Zor dönemlerde başarılı toplantı

19 Eylül 2001


<#comment>DEİK toplantısı Türkiye için gerçekten son derece önemli bir toplantıydı. Böylesine ters bir dönemde bu toplantıdan elbette hemen sonuç alınması beklenemez. Kaldı ki böylesi bir dönemde bile bu toplantıyı yapabilmek cesaret ister. Ve nihayet tüm hazırlıkların son derece başarılı olduğunu belirtmek gerekiyor. Bu nedenle, DEİK Yönetim Kurulu üyesi ve İngiliz-Türk Ticaret Konseyi Başkan Vekili Hasan Çolakoğlu'nu yürekten kutluyoruz. Baştan sona kadar DEİK ekibi toplantıyı başarıyla götürdü.
Sabah oturumunda çeşitli konuşmalar yapıldı. Garanti Bankası eski Genel Müdürü ve Türk-Amerikan İşadamları Konseyi Başkanı Akın Güngör konuşmasında yabancı sermayenin önemini belirtti ve tüm katılımcıları yakın tarihte Başbakan Ecevit'in de katılacağı toplantıya davet etti.
Merkez Bankası(MB) Başkan Yardımcısı Doç. Fatih Özatay bir nominal çıpa gereksiniminden bahsetti ve ellerinde tek etkin çıpa olarak enflasyon hedeflemesinin kaldığını söyledi. Özatay, 2002 yılında bu uygulamaya geçeceklerini hatırlattı.

BDDK Başkan Yardımcısı Ceyda Pazarbaşıoğlu'da hem izleyiciler, hem de bizim gibi bilim adamları tarafından son derece olumul karşılanan konuşmasında

Yazının Devamı

Türkiye’nin önündeki fırsat

18 Eylül 2001


<#comment>İki gündür bugün toplanacak olan DEİK toplantısı için Londra’dayız. Bu toplantı için birçok hazırlık yapıldı. Ancak, ABD’de terör olayı patlayınca bu toplantıyı gerçekleştirme konusunda önce bir tereddüt geçirilse de yola devam kararı alındı. Doğrusu da buydu. Amaç malum; Türkiye’yi cazip hale getirmek. Ülkeye daha fazla para çekmek için uygulanan programı ve performansını anlatmak. Bu nedenle, toplantı daha çok finans kesimlerine hitap ediyor. Ancak bize göre bugün Türkiye’nin önünde çok büyük bir fırsat bulunuyor. Ve bu siyasal irade gerektiriyor.
ABD, Körfez krizinde başka bir ülkeye yapılan toprak saldırısına yardım için el uzattı. Bu nedenle, Türkiye o tarihte yardım konusunda kayıtsız kalabilirdi. Ancak müttefik bir ülkenin sivil insanlarına karşı yapılan bir saldiırı elbette yükümlülük getirir. Bu, son derece önemlidir. Müttefiklerimiz ülkemizin karşı karşıya kaldığı terör saldırısı karşısında yıllardır sessiz kalmışlardı. Ancak aynı yanlışı biz yapmamalıyız. Ve bunu da onlara açıkça anlatmalıyız.

Türkiye’siz Avrupa bir Hıristiyan birliği olur
Türkiye Batı ile Doğu arasında bir köprü değildir. Türkiye Batı’nın Doğu’daki sınır

Yazının Devamı

Her alanda 12 dev adam ihtiyacı

17 Eylül 2001


<#comment>Ağustos depremi, şubat krizi derken, yıllardır basket maçlarını izleyemiyordum. ABD'ye yapılan terörist saldırı on gün önce gerçekleşseydi, Avrupa Kupası da suya düşecekti. Siyaset, ekonomi derken neredeyse basketbolu tanımaz hale gelmiştim. Oysa yıllarım potanın altında zıplayarak geçmişti. Öylesine ki, lisede derslerde hocayı dinlemez, basket taktikleri çizerdim. O yıllarda Kolej (TED) adeta bir basket okuluydu. Ve havamızın üstüne yoktu. Çünkü şöhretli basketçilerin çoğu bizim okuldan çıkardı. Havalı olmasına havalıydık da Avrupa liglerinde dökülürdük... Nereden nereye!
Avrupa Basket Kupası bu yıl İstanbul'da düzenlenince maçları seyretme kararı verdim... Letonya maçında ciddi bir çekişme gözlendi. Bagatskis, Efesli Kambala ve Miglinieks gerçekten skorer oyuncular. Ama kazandık. Slovenya maçı ise beni sinirlendirdi. Türkiye tek tek, oyuncu bazında ele alındığında açık farkla üstündü. Ancak takım oturmamıştı. Dağınıktı. İki skorer oyuncumuz Türkoğlu ve Kutluay, NBA'lı Nesterovic ve McDonald karşısında daha az skor yapabildiler. Nitekim, önde götürdükleri maçı gereksiz yere farkla verdiler.
İspanya maçında bizimkiler silkinince kafa kafaya bir maç oldu. İspany

