ABD'den bir başka K. Irak senaryosu

14 Temmuz 2007

Kısacası, bu iş ne Hudson Enstitüsü ile başladı ne de onunla bitecek. Zira Irak'ta işlerin bir fiyaskoya doğru ilerlediğini gören Amerikan kamuoyu, konuyla ilgili olarak söylenen her şeye ilgi gösteriyor. Son olarak, bir ayağı New Mexico'da, diğer ayağı da Washington'da bulunan ve kısa adı "FPIF" (Foreign Policy in Focus - www.pfif.org) olan kuruluşun Richard May imzalı yazısı geçti elime.ABD ordusunda subay olarak Afganistan ve Irak'ta görev yapmış olan ve Türkiye'nin PKK sorununun ciddiyetini kabul eden May'in tespitleri özetle şöyle: 1) TSK'nın sınır ötesi operasyonu Bağdat'ta ABD güçleriyle birlikte çalışan 10 bine yakın peşmergenin, "vatan mücadelesi" için Kuzey Irak'a çekilmesine neden olacaktır. Bunlara dahil olmayan Irak ordusunun çeşitli kademelerindeki Kürtlerin de aynısını yapmaları beklenebilir. Türkiye'nin Kuzey Irak'a karşı olası bir askeri operasyonuyla ilgi olarak ABD'nin sathına yayılmış olan "düşünce kuruluşları"nda çeşitli senaryolar üretilmeye devam ediliyor. Bu da Bağdat'taki güvenlik durumunu daha da kötüye götürecektir. Ayrıca Kürtleri, "vatan savunması"nı Irak'ın savunmasına tercih etmeye zorlayacağı için ülkenin bölünmesini hızlandıracaktır.2) Geçmiş

Yazının Devamı

Irak sorunu sadece PKK'dan ibaret değil

12 Temmuz 2007

Beyaz Saray da ABD'nin niçin çekilmemesi gerektiğini savunan raporunu Kongre'ye sunmak üzere. Ancak, ABD'nin Irak'ta başarısız olduğuna dair kanaat artık Başkan Bush'un Cumhuriyetçi yandaşlarına dahi sirayet etmiş bulunuyor. Özetle, Irak'ta savaşı kaybetme noktasına gelen Bush yönetimi, Washington'daki siyasi savaşı da kaybetmemek için mücadele veriyor. Bu çerçevede, daha önce soğuk baktığı, Baker-Hamilton raporundan bile medet ummaya başladı ki bu raporun birçok önerisi Türkiye'nin tezleriyle örtüşüyor. ABD Senatosu'nda Irak konusunda hararetli tartışmalar yaşanıyor. Güçlü olan Demokratların dillendirdikleri "çekilme" talepleri ise Türkiye'yi de yakından ilgilendiriyor. Başkan Bush, tabii ki, çekilmenin "teslimiyet" anlamına geleceğini ve ABD'yi artan terör saldırılarıyla karşı karşıya bırakacağını ileri sürüyor. Demokratların "çekilme" talepleri Türkiye'de kulaklara ilk etapta hoş gelebilir. ABD'nin Irak'ı, üstelik rezil olmuş bir şekilde, terk etmesinin Amerikan aleyhtarı olan kamuoyunda "olumlu bir gelişme" olarak algılanacağı ortada.Fakat daha ciddi bir bakış, Demokratların Türkiye'nin istemediği şeyleri de savunduklarını gösteriyor. Örneğin Irak'ın "doğal etnik yapısına

Yazının Devamı

Sınır ötesi operasyon kolay mı?

9 Temmuz 2007

Peki, her şeyin kâğıt üzerinde yerine oturması bir operasyonun rahatlıkla yapılabileceği ve başarıya ulaşacağı anlamına geliyor mu? Bunun tek yanıtı "hayır"dır. Önce işin "uluslararası boyutu" var. Türkiye Kıbrıs'a yasal açıdan haklı olarak girdi. Ancak bu, BM tarafından "işgalci" ilan edilmesini engelleyemedi. Bu tanım hâlâ sürmektedir ve Türkiye Kıbrıs konusunda yalnızdır. Türkiye'nin Kuzey Irak'taki PKK'ya karşı bir operasyon yapması için gereken koşullar mevcuttur. BM Şartı'nın 51'inci maddesi, Güvenlik Konseyi tedbir alana kadar saldırıya uğrayan ülkelerin her türlü adımı atabileceklerini belirtiyor. İlgili tezkere de Meclis'ten geçti mi, yasal altyapı tamamlanmış olacaktır. Bugün de Kuzey Irak'taki PKK varlığı konusunda Türkiye'nin tüm barışçıl yolları tüketmediğine dair bir kanı var. Iraklı Kürtler de zaten uluslararası platformlarda buna oynuyorlar. Iraklı Şiilerin sınır ötesi operasyon halinde Kürtlerin yanında duracaklarını açıklamaları ise Türkiye'nin sorununun sadece Batı ile olmayacağını gösteriyor. Ankara'nın bunları ciddiye alması tabii ki gerekmez. Hayati bir saldırıyla karşı karşıya olduğuna inanan ve askeri açıdan güçlü olan bir ülkenin, gerekli yasal zemin

