Beyaz Saray'da Kıbrıs sürprizi

1 Ekim 1999


WASHINGTON
       Beyaz Saray'daki Ecevit - Clinton görüşmesinin belki de tek sürprizi, ABD Başkanı'nın Kıbrıs'la ilgili beyanı oldu. Heyetlerle beraber "Cabinet room"da yürütülen görüşmeler sırasında, Clinton, "Kıbrıs sorununa, durumu 1974 öncesine döndürecek bir çözüm olamaz. Tüm Kıbrıslılar güvenlik içinde yaşamalı" dedi.
      Doğrusu bunu kimse beklemiyordu. Daha önceki hazırlık çalışmalarında ve temaslarda Başkan'ın, böyle önemli bir açıklama yapacağına dair bir işaret verilmemişti.
       Toplantıya katılan bir Türk yetkilisinin deyişi ile, "Clinton'ın bu sözleri, hem şaşırttı, hem sevindirdi." Böylece ABD ilk kez, Türk tarafının savunduğu bir görüşü paylaştığını resmen ilan etmiş oluyordu.      Clinton bunları neden söyledi? Görüştüğümüz bir ABD yetkilisine göre, Kıbrıs sorununda mutlaka ilerleme görmek isteyen Başkan, böylece "hem bir jest yapmak, hem de bir sinyal vermek" gereğini duydu...       * * *      BEYAZ Saray'daki toplantıdan sonra Başbakan

Yazının Devamı

Sonuç nasıl?

30 Eylül 1999


WASHINGTON
       Türk devlet adamlarının her dış gezisinde aynı tartışma çıkar: Görüşmeler ya "çok başarılı" geçmiştir; ya da "fiyasko" ile sonuçlanmıştır!.
       Bu kez de Başbakan Ecevit'in Başkan Clinton ile görüşmesi konusunda böyle zıt görüşler ortaya atılıyor. Kimine göre, Beyaz Saray'daki konuşmalardan "bir şey çıkmadı"; kimine göre ise görüşmeler "çok iyi geçti"...
      Bizce - çoğu zaman olduğu gibi - gerçek bu iki görüşün ortasında. Başarılar da var, başarısızlıklar da...      Değerlendirmeyi şu iki sorunun ışığında yapmak lazım: Ne istedik ki elde edemedik? Karşı taraf ne talep etti ki, biz razı olduk?       * * *       Bu seyahat başlamadan, iki temel konuda kamuoyunda abartılmış veya yanlış beklentiler yaratıldı. Biri "yardım", diğeri de Kıbrıs konusunda.       Yardım alanında en önemli talep ABD hükümetinin garantisinde tahvil ihracı ile ilgili olacaktı. Ama daha buraya gelmeden bundan vazgeçildi. Hatta

Yazının Devamı

Türk - ABD ilişkilerinde yeni bir süreç

29 Eylül 1999


WASHINGTON
      Beyaz Saray'daki Ecevit - Clinton görüşmesi, derhal çarpıcı, somut sonuçlar yaratmamakla beraber, Türk - ABD ilişkilerinde olumlu yeni bir süreç başlatmış bulunuyor.
       Kıbrıs sorunundan ekonomik yardıma ve enerji projelerine kadar, "Oval Ofis"te ele alınan birçok konuda, sonuç alınıncaya kadar çeşitli düzeylerde temasların sürdürülmesine karar verildi.
       Bu konular, iki ay sonra (18 - 19 Kasım'da) İstanbul'da yapılacak AGİT konferansı sırasında, Clinton ve Ecevit arasında yeniden görüşülecek. Türk - ABD zirvesinin ikinci raundunda, Washington'da elde edilemeyen sonuçların sağlanması ümit ediliyor.
       Son günlerde özellikle Türk yetkililerinin Beyaz Saray'daki buluşmadan çok şey beklenmemesi yönündeki uyarıların haklılığı doğrulandı. Başta özellikle ekonomik alanda beklentilerin şişirilmesi ve doğru dürüst düşünülmeden bazı olası isteklerden (ABD garantili tahvil gibi) söz edilmesi, yanlıştı ve yanıltıcı idi. Bu hatadan ancak son iki - üç gün içinde dönüldü ve Beyaz Saray'daki görüşmenin de yeni bir

Yazının Devamı

Beklentiler değişti...

28 Eylül 1999


WASHINGTON
      Başbakan Bülent Ecevit'in ABD Başkanı Bill Clinton ile bugün Beyaz Saray'da yapacağı görüşme önemli olmasına önemli; ama bundan göz kamaştırıcı sonuçlar beklememek lazım.
       Görüşmelerin önemi, iki ülke arasındaki "özel ilişkiler" veya "pekiştirilmiş işbirliği"ne yeni bir ivme kazandırma olanağını vermesidir. Ele alınacak konuların çoğu, çeşitli alanlarda işbirliği ile ilgilidir.
      Üst düzey bir Dışişleri yetkilisinin deyişi ile, Türk - ABD ilişkilerinin stratejik ortaklık yönündeki seyri "uzun vadeli bir süreçtir" ve Başbakan Ecevit'in bu ziyareti bu süreçte "önemli bir kilometre taşıdır." Clinton'ın kasım ayında Türkiye'yi - AGİT zirvesi vesilesi ile - ziyareti de, bunun devamını sağlayacaktır.
       * * *
      TÜRKİYE'nin Clinton - Ecevit görüşmesinden beklentisi nedir?

Yazının Devamı

ABD gezisinden beklenen...

