ABye girerayak...

26 Aralık 2004

E. Tümgeneral Ömer Şarlak, 1996 - 98 yılları arasında Malatya İnönü Üniversitesi Rektörlüğünü yapmıştır. O günlerden bir küçük anı... Şarlak Paşa, Malatyada bir rektörler toplantısı düzenler. Belediye lokantasındaki yemekte rektörler, garsondan bir bira ve bir viski ister. Garsondan cevap:- Bu lokantaya bildiğim kadarıyla on yıldır hiç içki girmedi. İsterseniz sizlere pepsi kola veya sarı gazoz getirebilirim...Prof Ayhan Kızıl, Rektör Ömer Şarlaka döner:- Paşam bana bu üniversitenin rektörlüğünü değil, buranın krallığını verseler bir saatliğine bile Malatyaya gelmem. * * *AKPli belediyelerin iktidarda olduğu il ve ilçelerdeki belediye lokantalarında, bugün de içki yasağı sürüyor. İçki zararlıdır. İçki içmemek içmekten iyidir.Ne var ki, mesele bu değil... Mesele birilerinin diğerleri adına karar verme ve ahlakçı görünme gayretkeşliği...Toplumu uyuşturucu ve içkiden korumak isteyenler, pekâlâ içki aleyhtarı genel kampanyalar başlatabilir. Biz de yürekten destekleriz. Ama onlar bunu hiç yapmıyor. Ya ne yapıyor? Sadece belediye lokantalarında içki vermeyerek Müslüman seçmene selam yolluyor. Eski Gülhane Tıp Akademisi Komutanı Ömer Şarlakın "Kışladan Kampüse" adlı kitabı, çok hoş

Yazının Devamı

Ah Şükrü Hoca!..

24 Aralık 2004

"Önümüzdeki yıl Gelir Vergisinde 5 puanlık indirim yapacağız, ayrıca Kurumlar Vergisini de yüzde 30a indireceğiz.""Oh ne güzel. Milletçe biraz rahatlayacağız, gelirimiz artacak" diye tam sevinirken, vergi uzmanı Prof. Şükrü Kızılot, sevincimizi kursağımızda bıraktı. Meğerse, Gelir Vergisinde sözü edilen yüzde 5lik indirim, tabanda değil, tavanda yapılacakmış. Buna göre, yılda 155 milyar liranın üzerinde geliri olan işçi, memur, esnaf ve sanatkârın vergi oranı 5 puan düşecekmiş. İyi de, Türkiyede bu kadar yıllık geliri olan bir tek işçi, memur ve sanatkâr var mı? O zaman bu indirimin kime ne faydası var? gibi soruları bir tarafa bırakıyor, geliyoruz Kurumlar Vergisindeki "müjde"ye... Geliyoruz ama karşımıza yine Şükrü Hoca çıkmasın mı? Ve Hürriyetteki yazısında şunu demesin mi?"Kurumlar Vergisi oranının yüzde 30a indirileceği açıklandı ama oran zaten yüzde 30. İnanmayan açsın Kurumlar Vergisi Kanununun 25. maddesine baksın."Yüreğimiz bu kadarını da kaldırmıyor, yasaya bakamıyoruz. Sadece Başbakanımızın verdiği "müjde"leri düşünüyor, pembe rüyalara dalıyoruz. "Müjde" o kadar büyük, o kadar önemliydi ki, Başbakan Erdoğan, bunu ilk duyurma görevini kimseye bırakmamış, haberi önceki

Yazının Devamı

Yazı mı, tura mı?

23 Aralık 2004

- Hakemin havaya attığı para yere düşerken, ben ellerimi kaldırıp zafer çığlıkları atmaya başlayacağım, hakem o sırada bizimle ilgileneceğinden sen eğil, parayı al ve bizim söylediğimiz yüzünü hakeme göster...Para atılıyor. Türkiye kazanıyor.Acaba Piç Kadrinin taktiği sonucu mu kazandık? Yoksa gerçekten mi kazandık. Bilinmez. Mesele de o değil. Mesele o ki, sevinç gösterileri etrafı şaşırtmak ve uyutmak için birebirdir. Okurumuz Hakkı Ülkü, yukarıdaki olayı, Brüksel zirvesi sonrasındaki sevinç gösterilerini görünce anımsamış.Brüksel zirvesinde, Bulgaristan, Romanya ve Hırvatistanın tam üyelikleri kesinleşti. Bu ülkelerde ne sevinç gösterisi var, ne hamasi nutuklar...Bizde ise, müzakere tarihi almak tarihi olay yapıldı...O kadar ki... Kimi vatandaşlar, ABye tam üye olduk zannediyor.Evet, toplumun başarıya, umuda, sevinmeye ihtiyacı var. Ara sıra umut pompalamak iyidir. Ama böylesinin gelecekteki sonuçları da var...Bugün istediklerini almış gibi sevinen bir toplum, yarın müzakere masasında isteklerini gereğince savunabilir mi? Yıl 1954, İsviçrede Türkiye - İspanya milli maçı oynanıyor. Maç berabere biterse kura çekilecek. Hangi takım kazanırsa Dünya Kupasına o katılacak... Kadri

Yazının Devamı

Aşımız yok ama...