Yazının Devamı

Türkiye AB'de yalnız değil

7 Temmuz 2007

Complutense Üniversitesi çerçevesinde yapılan üç günlük konferansta, İspanya'nın, Türkiye'nin AB üyeliğine olan güçlü desteğini hissediyoruz. Tabii, Ankara'daki bazı diplomatlarımızın Madrid'in desteğini "yetersiz" bulduklarını biliyoruz. Ancak, hem konferansın açış konuşmasını yapan Dışişleri Bakanlı Müsteşarı Büyükelçi Ertuğrul Apakan'ın, hem de buradaki büyükelçilik kaynaklarının aynı düşüncede olmadıklarını da görüyoruz. Türkiye-AB ilişkileri şu sıralarda başka konularla meşgul olan Türk kamuoyunun gündeminden düşmüş olsa da Avrupa'da ilgi çekmeye devam ediyor. İşte bu konuyu görüşmek için Madrid yakınlarındaki tarihi El Escorial kasabasında bulunuyoruz. İspanya Dışişleri Bakanlığı'nın AB İşlerinden Sorumlu Genel Müdürü Alfonso Diez Torres, sağdaki marjinal bazı unsurlar dışında ülkesindeki tüm siyasi partilerin AB üyeliği konusunda Türkiye'yi desteklediğini söylüyor.Fransız Cumhurbaşkanı Nikolas Sarkozy'nin açtığı tartışmaya karşı olduklarını belirten Torres, "Bu tartışma 2004'te kapandı. Yeniden açılmasını istemiyoruz. Kaldı ki Türkiye ile AB arasındaki ilişkinin dün başlamadığını ve tesadüfi olmadığını hatırlamalıyız. Verilen sözler tutulmalı" diye konuştu.Tarihi,

Yazının Devamı

'İslami terör' ve Türkiye'ye düşen görev

5 Temmuz 2007

Özellikle İngiltere ve İspanya'da yapılan tartışmalarda bu kez bir unsurun ön plana çıkmaya başladığını görüyoruz. O da İslam ile terör arasındaki ilişki. Başbakan Erdoğan'ın "Terörün dini olmaz" söylemine karşılık, Batı'da, artan bir şekilde, "Terörün dini vardır ve bu da İslamiyettir" algılaması yayılıyor. 'İslami terör' yeniden Batı dünyasının gündemine düştü. Londra ve Glasgow'daki başarısız saldırılar ile Yemen'de yedi İspanyol turistin ölümüne neden olan saldırının yanı sıra, Madrid'de önceki gün sona eren 2004 bombalamasıyla ilgili dava da tartışmaları tekrar alevlendirdi. "Barış" değil, "teslimiyet" anlamına geldiği belirtilen "İslamiyet"in terör olgusunu içinde barındırdığı ise artık çekinmeden söyleniyor. Daily Telegraph yazarı Denis McShane'e göre bunu anlayabilmek için sadece Mısır'daki Müslüman Kardeşler, Filistin'deki Hamas ve İngiltere'deki İslam Konseyi'nin söylemini izlemek yetiyor. Başkaları da Pakistan Din İşleri Bakanı'nın "Salman Rushdie'ye şövalyelik payesi verilmesi bir intihar bombasını haklı kılabilir" şeklindeki sözlerine işaret ediyorlar.İngiltere ve İskoçya'daki son saldırılarla bağlantılı olarak çok sayıda Müslüman doktorun gözaltına alınması ise