25 Eylül 1999


       Gündem çok kabarık. Yarın Washington'a hareket edecek olan Başbakan Ecevit'in Başkan Clinton başta olmak üzere ABD yetkilileri ile yapacağı görüşmelerin listesi oldukça uzun: Deprem sonrası ihtiyaçlar için mali destek, IMF ve Dünya Bankası kredileri, ikili ticarete ilişkin çeşitli konular, Bakü - Ceyhan petrol boru hattı projesi, güvenlik ve savunma alanındaki işbirliği, Kıbrıs sorunu, Türk - Yunan yakınlaşması, Güneydoğu'daki durum, insan hakları, demokratik reformlar, Irak politikası, Ortadoğu'da ve Balkanlar'da durum, Türkiye - AB ilişkileri, vs...
      Beyaz Saray'daki görüşmelerde bu konulardan hangilerine öncelik ve ağırlık verilecek?
       Son günlerde medyadaki haberler, Kıbrıs sorununun ön plana çıkacağı izlenimini veriyor. Ancak gerek Türk, gerekse ABD yetkilileri, bunun böyle olmadığını, Clinton - Ecevit buluşmasının bir "Kıbrıs görüşmesi"ne kesinlikle dönüşmeyeceğini söylüyorlar. Bir Amerikalı yetkili Kıbrıs sorununun gündemdeki önemli maddelerden birini oluşturmakla beraber, görüşmelerin "ikili ilişkiler ve işbirliği çerçevesi" üzerinde

Yazının Devamı

Neden olmasın?

24 Eylül 1999


       Artık gün geçmiyor ki, Türk - Yunan yakınlaşması hakkında yeni bir haber çıkmasın. İşin ilginç yanı, bu yakınlaşmanın - bazı çatlak seslere rağmen - sadece iki ülke yetkililerinin değil, fakat iki halkın çeşitli kesimlerinin içten gelen çabaları ve jestleri ile gerçekleşmekte olmasıdır. Son örnek: Depremzedeler yararına İstanbul'da Türk ve Yunan sanatçılarının katılımı ile düzenlenen konser. Ve bunun yarattığı ilgi ve sempati...
       Atina'da ve Ankara'da artık hiç kimse, bu tür etkinliklerin yararlarını sorgulamıyor. Halklar arasındaki yakınlaşmanın, anlaşmazlıkların çözümlenmesi için elverişli bir ortam yarattığı konusunda şimdi yaygın bir kanı var...
       * * *
       BİZ öteden beri halklar arasında güven artırıcı temasların, düşmanlık yerine dostluk duygularının sergilenmesine ve sonuçta politikaların da uzlaşma yönünde yumuşamasına yol açabileceğini savunanlardanız. Bu amaçla Türk ve Yunan meslektaşlarımızla katıldığımız toplantıların (bazen hüsrana uğramakla beraber) yararı konusundaki inancımızı koruduk.
  

Yazının Devamı

Deprem dersleri

23 Eylül 1999


      İlk bakışta iki deprem arasında büyük benzerlikler var.
       Türkiye'deki deprem 7.4, Tayvan'daki de 7.6 şiddetinde. İkisi de (yerel saate göre) pazartesiyi salıya bağlayan gece yarısından sonra, insanlar uykuda iken, meydana geldi. Ve o andan itibaren birbirine benzer durumlar yaşandı: Binaların çöküşü sırasında çıkan panik... Elektrik cereyanının ve suyun kesilmesi... Depremin merkezi olan bölge ile başkent arasında iletişim ve ulaşımdaki kopukluk... Başta kurtarma faaliyetindeki yetersizlik... Depremzedelerin şikayetleri... Hatta ceset torbası sıkıntısı...
      Buna karşılık iki olay arasında önemli farklar da var.
       Farklardan biri, hemen hemen aynı şiddetteki iki depremden Türkiye'dekinin 16 bin, buna karşılık Tayvan'dakinin 1800 kişinin ölümüne yol açmasıdır. Ancak bunun nedeni de açık: Bizdeki deprem, nüfus yoğunluğunun yüksek olduğu geniş bir bölgeyi vurdu. Tayvan'da ise deprem kırsal bir bölgede odaklandığı için, insanca kayıp sayısı nispeten düşük oldu.
       * * *
 &nb

Yazının Devamı

Papandreu'nun söyledikleri...

22 Eylül 1999


       YUNANİSTAN Dışişleri Bakanı Yorgo Papandreu'nun ABD muhabirimiz Yasemin Çongar'a verdiği demeç, söyledikleri kadar söylememeye özen gösterdiği hususlar açısından, ilginç ve anlamlı.
      Papandreu'nun özellikle Türkiye'nin AB adaylığı konusunda ifade ettiği görüşler, şimdiye kadar Atina'nın izlediği politikadan farklı, yeni bir tavrı ortaya koyuyor.
       Papandreu Yunanistan'ın Türkiye'nin adaylığını desteklediğinden söz ederken, bunun Yunanistan'ın da çıkarlarına uygun olacağını belirtiyor. Üyelik yolunda ilerlerken de, Türkiye'nin bazı standardlara uymasının da işi kolaylaştıracağını belirtiyor.
      Bu olumlu sözlere karşılık, Papandreu'nun adaylığa desteği Kıbrıs sorununa bağlanmaması ve bu çerçevede Kıbrıs'a değinmemesi dikkat çekici. Diğer bir deyişle Yunan Dışişleri Bakanı, "Atina'nın Türkiye'nin AB adaylığına arka çıkması için, Ankara'nın Kıbrıs konusunda bazı adımlar atması gerekir" anlamında bir şey söylemiyor.
      Bu çok önemli. Ayrıca Bakan'ın Ege ve Kıbrıs konusunda

Yazının Devamı