Kamu bankalarını eline geçiren bakanlar sattırmam diye direniyor

16 Ekim 2000


       Kamu bankalarının özelleştirilmesi için ve de özelleştirme sırasında vergi muafiyeti sağlamak için yeni kanuna ihtiyaç yok. Kamu bankalarını nasıl satarız diyerek dertlenmeye gerek yok. Bütün bunlar için Özelleştirme Kanunu var. Özelleştirme İdaresi kurulmuş.
       Ama geliniz görünüz ki, Ankara'dakilerin derdi başka... Yemlik olarak gördükleri kamu bankalarını özelleştirmemek için direniyorlar. Özelleştirmeye mecbur kalırlarsa da, kendi elceğizleri ile özelleştirmek istiyorlar. Son ana kadar gücü ve yemliği korumaya çalışıyorlar.
       Hükümetler kurulduğunda ilk pazarlık kamu bankalarının paylaşımı için yapılıyor. Bankalar önce partiler, sonra bakanlar arasında paylaştırılıyor... "O sana, bu bana..." Paylaşım yapıldıktan sonra bakan "bankaya yapışıyor"... Çünkü her kamu bankası (1) güçtür, (2) arpalıktır. Her bakan kamu bankasının kendinden önce nasıl soyulduğunu, kendi döneminde nasıl korunduğunu anlatır. Sonra bir başka bakan gelir. Eskiler mahkemeye sevk edilir. Aynı "vatan - millet - namus" beyanatları verilir.
       Şimdi IMF ve

Yazının Devamı

Sanat müzemiz yok, müze yerine fuara gidin

15 Ekim 2000


       Türkiye'de "çağdaş sanatın gelişmesine katkıda bulunan" sanatçıların eserlerinin toplu olarak izlenebileceği bir müzemiz yok. Sanatçıların eserleri atölyelerinde duruyor, galerilere dağılıyor. Veya özel koleksiyonlara giriyor.
       Gelişmiş ülkelerde "çağdaş sanat müzeleri" bu tip yapıtların toplu olarak saklanmasına ve de izlenmesine imkan veriyor.
       Bizde çağdaş sanat müzesinin eksikliğini "sanat galerileri" karma sergilerle gidermeye çalıştı, on yıldır da İstanbul Sanat Fuarı, "yılda 6 gün açık kalan çağdaş sanat müzesi" benzeri bir kimliğe büründü.
       Sanat Galericileri Derneği'nin düzenlediği "Onuncu İstanbul Sanat Fuarı", 10 Ekim Salı günü açıldı. Bu akşam saat 20.00'de kapanacak. İstanbul'da yaşayanlar ile İstanbul'a yolu düşenlerin bu akşama kadar Tepebaşı'nda TÜYAP Sergi Salonu'ndaki fuarı gezme şansları var.
       Bu yıl sanat fuarına 56 sanat galerisi, 215 sanatçının bin beş yüzü aşkın eseri ile katıldı.
       Sanat Galericileri Derneği Başkanı Doğan

Yazının Devamı

Bankaları soyanlar suçlu da soyduranlar suçsuz mu?

14 Ekim 2000


       Banka soyanlar taşlanıyor. Banka soyanlar bankaları tek başlarına soymadı ki... Onlara bankaları Ankara soydurdu. Ankara ile işbirliği yapmadan banka soymak imkansızdır.
       Ankara'da bankaları soydurmak için gerekli düzenleme yapıldı. Sonra "küçük oyuncular" ortaya salındı... "Hadi bakalım soyun bankaları" denildi.
       Sayın okuyucularıma çarkın nasıl işlediğini anlatayım.
       (1) Ankara, 1994 Haziran ayından 1999 Haziran ayına kadar bankalarla ilgili kanunu "rafa kaldırdı". Sonra hırsızlara "polisin elini kolunu bağladım, istediğiniz bankayı soyun" dedi.
       (2) Bankalar 3183 sayılı kanun ile izleniyor, gözleniyordu. Ankara 22 Haziran 1994 tarihinde 538 sayılı kanun hükmünde kararname ile bu kanunun temel maddelerini yeniden düzenledi.
       Anayasamıza göre "kararname ile ceza getirilemez". Bankalar kararnamesinde nelerin suç sayılacağı yazıldı. Ama bu bir işe yaramadı. Bankalarını soyanlar biliyordu ki, mahkemeye gittiklerinde "- Bu kararname Anayasa'ya

Yazının Devamı

Halkın kaderi bütçeye bağlı

13 Ekim 2000


       Hükümet 2001 yılında bütçeyi sıkı tutar ise istikrar programındaki iyiye gidiş devam edecek.
       Amma ve lakin halkımızın durumu biraz daha kötüleşecek...
       Her istikrar programı uygulamasının faturasını halk öder. Halkın durumu bir süre kötüleşir. Ama halka şu söz verilir: "Birazcık sık dişini...birazcık fedakarlık et...iki yıl sonra - üç yıl sonra - beş yıl sonra senin durumun çok iyi olacak..."
       Bizim uygulamamızda eksik olan halkımıza kimsenin açık seçik bir söz vermemesi, bir ümit kapısı açamamasıdır...
       Halkımız 1999 yılını kötü geçirdi. 2000 yılında dişini sıktı. Sesini çıkarmadı.
       Şimdi hükümetin hazırladığı bütçe tasarısına göre, 2001 yılında halkın dişi biraz daha sıkılacak...

