İzmirliler tepeye tırmanıyor orada duramıyor

19 Aralık 2000

İzmirliler tepeye tırmanıyor orada duramıyor
<#comment>İzmir'in havasından mıdır, suyundan mıdır bilinemez, İzmirliler çok başarılı kuruluşlar ortaya çıkarıyor. Tepeye tırmanıyor. Ama tepede bir türlü duramıyor.
Bir zamanlar Türkiye'nin en "kral" tekstil işletmesi İzmir'deki "Kula" fabrikası idi. Sait Çolak'a ait bu işletme bugün ortalıkta yok. Hacı Ahmet Tatari'nin "Taç Sanayii", işinde "bir numara" idi. Bugün yok. Türkiye'ye kaliteli halıyı Osman Sezik'in "Sezak Halısı" tanıttı. Sezak kalitenin ismi idi. Bugün yok. Yılmaz Adıgüzel Türkiye'nin en modern yağ tesisi "Altınyağ"ı kurmuştu. Bugün ismi unutuldu. Melih ve Ergun Özakat BMC, Ege Otomotiv ve Egebank'tan oluşan bir imparatorluğun başında idi. Bugün imparatorluk dağılmış durumda. Raşit Özsaruhan "Metaş" gibi Türkiye'nin en büyük demir çelik tesisini ortaya çıkardı. Sonra Metaş'ın başına gelmeyen kalmadı. Aslan Önen, Avrupalı üreticilerin hayran olduğu "Raks" tesislerini kurdu. Tepeye çıkardı. Tepede duramadı. Acaba İzmir'in havası veya suyu mu firmaları kurutuyor? Geçmişe bakıyoruz, Cumhuriyet öncesi ve Cumhuriyet sonrası İzmir'de önemli girişimler ortaya çıkmış.
Melih Gürsoy'un "Bizim İzmirimiz" isimli kitabı ile,

Yazının Devamı

Opel fabrikasını kapıyor (Dışarıda üretip bize satacaklar)

18 Aralık 2000

Opel fabrikasını kapıyor (Dışarıda üretip bize satacaklar)
<#comment>1999 yılında Türkiye'de 24.156 Opel marka binek otomobili satıldı. Bunun 19.859'u ithal, 4.297'si yerli idi.
2000 yılının ilk 11 ayında Opel firması Türkiye'de 48.241'i ithal 55.102 otomobil sattı. 36.951 ithal otomobil satan Volkswagen'in önüne geçerek ithal otomobil satışlarında birinci oldu. Türkiye'de satılan her 5 ithal otomobilden biri Opel marka.
Opel 1989 yılında yüzde yüz yabancı sermaye ile İzmir'in Torbalı bölgesinde bir montaj tesisi kurmuştu. Türkiye'deki satışları arttıkça, pazar payı büyüdükçe İzmir'deki tesisini büyütmesi bekleniyordu. Ama tersini yaptı. Türkiye'deki tesisini kapatma kararı verdi.
Sayın okuyucularım, sanmayınız ki Opel, Türkiye'deki krizden veya diğer şartlardan üşüyüp kaçıyor. Hayır. Opel'in fabrika kapatmasının nedeni Türkiye'de ekonomik şartların normale dönmesidir.
Opel, 1989 yılında Türkiye'de üretim yapmak için değil, Türkiye'yi "uyutmak için" yatırım yapmıştı.
Torbalı'da yaptığı yatırım, ciddi bir otomobil fabrikası değil, göstermelik bir montaj atölyesi idi. Bu montaj atölyesi için Türkiye'ye 20 milyon dolar getirdi. (1994 yılında kurulan Toyota

Yazının Devamı

Fitre ve zekat zamanı geldi

17 Aralık 2000

Fitre ve zekat zamanı geldi
<#comment>Sayın Müslüman okuyucularım, fitre ve zekat zamanı geldi. Fitre ve zekatın ne olduğunu ve miktarını hatırlatayım da vecibelerinizi yerine getiriniz.

Fitre nedir, nasıl verilir?
Fitre, Ramazan ayı içinde fakirlere verilen ve de en az miktarı din adamlarınca belirlenen sadakaya verilen isimdir.
Fıtır Sadakası (Fitre), kitabımız olan Kuran'da yer almaz.
Hicretin ikinci yılında Ramazan orucunun farz olduğu sene, zekattan önce meşru kılınmıştır. Vacip olmasının delilleri bazı hadislerdir.
Fitre, orucun noksanını tamamlar. Fakirleri bayram gününde dilenmekten kurtarır.

