Büyük takımın futbolcusu isen, bir de Fatih Terim gibi bir teknik direktörün varsa, daha mücadeleci, istekli futbol oynaman lazım. Maçın başlama düdüğüyle beraber Galatasaray’ın sahaya koyduğu futbol inanın şaşkınlık yarattı. Birinci bölgeye bakıyorsun, Donk ile Luyindama bir tek top çıkaramıyorlar. Donk, Luyindama’ya, o da kaleciye veriyor. Sonra kaleci Donk’a veriyor, o da yine kaleciye dönüyor. Böyle bir oyun şekli olabilir mi?
İkili mücadelelere bakıyorum, Ryan Donk ve Luyindama o kadar ağırlaşmışlar ki, rakipleri çok rahat yanlarından geçebiliyor. Konyaspor’un ikinci golünde Daci 5 metre geriden bu iki futbolcunun arasından topa vuruyor ve takımı adına bir gol daha kaydediyor. Bilemiyorum bu şekilde zirve yarışının ne kadar içinde olabilir sarı-kırmızılılar?
İkinci bölgeye geçiyorsun, Taylan orada tek başına... Bir sağa koşuyor, bir sola koşuyor ve çok yalnız kalıyor. Ömer yardım etmiyor, Belhanda yardım etmiyor, Emre Akbaba yardım etmiyor. O zaman ne oluyor? Rakibin her atağı Galatasaray kalesinde gol pozisyonu haline geliyor.
Galatasaray’da Taylan’ın ve Feghouli’nin olmayışı takımı çok etkilemiş. Cim Bom 10 kişi kalıncaya kadar Antalyaspor’un oyunu kendi sahasında kabul eden defans ağırlıklı futbolu, rakibin bütün oyun planını bozdu. Bu kilidi açacak futbolcular sahneye çıkmayınca, bir de buna hakemin Emre Kılınç’ı oyundan atarken verdiği çok ağır karar eklenince, dün gecenin tuzu biberi oldu. Emre’nin arkadan müdahalesi var ama Türkiye’de bu tip pozisyonlarda şimdiye kadar direkt kırmızı kart gören oyuncuya ben rastlamadım. VAR hakemi de, baş hakem Abdulkadir Bitigen’i uyardı, “Verdiğin kırmızı kart ağır, bir daha seyret” dedi. Bakalım bundan sonra çok dikkatle takip edeceğim, böyle pozisyonlarda acaba bir daha oyundan atılan futbolcu olacak mı?
Feghouli gerçekten takımının en önemli isimlerinden bir tanesi, bilhassa hücum anlamında. Antalyaspor’un kilidini dünkü maçta ancak o yetenekte bir futbolcu açabilirdi. Taylan’ın yerine Donk görev aldı. Hollandalı futbolcu savunmada çok etkili ama orta sahada
Galatasaray’ın yeni sezona başladığı günlere bakın... Kaleci Muslera yoktu. Forvetler Falcao ve Diagne var ama yok... Feghouli ile Belhanda’da büyük sorunlar vardı. Emre Akbaba bir türlü toparlanamadı. Ayrıca istenen transferlerin hepsi yapılamadı.
Takımın bir de şimdi geldiği noktaya bakın.. Süper Lig’in lideri. Taylan, Avrupa’nın en iyi 6 numaralarından biri oldu. Trabzonspor maçına Oğulcan santrfor olarak çıkıyor, bir gol atıyor, bir asist yapıyor. Fatih Terim’in çok istemesine rağmen geçen sezon aldıramadığı kaptan Arda Turan, takımın futbol beyni oluyor ve arkadaşlarıyla bütünleşiyor. Takımın içine sevgiyi, saygıyı, hırsı, Galatasaraylılık ruhunu getiriyor.
Sadece onlar mı? Belhanda ile Feghouli de patlama yapıyor. Emre Taşdemir sol bekte Saracchi’yi aratmıyor ve son maça baktığımızda da Ömer Bayram’ın eski günlerine döndüğünü görebiliriz. Kalede Okan Kocuk performansıyla göz dolduruyor. Donk sanki 35 yaşında değil de 5 sene önceki futbolunu yakalıyor.
Evet, Fatih Terim sorunlarla sezona başlayan
Galatasaray için sezonun en zor deplasmanı... Burada alınacak üç puan seni Süper Lig’in lideri yapıyor. Şampiyonluk yarışında da epey moral ve öz güven kazanıyorsun. Dün gece Galatasaray bunları elde etti.
Rakibinden daha çok koştu, iyi paslaştı, sahanın her yerinde pres yaptı. Fazla gol pozisyonuna girmemesine rağmen oyunun kontrolü hep sarı-kırmızılılardaydı. Arda’nın fizik gücünün artması takımına çok şey kazandırıyor. O ilk goldeki Oğulcan’ın topuk pası, Emre Kılınç’ın şutu ve kaleciden dönen topu Arda’nın filelere gönderişi... Bu gerçekten akıl ve beyin işi...
Emre Kılınç bitmez, tükenmez enerjisiyle olağanüstü futbol oynadı. Oğulcan bir gol attı, diğer golün de asistini yaptı. Bilhassa Feghouli çıkıp Ömer oyuna girdikten sonra orta sahayı Oğulcan, Ömer, Taylan; Trabzon’un kontrolünden alıp maçın son düdüğüne kadar Galatasaray’ın üstünlüğüne geçirdiler. Ömer Bayram bu sezon ilk defa bu kadar gayretli, hırslı ve istekliydi. Böyle
Sarı-kırmızılıların Göztepe karşısında ilk 12 dakika oynadığı futbola baktığınız zaman bu güzel oyunun süresi 45-50 dakikaya çıkarsa harika bir Galatasaray’ın ortaya çıkacağı netleşti. Liverpool gibi baskı kuruyor, City gibi paslaşıyor.
