Ortadoğu’da değişim salgını...

18 Şubat 2011

Nedenleri farklı olabilir, ama hedefleri hemen hemen aynı. Tek kelime ile, amaçları “değişim”dir.
Bütün Arap dünyasında çok kısa zamanda, çok süratle yayılan halk hareketleri bizzat bu güçlü değişiklik akımının bir parçası...
Daha birkaç hafta öncesine kadar, çeşitli Arap ülkelerinde halkın sokaklara dökülüp yıllanmış baskı rejimlerine karşı gösteri yapmak ve işbaşındakilerin çekip gitmesini istemek cesaretini göstereceğini kim tahmin edebilirdi?
Diktatörlüğe karşı “korku duvarı”nı yıkan ve sokaklarda “halkın gücü”nü sergileyerek 23 yıllık rejimi alaşağı etmeyi başaran ilk ülke Tunus oldu. Bu örneğin verdiği ilham ve cesaretle hareket eden Mısırlılar da benzer nedenlerle aynı şekilde meydanlarda toplanıp 30 yıllık otokrasinin son bulmasını sağladılar.
Bu arada “değişim” fırtınası Kuzey Afrika’nın Atlantik sahillerinden Basra Körfezi’ne kadar, Arap ülkelerine dalga dalga ulaşmaya başladı.
Cezayir, Ürdün, Yemen derken, şimdi Libya ve Bahreyn bu “tsunami”nin etkisi altına girdi.
Kuşkusuz Arap ülkelerinin birbirine benzeyen veya ortak olan yanlarına karşılık tarihi, siyasi, sosyal farklılıkları da var. Şu sırada giderek yayılmakta olan halk hareketleri, bu benzerliklerle

Yazının Devamı

Yalnız özgürlük yetmiyor...

16 Şubat 2011

Tunus’ta 20 küsur yıllık Bin Ali rejiminin devrilmesiyle sonuçlanan “Yasemin Devrimi”nin üzerinden tam bir ay geçti.
Mısır’da Hüsnü Mübarek’i 30 yıllık koltuğundan eden benzer bir halk hareketine ilham kaynağı olan bu devrimin rüzgârları şimdi Cezayir’den Yemen’e ve Bahreyn’e kadar geniş Arap coğrafyasını kaplıyor.
Bu bakımdan “Yasemin Devrimi” sadece Tunus için değil, bütün Arap dünyası için yeni bir çığır açıyor.
Peki, devrimden bir ay sonra, Tunus’ta durum nasıl?
Tunus halkı sokaklara döküldüğü zaman, sloganları ve pankartlarıyla, iki hedefi işaret ediyordu: Birincisi, Zeynelabidin Bin Ali’nin dikta yönetimine son verilmesi ve demokratik bir rejimin kurulması... İkinci hedef ise, ülkedeki işsizliğin ve yoksulluğun ortadan kaldırılması... Diğer bir deyişle, çoğunluğu gençlerin oluşturduğu göstericilerin istediği şey, “özgürlük ve ekmek”ti...
Devrim -veya ayaklanma- ilk hedefine ulaştı: Eski rejim çöktü, millet şimdiye kadar görmediği ölçüde özgürlüğe kavuştu.
Yıllarca yurt dışında kalmaya zorlanan İslami hareket lideri Reşit Gannuşi gibi “yasaklı” politikacılar ve aydınlar, Tunus’a dönmeye başladı. Basın her türlü kısıtlama ve baskıdan kurtuldu. Herkes düşündüğünü