Yazının Devamı

Yeniköy'de cumartesi

16 Aralık 2000

Yeniköy'de cumartesi
<#comment>Geçen cumartesi, Savcı Eker'in eşi Dölen Eker kapıyı çaldı. "- Hadi bakalım" dedi. "Bugün sizin sıranız. Yemek dağıtmaya gidiyoruz." Ben gitmek istemedim. "Beni af ediniz. Ben orada sıkılırım..." dedim. "Uzakta durursunuz, olanı biteni gözlerinizle görürsünüz, sıkılacak bir şey yok..." diyerek ısrarcı oldu.
Sayın okuyucularım, bizim mahallede birkaç Ramazan'dır ihtiyaç sahiplerine yemek dağıtılıyor. Bu işi Gülengül Giray isminde bir hayırsever hanım organize ediyor. Dölen Eker Hanım ona yardımcı oluyor. Her gün dağıtılan yemeğin faturasını bir mahalleli üstleniyor.
Ramazan'ın ilk günlerinde karım sırasını savdı. Benim sıram geçen cumartesi idi. Israr üzerine, uzaktan olan biteni izlemek için yemek dağıtılan yere gittim.
Caminin altındaki çay ocağını işleten Hacı Efendi, küçük dükkanını Ramazan boyu bu hayır işine tahsis etmiş.
Öğleden sonra saat 15.00'e doğru yemekleri hazırlayan "Pamuk Yemek" şirketinin taşıt aracı ve beyaz gömlekli, külahlı dağıtıcısı geldi. Bu işi organize eden hanımlar, kişi başına 1 milyon liraya yemek şirketi ile anlaşmışlar. Yemek şirketi bir bakıma bu hayır işine katkıda bulunuyormuş. Her gün kişi

Yazının Devamı

Dış borç alamadan yaşayamayız

15 Aralık 2000

Dış borç alamadan yaşayamayız
<#comment>Yatırımı durduran, üretimi yerinde sayan bir ülke olarak Türkiye son yıllarda tüketmek için dışarıdan borçlanmaya başladı. Dış borç almadan yaşayamaz hale geldi.
Bu yazının altında, Türkiye'nin son 25 yılda dış borca nasıl bağlandığının tablosunu bulacaksınız.
Sayın okuyucularıma bu tabloyu özetleyeyim:
(1) İthalat gideri, bir ülkenin dışarıdan satın aldığı mallara ödediği dövizdir. İhracat gideri, bir ülkenin dışarıya sattığı mallardan gelen dövizdir. Döviz giderini, döviz geliri karşılamaz ise bir açık ortaya çıkar. Buna "dış ticaret açığı" denilir. Dış ticaret açığı mal alımı ile satımı arasındaki döviz açığını gösterir.
(2) Bir ülkenin döviz geliri gideri sadece ithalat ve ihracat işlemlerinden (mal ticaretinden) oluşmaz. Turizm geliri ve gideri vardır. İşçi dövizi geliri vardır. Gemi, TIR taşımalarının geliri ve gideri vardır. Faiz veya kar transferleri vardır. İthalat ve ihracat dahil, ülkenin tüm olağan döviz gideri ile geliri arasındaki farka "cari açık" denilir. Cari döviz açığı rakamı içinde yeni borçlanmalar veya borç taksidi ödemesi, yabancı sermaye giriş çıkışı yoktur. Cari açık, dış ticaret açağından küçük

