Bir kriz daha mı?

24 Ağustos 2000


       Şimdi de Belçika ile bir krizin eşiğine geliyoruz.
       Sebep, "Fehriye Erdal olayı"nın beklenmedik, yeni boyutlar alması.
       Bu boyutlardan biri, Özdemir Sabancı suikastı sanıklarından olan Erdal'ın, Belçika'da bir yıla yakın bir zamandan beri bulunduğu hapishaneden çıkarılıp, polis gözetimindeki bir eve nakledilmesinin Türkiye'de yarattığı tepki ile ilgili.
       Diğer bir boyutu ise, resmen doğrulanmamakla beraber, Türkiye'nin bu tepkisini göstermek ve Belçika'yı "yola getirmek" için, bir "ekonomik boykot" hazırlığına girişmesidir.
      Bu gelişmeler, iki ülke arasındaki iyi ilişkileri zedeleyebilecek bir sürtüşme ve gerginlik havası yaratıyor...
       * * *

Yazının Devamı

Demokrasi tartışması...

23 Ağustos 2000


      Kapatmalı mı, kapatmamalı mı?
       Almanya'da günlerden beri tartışılan bir soru bu.
      Söz konusu olan, aşırı sağcı Ulusal Demokratik Partisi (NPD)'nin kapatılmasının doğru olup olmadığıdır.
       Sorun, son zamanlarda ırkçı şiddet eylemlerinin ciddi boyutlar alması üzerine gündeme gelmiş bulunuyor. Özellikle yabancı ve Yahudi düşmanı Neo - Nazilerin kanlı saldırılarının arkasında NPD'nin bulunduğuna ilişkin deliller karşısında, hükümet ve eyalet makamları artık daha etkin önlemler almak zamanının geldiğine inanıyor.
       Düşünülen önlemlerin başında da, NPD'nin yasaklanmasını sağlayacak yasal işlemin yapılması geliyor.
       * * *

Yazının Devamı

Sistem şeffaf olmayınca...

22 Ağustos 2000


       Rus nükleer denizaltısı "Kursk"un Barents Denizi'nde batmasından 10 gün sonra Norveç dalgıçlarının 118 denizcinin can verdiğini kesin olarak belirlemesi, bir insanlık faciasını ortaya koyduğu kadar, Rusya ile ilgili bazı gerçekleri de suyun üstüne çıkarmıştır.
      Rus halkı bu dramın acısını yaşarken, olayın nedenlerini, anlamını ve sonuçlarını daha uzun zaman tartışacak, bu da herhalde ülkede önemli sosyal ve siyasal çalkantılara yol açacaktır.
       İlk tepkiler şimdiden bunun sinyallerini veriyor.
       * * *
       RUSYA'da bir süredir medya çeşitli konularda zaman zaman liderleri ve sistemi eleştiriyor. Ancak "Kursk" faciası eğilimleri ne olursa olsun, tüm basının ve bu kez doğrudan doğruya halkın, düzeni, zihniyeti şimdiye kadar görülmeyen bir açıklık ve cesaretle sorgulamasına yol açmış bulunuyor.
       Halk, medya aracılığı ile, olaydan duyduğu büyük öfkeyi, uzun yıllardan beri biriken hoşnutsuzluğu ve güvensizliği ile birlikte dile getiriyor.

Yazının Devamı

İnsan hakları ayarı...

19 Ağustos 2000


       Türkiye 34 yıldan beri taraf olmaktan çekindiği iki BM sözleşmesini bu hafta imzalamakla, demokrasi ve insan hakları konusunda önemli bir adım attı.
       Bunun anlamı şudur: Türkiye artık kendisini bu iki sözleşmenin yükümlülüklerini yerine getirebilecek durumda hissediyor ve kendisine güveniyor.
       BM'nin "ikiz sözleşmeleri"ne nihayet imzasını atmakla, Ankara, insan hakları konusunda kendisine yöneltilen eleştirilere karşı pozisyonunu güçlendirmiş ve AB ile bütünleşme sürecine yeni bir hız kazandırmış oluyor.
       * * *
       BM'deki görevini tamamlayan Büyükelçi Volkan Vural'ın gider ayak New York'ta imzaladığı belgelerden biri "BM Siyasi ve Medeni Haklar Sözleşmesi" diğeri de "Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Sözleşmesi" adını taşıyor.
       Birincisi halkların kendi kaderlerini belirleme (self - determinasyon) hakkını tanımayı, bireylerin düşünce ve ifade özgürlüğünü, din, dil ve kültürel haklarını korumayı taahhüt ediyor. İkincisi de ırk, din, dil, cinsiyet

Yazının Devamı

Barış için zamanla yarış

18 Ağustos 2000


       Camp David zirvesinden üç hafta sonra, Ortadoğu barış görüşmelerinin yeniden başlaması olasılığı oldukça güçlü görünüyor.
       Barak - Arafat görüşmelerinin bir sonuç alınamadan kesilmesinin ardından zaman zaman alt düzeyde sürdürülen temaslar ve ABD başta olmak üzere - Türkiye de dahil - birçok ülkenin giriştiği yoğun diplomatik çabalar, "yeni bir zirve"nin yolunu açıyor.
      Bu kez, başarısızlığa uğramamak için, taraflar arasındaki anlaşmazlıkları giderecek formüller önceden aranıyor. Yani "yeni bir Camp David" gerçekleşecekse, Barak ve Arafat - ve de Clinton - şimdiden bunun bir mutabakatla sonuçlanacağından emin olmak istiyorlar.
       Diğer bir deyişle, Barak ve Arafat'ın Clinton'ın gözetiminde yeniden bir araya gelecekleri ilan edildiği gün, anlaşma için artık ortak bir zemin bulunduğu sonucunu çıkarmak mümkün olacak...
       * * *
       GÜNLERDEN beri Ortadoğu ile ilgili olarak çok hızlı ve yoğun bir diplomasi trafiği yaşanıyor.

Yazının Devamı

Dış ilişkilerde depremin etkisi

17 Ağustos 2000


       Korkunç depremden bir yıl sonra, biz de bu köşede - felaket günlerinde yaptığımız gibi - bu olayın uluslararası boyutlarını ele alalım.
       Trajik haberin yayılması ile birlikte, dünya, Türk ulusunun acısını paylaştı ve yardım için derhal kollarını sıvadı. Kara gün dostu pek çok ülke, arama - kurtarma operasyonlarına girişmek, özel yetiştirilmiş ekipler, gerekli araç - gereçler ve yardım malzemesi göndermek için adeta yarıştı. Olay uluslararası camiada, Türkiye'ye karşı olağanüstü bir ilgi ve sevgi gösterisine yol açtı. Yabancı medya günlerce deprem felaketinin insani boyutu ile meşgul oldu. Sadece hükümetler değil, sivil toplum örgütleri de felaketzedelerin acılarını dindirmek için yardım elini uzattı...
      Dünyanın bu davranışı ve desteği, Türk milletine bu sıkıntılı günlerinde moral verdi. En şüpheci insanlarımız dahi "Türk'ün Türk'ten başka dostu yoktur" lafının doğru olmadığını, Türkiye'nin gerçekten pek çok dostu olduğunu ve uluslararası topluluğun ona özel bir önem verdiğini belirtmekte gecikmediler.
       * * *
  

Yazının Devamı

Daha ne isterler?

16 Ağustos 2000


       Diyalog istiyorlardı, oldu... Siyasal çözüm şart diyorlardı, bu da gerçekleşti... Geniş yerel otonomi konusunda talepleri vardı, bu da kabul edildi...
       Amaç, halkın bir kesiminin arzularını karşılamak ve devlet yapısını da günün koşullarına göre düzenlemekti. Böylece devlet otoritesine meydan okuma ve özellikle şiddete başvurma kampanyaları son bulacaktı... Teröristler yaptıklarından pişman olacak, silahlarını terk edecek, topluma yeniden katılacaktı... Irkları, dilleri, kültürleri ne olursa olsun, ülkenin tüm insanları beraberce barış ve huzur içinde yaşayacaktı...
      İspanya'da Bask bölgesi için, Fransa'da da son olarak Korsika Adası için kat edilen büyük mesafeden sonra, bunlar ümit ediliyordu.
       Umutların çoğu gerçekleşti, ama barış ve huzur beklendiği kadar sağlanamadı. Gözü dönmüş bir avuç militan, bir türlü vazgeçmedikleri terör eylemleri ile kan dökmeye ve toplumun rahatını bozmaya devam ediyorlar.
       Neden? Bu adamlar daha ne isterler? Şiddet yolu ile ne yapmayı amaçlıyorlar?
&nb

Yazının Devamı

Neden kriz olsun?

15 Ağustos 2000


       Yabancı diplomatlar Türkiye'deki iç politika gelişmelerini çoğu kez anlamakta veya değerlendirmekte zorlanırlar. Bunun nedeni Türk siyasal yaşamının kendi ölçülerine göre farklı ve karmaşık niteliklere sahip olmasıdır.
       Son günlerde hükümet ile Çankaya arasında memur kararnamesi konusunda patlak veren "kriz" de, bu çevreleri şaşırtmış görünüyor.
       Yabancı gözlemciler, her şeyden önce bu olayın Türkiye'de nasıl olur da kolayca bir "kriz" olarak nitelendirildiğine şaşıyorlar. Bir gözlemcinin deyişi ile "Türkler sanki krizi çok seviyorlar. En ufak bir anlaşmazlığa veya sürtüşmeye bu sıfatı yakıştırıyorlar. Ve böyle diye diye bazen gerçekten bir kriz yaratıyorlar!.."
       En azından bu tespit, yabancıların sözü geçen kararname üzerindeki anlaşmazlığı ve tartışmaları, bir "kriz" olarak görmediklerini gösteriyor.
       * * *
       GÖRÜŞTÜĞÜMÜZ yabancı gözlemciler, bu meselede "kimin doğru veya kimin yanlış hareket ettiğine" ya da "hangi tarafın haklı ya da haksız

Yazının Devamı