi gerçekleşti diyoruz.Örneğin çokuluslu elektronik alet üreten şirketlerin Türkiye'de temsilcilikleri, pazarlama teşkilatları var. Bunlar, büro açmak için 100 bin dolar getiriyor, pazarlama faaliyetinin kârı olarak yılda 1 milyon dolar transfer ediyor.İşte bu nedenle 22 yılda ülkeye giren 17.1 milyar dolar yabancı sermayeye karşılık 5.7 milyar dolar kâr transferi gerçekleşti.Yabancı sermaye konusu tartışılırken, hangi tür yabancı sermayeden söz edildiğini bilmeniz, ona göre değerleme yapmamız gerekir. Aksi halde iyiyi kötüler, kötüyü över duruma düşeriz. Türkiye'ye giriş yapan yabancı sermayenin tamamı sabit sermaye yatırımı amacıyla girmiyor. Örneğin ben, daha önce kurulmuş, kamuya ait ve özel sektöre ait şirketlerin yabancı sermayeye satılmasının "sermaye sahipliğinin yabancıya transferinden başka" bir şey olmadığını, bu tür sermaye sahipliği transferinin ek iş ve aş yaratmadığını anlatmaya çalışırım.Örneğin ben, "sabit sermaye yatırımı yapmak için ülkeye gelecek" yabancı sermayenin

Yazının Devamı

Yabancının fabrika kuranını bekliyoruz

13 Temmuz 2005

Fabrika kurmak için gelen yabancı sermaye sadece para getirmez. Deneyim getirir. Teknoloji getirir. Pazarlama bilgisi getirir. Ülke insanına iş ve aş yaratır. Bu gibi yabancı sermaye, ithalat sınırlaması olmayan ülkelerde sadece iç pazara dönük üretim yapamayacağından ihracata önem vermek zorunda kalır. Ülkeye döviz getirir.Bir ülkede serbest rekabet ilkeleri geçerli ise, yerli ve yabancı sermaye arasında ayrıcalık yapılmıyor ise, iç pazar gümrük ile korunmuyor ise, ithalat serbest ise, yabancı sermayenin yatırımı, üretimi ülkeye zarar getirmez. Yarar getirir.Serbest piyasa ekonomisinde yabancı sermayenin bu tür yatırımları yerli ve yabancı yatırımcılara "davetiye çıkarır". Örnek teşkil eder. Yabancıların "sabit sermaye yatırımı" yapmalarını bekliyoruz. Anadolu anlatımıyla "fabrika kurmalarını" istiyoruz. Fabrika kursunlar da "parmaklarını taşın altına koysunlar" diyoruz. Parmağını taşın altına koyan sermaye sahibi "kolay kolay pes etmez". Zararına iş yapmaz. Kazanç getiren iş sadece sermaye sahibine değil, ülke ekonomisine de yarar sağlar. Türkiye'ye yıllar önce Fransız Renault otomobil firması "yabancı sermaye olarak" geldi. Fabrika kurdu. Çok sayıda insana iş ve aş imkânı

Yazının Devamı

Yabancı sermayede 'sap ile samanı' birbirine karıştırıyoruz

12 Temmuz 2005

Su insanı boğar. Ateş insanı yakar. Ama su ve ateş olmadan yaşanmaz. Önemli olan suyu insanı boğmayacak, ateşi insanı yakmayacak biçimde kullanabilmek. Dış krediler, yabancıların tahvile, bonoya ve hisse senedine yatırımları da ülkeye yabancı sermaye girişi anlamına gelir.Dış kredi, eğer yatırım ve üretim amacıyla kullanılıyor ise, uzun vadeli ise, faizi düşük ise, ülkeye yarar getirir. Yabancı sermayenin satın aldığı tahvil, bono uzun vadeli ise bu şekilde yabancı sermaye ülkeye yarar getirir. Biz sap ile samanı birbirine karıştırdığımız için, yabancı sermayenin ülkeye giriş şekline bakmadan "yararlıdır" veya "zararlıdır" diyerek kesin yargılara varıyoruz. Eğer "zararlı" olsa, hiçbir ülke yabancı sermaye peşinde koşmaz. Yabancı sermaye, borsadan spekülatif amaçla hisse senedi alıp satmak için değil de, ülkede belli yatırım ve üretim tesislerini almak için gelmiş ise bu ülkeye yarar getirir.Bütün bunlar "kalıplaşmış" yargılar değildir. Örneğin yabancı sermaye, kapasiteyi artırmak, yeni teknoloji getirmek ve de dış pazara ağırlık vermek için geliyor ve de bu amaç ile ülkede daha önce kurulmuş ve işleyen şirketlerin çoğunluk hissesini satın alıyorsa, "ilke olarak" bu ülke

