Bir taşla birkaç kuş...

14 Ocak 2000


       Hükümetin Öcalan hakkındaki kararının en çok rahatlattığı çevrelerin başında Dışişleri camiası geliyor. Türk diplomatları gerçekten Başbakan Ecevit'in açıklaması üzerine rahat bir nefes aldılar. Karar hem ülkede huzuru sağlayacağı, hem de dış politikada ciddi sıkıntıları önleyeceği için...
      Açıkçası, eğer hükümet başka türlü davransaydı, Türk diplomasisinin işi çok zorlaşacaktı. Avrupa başta olmak üzere, uluslararası topluluktan çok sert tepkilere karşı koymak durumunda kalacaktı. Helsinki zirvesinden sonra AB ile ilişkilerde başlayan yeni süreç, tehlikeye düşecekti. Son haftalarda Türkiye'nin siyasal ve ekonomik açıdan dünyada yükselmeye başlayan kredibilitesine ve saygınlığına gölge düşecekti...
      Kuşkusuz Türkiye, Öcalan ile ilgili kararı sırf dış alemin tepkisini değil, kendi iç barışını ve huzurunu ve global çıkarlarını dikkate alarak vermiştir. Ancak kabul etmeli ki, "dış faktörler" bugün, önemli kararlarda gözardı edilemeyen bir etkendir.
       Koalisyon hükümetinin uzun müzakerelerden sonra vardığı karar, Türkiye'de de

Yazının Devamı

Kafkasya'da Türk rolü

13 Ocak 2000


      Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in yarın Gürcistan'a yapacağı 2 günlük ziyaret, Türkiye'nin Kafkasya'da giderek artan rolünün yeni bir göstergesini oluşturuyor.
       Demirel'in Tiflis'te, Gürcistan lideri Eduard Şevardnadze ile yapacağı görüşmeler, birkaç gün önce Azerbaycan Devlet başkanı Haydar Aliyev ile Ankara'daki konuşmalarının bir nevi devamı sayılabilir.
       Tiflis'teki toplantılarda, üç ülkeyi yakından meşgul eden iki ortak konu üzerinde önemle durulacak. Bunlardan biri, Kafkasya'daki güvenlik sorunu ile ikincisi de, Bakü - Ceyhan boru hattının gerçekleştirilmesinde karşılaşılan pürüzler ile ilgilidir.
       * * *
       GÜNEY Kafkasya'daki güvenlik sorunu, özellikle son haftalarda Kuzey Kafkasya'daki - yani Çeçenistan'daki - olaylar nedeni ile kaygı yaratan boyutlara ulaşmıştır.
       Bunun etkisini en çok hisseden Gürcistan'dır. Ruslardan kaçan Çeçenlerin bir kısmı Gürcistan'a sığınıyor. Böylece bu küçük ülke birden bire bir mülteci sorunu ile karşılaşıyor.

Yazının Devamı

Çözümün mantığı...

12 Ocak 2000


       Yılbaşı coşkusu ve ardından bayram hareketliliği arasında, KKTC'de bu kez gelecek konusunda daha iyimser bir havanın esmekte olduğu görülüyor. Lefkoşa'daki son banka krizi gibi sıkıntılar dahi, bu atmosferi pek etkilemişe benzemiyor.
       Yerel gazetelerde yayımlanan "sokaktaki adam"la söyleşiler, bizim de halkla sohbetlerimizden edindiğimiz bu izlenimi doğruluyor.
      Kıbrıs Türk'ü, yeni yıla - ve yüzyıla - dün Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş ile söyleşimizde aktardığımız nedenlerden ötürü farklı bir yaklaşım ve daha büyük umutlarla girmiş görünüyor.
       Halk gerçekten 2000'in bir "çözüm yılı" olmasını istiyor. Bu duygu özellikle genç kuşak arasında oldukça güçlü. Yerel gazetelerdeki röportajlarda da bu açıkça belli oluyor. Örneğin 20 yaşındaki bir öğrenci (Murat Cıvak) adada barışın kurulmasını ve karşılıklı temasların başlamasını istiyor; aksi halde Kıbrıs'tan ayrılmak zorunda kalacağını söylüyor... 23 yaşındaki diğer bir öğrenci (Hakkı Bilbay) "Kıbrıs'ta bir yumuşama var, belki bu yıl barış olur" diyor... Genç bir memur hanım (Ayla

Yazının Devamı

Denktaş'tan çözüm atağı...

11 Ocak 2000


Girne
       KKTC Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş, Kıbrıs sorununun çözümü konusunda şimdi daha umutlu; ama iç politika konusunda buruk...
       Girne'deki ikametgahında kendisi ile yaptığım uzun söyleşinin tek cümle ile özeti bu.
      Denktaş'ın yeni yıla - ve milenyuma - girerken, Kıbrıs'ta çözüm konusunda ihtiyatlı da olsa iyimserlik ifade etmesi, çok önemli.
       "İşler daha iyi gidiyor; şimdi daha rahatız" diyor. "Evet, ileriye giden bir durum var. Müzakerelerden hepimiz için tatmin edici bir sonuç çıkabilir"...       Yıllar boyunca verdiği mücadelede sadece Rum tarafının değil, dış dünyanın anlayışsızlığı karşısında, umutsuzluğa hatta zaman zaman öfkeye kapılan Denktaş'ın şimdi bu şekilde düşünmesi, çözüm yönünde bir hareket başladığı sinyalini veriyor...       * * *       DENKTAŞ'ı (gene ihtiyatı elden bırakmadan) bu kez daha iyimser davranmaya iten nedir?       Kıbrıs Türk lideri, geçen ay New York'ta

Yazının Devamı

Önemli olan, sonuç...