Yazının Devamı

Usame bin Ladin dün borsadaydı

14 Eylül 2001


<#comment>Dün borsa keskin bir düşüş gösterdi. Bonoda da yoğun satışlar vardı. Özellikle yabancıların yoğun biçimde tuttuğu hisselerde satışlar gözleniyordu. Bunu görünce, yabancılar satıyor sandık. Kendi kendimize; "Bizdeki yabancılar Usame’nin buraya geldiğini sandılar herhalde" dedik. Döviz piyasaları ise sakindi. Oysa yabancılar satıyorlarsa döviz almaları gerekir, çünkü paralarını ülkelerine götüreceklerdir. Anlaşıldı ki, satışlar içeridendi. Yani Usame’den korkan, yabancılar değil, bizimkilerdi.
Bu gelişmeler normal. Global kaostayken borsada çıkış beklemek saflık olur. Ancak borsada düşüş bir miktar hacimli oldu. Yani satan fiyata bakmadan satmaya çalışırken, alıcısı da bulunuyor. Bonoya gelince: burada da yoğun satışlar özellikle en likit kağıt olan 6 Mart 2002 vadelide gözlendi. Yani piyasalar dün biraz karamsardı. Ancak şunu da hatırlatalım: MB’nin gecelik faizleri düşük tuttuğu ortamda buralardan kâğıt toplayanlar ciddi kar yapabilir. Tabii işler kötüye gitmezse!
Dün, ABD’ye yapılan vahşi saldırının şüphelileri belirlenmeye başladı. FBI’nın ve ABD Dışişleri’nin açıklamalarından, saldırının Ortadoğu kökenli, ancak muhtemelen Ortadoğu dışında bağlantılarının

Yazının Devamı

Manyaktan kaynaklanan afet!

12 Eylül 2001


<#comment>ABD’de her yer yangın içinde. Dünyanın en dev ülkesi kaosa girmiş durumda. Tahribat düzeyi hakkında da bilgiler tam değil. Ölü ve yaralı konusunda hiçbir bilgimiz yok. Üstelik olaydan saatler sonra bile. Ne olduğu, kimin planlandığı henüz bilinmiyor. Tıpkı İzmit depremi gibi. O zaman da günlerce bilgi kopukluğu olmuştu. Ama o bir doğal afetti. Bu ise insandan (daha doğrusu manyaktan) kaynaklanan afet!
Televizyonlarda yorumcular türlü senaryolar kurgulayıp değerlendiriyor. Bu tür uluslararası terör eylemleri, belli bir odak üstlenmediği sürece, hemen çözülemez. Bu nedenle gerçeğin anlaşılması zaman alacaktır.

Gerçi görülen manzara bunun çok büyük bir organizasyon olduğunu şimdiden gösteriyor. Düşünün ABD’nin havaalanından bir uçak kaçırılıp daha sonra çok uzaklarda intihar saldırıları yapılıyor. Uçakların izi bile sürülemiyor. Olacak iş değil! Ve bu kaçırma olayları sürüyor. Ciddi bir stratejik desteğin olduğu aşikâr. Çok uzun süreli bir ön hazırlığın da yapıldığı anlaşılıyor. Dikkat edilirse, bu uçaklar kalktıkları noktadan son derece profesyonel biçimde saldıracakları noktaları bulabiliyorlar. Ve çakılıyorlar.
Siyasal intihar iki güdüyle

