Polislerin kendisine yaptığı teşekkür ziyaretinde Başbakan:
“Emniyet statükonun bekçisi değil, değişimin öncüsüdür” dedi...
Bir gün sonra, yani dün, polisin öncü rolüne ilişkin fotoğraflar vardı gazetelerde...
Karadeniz Teknik Üniversitesi’nde bir sempozyuma katılan Çevre Bakanı Veysel Eroğlu’nu protesto etmek isteyen öğrenciler işleme tabi tutuluyordu. Başlık şöyleydi:
“Kafayla dize basıp dövdüler, coplayıp biber gazı sıktılar...”
Polise öncü rolü veren devletlere polis devleti denir...
Acaba Türkiye polis devleti mi oluyor?
İktidar partisi ile yandaş basın üç yıldır TSK’yı yıpratmak, halkın gözünden düşürmek, köşeye sıkıştırmak için elinden geleni ardına koymuyor. Sahte olduğu ortaya çıkan Balyoz Planı gazete manşetlerinde haftalarca “Fatih Camiini bombalayacaklardı“, “Ordu kendi uçağını düşürecekti” manşetleriyle verildi. Yargısız infazlar yapıldı. Albaylar,yarbaylar intihar etti. İktidar partisi bu süreçte TSK’yı hiç savunmadı. Aksine karalama kampanyasını destekledi, meydanlarda kullandı...
Şimdi Süheyl Batum’un bir çift lafı fırtınalar yaratıyor, hükümet TSK’nın biricik hamisi kesiliyor.
Çünkü bu defa CHP’yi karalama imkanı ortaya çıkmış, fırsatı kaçırmamak gerek!
Evet Batum’un sözleri politik olarak yanlıştır. Ancak tek yanlış o mu?
Avukat Turgut Kazan net bir yorum yapıyor:
- Hemen belirtelim ki, kâğıttan kaplan değerlendirmesi dâhil, silahlı kuvvetleri eleştirmek demokrasinin gereğidir, yasaklanamaz, suç sayılamaz. Batum’un sözleri, darbe çağrısı izlenimi yarattığı için, politik açıdan yanlıştır. Ama, Başbakan’ın savcıları göreve çağırması, yanlış olmanın çok ötesinde, demokrasi için bir ölüm fermanıdır. Çünkü, suç duyurusu, kimsenin göremeyeceği/bilemeyeceği bir eylemi, savcılığa haber
Kıbrıs muhabirimiz Sefa Karahasan telefonda üzgün:
- Ben 11 yıldır Kıbrıs’tayım, kendimi ilk kez böylesine yabancı hissediyorum, diyor...
Tayyip Erdoğan’ın “Beslemeler” çıkışı Kıbrıs’ta Kıbrıslılar ile Türkiyelilerin arasını müthiş şekilde soğutmuş. İş yerindeki ilişkilere kadar giren bu soğukluğun kolay kolay ortadan kalkmayacağı söyleniyor.
Başbakan Erdoğan’ın Kıbrıslıları yaralayan sözleri yetmemiş gibi, dün de Devlet Bakanı Cemil Çiçek sahneye çıktı, Milliyet’in manşetinde yer alan “Cuma küfür ettiler, pazartesi para yolladık” sözleriyle yarayı derinleştirdi.
Ankara bunu neden yapıyor?
Kıbrıs Tüm Amme Memurları Sendikası Başkanı Ahmet Kaptan’a göre:
- AKP hükümeti ‘ver kurtul’un hazırlığını yapıyor...
Yardımcılarınız PKK’nın Reşadiye baskınını askerin yaptığını söylebilecek kadar ölçüyü kaçıracak... Yardımcınıza suikast planları yaptıkları iddiasıyla bazı subaylar gözaltına alınacak, günlerce sorgulanacak. Suikast diye bir şeyin söz konusu olmadığı baştan belli iken belge arama gerekçesiyle askerin en gizli birimlerine girilecek, ortalık duman edilecek.