Yazının Devamı

Her 8 memura bir lojman, her 70 memura bir otomobil

14 Aralık 2000

Her 8 memura bir lojman, her 70 memura bir otomobil
<#comment>Devletimiz, askeri personel hariç, 231 bin memurunu lojmanda oturtuyor. Memurlarının emrine 88 bin taşıt aracı vermiş durumda. Memurları için devlet babamız 2.340 adet sosyal tesis işletiyor. Milli Savunma Bakanlığı, Jandarma Genel Komutanlığı, Sahil Güvenlik Komutanlığı hariç, genel bütçe kapsamındaki kamu kurum ve kuruluşlarında 1 milyon 670 bin memur ve sözleşmeli personel çalışıyor. Devlet baba, her 8 memurunun birine lojman vermiş durumda. Bunların yararlandığı 202 bin lojman var.
Genel bütçe kapsamındaki kamu kurum ve kuruluşlarında her 70 memura bir otomobil düşüyor.
Türkiye'de sivil kesimde memur lojmanları, sosyal tesisler ile memurların kullandıkları taşıt araçları "kamu savurganlığının" ölçüsü olarak dikkat çeker. Askeri personelin yararlandığı lojmanların, sosyal tesislerin ve taşıt araçlarının sayısı bilinmediğinden, tartışma genelde sadece sivil kesimdeki devlet personelinin lojmanları, sosyal tesisleri ve taşıtları üzerinde yoğunlaşır.
Her yıl bütçe hazırlanırken, bütçeden yararlanan sivil kuruluşların verdikleri bilgi, toplu bir değerleme yapma imkanını sağlar. İktisatçı Alaattin Aktaş,

Yazının Devamı

Vatandaş, "verginin nereye gittiğini" bütçeden izle!

13 Aralık 2000

Vatandaş, "verginin nereye gittiğini" bütçeden izle!
<#comment>Vatandaş şu günlerde "cambaza bakmaya ara ver"... Bütçeye bak... TBMM'de bütçe müzakereleri başladı. Politikacılar "büyük laflar" ediyor... Ama kimse senin, verginin nasıl harcanacağını sana anlatmıyor. Bütçe denilen şey, vatandaştan toplanan paraların nerelere nasıl harcanacağını gösteren belgedir. Mevcut vergiler yetmiyor ise, vatandaştan alınacak ek vergilere kapı açan belgedir.
Vatandaş, şunları sor:
- Ey politikacı de... Benden vergiyi söke söke alıyorsun... Aldığın parayı nereye veriyorsun? Bu vergi geliri ile bana ne hizmet getiriyorsun?
- Benden söke söke aldığın parayı helal edeceğim... Edeceğim ama... Anlat bakayım bana... Bu para ile nerelere yol, nerelere baraj yapacaksın? Elektrik, su derdini nasıl çözeceksin? Hastaneleri, okulları nasıl düzelteceksin? Adalet sistemi nasıl ıslah olacak? Reel ekonominin hala yarısına sahip olan devlet ne yatırımlar yapacak? Üretimi nasıl artıracak? Kaç kişiye iş ve aş sağlayacak?
Vatandaş, sen bunları sormadıkça kazık yiyorsun... Yediğin kazığın ölçüsü, bu yazının altındaki tabloda görülüyor.
Vatandaş, şunları sor:

Yazının Devamı

"İyilik" gökten yağmayacak

12 Aralık 2000

"İyilik" gökten yağmayacak
<#comment>Halk, "iyilik" bekliyor. İyilik nedir? Paradır. Para olacak ki, sağlık olacak. Para olacak ki, can ve mal güvenliğinin sağlandığı, sağlıklı bir çevrede yaşamaya imkan doğacak. Para olacak ki, devlet daha iyi mahkeme, daha iyi okul, daha iyi hastane yapacak.
Türkiye'deki bütün rezilliklerin kaynağı parasızlıktır. Fakirliktir. Yılda 3 bin dolar kişi başı milli geliri olan ve de bu 3 bin doların 2.400 dolarını tüketip, 600 dolarını tasarrufa ayırabilen (gönüllü tasarrufa ayırıp bankaya, borsaya koyan, zorunlu tasarruf olarak devlete vergi veren) halk ancak bu "rezil şartlarda" yaşar.
Okulu da, hastanesi de, hapishanesi de, mahkemesi de bu kadar olur. Politikacısı da, hükümeti de böyle olur. Ancak bu kadar yer, bu kadar içer. Ekonomisi de her gün bir beladan, öbür belaya sürüklenir. Bankası da batar, borsası da batar...
Sonra da ülkenin insanları, kişi başı milli geliri ortalama 30 bin dolar olan ülkelerin yaşamına özenir... Biz onlar gibi neden yaşayamıyoruz? Neden okulumuz, hastanemiz, hapishanemiz, mahkememiz onların ki gibi değil diyerek kahrolur.
Beceriksiz politikacılar bu yapıyı değiştiremediklerinden, günü kurtarmak,

Yazının Devamı