Varlık Vergisi "karalama" aracı oldu

30 Aralık 1999


       14 Ocak 1942 günü İstanbul'da ekmek karneye bağlandı. Halka resimli ekmek karnesi dağıtıldı. 7 yaşa kadar çocuklara günde 187.5 gramlık çeyrek ekmek, büyüklere 375 gramlık yarım ekmek dağıtılmaya başlandı.
       Savaşın yarattığı sıkıntıları istismar eden bazı istifçiler, şeker, tuz, kibrit, sabun, zeytinyağı gibi ihtiyaç maddelerini tezgah altına indirip karaborsacılığa başladı.
       Hükümet Milli Korunma Kanunu'na dayalı olarak karaborsacılığı önlemeye çalıştı. Ama başarılı olamadı.
       Fiyat artışları o zamana kadar görülmemiş rakamlara çıktı. Yüzde 96.8 oldu.
       İstanbul'da ticaret hayatının hemen tamamı gayrimüslimlerin hakimiyeti altındaydı. Ortaya çıkan karaborsadan büyük ölçüde gayrimüslim ticaret erbabı yararlanıyor, spekülatif kazanç onların kasasına giriyordu.
       Harp nedeniyle harcamaları artan fakat vergi toplayamayan hükümet sıkıntı içinde idi. Bir yanda bütçe açığı, öte yanda hızlı fiyat artışlarına neden olan karaborsa dikkatlerin İstanbul'daki

Yazının Devamı

Ankara'da yaşayan "bal tutup, parmak yalıyor"

29 Aralık 1999


       Ankara'da 540 bin otomobil var. Ankara'nın nüfusu 3 milyon 700 bin kişi. Demek ki Ankara'da otomobil başına 7 kişi düşüyor. Başka anlatımla bebesi, dedesi, çalışanı, çalışmayanı her 7 kişinin 1 otomobili var.
       Bu rakamları görünce meraklandım... Acep İstanbul, İzmir, Bursa, Adana gibi ekonomik hayatın canlı olduğu şehirlerde kaç kişiye bir otomobil düşüyor diye araştırdım. İstanbul'da 10, İzmir'de 11, Bursa'da 13, Adana'da 14 kişiye bir otomobil düşüyormuş. Meğerse Ankara, Türkiye'nin otomobil bolluğunda bir numara şehri imiş. Aman yarabbi... Bizim garip memuran takımı nereden para bulup da bu otomobilleri satın alıyor, deposunu benzinle doldurup yürütüyor? Kafam karıştı... Bu rakamlarda mutlaka bir yanlışlık vardır diyerek başka göstergelere baktım. Bu defa kafam büsbütün karıştı.
       Meğerse Ankara, kişi başına düşen banka mevduatında da Türkiye'nin en zengin şehri imiş. Dikkat buyurunuz kamu mevduatından, ticari mevduattan söz etmiyorum. Kişi başı halk başı mevduat. Bebesi, dedesi, çalışanı, çalışmayanı ile 3 milyon 700 bin Ankaralının bankalarda 4 milyon

Yazının Devamı

2000 yılında iç talebin büyümesi güç

28 Aralık 1999


       Ekonomi denilen şey yatırımdır, üretimdir, istihdamdır, gelirdir. Ekonominin göstergesi milli gelirdir. Milli gelir bir yıl içinde üretilen mal ve hizmetlerin parasal değeridir. 1999 yılında Türkiye'nin milli geliri yaklaşık yüzde 4 veya 5 oranında gerileyecektir. Buna nüfus artışını da ekleyiniz. Sonuç, Türk halkının 1999 yılında yüzde 7 veya yüzde 8 oranında fakirleştiği ortaya çıkar.
       Fakirleşme iç talepte gerilemeye neden olur. Talep gerileyince yatırım, üretim, istihdam geriler. Çark geriye doğru işlemeye başlar.
       İyimser bekleyişlerle 2000 yılına giriyoruz... 2000 yılının Türkiye'ye iyilik getirmesi için neler olacak?
       (1) İstikrar tedbirleri uygulamasının etkisinde talep daralması sürecek mi? Milli gelir 2000 yılında da mı gerileyecek?
       (2) Yoksa alınan tedbirler ile ekonomi tedavi dönemi olan 2000 yılında olduğu yerde mi duracak?
       Dikkat edilir ise, üçüncü alternatif "gelişme" söz konusu değil. Çünkü gelişmenin olabilmesi için:

Yazının Devamı

Elektriksiz kalınca insan önünü göremiyor

27 Aralık 1999


       Elektrik yok... Kısa sürede elektrik üretmek gerekiyor. Bundan önceki hükümetler bugünleri görememiş.. İnsan elektriksiz kalınca telaşa kapılır. Ne yapacağını bilemez. O duruma düşmemek gerekir.
       1) Nükleer santral bugüne çözüm getirmez.
       Bizim acele elektriğe ihtiyacımız var. Nükleer santral bugün düğmeye basıldı 6 veya 8 yıl sonra elektrik üretir. O zamana kadar Allah kerim... Dünyada ne teknolojiler gelişir.
       Bırakınız tehlikeli yanını, parayı nereden bulacaksınız. En aşağı 3.5 veya 5.0 milyar dolar para gerekiyor.
       Kurulacak bir nükleer santral 8 yıl sonra 7 milyar kilovat/saat enerji üretecek.
       Nükleer santral için yapılacak en az ödeme 3.5 milyar dolar. Bu para ile (enerji uzmanlarının hesaplamalarına göre) 20 adet 300 mw'lik "gaz türbini" (mazot veya doğalgaz kullanarak elektrik üreten santral) yapılabilir.