Yazının Devamı

Enflasyonda şampiyonuz

10 Eylül 2001


<#comment>Enflasyon hayat pahalılığı demek değildir. Japonya’da hayat pahalıdır ama enflasyon düşüktür. Enflasyon, fiyatların sürekli artması demektir. Tabii fiyatlar sürekli arttığında dar gelirli olan ücretlilerin satın alma gücü sürekli düştüğünden yaşam da pahalı hale gelir.
Ülkemizde 1973 petrol krizinden bu yana yüksek enflasyon var. O kriz birçok gelişmekte olan ülkeyi olumsuz etkiledi. Aşağıdaki tabloda bu görülüyor.
Görülen manzara şudur:
• Petrol krizi döneminde, komünist ülkeler dışarıda bırakılırsa, Türkiye Arjantin’den sonra en fazla etkilenen gelişmekte olan ülke olmuş. Oysa, Arjantin, Türkiye gibi hala krizde olsa bile, enflasyondan kurtulmuş..
• Enflasyon ortalaması ülkemizde Latin Amerika ülkeleri gibi üç haneli rakamlara pek ulaşmamış, ama hep yükselmiş.
• İyi kötü her ülke 1990’lı yıllarda enflasyonla mücadelede belli bir mesafe alırken, biz bocalamaya devam etmişiz.

Yazının Devamı

Büyümede revizyonun anlamı

7 Eylül 2001


<#comment>Bakan Derviş 2002 yılı büyüme hedefini önceki gün Odalar Birliği ile toplantıda açıkladı: yüzde 4. Aslında 2001 yılı büyüme hedefi revize edilmeden önce yüzde 5'ti. Şimdi bu 1 puan düşürülüyor. Bu revizyonu doğru anlamak gerekiyor. Ekonomi bir yıl küçülmüşse, ertesi yıl büyüse bile ilerleme kaydedilmez. Aynı noktaya gelinir. Yani, 2001 yılında şiddetli biçimde daralan Türk ekonomisi, 2001 yılında büyüse bile, ancak 2000 yılı düzeyine ulaşacaktır.Tabii daralma ile genişleme aynı boyutlarda ise. Oysa değil. Çünkü Türkiye'de resmi daralma beklentisi yüzde 5.5, ama gerçekleşme bunun üzerinde oluşabilir. Bu denli daralmadan sonra ekonominin eski düzeyine gelmesi için, yüzde 6 büyümesi gerekirken, hedef yüzde 4 olduğuna göre bu bile gerçekleşemeyecek. Kısacası 2002 yılında ekonomi yüzde 4 büyüse bile 2000 yılından daha fakir bir durumda olacağız.Bazı yazarlar "Keynesyen önlemler" adı altındaki vergi indirimleri öneriyor. Tabii her yazarın ekonomik teorileri bilmesi, yahut da Keynes'in öğretilerini doğru yansıtması beklenemez. Oysa Keynes vergi indirimlerinden hiç bahsetmemiştir. Keynes'deki bütçe açığı politikası faizlere kayıtsız olan kamu yatırımlarından

Yazının Devamı

Ya varsa?

5 Eylül 2001


<#comment>İngiltere'de öğrencilik yıllarımdı. Üç Türk gezintiye çıkmıştık. Arabayı kullanan arkadaş telekomünikasyon mühendisi, arkada oturan ise sosyologdu. Her ikisi de ihtisas yapıyordu. Ben ise son sınıf politik ekonomi öğrencisiydim. Tartışıyor, İngiltere'den Türkiye'yi kurtarıyorduk. Bir ara konu derinleşti, felsefi konulara girildi. Bir ara sosyolog olan, mühendise sordu? "Sen fen bilimi öğrencisisin. Allah'ın varlığını kanıtlayamadığına göre, kesin olmayan bir şeye nasal inanırsın?" Mühendis Ispartalıydı, serde itikadı vardı. Yanıtladı. "Abi haklısın da, ya varsa?" Evet yoksa her ikisi de bir şey kaybetmiyordu. Ancak varsa bizim sosyoloğun işi çok zordu.
Bir teorinin teoremleşebilmesi içinse kanıtlanması, yani aynı ortamda tekraralanabilmesi gerekir.. Din ile bilimin farkıysa dinde kanıt aranmaz. Üstelik bilimde de her zaman kanıt aranmaz. Sosyal bilimlerde, katı pozitifizmin gerektirdiği kanıt yerine, nedensellik bağı daha doğrudur. Yani savınızı açıklayabilmelisiniz. Dinde kuşku olmaz. Bilimde ise kuşku esastır. Çünkü kuşku gerçeği arama güdüsünü oluşturur. Din ise açıklanması bile gerekmeyen soyut bir inançtır. Cenab - ı Allah'ın varlığına ya inanır, ya da

Yazının Devamı