Yazının Devamı

Yabancı sermaye açığı kapatıyor

11 Temmuz 2005

(1) Yabancı sermaye ülkeye kredi olarak gelir. Ülke borçlanır. Kısa veya uzun vadeli kredi kullanır. Kredi verenler ülkenin "güzel gözü için", ülkeye yardım için kredi vermez. Kredinin karşılığında ülke faiz öder. Kredi eğer üretimi artırmak için, yatırım yapmak için kullanılmış ise ve de vadesi uzun ise, ülkeye yarar getirir. Zararı olmaz. Ama eğer kredi, tüketimde kullanılıyor ise, faiz ödemeden kullanılıyor ise ve de kısa vadeli ise, "günü kurtarmaya yardımcı olur". Kısa sürede "yangını söndürür" ama uzun sürede ülkeye zarar verir.(2) Yabancı sermaye ülkeye portföy yatırımı olarak gelir. Portföy yatırımı da 3 gruba ayrılabilir: (a) Yabancı sermaye, borsadan hisse senedi toplamak için gelir. Burada amaç bir şirkete ortak olmak değil, borsa alım-satımı ile döviz kuru hareketlerinden kazanç sağlamaktır. Bu amaçla gelen yabancı sermaye, borsada kazanç imkânı azalınca, ekonominin durumu bozulunca, hisse senetlerini yok pahasına satar, gider. Döviz açığı oldukça yabancı sermayeye muhtacız. Çünkü döviz açığı yabancı sermaye ile kapatılabilir. Yabancı sermaye ile ülkeye döviz girişi 3 farklı şekilde olur. (b) Yabancı sermaye, devletin, özel sektörün çıkardığı tahvilleri, bonoları satın

Yazının Devamı

Haşhaş üretimi devam ediyor

10 Temmuz 2005

Dünyada Birleşmiş Milletler'in denetiminde Türkiye, Hindistan, Avustralya, Fransa, İspanya, Macaristan, Çek Cumhuriyeti ve şimdilerde de Çin'de haşhaş ekimi yapılıyor. Birleşmiş Milletler Türkiye ve Hindistan'ı "geleneksel haşhaş üreticisi" ülke kabul ediyor. Yasak geldi, masak geldi ama, biz hâlâ haşhaş ve uyuşturucu üretiyoruz. Ama yasal ve kontrollü biçimde üretiyoruz. Haşhaş tarlalarımız, dünyada yasal haşhaş tarımı yapılan toprakların yüzde 51.2'si büyüklüğünde. Ama bizim haşhaşlar morfin bakımından fakir olduğu için, morfin eşdeğerine göre dünyadaki yasal uyuşturucu madde üretiminde bizim payımız yüzde 17.1 oranında. Dünyada uyuşturucu maddelerin ekimi, üretimi, ithali ve ihracı bizim de imzaladığımız 1961 tarihli bir anlaşmaya ve 1972 tarihli bir protokole bağlanmış durumda. Anadolu'da Hititlerden bu yana haşhaş ekiliyor. Toprak altından çıkan paralarda, tabletlerde, çinilerde haşhaş motifleri var. Haşhaş ekimi serbest iken, 1933 yılından itibaren sınırlama getirilerek ekim alanları kontrol altına alındı. 1938'den bu yana uyuşturucu maddelerin tekeli Toprak Mahsulleri Ofisi (TMO) elinde.Türkiye'de haşhaştan afyon üretimi yapılırken, 1971 yılında Amerika'nın Türkiye aleyhine

Yazının Devamı