<#comment>#comment>Geçen hafta "Neden anlamıyorlar" başlıklı yazımızda, Türkiye'deki cezaevi olaylarına özellikle Avrupa'nın gösterdiği tepkilerin bir analizini yapmıştık.
Bu tepkiler son bulmuş değil. Nitekim "Le Monde" gibi önemli gazeteler ve bazı uluslararası kuruluşlar, olup bitenler hakkında, eleştirel görüşler öne sürmeye devam ediyorlar.
O yazımızda belirttiğimiz gibi, yabancıların konu ile ilgili değerlendirmeleri, kısmen bilgisizliklerine veya önyargılarına atfedilebilir. Ancak sorumlu çevrelerin tepkilerinde, daha çok Türkiye ile Batı (özellikle Avrupa) arasındaki "frekans farkı"nı aramak gerek. Zaman zaman benzer olaylarda hep bu kültür ve zihniyet farkı kendini belli etmiştir.Batı'daki kurumlarla sıkı teması bulunan veya Avrupa'da yaşayan Türkler, bu gerçeği daha iyi anlıyorlar. Nitekim sözünü ettiğimiz yazı üzerine aldığımız pek çok e - posta mektubu ve telefon bunu doğruluyor.
Bir hayli düşündürücü olan bu okur reaksiyonlarından iki - üç örnek vermeyi yararlı görüyoruz.
* * *
"YENİ Yüzyıl İçin Yeni Oluşum Hukukçular Derneği"nin Başkanı Av. Belkıs Baysal, Cumhurbaşkanı başta olmak üzere üst düzey yetkililere ilettiği düşüncelerle ilgili
<#comment>#comment>Dünya sanki 21. yüzyıla girmiyor; ortaçağa dönüyor!..Yılın son haftasında, ilginç bir rastlantı sonucu, üç büyük dine mensup insanlar bayramlarını aynı zamanda (Müsülmanlar Ramazan'ı, Hıristiyanlar Noel'i ve Museviler Hanuka'yı) kutlarken, yeryüzünün çeşitli yerlerinde adeta eski din savaşlarını andıran çatışmalar cereyan ediyor.Oysa günümüzde insanların - hangi dine, ırka ve kültüre sahip olurlarsa olsunlar - birbirleriyle uyum içinde, kardeşçe yaşamaları ve daha huzurlu ve rahat bir dünya için birlikte çalışmaları beklenirdi.
Ne yazık ki, bu idealin etrafında birleşmesi gereken insanlar, bugün din bahanesi ile birbirlerine karşı cephe alıyorlar. Dünyayı sevgi ve hoşgörü yerine, nefret ve düşmanlık dalgası kaplıyor.Yeni yılın eşiğinde patlak veren şiddet olayları, öylesine karanlık bir tablo sergiliyor.* * *HAZRETİ İsa'nın doğduğu Betüllayim (Betlehem) kentinde Noel ayini ve kutlamaları, genelde Hıristiyanlık dünyası için yılın en önemli dini olayıdır.
Bu yıl, bölgede yaşanan kanlı olaylar ve devam eden gerginlik yüzünden, Betüllayim yakın tarihin "en sönük Noel"ine sahne oldu. Muhabirlere göre, askeri barikatlarla çevrili
<#comment>#comment>Türkiye'den çok uzaktaki bir ülkede bir grup mahkum, tam 109 gündür açlık grevi yapıyor.
Arjantin'deki bu olay, ilk bakışta, bizdeki cezaevlerinde 61 gün ölüm orucu veya açlık grevi yapan mahkumları çağrıştırıyor.Ancak iki olay arasında önemli farklar var.Nitekim Arjantin'deki açlık grevi, Latin Amerika sınırlarının dışında pek bilinmezken, Türkiye'deki olay dünya basınında günlerdir işleniyor ve yorumlanıyor.
Bir başka fark da, Arjantin'de açlık grevi yapan ikisi kadın 12 mahkumun, hastaneye kaldırılarak şekerli su ve tuzla beslenmeleridir. Mahkumlar, her şeye rağmen, yaşamlarını sürdürmek için, buna razı oluyorlar. Ama talepleri yerine getirilinceye kadar ağızlarına bir lokma yiyecek almayacaklarını da söylüyorlar.
* * *
KİMDİR bu mahkumlar ve ne istiyorlar?Arjantin'de askeri rejim 1983'te sona erdikten sonra işbaşına geçen Başkan Raul Alfonsin, bir yandan ülkede demokrasiyi kurmaya, diğer yandan da eski cuntacıları tamamen saf dışı etmeye çalışmıştır. Ne var ki, Alfonsin o dönemde hem solcu militanların, hem de eski askerlerin rejimi devirme girişimlerine hedef olmuştur.
Bu eylemlere girişenlerden biri de, "Herkes
<#comment>#comment>Türkiye'nin dış politikasında az dert varmış gibi, şimdi bunlara bir de cezaevleri operasyonunun yarattığı sorun eklendi.
Bu olay dünyada Türkiye'nin zaten parlak olmayan imajını daha da bozmakla kalmıyor, aynı zamanda dış ilişkilerinde de ciddi yeni sıkıntılara yol açıyor.Özellikle Avrupa'dan ve birtakım uluslararası kuruluşlardan gelen tepkiler, çok olumsuz.Birkaç örnek:
* AB Komisyonu sözcüsü, cezaevi baskınlarından duyulan endişeyi ifade ederken, bu olayın Türkiye'nin yakında AB ile üyelik müzakerelerine oturma şansını zedelediğini söyledi...
* Fransa Millet Meclisi'nde bir parlamenterin bu meseleyi açıp eleştiriler yağdırması üzerine, Dışişleri Bakanı Hubert Vedrine, AB'nin zaten geçen yılki Helsinki zirvesinden sonra Türkiye'nin "adaylığını dondurmuş olduğunu" belirtti...
* Avrupa Konseyi Türkiye'yi bu operasyonda daha dikkatli davranmaya çağırdı. Alman Yeşiller Partisi, diyalog istedi. Yunan Başbakanı Simitis, Türk güvenlik kuvvetlerinin "acımasız" davrandığını öne sürdü...
* Uluslararası Af Örgütü, İnsan Hakları İzleme Grubu gibi kuruluşlar da Türk hükümetini "aşırı güç" kullanmakla suçladı.
<#comment>#comment>Başkan seçilen George W. Bush'un Beyaz Saray'da resmen göreve başlamasına bir ay kala, Avrupa'da bir telaş başladı.Avrupalılar, Bush'un Dışişleri Bakanlığı'nın ve Ulusal Güvenlik Kurulu'nun başına getirdiği isimlere de bakarak, yeni ABD yönetiminin yaşlı kıtaya daha soğuk bakacağını, hatta ondan uzaklaşacağını tahmin ediyorlar.
Bugünlerde Avrupa gazeteleri bu yönde duyulan kaygıları yansıtan haber ve yorumlarla dolu.Fransız Uluslararası İlişkiler Enstitüsü'nün ünlü analisti Dominique Moisi'nin deyişi ile Bush yönetiminde Washington Avrupa'nın güvenliği girişimlerine şüphe ile bakacak, hatta buna karşı çıkacak.
İngiltere'deki düşünce kuruluşu RUSI'nin Direktörü Jonathan Eyal'a göre, ABD bundan böyle Avrupa'ya karşı daha mesafeli davranacak, kendi çıkarlarına uygun daha aktivist bir politika izleyecek.
"Guardian" gazetesi, Bush yönetiminin daha çok Irak, Tayvan, Kore, Afganistan gibi ülkelerle uğraşacağını öne sürüyor ve Avrupalı yetkililerin, Washington'un giderek Avrupa'dan uzaklaşacağı yönünde endişelendiğini aktarıyor.
Dışişleri'ne getirilen Colin Powell ile Ulusal Güvenlik Kurulu'na atanan Condoleeza Rice'ın demeçleri de ABD'nin