Betil yeni bir aşk yeni bir iş arıyor

30 Mart 2002


<#comment>Türkiye Eğitim Gönüllüleri Vakfı (TEGV)’nın mütevelli heyeti İbrahim Betil’i sadece başkanlıktan almakla kalmadı, yönetim kurulu üyeliğinden de çıkardı. Sebep: Kıskançlık!.. İbrahim Betil TEGV’i başarı ile yönetti. Kamuoyuna tanıttı. Kamuoyunun güvenini kazandı. Bu güvene dayalı olarak insanlar ve kurumlar TEGV’e hem manevi, hem maddi destek vermeye başladı. Sosyal yardım, eğitime yardım konuları gündeme geldiğinde TEGV akla gelen ilk "gönüllü toplum kuruluşu" oldu. Bu kuruluşun yöneticisi olarak İbrahim Betil’in ismi çok sık duyuldu. İsmi TEGV ile bütünleşti. Ama bizde başarı nedeniyle öne çıkan sevilmez, kıskanılır. Bir imkan yaratılarak kellesi koparılır. İbrahim Betil de bu akıbetten kurtulamadı.
İbrahim Betil bankacılık yaptı. Siyasete soyundu. Bankacılıkta da, siyasette de "ayağı sürçtü." Olmadı. Olmadığını görünce erken yaşta "ununu eledi. Eleğini duvara astı." Kendine yeni bir uğraşı alanı belirledi: Eğitim... Ve de çok ilginçtir ki bu alanda başarılı oldu.

İbrahim Betil TEGV’in kuruluş hikayesini şöyle anlatıyor: "Eğitim konusunda neler yapabilirim diye düşünüyor, çevremdekilerle tartışıyordum. Arkadaşım Tahir Özgü ile TEGV kuruldu. Kurucuların

Yazının Devamı

ABD’de sigara savaşı

29 Mart 2002


<#comment>New York’ta paketi 5 veya 5.5 dolara satılan sigaraya belediyenin getirdiği ek 1.5 dolarlık vergiden sonra sigaranın paketi 7 dolara (yaklaşık 10 milyon TL’ye) satılacak. Bu durumda bir tek sigaranın fiyatı 500 bin TL civarında (35 cent) oluyor. Sigara fiyatının yarısı federal vergi, eyalet vergisi, belediye vergisinden oluşuyor. Yarısı da üretene ve satana kalıyor.
ABD sigara pazarının yüzde 99’unu dört üretici paylaşıyor. Philip Morris’in payı yüzde 49, R.J. Reynold’un payı yüzde 25, Brown and Williamson’ın payı yüzde 16, Lorrilard’ın payı yüzde 9 dolayında.
Sigaranın paketi New York’ta 7 dolar ama, vergi yükü eyaletten eyalete değiştiğinden ülke genelinde ortalama fiyat 3.5 dolara düşüyor. Sigaranın ortalama paket fiyatı 1980’li yıllarda 1.5 dolar iken ABD’de yılda 35 milyar paket sigara tüketilirken şimdilerde fiyat artışının da etkisiyle yıllık tüketimin 20 - 22 milyar pakete düştüğü belirtiliyor.
Sigara tüketimini azaltmaya yönelik çalışmalar vergileme ile sınırlı değil. Adalet Bakanlığı’nın sigara üreten şirketler hakkında "ölüme sebebiyet vermek" iddiasıyla başlattığı soruşturmalar ve davalar devam ediyor.
BM Dünya Sağlık Örgütü (WHO)