Sahte olduğu kanıtlanmış Balyoz belgelerini gerçekmiş gibi kabul edecek... O belgelere dayanarak generallerin terfilerini engelleyecek, istikballerini karartacaksınız... Başta Teğmen Mehmet Ali Çelebi olmak üzere pek çok subayın telefonlarına “sehven” birtakım isimler yüklenecek... O isimler gerekçe gösterilerek insanlar içeri atılacak, yıllarca hapiste tutulacak. Skandal ortaya çıktığında ise en küçük bir rahatsızlık belirtisi göstermeyeceksiniz... En gizli askeri belgeler ve telefon konuşmaları sizin döneminizde adeta ortalığa saçılacak... İlgilenmeyeceksiniz.
Kimi askerler karşılaştıkları haksızlıklara daha fazla dayanamayacak, kurtuluşu intiharda bulacak. Sizin gıkınız çıkmayacak.
Özetle sizin döneminizde asker adeta şamar oğlanına dönecek. Asılsız ihbarlar, yargısız infazlar, sahte belgeler gırla gidecek. Ama savcıları
CHP’li 10 milletvekili TBMM’de seslerinin kısılmasına ve yargı üzerine oynanan oyunlara karşı topluma direnme çağrısında bulundu. AKP ve MHP bu çağrıyı eleştirdi.
Bu çağrıda bir hukuk dışılık var mı?
Bakınız Alman Anayasası’nın 20. maddesi 4. fıkrası ne diyor:
“All Germans shall have the right to resist any person seeking to abolish this constitutional order, should no other remedy be possible.”
Yani:
“Tüm Almanların, başka bir çare kalmadığı takdirde, anayasal düzeni ortadan kaldırmaya kalkışan kişilere karşı direnme hakkı mevcuttur...”
İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi giriş bölümünde, “insanın zorbalık ve baskıya karşı son çare olarak başkaldırmak zorunda kalması”ndan söz eder...
Yer yerinden oynuyor.. Ortalık birbirine giriyor. Ne olmuş?
Müjdat Gezen AKP’lilere hakaret etmiş. Ne mi demiş?
“Bir ankette AKP yüzde elli çıkmış. Aslında Aziz Nesin kriterine göre yüzde 60 çıkması lazım” demiş.
Müjdat bir mizahçı... Siyasetçi değil, siyasi yorumcu değil... İşi ve mesleği espri yapmak. Mizahçının söylediği sözlerden ders çıkarılır ama kızılmaz.
Aziz Nesin, “Türk milletinin yüzde 60’ı aptaldır” diyeli yıllar oluyor.
Herkes güldü geçti. Hâlâ esprilere konu olur Aziz Abi’nin sözleri....
Müjdat da Aziz Abi’nin değerlendirmesini aktarmış.
Başkanlık sistemi nedense hem medya organlarının, hem kamuoyunun pek ilgisini çeker.
Turgut Özal zamanında da uzun uzun tartışılırdı.
Tonton gündemde sıkıştığı dönemlerde başkanlık sistemini ortaya atar, ülke boş tartışmalarla vakit öldürürdü. Böylece dikkatler dağıtılırdı.
Başbakan Erdoğan da “halkımız tartışsın” diyerek ateşin altına odun attı.
Her gece birçok kanalda başkanlık sistemi üzerinde gevezelik yapılıyor.
Başaktör Prof. Burhan Kuzu... ABD’deki sistemi savunuyor.
Ancak Şahin Mengü ile tartışırken baktık... ABD Başkanının aynı zamanda parti lideri olmadığını, Demokrat Parti liderinin Obama değil bir başkası olduğunu bilmiyordu.
Başbakan Erdoğan Mısır’ı düzelteyim derken kendi kendini çıkmaza soktu...
Mısır Devlet Başkanı Hüsnü Mübarek’e “Sokağa kulak ver, taleplerini yerine getir” diye çağrı yaptı...
Üç gün sonra Ankara’da toplanan işçilerin üzerine polisi yolladı...
Mısır’da taşlar, sopalarla iktidara karşı gelenleri destekledi...
Ankara’da demokratik hakkını kullanan işçileri copla, gazla, panzerle dağıttı...
Mısır’da sokak hareketlerini meşru say...
Türkiye’de halkın sokakta hakkını araması gayrimeşru olsun...