Esas iş şimdi başlıyor...

2 Şubat 2000


       Dışişleri Bakanı İsmail Cem'in dün Brüksel'de AB yetkilileri ile yaptığı temaslar, Türkiye'nin adaylığına karar verildiği Helsinki zirvesinden sonra başlayan yeni sürecin ilk "resmi" adımını oluşturuyor.
      Böylece Türkiye - AB ilişkileri, yıllar süren yoğun ve yorucu diplomatik aşamadan, katılım ve entegrasyon sürecine giriyor.
       Türkiye'de büyük coşku yaratan AB adaylığının bir son değil, yeni bir dönemeç olduğu anımsandığında, önümüzde uzanan yolun - belki de şimdiye kadar kat edilen mesafeden çok daha - zor ve uzun olduğu anlaşılır.
      Daha açık bir ifade ile, esas iş şimdi başlıyor.
       Adaylıktan gerçek bütünleşmeye ve nihai hedef olan tam üyeliğe geçiş sürecinde, Türkiye'nin de, AB'nin de yapacağı çok iş var.
       Dün Brüksel'de Cem'in başkanlığındaki heyetle AB Komisyonu (yani yürütme organı) yetkilileri arasında yapılan görüşmeler, bu çok aşamalı, uzun süreç için depar işaretini vermiş bulunuyor.

Yazının Devamı

Ne çıkar bundan?

1 Şubat 2000


       Önce bir "otel olayı" çıktı. Denktaş, Klerides'in Cenevre'deki Intercontinental Oteli'ne ineceğini öğrenince, rezervasyonunu iptal etti ve kentin bir başka bölgesindeki Richmond Oteli'ne geçmeye karar verdi.
       Bir Türk diplomatına göre, Intercontinental'da rezervasyonu ilk yapan Türk tarafı idi. Sonra Kıbrıs Rum delegasyonunun da aynı otelde yer ayırttığı anlaşıldı.
       Peki, Denktaş neden Klerides ile aynı otelde kalmak istemedi? Türk diplomatına göre, ikinci tur görüşmeleri tehlikeye düşürebilecek durumları önlemek için... Belli olmaz, Rumlar bazı manevralar çevirebilir, oldu - bittiler yaratmaya kalkışabilirdi. Örneğin otele Kıbrıs (Rum) bayrağını çektirebilirdi. Kimi çevreler "dolaylı" görüşmeleri, otelde ayaküstü de olsa "yüz yüze" bir karşılaşmaya dönüştürmeye yeltenebilirdi. O zaman da Denktaş'ın buna sert tepki göstermesi, ikinci tur görüşmelerin kesilmesine ve başlayan sürecin son bulmasına yol açabilirdi...
       * * *
      BU "küçük" otel olayı dahi, geçen aralıkta New

Yazının Devamı

Hani "temiz" liderler?..

29 Ocak 2000


       İnsanın "dünyada yolsuzluğa bulaşmayan kaç lider kaldı" diye soracağı geliyor!
      Günümüzde dürüstlüğüne gölge düşen o kadar siyasetçi var ki...
       Hem de bunlar sıradan siyasetçi de değil.
       Almanya'da CDU'nun başında 25 yıl, iktidarda da 16 yıl kalan Helmut Kohl gibi. O Kohl ki, Soğuk Savaş'ın "kahramanları" arasında yer almış, Almanya'nın olduğu kadar Avrupa'nın da birleşmesine önayak olmuş, ülkesine refah getirmiş büyük bir lider.
      Şimdi aynı Kohl'ün tarihi şöhreti, yolsuzluk suçlamaları ile lekelenmiş bulunuyor. Kabahati de eş dosttan sağladığı paraları cebine indirmek değil, bunları sessizce partisine aktarmak ve bunun hesabını vermeyi de reddetmek. Almanya'daki demokrasi anlayışına göre, büyük bir suç bu. Eski Şansölye bunun farkında ki, lekeyi temizlemek için partinin onursal başkanlığından da istifa etmek zorunda kaldı.
       Diğer bir örnek de, Ezer Weizman. İsrail'in kurucularından olan bu devlet adamı, birkaç yıl önce milyarder bir Fransız

Yazının Devamı

Yabancı gözü ile...

28 Ocak 2000


       Türkiye'nin uluslararası ilişkilerinin büyük bir ivme kazandığı bir dönemde, içerde meydana gelen her önemli olayın dışarda yankı bulması doğal.
       Örneğin Hizbullah'ın giriştiği katliam ile ilgili gelişmeler, özellikle Batı'da dikkatle izleniyor. Dünya basını ortaya çıkan gerçekleri aktarırken, bunun yaratabileceği siyasal dalgalanmaları da dile getiriyor. Yabancı diplomatlar bu olayın siyasal boyutlarının genişlemesi halinde, Ankara'nın Batı ile ve özellikle AB ile ilişkilerini nasıl etkileyebileceği üzerinde çeşitli tahminlerde bulunuyorlar.
       Gerçekten bu dramatik olay, Türk dış politikasına nasıl yansıyacak? Türkiye'nin imajına gölge düşürecek mi? AB ile yeni başlayacak olan katılım sürecini aksatacak mı?
       * * *
       GÖRÜŞTÜĞÜMÜZ Batılı diplomatlar ve analistler, aslında Hizbullah olayına daha çok "vahşi terörizm"in bir örneği olarak bakıyorlar ve bu konuda son günlerde Türkiye'de ortaya çıkan gerçeklerin dış ilişkileri etkileyecek bir yanı olmaması gerektiğini söylüyorlar.
  