Yazının Devamı

Askeri harcamada dünya birincisiyiz

28 Mart 2002


<#comment>2000 yılında Türkiye 11.2 milyar dolar askeri harcama yapmış. Askeri harcamanın milli gelire oranının büyüklüğü ile Türkiye dünya birincisi, toplam harcama sıralamasında ise dünya altıncısı durumunda.
The New Yok Times gazetesinde 16 Mart 2002 tarihinde askeri konular uzmanı Steven Erlanger'ın bir yazısı yayımlandı.
Erlanger, zengin Avrupa ülkelerinin askeri harcamalara yeterli kaynak ayırmamalarından duyulan rahatsızlığı açıklıyor. Almanya milli gelirinin yüzde 1.5'unu, İngiltere yüzde 2.5'unu, Fransa yüzde 2.6'sını, İtalya yüzde 2.1'ini, İspanya yüzde 1.3'ünü, Portekiz yüzde 2.1'ini askeri harcamaya ayırıyor.
Avrupa'nın namusunu, milli gelirinin yüzde 5'ini askeri harcamaya ayıran Türkiye kurtarıyor.
Her ne kadar ABD milli gelirin sadece yüzde 3'ünü askeri harcamaya ayırıyor ise de, milli gelirinin büyüklüğü nedeniyle toplam askeri harcaması 2000 yılında 296 milyar dolara ulaşmış durumda.
Türkiye ekonomisinin güç durumda olmasına rağmen 2000 yılında İngiltere, Fransa ve Almanya'nın yaklaşık 3'te biri ölçüsünde askeri harcama yapmış. Türkiye'nin 2000 yılındaki askeri harcaması Yunanistan'ın yaptığı harcamanın iki katı büyüklüğünde.

Yazının Devamı

Savunma için ‘zorunlu harcamalar’ devam ediyor

27 Mart 2002


<#comment>Askeri harcamalar özelliği olan harcamalardır. Askeri ihtiyaçlar; bunları boyutu, zamanlaması, acil olup olmadığı kamuoyunda açıklıkla tartışılamaz. Bu nedenle ekonominin sıkıntılı dönemlerinde bile belli harcamalar yapılır.
Herhalde belli ihtiyaçlar var ki, son aylarda askeri harcamalar konusunda önemli kararlar alınıyor.
Ordunun silah alımları konusunu izleyen iki gazeteci arkadaşım var: Utku Çakırözer ve Uğur Ergan. Bu iki gazetecinin ve de Metehan Demir'in derlediği haberlerden ordumuz için yapılan harcamaların bazılarını öğrenmek mümkün olabiliyor.
Utku Çakırözer'in, "Milliyet Ekonomi" için hazırladığı haberden öğrendiğimize göre, 1997 yılında açılan F - 16 uçaklarının savunma sistemlerinin yenilenmesiyle ilgili 300 trilyon liralık ihale önce Aselsan - Fransa ortak girişimine verilmiş iken ABD yönetiminin "uçaklara yabancı sistem takılır ise risk ortaya çıkar uyarısı" üzerine iş Fransızlardan alınarak Amerikan firmalarına verildi. Bu ihale Türk Hava Kuvvetleri ile ilgili bir ihale.
Gelelim Deniz Kuvvetlerimiz ile ilgili dış alımlara. ABD yönetimi Türk Deniz Kuvvetleri'nin modernizasyonuna katkıda bulunmak için Türkiye'ye "Knox" tipi 6

Yazının Devamı

Takasbank da banka ama başka türlü banka

26 Mart 2002


<#comment>Takasbank’ın adını kamuoyu, tepe yöneticilere ödenen veya ödenecek başarı primlerinin büyüklüğüne ilişkin haberler nedeniyle duyuyor... Çok kişi de merak ediyor... İsmi bilinen bankalar sapır supur dökülürken ve de kurtarılmayı beklerken, Takasbank denilen bu banka ne başarılı bir banka ki, büyük kârlar ediyor. Ne iş yapıyor da işi iyi gidiyor?
Sayın okuyucularım, Takasbank da banka
ama, sizin bildiğiniz bankalardan değil. Veya adı banka, kendi değil... Takasbank bir kamu kuruluşu. Rakipsiz bir kuruluş. Tekel. Kamu adına iş yapıyor. İş yapmıyor da, kamunun belirlediği görevleri yerine getiriyor. Yöneticileri de kamu görevlisi. Kamu adına yapılan belli hizmetlerden yararlanan insanlar ve şirketler bu bankaya belli bir ödeme yapmak mecburiyetinde. Bu ödemelerin miktarını da bu banka belirliyor. Kamu adına yapılan hizmetin masrafı çıktıktan sonra ödemelerin kalan miktarı "bankanın kârı" olarak kabul ediliyor.