Yazının Devamı

Mısır’da yeni sürecin zorlukları

15 Şubat 2011

İlk bakışta Mısır’daki son gelişmelerde çelişkili görünen bir durum ortaya çıktı: Hüsnü Mübarek’i devirmeyi ve demokratik bir rejim kurmayı amaçlayan halk hareketi, “Reis”i iktidardan uzaklaştırmayı başardı, ama sonuçta onun yerine bir askeri cuntanın işbaşına geçmesine yol açtı...
Mısır gibi ordunun “en güçlü etken” sayıldığı bir ülkede, Mübarek’in birdenbire bıraktığı boşluğu bir başkasının doldurması mümkün değildi. Daha önce özellikle Doğu Avrupa ülkelerinde halk ayaklanmalarından sonra muhalif sivil liderlerin ve kuruluşların demokratik rejime geçişi hızla sağladıkları görülmüştür. Ancak uzun yıllardan beri otoriter bir yönetim altında yaşayan ve bu nedenle siyasal kurumlardan yoksun kalan Mısırlıların böyle bir şansı yoktu...
Dolayısıyla 18 günlük halk ayaklanmasından sonra, Mübarek’in istifaya zorlanması gibi, ondan sonraki dönemin düzenlenmesi işi de, orduya kaldı.
Bütün mesele şimdi Mübarek sonrası dönemin, askeri patronaj altında “bir geçiş dönemi” mi, yoksa bunun bir nevi eski rejimin devamını sağlayacak bir “askeri yönetim devri” mi olacağıdır.
“Reis”in çekip gitmesiyle birlikte idareye el koyan Yüksek Askeri Konsey, resmi bildirilerinde birinci şıkkı seçmiş

Yazının Devamı

Darbe mi Devrim mi?

12 Şubat 2011

Tarihi an nihayet dün akşam saatlerinde geldi. Mısır’da halk ayaklanması - buna artık rahatça devrim diyebiliriz - 18. gününde hedefine ulaştı : 30 yıldır iktidarda bulunan 82 yaşındaki Devlet Başkanı Hüsnü Mübarek koltuğunu bıraktı.
Bu gerçekten Mısır tarihinde çok önemli bir dönüm noktası. Hatta sadece eski Firavunlar diyarı için değil, Kuzey Afrika’dan Arap Yarımadası’na kadar uzanan geniş bir coğrafyadaki tüm ülkeler için...
Mısır’daki olayın önemi bir diktatörün sokaklara dökülen halkın gücü ile devrilmiş olmasıdır. Gerçi dış görünüşte Mübarek’i çekilmeye zorlayan ordudur. Ama eğer yüz binlerce insan günlerce ülke çapında sokaklara dökülmeseydi, ordu Mübarek’i istifaya zorlayabilir miydi?
Bu halk hareketinin bir özelliği de, her yaştan, her sosyal sınıftan, her görüş ve inançtan geniş kitleleri bir araya getirmiş olmasıdır. Hem de başlarında bir lider olmadan... Sadece Facebook ve Twitter yüz binlerce kişiyi meydanlarda toplamaya yetti... Bu “devrimler tarihi”ne geçecek olan bir yenilik...
* * *
Halkın gücü karşısında Mübarek’in fazla direnemeyeceği belliydi. Kendisi eğer daha işin başında halkın gözünde “istenmeyen adam” durumuna düştüğünü anlasaydı, ordunun onu

Yazının Devamı

Ortadoğu politikasında “ince ayar”

11 Şubat 2011

Mısır’daki olaylar Türk diplomasisini, bölgedeki karmaşa ve belirsizliklerden kaynaklanan iki temel ikilemle karşı karşıya getiriyor. Bir yandan istikrar, diğer yandan demokrasi... Bir taraftan vicdani ve ilkesel tavır, diğer taraftan ulusal çıkara dayalı gerçekçi ve pragmatik politika...
Tunus’la başlayan, Mısır’la hâlâ devam etmekte olan ve diğer bölge ülkelerine de yayılma istidadını gösteren halk hareketleri, şimdi Ankara’yı bu seçenekler üzerinde bir “ince ayar” yapmaya zorluyor.
Mısır olayında Türk hükümetinin bir tereddüt aşamasından sonra, “istikrar- demokrasi” ikilemi karşısında tercihini demokrasi lehinde kullanmaya çalıştığı görülüyor.
Ankara şimdiye kadar Ortadoğu’da istikrarın ve güvenliğin sürdürülmesine öncelik veriyor, zaman zaman ‘sokaklardan yükselen sesler’e tepkisiz kalıyordu. İran’da 2009 yazında cereyan eden gösteriler sırasında öyle olmuştu. Daha geçen ay Tunus’taki halk ayaklanması karşısında bile Ankara suskun davranmıştı...
Mısır konusunda Başbakan Erdoğan’ın çıkışı ve onu izleyen diğer resmi demeçler, Türkiye’nin bu konuda tavır değiştirdiğini gösteriyor. Dışişleri Bakanlığı’nın üst düzey bir yetkilisinin deyişiyle “bu, demokrasi ve özgürlük ilkesine

Yazının Devamı

Mısır’da ne değişti?