7 Ocak 2000


       Yıllar boyunca Türkiye'de politikacıların tekrarladığı bir laf var: Biz gereken değişiklikleri "onlar" istediği için değil, halkımızın yararına olduğu için yaparız...
      "Onlar"dan kasıt, uluslararası camiadır, örneğin Avrupa Konseyi'dir, Avrupa Birliği'dir, AGİT'tir, hatta ekonomik alanda IMF'dir...
       Geçmişte güçlü ve kararlı hükümetlerin gerçekten bazı önemli değişiklikleri dış etkenler devreye girmeden önce kendi inisiyatifi ile yaptığı olmuştur. Fakat açıkçası, çoğu köklü değişiklikler veya reformlar, söylenen bütün hamasi laflara rağmen, ancak "dış dinamikler" sonucunda gerçekleşmiştir.
       Bazı çevereler dış müdahale veya baskılardan yakınabilirler. Ama gerçek şudur ki, Türkiye kendi iradesi ve gelişimi ile hareket etmediği zaman, bir ikilem karşısında kalmıştır. Sonunda, dış etkenlerin zoru ile de olsa, doğru olanı yaptığında da, kazançlı çıkmıştır...
       * * *
       BUNUN çok örneği var. Yakın tarihte, Türkiye'nin 1945'te Birleşmiş Milletler'in 50

Yazının Devamı

21. yüzyılda din kavgası mı?

6 Ocak 2000


      İnsanlığın yeni yüzyıla - ve binyıla - yer yer din çatışmaları ile girmesi, hayret edilecek ve utanç duyulacak bir olay.
       Mısır'dan Lübnan'a, Endonezya'dan Nijerya'ya kadar dünyanın çeşitli ülkelerinde son günlerde patlak veren kanlı din kavgalarının tırmanışı, bir süredir dinler ve mezhepler arasında yakınlaşma için yapılan bir dizi toplantının ve harcanan çabaların ruhuna ters düşüyor.
       Yeni milenyuma giren insanlığa yakışan şey, ortaçağa özgü olan bu tür uyuşmazlıkları ve çatışmaları tarihe gömmek ve din, dil, ırk farkı gözetmeyen, birlikte huzur içinde yaşamayı hedefleyen hümanist ve evrenselci bir anlayışı benimsemesi ve bunu hayata geçirmesidir.
       Oysa geride bıraktığımız yüzyılın son döneminde yaygınlaşan dini veya etnik sürtüşmelerin, daha yeni milenyumun başında, büsbütün azdığını görüyoruz...
       * * *
       SON günlerde cereyan eden dinler arası şiddet olaylarının düşündürücü yanı, buna sahne olan ülkelerde aslında uzun zamandır, en azından

Yazının Devamı

Türkiye de Suriye ile görüşmeye hazırlanıyor

5 Ocak 2000


       Suriye ile İsrail arasında barış sürecinin başladığı bir sırada, Türkiye ile Suriye'nin de yakınlaşma yönünde bazı adımlar atması bekleniyor.
      Bu adımların ilki, büyük olasılıkla ay sonunda veya şubatın başlarında Türk ve Suriye Dışişleri bakanlığı müsteşar yardımcılarının Şam'da bir araya gelmesi ile gerçekleşecek.
       Bu toplantıda iki ülke arasında siyasal, ekonomik, kültürel alanlarda ilişkilerin geliştirilmesi için neler yapılması gerektiği görüşülecek.
      Ankara'da bu konuda yapılan çalışmalarda bazı fikirler ve öneriler belirlenmiş bulunuyor. Bu fikirlerden biri, çalışma gruplarının oluşturulması; bir diğeri de bir "ilkeler bildirisi"nin yayınlanmasıdır.
       Türk yetkililer, iki komşu ülke arasındaki soğukluğun ve gerginliğin artık geride kalması ile, şimdi verimli bir diyaloğun başlamasını mümkün görüyorlar.
       * * *

Yazının Devamı

Putin ile ilişkiler nasıl olacak?

4 Ocak 2000


      Moskova'da 1999'un son günü gerçekleşen çarpıcı iktidar değişikliği, Türk - Rus ilişkilerini nasıl etkileyecek?
       Konuyu önce Boris Yeltsin'in istifa edip Başbakan Vladimir Putin'i, seçimlerin yapılacağı mart ayına kadar vekaleten başkanlığa getirmesinin, Rusya'nın iç ve dış politikalarında ne gibi değişikliklere yol açabileceği sorusu çerçevesinde değerlendirmek gerek.
       Bu aşamada, Rusya'nın yeni "güçlü adamı"nın izleyeceği politikalar hakkındaki tahminleri şöyle özetleyebiliriz:
       * Halkın güvenine sahip olan Putin, Duma seçimlerinin sonucundan aldığı cesaretle, Rusya'nın siyasal ve ekonomik yaşamını yeniden toparlamaya ve düzenlemeye öncelik verecektir. Bu, daha "merkeziyetçi" ve "disiplinli" (ya da otoriter) bir düzenin kurulmasına yol açabilir.
       * Putin devraldığı bir yığın sorun arasında, Çeçenistan'a öncelik verecek ve ne pahasına olursa olsun "bu işi bitirmek" isteyecektir. Bu da, daha "milliyetçi" bir politika olarak kendisini belli

Yazının Devamı