Kasyanov ile işimiz çok

24 Ekim 2000


       Rusya Başbakanı Mihail Kasyanov'un Türkiye ziyareti bizim için çok çok önemlidir. Türkiye, Rusya ile siyasi ve ekonomik ilişkilerini iyileştirmek zorundadır. Biz Rusya'dan gaz ve petrol almaya mecburuz. Biz Rusya'ya mal satmaya mecburuz. Rusya Başbakanı "he" demez ise, biz ne Rusya'dan ne de bağımsız denilen Türk devletlerinden gaz ve petrol alabiliriz. Ne Rusya'da ve bağımsız sanılan Türk devletlerinde müteahhitlerimiz iş yapar, o ülkelere mal satabiliriz.
       Gelelim gündemdeki konulara:
       (1) Ey Türk halkı... Kanma, aldanma... Bakü - Tiflis - Ceyhan projesinde "son imza" falan atılmadı. Hükümet üyeleri ve bürokratlar devamlı "uyutma" politikası içinde. 19 Ekim 2000 tarihinde Ankara'da yapılan tören ve atılan imza "sponsorluk" (destek) anlaşmasıyla ilgilidir.
       Bakü - Ceyhan boru hattı oyunu zaten bizim dışımızda oynanıyor. Oyunu oynayan çok üyeli konsorsiyumda bizi yüzde 5 pay ile TPAO temsil ediyor. Oyuncuların bir kısmı kenara çekildi. Kalanları bir araya gelip bir çanağa "50 milyon dolar attı". Bu para ile 8 ay içinde

Yazının Devamı

"Cambaza bak cambaza" oyununa gelmeyelim

23 Ekim 2000


       Eylül ve ekim ayları Anadolu'da tarım ürünlerinin pazara çıktığı, halkın cebinin para gördüğü aylardı. Bu aylar Anadolu'ya hareket getirirdi. Şehirlerin çayırında panayırlar kurulur, basma, pazen, incik boncuk, tencere tava, bardak çanak satıcıları yöre halkına mal satardı.
       Çadır tiyatroları, "bul karayı - al parayı"cılar, cambazhaneler panayırların en ilgi gören yanlarıydı. Cambazlar iki direk arasında gerili ipin üzerinde gösteri yaparken onları hayranlıkla seyredenlerin ceplerini yankesiciler boşaltırdı. Yankesici, "Cambaza bak, cambaza bak" diyerek gözüne kestirdiğinin dikkatini cambaza yönelttikten sonra, varını yoğunu kolaylıkla ve de "çaktırmadan" alır giderdi...
       Son zamanlarda Ankara'dan beslenen ve yazılı ve görsel medya aracılığıyla oluşturulan "heyecan verici / dehşet verici / hem hissi ve seksi" gündem, bizim eski Anadolu panayırlarındaki "cambaza bak cambaza" havasını geri getirmeye başladı.
       Her gün Ankara'dan "kaynaklanan / beslenen / desteklenen" bir "macera" filmini izler olduk. Her gün bir operasyon...

Yazının Devamı

Feyzi Aslangil

22 Ekim 2000


       Doğan Hızlan usta da Feyzi Aslangil hayranı imiş. Uzun süredir eski kayıtlarını temin edip, bana da bir kopya göndermesini bekliyordum. Nuri Çolakoğlu, "Feyzi Aslangil'in TRT'deki solo programlarının bandını buldum. Sabah, akşam onu dinliyorum" deyince heyecanlandım.
       Nuri Çolakoğlu'nun bir kopyasını gönderdiği kasette "sultani yegah medhal, ferahfeza taksim, ferahfeza saz semaisi, sultani yegah sirto, suz - i dil taksim ile suz - i dil saz semaisi" var.
       Feyzi Aslangil'i yıllar önce Taksim Belediye Gazinosu'nda dinlemiştim. Piyano çalardı. Parmakları piyanonun tuşları üzerinde kelebek gibi dolaşır, piyanodan nağmeler su akar gibi şırıl şırıl dökülürdü. ABD'deki müzik otoritemiz Arif Mardin, piyanonun Türk müziği çalmaya uygun bir alet olmadığını, Feyzi Aslangil'in parmaklarını ve iki elini farklı kullanarak bunu beceren ender sanatçılardan biri olduğunu söyledi.
       Nesrin Sipahi'den öğrendiğime göre yirmi yıl önce kaybettiğimiz uzun boylu, bu zarif sanatçı, İranlı bir hariciyecinin oğlu imiş.
     