22 Aralık 2004

Benzer bir haber dünkü Cumhuriyette vardı. Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Tıp Fakültesi doktorları, Yüksekovada kurt saldırısı sonucu yaralanan Burhan Ateşle ilgili konuşurken, aynen şöyle diyorlardı:"Hastaya kuduz serumu verilmesi gerek. Ancak elimizde bu serumdan yok. İranda var. Hastanın yakınları serumu İrandan getirtmeye çalışıyorlar." Türk Tabipleri Birliğinin bir yetkilisi anlatıyor:"Sağlık Bakanlığı, bugünlerde verem aşısı kampanyası yürütüyor ama sağlık ocaklarında 30 Kasımdan bu yana verem aşısı bulunmuyor. Bakanlık yetkililerine bunun sebebini sorduğumuzda, İhale Yasasından kaynaklanan birtakım problemler nedeniyle aşı ithal edemiyoruz, yanıtını alıyoruz. Tetanos aşısı da aylardır yok. Aşı için gelenleri, difteri - tetanos karma aşısı yaparak gönderiyorlar."Neyse ki, bütün haberler böylesine iç karartıcı değil. Başbakanımıza Airbus 320 uçağı alınacağı haberiyle yüreklerimizi az da olsa ferahlatıyoruz!Bir uçak tahsis edilemediği için, Musulda katledilen 5 güvenlik görevlimiz mi? Onu hiç kafamıza takmıyoruz! Haberi, geçen gün TGRTnin haber kanalında izledik... İstanbulun varoşlarında yaşayan bir annenin dramıyla ilgiliydi... Kundaktaki bebeğine verem ve karma aşısı

Yazının Devamı

Sermayemiz laf...

21 Aralık 2004

Üslerimizi Amerikalılara açmışız. Amerikan askerleri üslerimizi kullanarak Bağdata havadan iniyorlar. Biz güvenlik görevlilerimizi aynı yoldan Bağdata indiremiyoruz. Karadan ölüme yolluyoruz.Sonra gelsin törenler, gelsin hamasi nutuklar... Kurandan ayet okumalar vs...Laftan başka sermayemiz kalmadı galiba, öyle değil mi? Devlet yetkililerinin her birinin özel uçağı var. Türkiyenin her türden sivil ve askeri uçağı, helikopteri var. Ama bütün bu "var"lara karşın Bağdattaki büyükelçiliğimizi korumaya giden güvenlik görevlilerimize tahsis edeceğimiz bir uçak "yok"... Onları ölümün kol gezdiği bir ülkeye, altlarına zırhlı araç bile vermeden karayoluyla gönderiyoruz ve sonuçta beş şehit veriyoruz. Dışişleri Bakanı Gül, "Türkiyede artık ara rejimler, askeri müdahaleler olmayacak" demiş. O açıdan bakınca, AKPnin parti olarak hedefine ulaştığı kesin... Okurumuz Lerzan Düz, şaşkınlığını hâlâ atamamış, telefonda anlatıyor."Cumartesi akşamı, TRTnin birinci kanalında, Türk sinemasının en güzel filmlerinden Muhsin Beyi izliyordum. Ortalara doğru film bir anda kesildi, ekrana "İş Bankası Sunar" gibisinden bir yazı, ardından o gün oynanan Fenerbahçe - Konyaspor maçının özet görüntüleri geldi. İki