Yazının Devamı

Davos'ta yeni Türkiye imajı

27 Ocak 2000


      Başbakan Bülent Ecevit'in bugün başlayacak olan 3 günlük "Davos çıkarması", Türkiye için - Özal dönemini anımsatan - dinamik bir diplomatik ve ekonomik atılım oluşturuyor.
       İsviçre'nin bu şirin dağ köyünde her yıl bu zamanlarda düzenlenen geleneksel "Dünya Ekonomik Forum"u, sadece "iş" konuşulan değil, politikalara yon veren "fikirler"in de tartışıldığı bir "açık pazar" niteliğindedir.
       Forum, dünyanın önde gelen siyasi liderlerini, aydınları, yazarları, diplomatları ve tabii işadamlarını bir araya getirir. Davos'ta bazen düşman ülkelerin önde gelen şahsiyetleri oturup kendi anlaşmazlıklarını konuşur ve hatta çözüm arayışı egzersizine girişir. "Davos ruhu" 1980'lerde Türkiye ile Yunanistan arasında olduğu gibi birçok ülke arasında bir yakınlaşma sağlanmasına yardımcı olmuştur.
       Bu kez de, Ortadoğu'dan Kafkasya'ya ve Balkanlar'a kadar dünyanın çeşitli sorunlu bölgelerinden gelen liderlerin bu "ruh"u sürdürebileceği umuluyor.
       * * *
       BAŞBAKAN

Yazının Devamı

Kafkasya'da Türk - Rus rekabeti

26 Ocak 2000


      Moskova'da Bağımsız Devletler Topluluğu (BDT) çerçevesinde gerçekleştirilen "Kafkas zirvesi", bu hassas bölge üzerindeki Türk - Rus rekabetini gün ışığına çıkarıyor.
       Rus lideri Vladimir Putin'in BDT toplantısı için Moskova'ya giden Azerbaycan, Gürcistan ve Ermenistan cumhurbaşkanları ile bir araya gelmesi, zamanlama olarak oldukça anlamlı. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel henüz iki hafta önce, Azeri meslektaşı Aliyev ile Ankara'da ve Gürcistan lideri Şevardnadze ile de Tiflis'te görüşmüştü. Bu görüşmelerde, özellikle Bakü - Ceyhan boru hattı konusunda son pürüzlerin giderilmesine çalışıldığı gibi, ilk kez bir bölgesel pakt fikri de ortaya atılmıştır.
      Bakü - Ceyhan boru hattını öteden beri kendi çıkarlarına karşı gören Rusya'nın, Demirel'in Tiflis'te ilan ettiği İstikrar Paktı fikrinden rahatsızlık duyduğu bir sır değil. Moskova'da resmi ağızlar bu konuda ketum davranmakla beraber, özel konuşmalardan ve medyanın yayınlarından Rusların bu yeni girişime hiç de iyi bir gözle bakmadıkları ve hatta bunu Kafkasya'da önlerini kesmeye ve etkinliklerini

Yazının Devamı

Şiddete lanet...

25 Ocak 2000


      Türk basınında haber birkaç satırla geçiştirildi; ama olay, özellikle bizim gibi terörizmin her çeşidi ile karşılaşan bir ülke için, çok anlamlı.
       Olay, İspanya'da ayrılıkçı terör örgütü ETA'nın Madrid'de bir İspanyol subayını öldürmesini protesto etmek için başkent meydanlarında ve caddelerinde bir milyonu aşkın insanın toplanması ile ilgili.
       Bu muazzam gösterinin ilginç yönü, ön safta Başbakan Jose Maria Aznar'la birlikte sağcısı ile solcusu ile, tüm parti liderlerinin, ayrıca Bask bölgesi yöneticilerinin yer almış olmasıdır. Hepsi, bir milyon insanla birlikte "Teröre Hayır" ve "Yeter Artık" gibi sloganlarla, şiddete ve bölücülüğe karşı ortak bir tavır ortaya koydular.
       Aynı manzara İspanya'nın diğer bölgelerinde de görüldü. Hatta Bask'ın başlıca kentleri Bilbao ve San Sebastian'da bile...
       Bask Milliyetçi Partisi lideri Juan Jose İbarrete, açıkça ETA'nın Bask halkının duygu ve düşüncelerine ters düştüğünü söyledi ve hatta örgütün siyasi kanadı olan "Herri Batasuna"

Yazının Devamı

Soğuk Savaş'a dönüş mü?

15 Ocak 2000


       Rusya'da Yeltsin'in "yılbaşı sürprizi" sonucunda Vladimir Putin'in başkanlık koltuğuna oturması üzerine yaptığımız ilk değerlendirmede şöyle bir tahminde bulunmuştuk: Rusya'nın "Güçlü Adamı" olmak yoluna giren Putin, içte daha merkeziyetçi ve otoriter bir sistem kuracak, dışta da daha milliyetçi ve bazen meydan okuyan bir çizgide yürüyecek... Yazının sonunda da Putin ile "iş yapmanın" Yeltsin dönemi kadar kolay olmayacağını belirtmiştik.
       42 yaşındaki Rus liderinin işbaşına geçmesinden bu yana geçen iki hafta gibi kısa sürede, Rus politikasında gerçekten bazı önemli değişikliklerin tohumlarının atılmakta olduğuna ilişkin işaretler geliyor. Özellikle güvenlik ve dış ilişkiler alanında...
      Putin yönetimi, Rusya'nın "arka bahçesi"ndeki etkinliğini yeniden kazanmasını sağlamak için bir dizi girişim planlıyor. Önümüzdeki günlerde Moskova'da önce Kafkasya, sonra Ortadoğu üzerinde konferanslar düzenlemeye hazırlanıyor.
       * * *
       RUS siyasetinde esas önemli bir değişikliğin sinyalini dün

Yazının Devamı