Yazının Devamı

İş güvencesi

12 Ekim 2000


       Hükümet "iş güvencesi" yasa tasarısı hazırladı. Bu tasarı ile işverenin işçisini işten çıkarması güçleştiriliyor. İşten çıkarılan işçiye mahkemeye başvurma hakkı tanınıyor. Mahkeme süresince ve mahkeme süresi sonunda işverene ek ödeme yükümlülükleri getiriliyor.
       İşçi bundan memnun. İşveren huzursuz. İşveren bu ek hakkın, mevcut haklarla birleşince kaldırılamayacak bir yük oluşturacağını söylüyor.
       Neyin ne olduğunu sayın okuyucularıma anlatayım.
       Bugünkü sistemde işçinin hakları şunlardır:
       (1) İşçi kendi isteği ile işten ayrılır ise, işveren hiçbir ödeme yapmaz.
       (2) İşçi, herhangi bir haklı sebep olmadan işten çıkarılırsa işveren işçisine:

Yazının Devamı

Repoyu, faizi öldürenler parayı kaçıracak

11 Ekim 2000


       Bazı bankaların Bankalar Birliği'ni "repoyu sınırlamaya dönük tedbirler almaya" zorladığı kamuoyuna yansıdı.
       Durup dururken bazı bankalar repodan neden rahatsız oldu? Sayın okuyucularıma anlatayım.
       İstikrar tedbirleri uygulanıyor. Enflasyon aşağıya inmeye başladı. Enflasyon aşağıya inmeye başlayınca bankaların "kar marjları" da daralmaya başladı. Bu daralma devam edecek.
       Faizler düştü ama, bu düşük faizli kaynak yapısı bile bankaların kazanmalarına imkan vermiyor. Bunun için bankalar mevduat faizlerini mümkün olduğu kadar aşağıda tutmaya çalışıyor.
       - Borsa durgun, halk borsaya gitmek istemiyor.
       - Dolar ve mark fiyatlarını Merkez Bankası kazığa bağladı, dolar ve mark satın almak cazip değil.

Yazının Devamı

Memurunu besleyemeyen devlet yeni memur alıyor

10 Ekim 2000


       Devlet babanın 1 milyon 890 bin 307 memuru var. Devlet baba halktan topladığı her 100 liranın 40 lirasını bütçeden maaş - ücret alan memuruna, işçisine veriyor.
       Devlet babadan maaş alan memurlar "mutsuz"... Ücretleri insani bir yaşam sürdürmelerine imkan vermeyecek ölçüde düşük.
       Devlet baba çalıştırdığı memurunun maaşını artıramıyor. Memurunu mutlu etmeye kalksa, topladığı verginin tamamını maaş olarak dağıtması gerekecek.
       Çözüm: Küçülmek... Memur sayısı azaltılır ise, devlet baba her bir memura daha iyi para ödeme imkanına kavuşacak. Zaten yıllardır tartışılan da bu. Devlet küçülecek. Daha az sayıda ama daha güçlü memur kadrosu ile hizmet görecek.
       Geliniz görünüz ki, niyet başka, uygulama başka.
       Devlet baba, küçüleceğim derken devamlı olarak memur sayısını artırıyor. Kadrodaki memuruna verecek para bulamaz iken, kadroyu büyütüyor.

Yazının Devamı

Bankaları "öldürmek" değil "oldurmak" zorundayız

9 Ekim 2000


       Bankalar olmadan ekonominin çarkı dönmez. Bankalar "güven" müessesesidir. "İtibar" müessesesidir.
       Türkiye'de banka sisteminin "yapısal" sorunları vardır:
       (1) Bankaların büyüklüğünü gösteren aktif toplamları 140 milyar dolar, sermayeleri 9 milyar dolardır.
       Bankaların aktif toplamlarının milli gelirimize oranı yüzde 90 dolayındadır.
       Tüm bankalarımızın (80 bankanın) aktif yekünün toplamı (büyüklüğü) bir tek İspanyol Bankası'ndan daha küçüktür.
       (2) Bizim büyük bankamız da küçük ama, küçüklerimiz çok küçüktür. Banka sisteminin toplam aktiflerinin (büyüklüğünün) içinde 5 büyük bankanın payı yüzde 47, 10 büyük bankanın payı yüzde 65'tir. Kalan yüzde 35 pay ise 70 bankaya aittir.

Yazının Devamı