Bu özetlediğim çarkın nasıl işlediğini açıklayayım: İstanbul Menkul Kıymetler Borsası’nda her gün alım satım yapılıyor. Alım satım demek kâğıt satıp para almak, kâğıt alıp para vermek demek. Bu işlemleri eskiden alan satan kendi arasında "al -

Yazının Devamı

Hedef 2023

25 Mart 2002


<#comment>Sadece eleştirmek ile bir yere varılamıyor. Eleştirel konumdan "yapıcı" olmaya geçmek zorundayız. İşte bu amaçla akademik ve bürokratik çevreden ve iş aleminden belli kişiler (aralarında ben de varım) bir araya geldi. "Forum İstanbul" adı ile bir grup oluşturuldu.
Bu grubun hedefi, Cumhuriyet’in 100’üncü yılı olan 2023 yılında Türkiye’yi sadece bulunduğu coğrafyada değil, dünyada önde gelen bir güçlü devlet yapmaya çalışmak. Forum İstanbul’u oluşturanların 2023 yılına dönük olarak belirledikleri 3 "iddialı hedeföleri var:

(1) İstikrar içinde sürdürülebilir insan boyutlu büyüme
Büyümenin ve bireysel mutluluğun önünü kesen yüksek enflasyon ve yüksek reel faiz tuzağından ciddi ve kalıcı mali sektör reformu (kamu maliyesi dahil) yaparak istikrar içinde sürdürülebilir insan boyutlu büyümeyi sağlayacak makroekonomik yapısalları iyileştirmek ve böylece 21. yüzyılın saygın ve saydam bir toplumu ve başarılı bir küresel oyuncusu olmak.

Yazının Devamı

Nalbant Hasan'ın oğlu Arif'in hayat hikayesi

24 Mart 2002


<#comment>Nalbant Hasan'ın oğlu Osmaniyeli Arif hayat hikayesini yazdı (Çiçek Gibi, Arif Keskiner, Doğan Kitap, Şubat 2002). Çok kimse Arif'i "komünist Arif" diye bilir. Öğrenci iken, kurulduğunu duyduğunda üye olmak için TİP'in kapısını çalan Arif, kurulu düzene isyanını şöyle anlatıyor:
"Babam nalbant olmamı istiyordu. Annemin baskısıyla beni ortaokula göndermeye mecbur kaldı. Ortaokula başlayalı bir ay olmuştu. 29 Ekim benim ortaokuldaki ilk bayramımdı. Üstümde annemin ördüğü kazak okula gittim. Avluda toplandık. Müdür geldi. Törenin yapılacağı Cumhuriyet Meydanı'na gitmeden önce sınıfları son defa teftiş edecekti. Tek tek bütün öğrencileri gözden geçirdi. Beş çocuğu öne çıkardı. Bunlardan biri bendim. 'Utanmıyor musunuz bu kıyafetle bayrama katılmaya' dedi. 'Defolun' dedi. Birer de tokat çaktı. Kovdu bizi...

O zamanlar ortaokulda 225 kişi önünde kıyafetsizlikten kovulmanın fukaralık ile zenginlik arasında basit bir mesele olduğunu düşünerek üzerinde fazla durmadım. Özünde herkes çıplak doğuyordu. Ama doğar doğmaz sınıfsal bir ayrım başlıyordu... O, alın yazısı oluyordu sanki... Bunun bir yerde yanlışlığı olmalıydı..."
Nalbant Hasan'ın oğlu Arif, Adana

Yazının Devamı

Warte Mal! (Hey, bekle!)

23 Mart 2002


<#comment>Londra’da Hayward Gallery’de "Paul Klee" resim sergisini gezerken yandaki salondan yükselen Tarkan’ın sesi ile irkildim... Tarkan’ın "muck muckölu şarkısı yeri göğü inletiyordu.
Hayward Gallery National Theatre ile Festival Hall arasında nehir kenarında kocaman bir müze binası. Devamlı koleksiyonu yanında kısa süreli sergilere ev sahipliği yapıyor.
Paul Klee’nin resimlerinin sergilendiği katın bir üst katında, Tarkan’ın sesinin geldiği katta ise bir "video - fotoğraf" gösterisi varmış.

Günümüzde Batı ülkelerinin müzelerinde şimdilerde sık sık "modern yaklaşım ile farklı gösteriler" yer alıyor. Çok rastlanan gösteriler ise video gösterileri. Bunlar da sanattan sayılıyor.
Hayward Gallery’de şu günlerde yer alan "video - fotoğraf" gösterisinin konusu "Kadife Devrimi’nden sonra ortaya çıkan fuhuş" (Prostitution after The Velvet Revolution). Serginin adı "Warte Mal!" (Hey, Wait!) "Hey, bekle!"

Yazının Devamı