Kafalar nasıl karışmaz?

23 Aralık 2003

<#comment>
<#comment>
BAŞBAKAN Tayyip Erdoğan ile KKTC Başkanı Rauf Denktaş arasında son günlerde medya yolu ile kızışan söz düellosu, iki liderin Kıbrıs meselesinin çözümü üzerinde çok ciddi görüş ayrılığı içinde olduğunu ortaya koyuyor.
İki "lider" diyoruz. Ankara ile Lefkoşa veya Türkiye ile KKTC demememizin nedeni, her iki yönden şimdilik tek bir sesin gelmemesidir.
Lefkoşa'da, muhalefetin bir hayli güçlenmesi ile sonuçlanan son seçimlerden sonra henüz yeni hükümet kurulmadı. Dolayısı ile KKTC'nin çözüm ile ilgili yeni pozisyonunun ne olacağı belli değil. Kaldı ki bu arada Denktaş inisiyatifi kapıp - büyük olasılıkla hükümeti kuracak olan muhalefetin görüşlerine ters düşen - bir politikanın bayraktarlığını yapıyor.
Ankara'da ise, ana çizgileri belli olsa da (ki bu da, Annan planının müzakere zemini olarak alınmasıdır), hükümetin alacağı pozisyon ve bunu ne ölçüde sürdüreceği bilinmiyor. Başbakan Erdoğan'ın son çıkışlarında ortaya koyduğu tavrın (Ankara'daki siyasal - askeri - bürokratik çevrelerin tereddütleri veya itirazları dikkate alınırsa), "resmi politika"ya dönüşüp dönüşmeyeceği henüz belli değil.
ABD'nin Kıbrıs temsilcisi Thomas Weston'un kafasının

Yazının Devamı

Fransa modeli

20 Aralık 2003

<#comment>
<#comment>
BUGÜNLERDE "türban"ı bütün dünya tartışıyor! Türkiye'yi uzun zamandır meşgul eden bu sorun, Fransa Cumhurbaşkanı Jacques Chirac'ın önceki günkü konuşmasından sonra, sadece kendi ülkesinin değil, Avrupa'nın (hatta ABD'nin de) gündemine oturdu...
Mesele "laiklik", "dini özgürlük" ve "toplumsal entegrasyon" gibi temel ilke ve kriterleri kapsadığı için, polemiğe çok müsait. Nitekim Chirac'ın devlet okullarında ve kamu mekanlarında türban, haç ve kipa gibi dinsel simgelerin yasaklanacağına dair açıklaması, sadece siyasi değil, felsefi ve ideolojik tartışmalara yol açmış bulunuyor.
Bu tartışmaların ilginç bir yönü de, bu konuda Fransa ile birçok Avrupa ülkeleri arasında derin farkları yüzeye çıkarmış olmasıdır.
Daha geçen hafta AB zirvesi sırasında, yeni AB anayasası üzerinde Fransa ile İspanya - Polonya "ekseni" arasında çıkan anlaşmazlık, bu konudaki çalışmaların ertelenmesine yol açmıştı. Irak gibi güncel dış politika konularında AB içindeki ve Atlantik'in iki yakası arasındaki sürtüşmeler de malum.
Şimdi bunlara "türban" meselesi etrafındaki görüş ayrılıkları da ekleniyor...

Yazının Devamı

Doğu'ya açılım

19 Aralık 2003

<#comment>
<#comment>
BAŞBAKAN Özbekistan'da... Dışişleri Bakanı Japonya'da...
Türk dış politikasının "Doğu'ya açılımı"nın son iki örneği bu...
Bu ziyaretleri dış ilişkilerde bir rota değişikliğinin işareti saymamak lazım. Türkiye'nin dış politikasındaki hedefleri ve öncelikleri aynı kalıyor; ancak bu arada "yeni boyutlar"a da daha çok önem veriliyor.
Türkiye geçmişte "Doğu"yu ihmal etti veya ne yapacağını tam bilemedi.
"Doğu" derken, Ortadoğu'dan Uzakdoğu'ya kadar uzanan, Kafkasya ve Orta Asya'yı da kapsayan geniş coğrafyayı kastediyoruz. Bunun içinde Türki cumhuriyetlerin yanı sıra Japonya, Çin, G. Kore, Hindistan gibi ülkeler de var... Hatta bunu Malezya'ya kadar da uzatabilirsiniz...

Yazının Devamı

Uzlaşmak şart, ama...

18 Aralık 2003

<#comment>
<#comment>
KIBRIS'ta "uzlaşma" mümkün olacak mı?
Aslında uzlaşma gerektiren çok konu var: Birincisi ve en ivedisi, KKTC'de yeni koalisyon hükümetinin kurulması ile ilgili partiler arası uzlaşma... Bunun gerçekleşmesi için de, hükümeti oluşturacak partiler arasında, program, yani çözüm üzerinde uzlaşma... Ve de tabii, yeni başbakan ile Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş arasında uzlaşma...
İş orada bitmiyor. Çözüm konusunda başlatılacak Türk inisiyatifi üzerinde de, Ankara ile Lefkoşa arasında uzlaşmaya gerek var. Türk Dışişleri'nin hazırladığı öneriler ile, Denktaş'ın makamında oluşturulan taslağın, tek bir metin haline getirilmesi de, uzlaşmaya bağlı...
Ve nihayet, son ve en önemli uzlaşma aşamasına geliniyor: Masaya sunulacak Türk "belgesi" üzerinde, Kıbrıs Türk ve Rum liderleri arasında uzlaşma sağlanması gerekecek. Çözüm için esas zorunlu olan uzlaşma da bu...
Kısacası bir dizi etaptan oluşan uzlaşma yolu oldukça uzun ve çetin...