Tabii ki bunda başta kaptan Arda’nın hastalıktan güçlenerek dönmesi, aynı şekilde Belhanda ve Feghouli’nin kalitelerini sahaya koymaları, Emre Kılınç’ın bitmez enerjisi çok büyük etkendi. Bir de buna santrfor eklense sorunlar büyük ölçüde azalacak. Ama maalesef ne Diagne, ne de Falcao bir türlü Fatih Terim’in istediği düzeye çıkamıyorlar.
Oyun içinde o harikalar yaratan Emre Kılınç, gol atıyor ama defansına yardım ederken de topla oynama isteği Galatasaray’ın kalesine gol olarak dönüyor. Emre genç bir futbolcu... Oynadığı takım Sivasspor değil Galatasaray... Kesinlikle bu tür hataları yapma lüksü yok. Üç kişinin arasına girip o topu çıkarma şansı %10. Emre’nin bu tür pozisyonlarda kesinlikle risk almaması gerekir.
Aynı
Göztepe karşısında dün gece nasıl bir Galatasaray seyredeceğimizi herkes çok merak ediyordu. İlk 15 dakika gerçekten fırtına gibi mükemmel paslaşmalar, gol pozisyonları, harika iki gol... Resmen şov seyrettik.
Bu, Göztepe’nin golü gelinceye kadar sürdü. Luyindama, sol bayrak direği civarında topu aldı, iki kişinin içerisinden çıkarıp Emre Kılınç’a verdi. Oyuncu da ayağındaki topu, çalım yapacağım derken kaptırdı, Halil’in ortasında Soner’in harika vuruşu ve Galatasaray’ın o güzel futbolunun bitişinin başlangıcı oldu.
Ben anlayamıyorum, Luyindama topu orada kornere atsa ne kaybeder? Emre topu taca atsa daha mantıklı olmaz mı? Ama maalesef bu, sarı-kırmızılıların hastalığı. Bütün yediği goller böyle abuk, sabuk... Ne oldu şimdi? Emre Kılınç bir gol attı, bir gol yedirdi.
Gelelim Donk’a... Arda’ya çok güzel bir top attı, Arda da gitti takımının ikinci golünü kaydetti. Donk’u herkes mutlaka attığı bu pastan dolayı alkışlamıştır. Ama aynı futbolcu, defanstan top çıkartırken mutlaka hocasına kalp krizi
Galatasaray’ı son üç haftadır bu kadar dağınık, temposuz ilk defa görüyorum. Düşünebiliyor musunuz, koca bir ilk 45 dakika kaleye atılan tek şut yok. Diagne’yi bir kere dahi topla buluşturamadılar. Oğulcan, Emre Akbaba, Emre Kılınç ve Feghouli çok dağınık ve kötü futbol oynadılar. Karagümrük çok koşup baskı yaparken sarı-kırmızılı futbolcular apayrı bir psikolojiyle kendilerini hiç sıkmadan, bir gol atarız üç puan alırız mantığıyla oynayınca hiç hesapta olmayan mağlubiyet yaşadılar.
Benim anlayamadığım Saracchi bir aydır tedavi görüyor, sonra antrenmanlara çıktı ama bu kadar mı dağınık, güçsüz olur? Emre Taşdemir’in virüse yakalanması ve yerini Uruguaylı futbolcuya bırakması Cim Bom’un kötü futbolunda en büyük nedendi. Emre Akbaba bir hafta zirve yapıyor, ikinci hafta sahada yok. Gerçekten bana çok tuhaf geliyor. Bu futbolcunun temposunu artırması lazım. Tamam taraftar seviyor ama devre arasında yapılacak transferlerden sonra Fatih Terim, Emre’ye forma vermez. Çünkü
Bütün dünyada herkes canıyla uğraşırken, biz tutturmuşuz Türkiye’de iyi futbol oynanmıyor diye! Galatasaray-Darıca Gençlerbirliği maçı... Fatih Terim hastalıktan çıkan, sakatlığı biten ve forma şansı bulamayan oyunculardan bir kadro kurmuş... Maçtan sonra kıyametler kopuyor.
Galatasaray kötü oynamış, sonradan oyuna giren Emre Akbaba, Emre Kılınç ve Oğulcan maça ağırlığını koyamamışlar. Allah aşkına böyle bir şey olabilir mi? Arda Turan 10 gün hastanede yattı. Bu sürede ateşi 39’un altına hiç düşmemiş. Tedavi süresince bu virüs vücudundaki bütün enerjiyi aldı. Şu anda toparlanma devresinde. Belhanda’nın durumu da aynı, o da toparlanamadı. Omar fizik olarak bir kademe ileride olmasına rağmen hazır değil.
Futbolcular sahada rakipleriyle mücadele ettikleri kadar virüse yakalanmamak için de çabalıyorlar. Bu hastalık her insanda ayrı etki yaratıyor. Kimi çok ağır geçiriyor, kimi de kolay atlatıyor. Ama etkileri bazı insanlarda aylarca bitmiyor.
Bu oyunculara ek olarak Sekidika gayet iyi mücadele etti ve ilk