9 Şubat 2011

Mısır’daki halk hareketi üçüncü haftasına girerken, görünen manzara ayaklanmanın ilk günlerindekinden farklı.
Sokaklara dökülen insanların sayısında bir azalma var tabii. Ancak kitlesel heyecan ve kararlılık devam ediyor.
Halkın umut ve beklentileri bu iki hafta içinde yerine gelmiş değil. Cumhurbaşkanı Hüsnü Mübarek gene koltuğunda ve dizginler hâlâ onun elinde. Oysa protestocular “Tunus-vari” hızlı bir sonuç (yani “Reis”in çekilmesini ve rejimin son bulmasını) bekliyordu.
Şu ana kadar elde edilen tek sonuç. Mübarek’in bir kez daha adaylığını koymayacağını (aynı şekilde oğlu Cemal’in de aday olmayacağını) açıklamasıdır.
Protestocuların baskılarına ve dışardan seslendirilen tavsiyelere rağmen, Mübarek’in bugünlerde çekileceğine dair bir işaret yok doğrusu.
“Reis” rejimin devamını sağlayacak adımlar da attı. Geçiş döneminin düzenli ve istikrarlı olmasını garantilemek için Ömer Süleyman’ı yardımcısı olarak atadı.

Yazının Devamı

KKTC ile kriz!

8 Şubat 2011

Başbakan Recep Tayip Erdoğan’ın geçenlerde Lefkoşa’da yapılan bir gösteriyle ilgili olarak dile getirdiği ağır sözler, durup dururken KKTC ile bir kriz yarattı.
Birkaç gündür Ankara’da bazı hükümet yetkilileriyle Lefkoşa’da politikacılar, sendikacılar, gazeteciler ve sivil toplum mensupları arasında sert bir söz düellosu cereyan ediyor.
Kıbrıs Türklerinin ifade ettiği üzüntü, kırgınlık veya öfkeye bakılırsa, hükümetle Kıbrıs Türk halkı arasındaki bu gerginliği yatıştırmak pek kolay olmayacak.
Bu “olay”ın aslında iki boyutu var. Biri, Ankara ile KKTC arasında “kriz”e dönüşen sürtüşmedir. Diğeri ise, “olay”ın dış politika açısından, uluslararası platformdaki olası etkisidir.

Nasıl başladı?
Önce “olay”ın nasıl başladığını kısaca anımsatalım:

Yazının Devamı

Olaylar Türkiye’nin değerini artırıyor

5 Şubat 2011

Mısır’daki olayların nasıl gelişeceği konusundaki belirsizliğe rağmen, ortaya çıkan yeni durumun Türkiye’yi ne şekilde etkileyeceğini şimdiden tahmin etmek mümkün.
Mısır sokaklarındaki halk hareketinin sonucu ve Başkan Mübarek’in akıbeti ne olursa olsun, şu bir gerçek ki, Mısır artık eski Mısır olmayacak. Eninde sonunda 30 yıllık rejim son bulacak, siyaset yeniden yapılanacak, sahneye yeni simalar çıkacak ve tabii politikalarda da zamanla önemli değişiklikler olacak...
Bu değişimin etkileri kuşkusuz uluslararası alanda da hissedilecek.
Daha önce de yazdığımız gibi, bundan en çok etkilenecek iki ülke var: ABD ve İsrail.
İkisi de, yeni gerçekleri dikkate almak ve ona göre politikalarında ayar yapmak durumundalar...

Mübarek sonrası...

Yazının Devamı