Yazının Devamı

Saddam'ın sonu, yeni başlangıç mı?

17 Aralık 2003

<#comment>
<#comment>
BAŞLIKTAKİ soruyu biraz daha açalım: Saddam Hüseyin'in yakalanması, Irak'ta demokrasi ve istikrarın kurulmasını, şiddetin sona ermesini ve hayatın normale dönmesini kolaylaştıracak mı?
Irak diktatörünün ele geçirilmesinden sonra, Irak halkı kadar dünyayı ilgilendiren esas soru bu.
ABD'nin Irak'a karşı (kitle imha silahları gibi gerekçeleri öne sürerek) giriştiği askeri harekatın hedefi, Bağdat'taki rejimi devirmek ve bunun başındaki Saddam'ı ortadan kaldırmak veya saf dışı etmekti.
Hızla gerçekleşen işgal, rejimin sonunu getirdi. Dokuz ay sonra da, sıra bizzat Saddam'a geldi. Mağrur "reis", saklandığı delikte, ekranlara yansıyan o perişan ve zavallı hali ile, direnmeden veya hayatına kastetmeden, teslim oldu. Saddam'ın bu dramatik "son"u ile, 35 yıllık bir dönem de noktalanmış oldu...
***

Yazının Devamı

Anahtar baba Denktaş, oğul Denktaş ve Ankara'da...

16 Aralık 2003

<#comment>
<#comment>
KKTC'de Meclis'e 25 - 25 olarak yansıyan seçim sonucunun kilitlediği siyasetin anahtarı şimdi kimde? Bu kilidi açmak mümkün mü? Nasıl?..
Aslında bir değil, üç anahtar sahibi var: Rauf Denktaş... Serdar Denktaş... Ankara...
Bunlardan her birinin, kolaylıkla bir siyasal krize dönüşebilecek olan seçim sonrası tıkanıklığı giderebilecek belirli gücü ve etkinliği var. Ancak üçü birlikte hareket edebilirse, gerek yeni bir hükümetin kurulması, gerekse çözüm için yapıcı bir inisiyatifin başlatılması sağlanabilir.
Zor, ama imkansız değil...
* * *

Yazının Devamı

Seçim için son söz

13 Aralık 2003

<#comment>
<#comment>
GÜNLERDİR, haftalardır süren gergin bir seçim kampanyasından sonra Kıbrıslı Türkler yarın, sandık başında kendi kaderlerini ve de Türkiye'nin geleceğini yönlendirecek olan zor tercihlerini yapacaklar.
Seçimleri kim kazanırsa kazansın, pazartesi gününden itibaren Kıbrıs Türk halkı için yeni bir dönem başlayacak.
Bunun her şeyden önce adadaki Türk toplumu içinde bölünmelere ve yeni krizlere yol açmayan, KKTC ile Türkiye arasında sürtüşmeler yaratmayan bir dönem olmasını dilemek lazım.
KKTC tarihinin en sert seçim kampanyasını yaşadı. Gerek muhalefet, gerekse iktidar partilerinin liderleri - ve son olarak tarafsızlığını bozup devreye giren Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş - çok hırçın tavırlar sergilediler. Seçim konuşmalarının odaklandığı Annan planı ve AB üyeliği konusundaki tartışmalar, toplumu ilk kez adeta iki karşıt kampa ayırdı...
***

Yazının Devamı

Ne değişir?

12 Aralık 2003

<#comment>
<#comment>
BUGÜN Brüksel'de iki günlük çalışmalarına başlayacak olan AB zirvesinden, Türkiye'yi memnun edecek iki mesajın çıkması bekleniyor: Birincisi, Türkiye'nin üyelik perspektifi ile ilgili. Üç ay önceki İlerleme Raporu'nda yer alan ve Türkiye'nin özellikle reformlar konusunda gösterdiği performansı öven ifadelerin, zirvenin sonuç bildirgesinde de cesaret verici bir üslupla yer alacağı anlaşılıyor. Bu, gelecek yıl aralık ayındaki zirvede, Türkiye'ye müzakere tarihinin verilmesi şansını artırabilecek bir gelişme...
İkinci mesaj, Kıbrıs'la ilgili. İlerleme Raporu'na eklenen strateji belgesinde, bu konuda kullanılan ifade, Türkiye'yi rahatsız etmişti. Belgede, Kıbrıs sorununda bir çözüme ulaşılamamasının Türkiye'nin üyelik çabalarında "ciddi bir engel oluşturacağı" öne sürülmüştü. Şimdi öyle anlaşılıyor ki, bu ifade şekli değiştirilecek ve bir çözüme varılmasının "Türkiye'nin AB üyeliğini kolaylaştıracağı" belirtilecek.
Aslında bu iki ifade şekli arasında pratikte büyük bir fark yok. AB "Kıbrıs'ta çözüm" ile Türkiye'ye "müzakere tarihinin verilmesi" arasında bir ilinti kurmuş bir kere. "Çözüm olmazsa, tarih zor verilir" deniyordu. Şimdi "çözüm olursa, tarih verme

Yazının Devamı