Kıbrıs'ın beklenmedik koridorları

27 Mart 2006

Meğerse, Türkiye, kısa bir süre önce, "Okesa-Bergo" adlı Ege hava koridorunu Güney Kıbrıs'a uçan taşıyıcılara açmış. Rum uçakları buna dahil değil tabii. "Avusturya Havayolları'yla daha yeni Türk hava sahasından uçtum" diyen Rum lideri Papadopulos da, büyük olasılıkla, bu koridordan geçti. Özetle, Türkiye artık Yunanistan üzerinden gelen taşıyıcılara Kıbrıs Rum kesimi için avantajlı bir bağlantı sağlıyor. "Olympic Airways" de buna dahil. Tabii, Metin Münir'in dediği gibi, bu karar aynı zamanda Rumları "rekabeten" ve dolayısıyla "maddeten" sıkıştırıyor. Hava sahamızı Güney Kıbrıs'a uçan Kıbrıs Havayolları dışındaki taşıyıcılara açtığımızı yazmam ortalığı karıştırdı. Dışişleri bunun 1974'ten bu yana zaten mümkün olduğunu söyleyerek hatamı ortaya çıkardı. Ancak önemli bir hususu söylemedi. Bunu da Metin Münir ortaya çıkardı. Bu da, KKTC'nin üzerindeki ambargonun kalkması için Ankara'ya ek bir "enstrüman" sağlıyor. Ankara, nedense, bazı şeyleri açıklamıyor. Oysa burada, olumlu bir durum söz konusu. Öte yandan, "Tazmin Komisyonu" konusunda da olumlu gelişmeler görüyoruz. Kuzey'de kalan malları için Türkiye'yi AİHM'de dava eden Mira Ksenides-Arestis ile Ankara şu anda, garip bir

Yazının Devamı

Hava sahası ile ilgili doğrular

25 Mart 2006

Her şeyden önce, haberde maddi hatalar var. Önce bunları düzeltmem lazım. Dışişleri'ndeki arkadaşlar haklı. Her zamanki gibi bu sefer de kendilerine sormalıydım. Oysa, haberi KKTC'de üç dilde yayımlanan saygın ve barışsever bir gazetede okuduğumda "doğrudur" diye bunu yapmadım. Açıkçası "varsayım tuzağına" düştüm. Gazetecilik insanı bazen ilginç durumlara düşürür. Yıllardır var olan fakat kamuoyunun bilincinde olmayan bir şeyi ortaya çıkarmanız ortalığı ansızın karıştırabilir. Hatta, başka gerçeklerin ortaya çıkmasına vesile olabilir. Hafta içinde kaleme aldığım ve Türk hava sahasının Rum Kesimi'ne uçan yabancı ülkelerin uçaklarına açıldığını bildiren yazım böyle bir etki yarattı. Gerçek durum şöyle: Türk hava sahası 1974'ten beri Kıbrıs'a uçan yabancı havayollarına zaten açıkmış. Yani bunun, yazdığım gibi, "son haftalarda açılması" söz konusu değilmiş. Öte yandan, hava sahamız Rumlara ait "Kıbrıs Havayolları"na kapalıymış. Kıbrıslı Türklerin üzerindeki ambargo kalkana kadar da kapalı kalacakmış. Türkiye'nin BM Genel Sekreteri'ne sunduğu "Kıbrıs Eylem Planı" da zaten bunu açıkça belli ediyor. Özetle, hava sahasının açılması konusu, KKTC rahatlatıldıkça, Rum Kesimi'ne dönük olarak

Yazının Devamı

Türkiye'nin sessizce aldığı Kıbrıs kararı

23 Mart 2006

Örneğin, Ankara'nın, geçen haftalarda sessizce aldığı bir kararla, Türk hava sahasını Rum kesimindeki Larnaka Havaalanı'na yolcu taşıyan uluslararası havayollarına açtığını kaçımız biliyordu? Oysa, buna daha önce izin verilmiyordu. Kıbrıs konusu medyamızın üzerinde durduğu konuların başında gelir. Konuya bakış çerçevemiz de aşağı yukarı bellidir. Ancak, cereyan eden öyle ilginç ve önemli bazı gelişmeler var ki, bunlar nedense pek dikkat çekmez. Bu nedenle de kamuoyumuz bunlardan haberdar olmaz. Limanlarımızın Rum bandıralı gemilere açılıp açılmamasının tartışıldığı şu sıralarda meydana gelen bu gelişme, Ankara'nın bazı konulara daha esnek bakmaya başladığını göstermesi açısından çok önemli. Demek ki, limanlar tartışmasında da ileride bazı yeni "ara adımlar" görebiliriz. Türkiye'nin hava sahası, tabii ki, Rumlara ait olan "Kıbrıs Havayolları"na hâlâ kapalı. Zaten açılmış olsaydı, o zaman "limanların Rum gemilerine açılması" tartışması da anlamını yitirmiş olurdu. Ancak bu, atılmış olan sözünü ettiğimiz adımın önemini azaltmıyor.Bu yeni durumda, örneğin Londra'dan kalkan diğer ülkelerin uçakları, bundan böyle, yarım saatlik bir zaman tasarrufuyla -ki bu taşımacılıkta hiç de yabana

Yazının Devamı

Rum kesiminden ilk izlenimler

20 Mart 2006

Güney'in sadece Kuzey'e oranla değil, genelde son derece gelişmiş ve zengin bir yer olduğu hep söylenir. Ancak, "Lefkosia" sokaklarını gezerken, Rum kesiminin zenginliğinin biraz abartılmış olduğunu da anlıyorum. Burası elbette ki fakir bir yer değil. Ama bir Monako da değil.Açıkçası, izolasyonların kalkması ve kendilerine eşit ve adil davranılması durumunda Kıbrıslı Türklerin yakalayamayacakları bir durumu gözlemlemedim. Bu izlenimime dayanarak da, "Rumların çözümü bloke etmelerinin esas nedeni bu mu?" diye düşünmeden edemedim. ABD'nin Kıbrıs Büyükelçiliği tarafından düzenlenen gazeteciler sempozyumu için Rum kesimindeyim. Adanın Kuzey'ine çok gidip geldim. Ancak, Güney'e ilk kez geliyorum. Hal böyle olunca bu yazımda bazı izlenimlerime yer vermek istedim. Konuştuğum ve Güney'le şu veya bu şekilde yakından irtibatlı olan Kıbrıslı Türkler, iyi niyetli Rumların kendilerine "korumaya muhtaç azınlık" olarak, kötü niyetli Rumların ise "ikinci sınıf vatandaş" olarak baktıklarını anlattılar."Karşı taraftakine" böyle bakan bir zihniyetin, makul bir şansın tanınmasıyla o "karşı taraftakinin," nispeten kısa bir süre içinde, "bu taraftaki" düzeyi yakalayabileceğini bilmesi son derece

Yazının Devamı

Türkiye "nükleer tehdit"e karşı arayış içinde

18 Mart 2006

Oysa bu açıklamalarda, Türkiye'nin orta ve uzun vadeli savunma stratejilerindeki değişime işaret eden önemli ipuçlarını bulmak mümkün. Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hilmi Özkök'ün, önceki gün Harp Akademileri'nde Harbiyelilere yaptığı konuşmada olduğu gibi.Hilmi Paşa, Türkiye'nin nükleer silahlarla ilgili olarak ciddi bir tehditle karşı karşıya bulunduğunu söyleyerek şunları belirtmiş:"Uzakdoğu'dan başlayarak Ortadoğu'ya doğru uzanan nükleer eksenin küresel kırılma hatlarıyla olan ilgisi ve birbirini çeşitli şekillerde besleyen özel ilişkisi, bölgemizdeki güvenlik konusunu çok daha karmaşık bir hale getirmektedir." Askerlerin iç siyasete dönük olarak yaptıkları açıklamalar bizde büyük yankı bularak günlerce tartışılır. Kıbrıs veya Kuzey Irak gibi bir iki istisna dışında, Türkiye'nin savunma ve dış politikasıyla yakından ilgili olan önemli kimi açıklamalarıysa, her nedense, aynı ilgiyi görmez. Kelimeleri son derece dikkatli seçilmiş ve kapsamı geniş tutulmuş olan bu cümleyi şu şekilde deşifre etmek mümkün:Nükleer silah yarışı artık Çin'den ve Kuzey Kore'den başlayan ve Hindistan ile Pakistan'ı da içine alan bir hat üzerinden Ortadoğu'ya ulaşmıştır. İsrail'in nükleer silahlara sahip

Yazının Devamı

Ortadoğu'ya demokrasiyle gelen kaos

16 Mart 2006

İsrail'in, aşırı sağcı Turizm Bakanı Rehavam Zeevi'nin 2001'de öldürülmesinden sorumlu tuttuğu Filistinlileri ele geçirmek için Eriha'daki Filistin hapishanesine düzenlediği baskın, zamanlaması açısından dikkat çekiyor.Bakanı öldürülen bir ülkenin faillerin peşine düşmesi anlaşılabilir bir şey. Onun için İsrail'in bu son hareketi basit bir bakış açısından "haklı" görülebilir. Ancak, hapishane baskınındaki amaç gerçekten Zeevi'nin katillerini ele geçirmek mi, yoksa Hamas'ı seçen Filistin halkını cezalandırmak mı, işte o belli değil. