Daha hızlı nasıl gidilir?

14 Nisan 2000


       Türkiye - AB Ortaklık Konseyi'nin önceki gün Lüksemburg'da yaptığı toplantının kaydettiği başarının yanı sıra ortaya koyduğu önemli bir gerçek var: Ankara ile Avrupalı dostları arasında, Türkiye'nin AB ile bütünleşme sürecinin hızı konusundaki tutumları hala birbirinden farklı.
       Konsey toplantısından sonra AB yetkililerinin ve Türk Dışişleri Bakanı'nın yaptığı açıklamalar, görüşmelerin daha çok olumlu yanı üzerinde yoğunlaşmışsa da, gene de satırlar arasında, katılım sürecinin hızı üzerindeki görüş ayrılıklarının belirtileri ortaya çıkıyor.
      İsmail Cem, Türkiye'nin üyelik müzakerelerinin başlamasının fazla geciktirilmemesini istiyor. Açıkça "Türkiye'nin hedefi, katılım öncesi dönemi mümkün olduğu kadar kısaltmaktır... Bu dönemin süresiz uzatılması yorgunluğa yol açabilir" şeklinde konuşuyor.
      AB Komisyonu'nun genişlemeden sorumlu yetkilisi Guenter Verheugen başta olmak üzere diğer ilgililer ise, katılım öncesi dönemde Türkiye'nin yerine getirmesi gereken yükümlülükleri anımsatıyor. Türkiye'nin sorunlarını iyi bilen

Yazının Devamı

Spor ve siyaset...

13 Nisan 2000


       Bir diplomatın meslek hayatında en büyük terslik, yeni atandığı ülkede, ilişkileri geliştirmeye yönelik çalışmalarına tam başlayacak iken, tatsız bir olayın meydana gelmesidir.
      Dışişleri Bakanlığı müsteşarı olarak görevini tamamlayıp Britanya'ya yeni Büyükelçi olarak giden Korkmaz Haktanır'ın işte böyle bir şansızlığı oldu.
       Deneyimli diplomat, 31 Mart'ta Londra'ya vardı. Tabii ilk iş olarak akreditasyon işlemi ile meşgul oldu. Bu formaliteler yeni bitmişti ki, geçen çarşamba gecesi, İstanbul'da 2 İngiliz'in ölümü ile sonuçlanan o talihsiz olay çıktı.
      O günden beri yeni Büyükelçi'nin gündeminde bu olayın yarattığı zincirleme tepkiler ve etkiler var. Haktanır İngiliz Dışişleri Bakanlığı'ndan emniyet örgütüne kadar ilk temaslarını ve ilk demarşlarını bu konu üzerinde yapıyor.
       Başta 2 İngiliz'in öldürülmesinin özellikle basında yarattığı sansasyonel ve olumsuz yayınlar vardı. Ardından bazı İngiliz fanatiklerinin Britanya'da yaşayan Türklere karşı giriştiği saldırılar geldi. Başta

Yazının Devamı

Sıra esas sorunlarda...

12 Nisan 2000


       Yunanistan'daki seçimlerin ardından, şimdi Türk - Yunan ilişkilerinin bundan sonraki aşamasını düşünmek zamanı geldi.
       Başbakan Simitis'in iktidarda kalması, son aylarda izlenen politikanın kesintisiz olarak sürdürülmesi olanağını sağlıyor. Doğrusu geçen yazdan bu yana, iki ülke arasındaki ilişkilerde kat edilen mesafe, büyük bir kazanım. İki taraf arasında eskiden eksik olan güven ortamının hızla oluşması, ilerisi için umut veriyor.
      Şimdi sıra "ikinci kulvar"daki bu gelişmeye paralel olarak, "birinci kulvarda" harekete geçmeye geliyor. Tabii ki, daha ikinci kulvarda da yapılacak çok iş var. Şu ana kadar alınan kararların ve imzalanan anlaşmaların hayata geçirilmesi için, aynı gayreti göstermek gerekiyor. Ancak iki ülke arasındaki anlaşmazlıklar ele alınmadığı ve çözümlenmediği sürece, ilişkileri sağlam bir zemine oturtmak ve başlayan yakınlaşma sürecini devam ettirmek mümkün değildir.       * * *       PRENSİPTE, iki taraf da, "esas meseleler"i halletmek gerektiğine inanıyor. Ama şu anda,

Yazının Devamı

Sonuç: Devam...

11 Nisan 2000


       Oylardaki kıl payı farkını (yüzde bir) dikkate alırsak, Yunan seçmeninin "iki Kostas"ın da lehinde bir eğilim gösterdiğini söyleyebiliriz.
       Ama sadece 70 bin oyluk bir avantaj, Kostas Simitis'in ve partisi PASOK'un tekrar iktidara gelmesine yetti.
       Şimdi PASOK'un Meclis'te 158, Kostas Karamanlis'in Yeni Demokrasi Partisi'nin (YDP) ise 125 sandalyesi var.
      Aslında YDP'nin "oy patlaması", PASOK'unkinden fazla. Dört yıl önceki seçimlere göre, YDP'nin aldığı oylarda yüzde 4.5'lik bir artış var. PASOK'unki ise, sadece yüzde 2.
       Meclis'te de, PASOK'un geçen döneme göre 4 sandalyelik bir kaybı, buna karşılık YDP'nin ise 17 sandalyelik bir artışı var.
      Yunan toplumu "iki Kostas" arasında bocaladı. Nitekim oyların toplam beraberliğe çok yakın sonuca rağmen yüzde 87'si iki ana partiye gitti. Ama Yunan seçim sistemine göre çok az oy farkı, PASOK'u yeniden iktidara getirdi...

Yazının Devamı

Kostas'a karşı... Kostas!

8 Nisan 2000


      Yunan siyasetinin geleceğini iki Kostas arasındaki mücadelenin sonucu belirleyecek. Yarın yapılacak seçimlerde, biri 44, diğeri 64 yaşındaki iki Kostas'tan hangisinin - Simitis'in mi, yoksa Karamanlisi'in mi - daha güçlü ve etken olduğu anlaşılacak...
       Kıran kırana geçen bir aylık kampanyanın sonunda, kimin galip geleceği belli değil. Son nabız yoklamaları, iki Kostas'ın partileri arasındaki farkı "sıfır virgüllü" (yani yüzde birden az) bir rakamla gösteriyor. Bu, son dakikada PASOK'un da, Yeni Demokrasi Partisi'nin (YDP) de lehine dönebilir.
       Simitis iki ay önce erken seçimlere karar verdiği zaman, bu kadar sıkışacağını, herhalde tahmin etmemişti. YDP'nin kampanyada rahatlıkla PASOK'u yakalayabilmesinde Karamanlis'in performansı kadar, halkın bir kesiminde değişim arzusunun etkisi olduğu açık. Yoksa (eskiden olduğu gibi) iki parti arasında önemli ideolojik bir farklılık yok. İki Kostas kişilik ve üslup farkları dışında (örneğin vakti ile Konstantin Karamanlis ile Andreas Papandreu arasında olduğu gibi) bir uçurum ayırmıyor.
      

Yazının Devamı

Türkiye'ye güven...

7 Nisan 2000


       Yabancılar TBMM'nin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'e bir dönem daha Çankaya'da kalma olanağını verecek olan Anayasa değişikliği önerisini reddetmesine ne diyorlar?
       Geçen hafta, Meclis'teki müzakerelerin ilk aşamasından önce çeşitli yabancı çevrelerle yaptığımız söyleşiler, Demirel'in görev süresinin uzatılması lehinde bir eğilimi ortaya koymuştu. Bu konuşmaların ışığında, Demirel'in dışarıda ve özellikle yakın bölgemizde iyi tanındığını ve sevildiğini, ayrıca kendisinin Türkiye'de istikrarın korunmasında önemli bir faktör olarak görüldüğünü saptamıştık.
       Yazımızda da - her zamanki objektif ölçüler içerisinde - yabancıların söylediklerini nakletmeye çalışmıştık...
       Önceki günkü Meclis kararından sonra, gene bu çevrelerle yaptığımız görüşmelerden, yeni duruma göre yapılan değerlendirmelerin, eskisinden farklı olduğu ortaya çıkıyor. Demirel'in gitmesinden üzüntü duyanlar var ama, kimse bu yüzden Türkiye'nin bir sarsıntı geçireceğini düşünmüyor. Hatta bazısı Meclis'in sergilediği tavırda Türkiye'nin lehinde bazı unsurlar da

Yazının Devamı

Değişim ile istikrar arasında...

6 Nisan 2000


       İlginç bir rastlantı sonucu şu sırada Türkiye ve Yunanistan'da, siyasal düzenin geleceğine ilişkin tercih, iki temel kavram arasında yapılıyor: Biri "değişim", diğeri de "istikrar"...
       Pazar günü Yunanistan'da yapılacak seçimlerde Kostas Simitis'in sosyalist PASOK partisi ile Kostas Karamanlis'in sağcı Yeni Demokrasi Partisi arasındaki tercihin temelinde, işte bu iki konsept yatıyor.
       * * *
       PASOK'un şimdi "istikrar"ı ve devamlılığı savunmasına şaşmamalı. Eylül 1996 seçimlerini kazanan Simitis, bu zaman zarfında PASOK'un (Andreas Papandreu iktidarının izlediği) eski çizgisini değiştirerek içte ve dışta yeni politikalar izledi. Ekonomide liberal reformlar gerçekleştirdi. Yunanistan'ın Avrupa ile bütünleşmesine (ve bu arada "euro"ya katılmasına), Balkanlar'da daha faal bir rol almasına ve Türkiye ile ilişkilerin düzelmesine yol açtı.
       Simitis'in "erken seçim" (eylül yerine nisanda) istemesinin nedeni de, "icraat"ının meyvelerini zamanında almak ve "işe devam" etmek arzusudur. Bu

Yazının Devamı

"5 + 5 ürünü" saygın konuk

5 Nisan 2000


       Almanya Cumhurbaşkanı Johannes Rau'nun bugün Ankara'ya gelişinin, Türkiye'de cumhurbaşkanlığının geleceği ile ilgili tartışmaların ve Meclis oylamasının cereyan ettiği bir zamana rastlaması bir talihsizlik.
       Gönül isterdi ki, bir Alman Cumhurbaşkanı'nın 14 yıldan beri Türkiye'ye yaptığı bu ilk resmi ziyaret, Türkiye'de daha huzurlu bir siyasal atmosferde gerçekleşsin.
       Yarın sabah Cumhurbaşkanı Demirel ile görüşmelere başlayacak ve temaslarını önümüzdeki 3 gün Ankara'da ve İstanbul'da sürdürecek olan konuk Başkan'ın bu gezisi, her şeye rağmen, büyük önem taşıyor.
       * * *
       BUNUN bir önemi, Johannes Rau'nun kişiliğinden, diğeri de Türk - Alman ilişkilerinin girdiği yeni aşamadan kaynaklanıyor.
       Geçen yaz (Almanya'daki "5 + 5" sistemine göre) cumhurbaşkanı seçilen 69 yaşındaki Rau, deneyimli bir politikacı ve Sosyal Demokrat Parti'nin saygın bir lideri. Bizi ilgilendiren yönü ile, bir "Türk dostu". Kendisi 20 küsur yıl Kuzey Ren - Westfalia eyaleti

Yazının Devamı