Yazının Devamı

Kırmızı giysili "Noel Baba" bu toprakların adamı

26 Aralık 1999


       Noel, Christmas, yeni yıl kutlamaları ile bütünleşen, kırmızı giysili, beyaz sakallı Noel Baba, bu toprakların adamıdır. Fethiye'nin biraz ötesindeki Patara şehrinin insanıdır. Hemşerimiz olur!..
       Onu hemşerimiz olarak benimseyemediğimizden, onun bu toprakların insanı olduğunu başkalarına da anlatamıyoruz.
       Önceden bir açıklama yapayım. Noel Baba'nın, Hıristiyanların kutladıkları "Noel - Christmas" günü ile bir ilgisi yok. Ama, Noel ve yeni yıl günlerinde ortaya çıkan, hatırlanan bir kişiliği var...
       Hikayesi ilginç. Finike'nin Myra köyünde (bugünkü Demre'de) 245 yılında doğan Niko, din adamı değildi. Din eğitimi görmemişti ama Kudüs'e gidip dönünce papazlar onu Myra piskoposu seçti. Niko, St. Nicholas oldu. Piskopos St. Nicholas yaşamı boyunca yaptığı iyiliklerle insanları mutlu kıldı. Demre'yi kıtlıktan, gemicileri kazalardan, masum insanları kötülüklerden kurtardı. Üç kızı olan adama yaptığı iyilik benzeri birçok iyilik yaptı.
       Patara kasabasında, üç kızı olan son

Yazının Devamı

Serbest piyasa 'tatile giriyor'

25 Aralık 1999


       Nasıl ki kadının "az hamile"si olmaz ise ekonominin de "az serbest"i olmaz. Ekonomi ya "tam serbest"tir ya da "fiyat ve ücret" kontrolü vardır. Döviz fiyatını tek başına dizgine bağlayamazsınız. Onu bağladınız mı, ücreti, kirayı ve giderek faizi de bağlamanız "kaçınılmaz bir zorunluluk"tur.
       İstikrar tedbiri uygulamalarında, "başıboş" gidişe dur demek için belli bir süre "fiyat, ücret ve kirayı dondurmak" olağan ve bugüne kadar örneği çok görülmüş uygulamadır.
       Dikkat buyurunuz. Burada tüm fiyatların "kazığa bağlanması" söz konusudur. Sadece döviz, ücret ve kira değil... Dolmuş fiyatı, tüpgaz fiyatı, şeker fiyatı, elbise fiyatı, ekmek, peynir fiyatı da dondurulur.
       Dikkat buyurunuz. Burada şunun fiyatı bir yılda yüzde 20, bunun fiyatı bir yılda yüzde 25 artacak diyerek endeksleme yoktur. Tüm fiyatlar, ücretler ve kiralar birlikte ve aynı anda dondurulmakta "sıfır artış" ile kazığa bağlanmaktadır.
       Bizde Merkez Bankası dövizin bir yıllık fiyat artışını yüzde 20 kazığa

Yazının Devamı

Hıristiyanlar "Christmas"ı kutluyor

24 Aralık 1999


       Bu gece Hıristiyanların önemli bir gecesi. Hıristiyanlar bu gece çam ağaçlarını süsleyecek. Aile üyeleri birlikte yemek yiyecek. Kendi inançlarına göre dua edecek.
       Bazıları bu geceyi "Noel" gecesi, bazıları ise "Christmas" gecesi olarak adlandırır.
       Her iki kelimenin de nereden geldiği hakkında farklı anlatımlar vardır.
       Christmas ve Noel kelimelerinin nereden geldiğini geçen yıl Nurhan Bernard'dan öğremiştim. Nurhan Bernard'ın anlatımına göre, İsa'nın doğumu Latin dilinde şöyle anlatılır: "Festum nativitatis Domini nostri Jesu Christi"... Bu uzun anlatım değişik kiliselerde tekrarlanırken kısaltılarak "Dies Natalis Domini" (Jour de naissance du Seigneur) halini aldı. Bu kısa anlatım içindeki Natalis kelimesi de "derive" olup, İtalya'da "Natale", İspanya'da "Navidad", Portekiz'de "Natal" ve Fransa'da "Noel" haline geldi.
       Papa Gregoire le Grand tarafından 597 yılında Saksonlara Hıristiyan dinini öğretmek misyonu ile İngiltere'ye gönderilen St. Augustin, Hıristiyan propagandası için

Yazının Devamı

Batan bankalar da "deprem vergisi" ile kurtarılacak

23 Aralık 1999


       Hükümet daha önce 4 bankayı Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu'na devretmiş idi. Şimdi 5 banka daha fon kapsamına alındı.
       Bir bankanın fon kapsamına alınması demek bunların zararlarının devlet tarafından, açık anlatımıyla halkın parası ile kapatılması demektir.
       Açıklanan rakamlar inanılmaz boyutta!.. İlk açıklamalara göre bu 5 bankanın devlete faturasının 2.2 katrilyon lira olduğu söyleniyor. Bu doğru ise, yaklaşık 5 milyar dolar eder. IMF'den gelecek para da yetmez. Halkımızın "deprem vergisi" olarak ödeyeceği ek vergi de yetmez... Artık halkımız zararı, tüpgaz, ekmek, peynir, zeytin, maydanoz fiyatına bindirilen KDV ile yavaş yavaş öder...
       Bu beş bankanın zarar faturasının sorumlusu bu bankaların sahipleri değildir. Yöneticileri değildir. Bu sistemi kuran ve bu sistemi sürdüren politikacılardır.
       Bir bankanın mali durumu neden bozulur? (1) Banka mevduata ödenmeyecek kadar yüksek faiz öder. (2) Krediyi geri ödeyemeyecek kimselere para dağıtır, para batırır, (3) Bankanın

Yazının Devamı