Yazının Devamı

Görmemişin ABsi

19 Aralık 2004

"Aynı ölçüsüzlüğü Gümrük Birliğine girdiğimizde de yapmıştık. Zamanın Başbakanı Tansu Çiller, tıpkı bugün Erdoğanın yaptığı gibi Ankaraya büyük konvoy eşliğinde girmişti. Olayı böylesine abartmak, en başta dışarıdaki itibarımızı zedeler. Müzakereler başladığında da ABnin bize vermeyi düşündüğü tavizleri vermemesine yol açar. Siz zaten 17 Aralıkta bize karşı büyük zafer kazandınız, daha ne istiyorsunuz, derler. Kıbrıs Rum halkı, bu gösterileri ele alarak Papadopoulosun Brükselden kayıpla çıktığını düşünür, onu daha sert ve uzlaşmaz olmaya sevk eder. Biz artık her halimiz ve tavrımızla Avrupalı olmaya soyunduk. Başbakanın tarih alarak dönmesine böylesine sevinç gösteriler yapmak Avrupalı bir yaklaşım olabilir mi? Medyamıza zafer naraları attıran, Recep Tayyip Erdoğanı "Brüksel Kahramanı!" yaptıran şey, sadece ABden müzakere tarihi almış olmamız. Ama alaturkalık genlerimize o denli işlemiş ki, neredeyse bunu bile (ne karşılığı olduğuna da bakmaksızın) resmi bayram ilan edeceğiz. Aynen görmemişin oğlu hikâyesi... Prof. Yüksel İnan olayı bu kadar abartmamızın ileride karşımıza çıkaracağı kimi olumsuzlukları şöyle anlatıyor. AB, Türkiyeyle müzakereye Ekim 2005de başlamayı

Yazının Devamı

Marlboro daveti...

18 Aralık 2004

* * *Tam da şu sırada İrem Barutçunun yazdığı "Babıali Tanrıları - Simavi Ailesi" adlı kitabı okuyoruz... Harf devrimi yapılmış. Hükümet gazetelere para yardımında bulunuyor. Bu yardımı reddeden bir patron, Ankaranın dikkatini çekiyor. Bu patron sonradan Hürriyeti kuracak olan Sedat Simavidir. Acaba paraya ihtiyaç duymayacak kadar zengin midir o sırada Sedat Simavi? Ne gezer... Tam tersine iflas bayrağını çekmiş, ailesini geçindirebilmek için, Samsunda İsviçreli fındıkçıların yanında çalışmaya başlamıştır...O günkü duyarlılık bugünkü meslektaşlara bir şeyler söylüyor mu acaba?Brüksele gidip zirveyi izlemek kaç paralık masraf ister? Üç günlük gezinin bedelini Marlboroya gebe kalarak ödeyeceklerini bilmiyor mu bu gazeteciler? Amerikan sigara devi Marlboro, Brüksel zirvesine 20 Türk gazetecisini götürmüş, Recep Tayyip Erdoğanla aynı otele yerleştirmiş. "Sansürsüz Com" adlı internet sitesindeki habere göre Marlboro, tüm masrafları karşılıyormuş. AB zirvesini 200 Arap gazeteci izlemiş. Türkiyenin tarih aldığını, gözleriyle görmeden inanmayacaklardı herhalde... AB ile ilişkilere soğukkanlı bakan iki isim, Prof. Erol Manisalı ve CHP Milletvekili Onur Öymen, Tayyip Erdoğanın "Kıbrısı

Yazının Devamı

Hikmet Çetinden...

17 Aralık 2004

Afganistanda 27 Türk firmasının 600 milyon dolarlık yatırım yürüttüğünü, yaklaşık 6 bin Türk işçi ve mühendisinin çalıştığını Çetinden öğrendik.Türkiye, önümüzdeki şubat ayında Afganistanda komutayı ele alıyor. Hikmet Çetin bu görevin 6 aylık dönemler halinde sırayla yapıldığını, Türkiyenin kesinlikle diğer NATO üyelerinden farklı bir yük yüklenmediğini anlattı.Eski dostumuz oradaki görevinde, rahat ve huzurlu olduğunu da ekledi. Sevindik... Afganistandaki gelişmelere ilişkin dünkü yazımız üzerine, NATO Genel Sekreterinin Afganistan Yüksek Sivil Temsilcisi olarak görev yapan dostumuz Hikmet Çetin, telefonla aradı... Mühendisin kaçırılmasıyla Türkiyenin Afganistandaki askeri varlığının ilgisinin bulunmadığını bildirdi. Zaman zaman kaçırılmalar olduğunu, bu barbarlığın bazen para için, bazen bir talebin gerçekleşmesi için sergilendiğini anlattı. Kaçırılan Türk mühendisi için, herhangi bir talep gelmediğini ekledi... Teslim olmuş esirlere, ancak ölmeyecek kadar yiyecek içecek verilir. Bayındırlık Bakanlığı ve Karayolları Genel Müdürlüğü, sözleşmeli personel alımı için internette ilan yayımlıyor. Karayolları, 20 teknisyen ile 105 mühendis arıyor. Bayındırlık Bakanlığı, 40 mimar, 95

Yazının Devamı