Yazının Devamı

CHP'nin Sosyalist Enternasyonal açmazı

2 Temmuz 2007

Yazılıp çizilenlere bakılacak olursa, CHP'nin SE'den ihraç edilmesi sadece AKP'yi değil, Türkiye'deki sol kesimi de memnun edecek. Zira bu kesimin önemli bir bölümü, sosyal demokrasiyle ilgisinin ne olduğu anlaşılamayan bu partinin SE'de ne işi olduğunu da anlamış değil.Bu arada, CHP'nin sosyal demokrasinin temel ilkelerini çiğneyerek 301'e arka çıkması, ayrıca çekinmeden yansıttığı "militarist" ve "milliyetçi" yüzü Batılı sosyal demokratların da dikkatinden kaçmıyor artık. Sosyalist Enternasyonal'in (SE) Cenevre'de yapılan son konsey toplantısı CHP açısından iyi mi geçti, kötü mü belli değil. Bu konuda şu anda ortada tespitlerden çok temenniler dolaşıyor gibi. Başta İsveçliler olmak üzere birçoğu "CHP ile aynı çatıyı paylaşmaktan utanç duyduklarını" açıkça söylemeye başladılar bile. CHP ile Avrupalı sosyal demokratlar arasındaki soğuk havayı da zaten Türk-AB Karma Parlamento Komisyonu toplantılarını izleyenler bilir.CHP kurmayları elbette ki "Cenevre'de koyup oturttuk" havası içindeler, zira onlar işin "enternasyonal" değil, "nasyonal" boyutuyla ilgililer. Fakat Cenevre'den yansıyanlar pek öyle değil gibi. Dış basında Deniz Baykal'ın konuşmasıyla ilgili tek bir kelime yok.

Yazının Devamı

Sevgisiz ülke sevimsiz ülke olur

30 Haziran 2007

Washington'daki "Pew Araştırma Merkezi"nin son "Küresel Eğilimler" araştırması da Türkiye'de dünyaya dönük olumsuz algılamalarda ciddi artışların olduğunu ortaya koyuyor. Yüz yüze görüşülen 971 denek üzerinde yapılan Pew araştırmasına göre, ABD'ye olumlu bakanların oranı yüzde dokuza düşmüş. Kısacası, liste sonunda ve Filistinlilerin bile gerisinde yer alıyoruz. Bunun Irak savaşı ve Kuzey Irak ile bağlantılı olduğu kesin. Geçenlerde AB genelinde Türkiye'ye olumsuz bakanların sayısında artış olduğunu gösteren "Eurobarometre yoklaması"nın sonuçları yayımlandı. Dönemsel olarak yapılan bu yoklama, Türkiye'de yaşananlarla bağlantılı olarak Türkiye ile ilgili algılamalardaki olumsuz sürecin devam ettiğini ortaya koydu. AB'ye olumlu bakanların oranı ise 2004'te yüzde 58 iken, şimdi yüzde 28'e düşmüş. Bunun da bazı AB üyelerinin Türkiye'ye çıkardıkları zorlukların yanı sıra, AB kriterlerinin Türkiye için uygun görülmemesiyle ilgili olduğunu düşünmek mümkün. Öte yandan, Çin'e olumlu bakanların oranı 2005'te yüzde 40 iken, bu şimdi yüzde 25'e düşmüş. Bu da piyasanın ucuz Çin mallarıyla kuşatılmış olmasıyla bağlantılı olsa gerek. Yoksa kaç Türk bir Çinliyi tanıyor ki? Rusya'ya gelince, Pew

Yazının Devamı

Iraklı Kürtler petrol zenginleri sınıfına girmek üzere

28 Haziran 2007

Oysa söz konusu taslak, petrolün "merkezden yönetim"ini ve "eşit paylaşım"ını getiriyordu. Kürtler bunu tabii ki reddettiler. Ancak Washington'un baskıları karşısında fazla ses çıkarmadan zamana oynadılar. Bu arada meclisten geçmesini engelledikleri taslağın değişmesi için de yoğun çaba harcadılar. Taslağın geçen hafta açıklanan ve daha mecliste onaylanması gereken yeni şekli önemli mesafe kat ettiklerini gösteriyor. Şubat ayında açıklanan yeni Irak petrol yasası taslağı Ankara'yı sevindirmişti. Zira Türkiye'nin en büyük korkusu, Iraklı Kürtlerin bölgelerindeki petrol kuyularını ele geçirip bağımsızlıkları için gerekli olan kaynağa kavuşmalarıdır. Buna göre Kürtler Irak'ın 115 milyar varillik petrol rezervlerinden elde edilen gelirin yüzde 17'sini kendileri için garanti ediyorlar. Federal bütçe için petrolden geçen yıl 31.3 milyar dolar elde edildiği düşünülürse, bu, yılda en az 5 milyar dolarlık bir kaynak anlamına geliyor.Bu arada Kürtlerin yeni taslağa dönük çabaları devam ediyor. Çünkü yeni kuyuların akıbeti hâlâ askıda. Kürtler bunların da bölgelere ait olmasını istiyorlar. Bundan elde edilecek geliri de yüzde 17'lik payın üstüne eklemeyi umuyorlar. Bölgelerinde zengin

Yazının Devamı