Yazının Devamı

Taksim'den Beyoğlu

21 Ekim 2000


       Asansöre girdim. Nereye gideceğimi bilemeden 6'ncı katın düğmesine bastım. Asansörden çıktım. Karşımda camlı bir kapı. Kapının ardında koskocaman bir salon. Duvarları çepeçevre yerden tavana ayna ile kaplanmış. Yerler parke. Aynanın önünde "bar" adı verilen ve balerinlerin çalışırken ayaklarını dayadıkları metal borular. Ve de salonun ortasında iki balerin. İkisinin de yaşı küçük ama, yaşı biraz daha büyük olanı öbür balerini çalıştırıyor. İkisi de gülüyor. İkisi de mesut. Yaptıkları işten zevk alıyorlar. Bir figürü deniyorlar. Olmuyor. Tekrarlıyorlar. O sırada müzik sesi insanı büyülüyor. Kapının camının ardından uzun süre iki balerini izledim. Onlar izlendiklerinin farkına varmadılar.
       Bunlar geçen çarşamba öğle saatlerinde olanlar... Altıncı katına çıktığım bina, İstanbul Beyoğlu'nun Taksim'e yakın bölümündeki Aksanat "Akbank Sanat Merkezi" binası. Altıncı kattan aşağıya doğru merdivenlerle inmeye başladım. Bir alt katta müzik dinleme odasında bin beş yüz disklik klasik ve caz ağırlıklı arşivden seçtikleri müziği kulaklıkla dinleyenler vardı.
       Onun

Yazının Devamı

"Nereden buldun"suz vergiyi sadece "kazlar" öder

20 Ekim 2000


       Bütçe açığını kapatmak için tek yol vergiye zam değildir. Önce harcamalar kısılmalıdır. Harcama kısılmazsa vergi gelirleri her yıl artırılsa da açık kapanmaz. Kapanamaz. Türkiye'de vergiyi sadece kümese girmiş kazlar öder. Her vergi zammı kazlardan daha fazla tüy yolmak demektir.
       Türkiye'de kümese girmiş kazlar üzerindeki vergi yükü başka ülkelere göre çok ağırdır. Türkiye'de toplam verginin milli gelire oranının düşüklüğünün sebebi, kümese giren kazlar dışında kimsenin vergi vermemesidir.
       Türkiye'de "kümese girmiş bir kaz" için "Gelir Vergisi" oranı yüzde 45 vergi, yüzde 10 fon payı ile vergi yükü yüzde 49.5'e kadar çıkar.
       OECD üyeleri arasında Gelir Vergisi tavanı Türkiye'nin üzerinde sadece 5 ülke vardır. Hollanda, Belçika, Fransa, Almanya ve Avusturya. Türkiye'nin altındaki ülkeler sırasıyla, Lüksemburg, İrlanda, İtalya, İngiltere, Portekiz, İspanya, Finlandiya, İsveç, Danimarka, ABD ve Japonya'dır. En yüksek Gelir Vergisi oranı Fransa'da yüzde 54, Almanya'da yüzde 53, İtalya'da yüzde 45.5, İngiltere'de yüzde 40,

Yazının Devamı

Amerikalılar "vergiyi nasıl harcayacağına" bakarak başkan seçecek

19 Ekim 2000


       ABD'de başkanlık seçimi için yarışan Cumhuriyetçi Parti'nin adayı Bush ile Demokrat Parti'nin adayı Gore, "ey ahali bana oy verin", diyerek ortalıkta dolanmıyor.
       Seçilirler ise, halktan toplanan vergileri ne yapacaklarını, nasıl harcayacaklarını halka anlatıyor. Halk da buna bakarak başkan seçecek.
       Yaklaşan seçim için yarışan iki adayın belli konularda farklı yaklaşımı var. Tartışmalarda ana konu da gelecek on yılda bütçe fazlasının ne olacağı.
       Cumhuriyetçi Bush diyor ki, "Gelecek on yılda vergilerden 1.3 trilyon dolar kısıntı yapacağım. Bütçe fazlası halkın parası ile oluşur. Bu para hükümetin keyfine göre harcanamaz. Bu para çalışan Amerikan halkının alın terinin karşılığıdır. Halkın kendi isteğine göre harcayacağı parayı elinden alıp başkanın keyfine göre harcamak yanlış bir politikadır. Halkı düşünmek zorundayız."
       Demokrat Gore diyor ki, "Bush'un önerdiği şekilde gelecek on yılda vergi gelirlerinden 1.3 trilyon dolar kısıntı yapılır ise, bu doğrudan ABD nüfusunun en zengin

Yazının Devamı

"Nereden buldun?" ve "çek" olmazsa, olmaz

18 Ekim 2000


       Türkiye'de "kirlenme"den şikayetçi misiniz? Sızlanmakla, ağlamakla hiçbir şey düzelmez. İki şey yapacaksınız:
       (1) Nereden buldun kanunu çıkaracaksınız.
       (2) Bankalar 10 bin dolar veya karşılığı Türk lirasından büyük nakit kabul etmeyecek. Nakit ödeme yapmayacak. Kamuda ve özel sektörde bu büyüklüğün üzerindeki ödemeler ancak çek ile veya banka hesabından havale ile yapılabilecek.
       Bu iki şey olursa, "Yavu bu adam 5 milyon doları da nereden bulmuş?", "Yavu hakikaten bir milyon doları gazete kağıdı ile paket edip de mi ona vermişler?" gibi sorulara gerek kalmaz.
       Bu iki şey olmazsa, ismi vergi listesine girmemiş, ne yaptığı bilinmeyen insanlara devlet baba milyon dolarla banka satar.
       İsmi vergi listesine girmeyen, ne iş yaptığı bilinmeyen insanların uçakları, yatları, katları, metresleri kamu vicdanını yaralar.

Yazının Devamı

"Nereden buldun"suz hiçbir şey düzelmez

17 Ekim 2000


       Ayşe Hanım Teyzem sordu: "- Evladım bu iş düzelmeyecek mi?
       "Ayşe Hanım Teyzeciğim" dedim... "Bir gün Nereden Buldun Kanunu mutlaka çıkarılacak... İşte o günden sonra ak ile kara belli olacak..."
       Ayşe Hanım Teyzem anlamadı, "Nedir, bu Nereden Buldun Kanunu?" dedi. Anlattım. "Ayşe Hanım Teyzeciğim, Devlet Baba bir kanun çıkaracak. Halka altı ay süre verecek. Diyecek ki: "Ey ahali, bu süre içinde ne kadar servetiniz var ise, ne kadar gayrimenkulünüz, menkulünüz var ise beyan edeceksiniz. Belgeleyeceksiniz. Böyle bir servet beyanı gerçekleştirildikten sonra Türkiye'de yeni bir düzen başlayacak. Bu yeni düzende beş milyar liranın üzerinde nakit ödeme yok... Beş milyarın üzerindeki ödemeler banka çeki ile veya banka havalesi ile yapılacak. Maliye Bakanlığı gereğinde vatandaşa 'nereden buldun?' diye soracak. Nereden bulduğunu belgeleyemeyenden paranın yarısı vergi olarak alınacak. Herkes beyan ettiği gayrimenkulünün gelirinin vergisini muntazam olarak ödeyecek."
       Ayşe Hanım Teyzemin kafası karıştı "Aman evladım, komünist

Yazının Devamı