Krizde dış politika ayarı

2 Mart 2001


<#comment>Öylesine önemli bir sarsıntının dış ilişkilere de yansımaması imkansız. Türkiye'nin halen geçirmekte olduğu ciddi ekonomik krizin dış politika üzerindeki etkileri, elbet zamanla hissedilecek; hatta bu durum Türk diplomasisinin elini de zorlayacak.Önemli olan, bu bunalımın dış ilişkilerimize - hem ekonomik hem siyasal alanda - zarar vermesini mümkün olduğu kadar önlemektir. Bunun için oturup, şimdiki sıkıntıların ışığında, dış ilişkileri yeni bir değerlendirmeye tabi tutmak gerek. Bunun sonucunda, bazı tutum değişikliklerinin ve yeni açılımların ihtiyacı hissedilecektir...* * *SİYASETLE başlayan, sonra ekonomi ile devam eden şimdiki krizin dış ilişkilere olası etkilerini şöyle özetleyebiliriz:
* Kriz siyaset ve finans dünyasında Türkiye'nin imajına yeni bir gölge düşürdü. Türkiye'ye değer veren ülkelerde ve kuruluşlarda, birtakım kuşkular, hatta kaygılar ifade ediliyor. Türkiye'nin istikrarı ve kredibilitesi mercek altında tutuluyor.
Bu kritik dönemde bu imajı daha da bozacak değil, aksine düzeltecek önlemler almak, durumu dış dünyaya iyi yansıtmak lazım. Kuşkusuz dışarıda imajın düzelmesi, içeride durumun düzelmesi ile mümkün. Öncelik,

Yazının Devamı

ABD "akıl"lanıyor...

1 Mart 2001


<#comment>Adını "akıllı yaptırımlar" ("smart sanctions") diye koymuşlar. Bush yönetimi bundan böyle Irak'a uygulanan ambargo politikasını değiştirmek ve daha gerçekçi şekle sokmak niyetinde. Yeni Dışişleri Bakanı Colin Powel'ın Ortadoğu turnesinden ve Brüksel'deki son temaslarından sonra yapılan açıklamalar, ABD'nin Irak'a karşı daha "akıllı" bir yol izleyeceğinin işaretini veriyor.
Öyle anlaşılıyor ki, "baba Bush"un Körfez Savaşı'nda yarım bıraktığı işi tamamlamak - yani Saddam Hüseyin'inin işini bitirmek - niyetinde olan "oğul Bush" dahi, 10 yıldır uygulanan yaptırımların devamını pek "akıllıca" bulmuyor.Yeni yönetim, ambargodan sadece Irak halkının büyük zarar gördüğünü, bunun da Saddam'ın saf dışı edilmesine hiç yaramadığını kavramış görünüyor.
* * *
WASHİNGTON'un bu gerçeği nihayet anlaması, önemli. Powell son temaslarında sadece Arap ülkelerinin değil, kendisine yakın Türkiye gibi ülkelerin de eski politikayı değiştirmesini istediğini ilk elden öğrenmiş bulunuyor.
Aslında ABD, yaptırımları topyekün kaldırmayı düşünmüyor; sadece hafifletmeyi planlıyor. Yeni görüşe göre, Irak halkına çok sıkıntı ve acı çektiren ekonomik kısıtlamalar kaldırılacak,

Yazının Devamı

Vadesi bize kalmış...

28 Şubat 2001


<#comment>Artık Türkiye'nin AB adaylığından üyeliğine geçiş yolunu açacak son adımlar da atılmış bulunuyor.
Avrupa Parlamentosu'ndan sonra AB Genel İşler Konseyi de Katılım Ortaklığı Belgesi'nin hukuki ve mali temelini oluşturan çerçeve tüzüğünü kabul etti. AB kanadında son formaliteler de mart başlarında tamamlanmış olacak ve ondan sonra dikkatler, Türkiye'nin Ulusal Programı'nı (KOB) nasıl uygulayacağı ve tam üyelik müzakerelerinin açılmasına ne kadar hazır olduğu üzerinde toplanacak.
Türk tarafında da, bu maratonun son aşaması sayılan Ulusal Program'ın şekillenmesi hemen hemen tamamlanmış bulunuyor. Önceki gün Milli Güvenlik Kurulu'nda bu 1500 sayfalık belgenin hassas ve tartışmalı bölümlerinin benimsenmesi ile, hazırlık faslının sonuna gelinmiş oluyor. Artık önümüzdeki ay Ulusal Program ilan edilecek ve AB'nin dikkatine sunulacak...
* * *
MGK'nın Ulusal Program'ı onaylaması, önemli bir gelişme. Bu, her şeyden önce, AB üyeliği perspektifinin canlı tutulduğunu gösteriyor. İkinci önemli yönü de, farklı, hatta çelişkili görüşler arasında genel bir uzlaşı sağlanmasıdır.Bu hali ile Ulusal Program, AB'nin Katılı Ortaklığı Belgesi ile tam örtüşüyor mu? KOB

Yazının Devamı

AB de destek veriyor, ama...

27 Şubat 2001


<#comment>Avrupa Birliği, ABD gibi, Türkiye'ye ekonomik kriz nedeni ile destek veriyor mu?.. Bu kriz Türkiye'nin AB üyeliği sürecini ne şekilde etkiler?..
Önceki günkü yazımızda ABD'den gelen desteğin nedenlerini ve anlamını anlatmıştık. Bu arada AB'nin bu konudaki tutumunu ilgililerden öğrenmeye çalıştık.
Aslında AB'nin tavrı, temelde ABD'ninkinden farklı değil. Yani Avrupalılar da Türkiye'nin krize çare olarak aldığı son kararları destekliyor. Ancak açıkçası AB daha mesafeli davranıyor ve hatta net biçimde destek ifade eden resmi bir açıklama (en azından şimdilik) yapmıyor. Avrupa ülkeleri liderlerinden hiçbiri, Başkan Bush'un yaptığı gibi telefonu açıp, Ankara'ya sıcak bir mesaj da göndermiyor...Tabii bu, Avrupalıların Türkiye'de olup bitenlerle ilgilenmediği ve bu konuda kaygı duymadığı anlamına gelmez. Bir AB'li diplomatın deyişi ile, "AB, ABD'den daha az ilgili ve angaje değil. Türkiye ABD için olduğu kadar Avrupa için de çok önemli bir ülkedir".. Ama gerçek şudur ki, Avrupalıların davranış tarzı, Amerikalılarınkinden farklı...* * *TÜRKİYEDEKİ krizin, üyelik sürecine olası etkisi konusuna gelince, resmi ağızlar bunalımın bütünleşme üzerinde

Yazının Devamı

ABD desteğinin anlamı...

25 Şubat 2001


<#comment>Önceki gün Başkan Bush, Başbakan Ecevit ile telefonla görüşürken, İstanbul'da Türk - Amerikan İş Konseyi'nde ABD'nin Türkiye'deki Büyükelçisi Robert Pearson da Amerikan liderinin söylediklerini biraz daha açan bir konuşma yapıyordu.
Verilen mesaj şu: ABD, şu sırada ciddi bir ekonomik kriz geçirmekte olan Türkiye'ye tam destek veriyor.Bush Başbakana "Daha önce karşılaştıklarınızı aştınız, bunu da aşacağınıza inanıyorum... IMF ile çalışmaya da devam edeceğinizi biliyorum" diyordu.
Maliye Bakanı Paul O'Neil, bir gün önce Washington'daki yeni yönetimin desteğinin ilk işaretini veriyordu...
Ve Büyükelçi Pearson ABD'nin bu konudaki tutumuna şu sözleri ile ışık tutuyordu: "ABD Türkiye'nin yeni kararına tam destek veriyor. Türkiye'nin ekonomik programı Türkiye'nin şartlarına göre, Türk hükümeti tarafından hazırlanmıştır. Bunun başarıya ulaşmasını sağlayacak önlemler ancak Türkiye tarafından alınabilir.
* * *
ABD'nin Türkiye'ye verdiği desteğin anlamı ve pratik değeri nedir?

Yazının Devamı

Çok yazık...

23 Şubat 2001


<#comment>Hafta başında Milli Güvenlik Kurulu'ndaki kavga olmasaydı, Türk ekonomisi öylesine sarsılır mıydı? Hükümetin döviz kurunu dalgalanmaya bırakması başta olmak üzere, ekonomik istikrar programı üzerinde dün sabaha karşı aldığı dramatik kararlar, Cumhurbaşkanı Sezer ile Başbakan Ecevit'in, MGK'daki o talihsiz sürtüşmesinin bir sonucu mudur?
İlk bakışta bu böyle görünebilir. Kuşkusuz ülke yönetiminde siyasetle ekonomi arasında sıkı bir ilinti var. Bir alandaki aksama veya sarsıntı, diğerini etkiler. Tüm gözlemciler de bu kez, Türkiye'deki ekonomik krizin devlet zirvesinde yaşanan siyasi gerginlikle yakından irtibatlı olduğunu belirtiyorlar.
Ancak kur politikası dahil, programda köklü bir ayarlamaya yol açan ekonomik bunalımı, sadece Çankaya ile hükümet arasındaki son siyasi gerginliğe bağlamak doğru olmaz. Bu kavga, ekonomide belki de pek görünmeyen (fakat aslında var olan) rahatsızlığı daha da ciddileştirip yüzeye çıkarmıştır.Diğer bir deyişle Türk ekonomisi, zirvedeki siyasi kavga nedeni ile ağır bir darbe yemiş ve düzelme umutlarını dağıtmıştır.
Eğer Türk ekonomisi rayına oturmuş olsaydı, böyle siyasi bir sarsıntıya karşı dayanacak bir güce sahip

Yazının Devamı

Türkiye devre dışında değil

22 Şubat 2001


<#comment>Bush yönetiminin Türkiye'ye karşı tavrı konusunda son günlerde Ankara'da iki soru gündeme geldi: 1) ABD, geçen cuma Irak'ı bombalamadan önce neden Türkiye'ye haber vermedi? 2) Dışişleri Bakanı Colin Powel, yarın başlayacak Ortadoğu gezisi sırasında Ankara'ya neden gelmiyor?
İlk bakışta bu iki soru da, Washington'daki yeni yönetimin Türkiye'ye gereği kadar önem vermediği, hatta Ortadoğu politikasında Ankara'yı dışladığı izlenimine yol açıyor.Gerçek öyle değil. İki olayda da Washington'un kendine göre gerekçeleri var. Bunlar kabul edilir veya edilmez. Ancak Türkiye açısından bunun böyle olmasına fazla üzülmemek lazım. Hatta bir diplomatın deyişi ile, "iyi ki öyle olmuş"...
* * *
BUSH yönetimi bombardımandan önce kimseye haber vermedi. Washington'da resmi ağızlar, bunun "rutin bir operasyon" olduğunu ve sadece ABD ve İngiliz uçakları tarafından Güney Irak'taki uçuşa yasak bölgede (kuzey bölgesinde değil) gerçekleştirildiğini hatırlatıyorlar. Gerçekte Bush yönetimi, önceden müttefikler ile danışmasının, olumsuz tepkileri ve görüş ayrılıklarını öne çıkaracağından kaygı duymuş olabilir...
Eğer Bush, Bağdat'ı vurma niyetini önceden Ankara'ya

Yazının Devamı

Balkan ayarı

21 Şubat 2001


<#comment>Türk kamuoyu, yeterince bilgilendirilmediği için, Balkanlar'da olup bitenlerin - ve de Türkiye'nin Balkan politikasındaki değişikliğin - pek farkında değil.
Son günlerde, Türk askeri birliğinin de görev yaptığı Kosova'da meydana gelen kanlı olaylar, bu sorunu gene dünya gündemine getirdi. Şimdi Kosova'daki gerginliğin Balkanlar'daki sükuneti bozmasından ve bölgeyi istikrarsızlaştırmasından korkuluyor.Geçen hafta sonu Cumhurbaşkanı Sezer'in Bulgar ve Romen meslektaşları ile Filibe'de yaptığı görüşmelerde önemle üzerinde durulan sorunlardan biri de, Kosova'daki durumdu. Üçlü zirvenin sonunda yayımlanan ortak bildirideki ifadeler, Türk diplomasisinin yeni yaklaşımını da ortaya çıkarmış oldu.* * *ÖNCE Kosova'da neler olduğunu anımsatalım.
Kosova'daki Arnavutlara karşı etnik temizliğin durdurulması için NATO'nun gerçekleştirdiği askeri operasyondan sonra, Haziran 1999'da varılan anlaşma uyarınca, bu bölge BM misyonunun (MİNUK) ve NATO önderliğindeki uluslararası gücün (KFOR) denetimi altına girdi. Sırp mezaliminden kaçan Arnavutların büyük kısmı evlerine döndü. Ama bu kez azınlıktaki Sırplar, geri gelen Arnavutların saldırılarına uğradılar.

Yazının Devamı