<#comment>#comment>
<#comment>#comment>
BDDK bağımsız bir kamu kurumudur. BDDK'ya başkanlık yapan kişi hükümet tarafından atanmış bir kamu görevlisidir. BDDK Başkanı istifa ederek görevinden ayrıldı. Üç gün sonra BDDK ve de istifa ederek görevinden ayrılan eski başkanın meskeni basıldı.
İlk açıklamalara göre bütün bunların arkasında "kimliğini açıklamayan bir kişinin ihbarı" var... Demek ki, kimliği açıklamayan biri ihbarda bulunduğunda Türkiye'de devletin resmi daireleri ve de insanların evleri basılabiliyor... Devletin bir kurumu, bir başka kurumunu basıyor. Devletde en üst görevde bulunmak, uzun süre sorumluluk taşımak bir değer ifade etmiyor...
Devletin daireleri ve üst düzey kamu görevinde bulunanların evleri böyle basılabildiğine göre, özel kesimdeki büyük iş adamlarının, bankacıların, yazarların, düşünürlerin çalıştıkları yerler ve evleri neden basılmasın?
Bu baskın iyi olmadı. İçerisi için iyi olmadı: (l) Bundan sonra kamu görevlileri hele hele sorumluluk üstlenme durumundaki kamu görevlileri "risk" almak istemeyecektir. Üst düzey kamu görevlileri "durumu idare etmeye / ne şiş yansın ne kebap" usulü çalışmaya yönelecektir. (2) Bundan sonra sadece kamu kesiminde değil özel
<#comment>#comment>
<#comment>#comment>
İngiliz hükümeti, İngiliz Telekom'unu 1984 yılında özelleştirdi... Nerede ise yirmi yıl önce... Sonra başka ülkeler telekomlarını sattı...
O günlerdeki piyasaya bakarak, "Bizim telekom 20 milyar dolar eder... Hayır daha fazla eder... 22 milyar dolara satılır!.." diyerek kendi kendimize "gelin güvey oluyorduk..."
TÜSİAD eski başkanlarından Feyyaz Berker'in sık sık tekrarladığı bir Anadolu deyimi vardır... "Düğüne yetişmeyen kınayı, siz alınız da başınıza çalın" der. İşte o biçim.
(1) Biz özelleştirmede geç kaldık... Başkaları mallarını sattı.
(2) Biz gecikince özelleştireceğimiz malların piyasasında değişiklikler oldu. Özelleştireceğimiz mallara talep düştü. Alıcılar ortadan çekildi. Malların fiyatı düştü.
<#comment>#comment>
<#comment>#comment>
Ayşe Hanım Teyzem, bilerek/bilmeyerek bundan bir yıl önce dolarını bozdurarak Türk lirasına geçtiği için kazançlı çıktı...
Hem de inanılmayacak bir şekilde...
Bir yıl önce 1.000 dolar bozdurarak Türk lirası mevduat hesabı açtırmıştı. Bir yılda 1.000 dolarının 1.689 dolar olduğu, 1.000 dolarının bir yılda 689 dolar kazandığını görerek şaşırdı kaldı.
TL'ye geçen kazandı
<#comment>#comment>
<#comment>#comment>
Türkiye nüfusunun en zengin yüzde 20'lik dilimindeki 11.8 milyon insanımızın milli gelirden kişi başına aldıkları pay 2002 yılında ortalama 6.476 dolar...
Nüfusumuzun en fakir yüzde 20'lik dilimindeki 11.8 milyon kişi milli gelirin dağılımından kişi başına ortalama 685 dolar aldıkları için fakir, çok fakir ama... Maalesef, bizim zenginimiz de fakir...
Bakınız çevremize... Kıbrıs Rum Kesimi'nde ülke genelinde kişi başı gelir 15 bin dolar dolayında... Yunanistan'da 20 bin dolara yaklaşıyor... Ama bizim nüfusumuzun, 'en zenginleri, en zenginleri' sandığımız yüzde 20'lik dilimdekilerin geliri, komşularımızın tüm nüfusunun ortalama gelirinin yarısından az...
<#comment>#comment>
<#comment>#comment>
Henri Prost (1874 - 1959), çok ünlü bir Fransız mimarı ve şehircilik uzmanıdır. İstanbul'un planını yapması için Atatürk'ten aldığı bir davet ile 1936 yılında İstanbul'a geldi. Şehrin güzelliğini ve tarihi karakterini koruyarak modern yaşamın gereklerine ve modernleştirilmesine dönük olarak hazırladığı nazım planını 1937 yılında tamamladı.
1938 yılında İstanbul Valiliği ve Belediye Başkanlığı'na Lütfi Kırdar (1889 - 1961) getirildi. Lütfi Kırdar İkinci Dünya Savaşı'nın zor koşullarına, parasızlığa rağmen Prost'un hazırladığı planı uygulayarak İstanbul'a çağdaş bir görünüm kazandırmak için yola çıktı.
Altyapı yatırımlarına öncelik verdi. Çok sayıda okul yaptırdı. Eminönü, Üsküdar ve Beşiktaş meydanlarının da arasında bulunduğu 18 meydan açtı. Taksim Kışlası'nı yıkarak Taksim Gezisi halinde parka dönüştü. Halka ucuz bahçeli ve modern ev yaptırma arayışındaki Emlak Bankası'nın desteği ile Levent, Mecidiyeköy ve Haseki mahallelerini oluşturdu.
Şehir Armonisi'ni, Şehir Orkestrası'nı, Korosu'nu, Türk Musiki Heyeti'ni kurdu. Maçka'daki eski İtalyan Elçiliği Binası'nı Belediye Konservatuvarı yapmak üzere İtalyanlardan aldı. Şehir içi yolları genişletti. Yeni
<#comment>#comment>
<#comment>#comment>
Devlet İstatistik Enstitüsü tarafından 2002 yılında hane halkının gelir ve harcama durumunu belirlemek için yapılan araştırmanın sonuçları şöyle:
<#comment>#comment>
<#comment>#comment>
Bozcaada'da Türkiye'nin en büyük "rüzgar bahçesi" var. Rüzgar bahçesinde 17 adet dev "rüzgar pervanesi" elektrik üretiyor. Rüzgardan elektrik enerjisi elde etmek için bugüne kadar sadece 3 rüzgar bahçesi kuruldu.
Bunların ikisi İzmir Alaçatı'da. İlk rüzgar bahçesi yatırımını Demirer Grubu yaptı. İlk bahçede 3 rüzgar pervanesi var. İkinci rüzgar bahçesi yatırımını İzmirlilerin Güçbirliği Grubu yaptı. O bahçede de 12 rüzgar pervanesi enerji üretiyor. Koskoca Türkiye'de topu topu 32 pervane dönüyor. Rüzgar pervaneleri, 44 metrelik bir direğin tepesine takılıyor. Pervaneler 3 kanatlı. Her kanat 900 kg. ağırlığında ve 20 m. boyunda. Rüzgar pervaneyi döndürünce direğin tepesinde pervanenin arkasında bulunan her biri 35 tonluk jeneratörler elektrik üretiyor. Bu elektrik ülkenin genel elektrik iletim hatlarına aktarılıyor.
Bozcaada'daki 17 rüzgar pervaneli "rüzgar bahçesi" yatırımı yap - işlet - devret modeli kapsamında gerçekleştirilmiş. 13 milyon dolarlık bir yatırım. 20 yıl sonra devlete devredilecek. İlk 7 yılda yatırımın kendini amorti edeceği hesaplanıyor. Şimdilik elektriğin kwh'ı devlete 8 centten satılıyor. On yıl sonra kwh ücreti 2 cente düşecek.
<#comment>#comment>
<#comment>#comment>
Bir şirketin büyüklüğünün göstergesi net satışlarının büyüklüğüdür. Ama sadece satışları büyütmek işe yaramaz. Satışlarını büyüten şirketin yaptığı işten de kar etmesi gerekir. Kar hem şirketler için, hem ekonomi için "iyilik" getirir.
Türkiye'de halka açık (hisse senetleri borsada alınıp satılan ve dolayısıyla büyümesinden ve karlılığından halkın da doğrudan yararlanabildiği) üç büyük beyaz/kahverengi eşya üreticisi var: Arçelik, Vestel ve Beko... Bu yazının altında Garanti Yatırım'dan Yonca Moralı'nın yardımı ile hazırladığım üç şirketin durumunu bir arada gösteren bir özet tablo bulacaksınız.
- 2003 yılının ilk dokuz aylık döneminde Arçelik'in net satışı 1 milyar 253 milyon dolar, Vestel'in net satışı 749 milyon dolar, Beko'nun 524 milyon dolar.
- Yılın ilk 9 ayında yurtdışına net satış rakamı Vestel'de 665 milyon dolar, Arçelik'te 430 milyon dolar, Beko'da 372 milyon dolar.
- Satış karı, Arçelik'te 367 milyon dolar, Vestel'de 123 milyon dolar, Beko'da 70 milyon dolar.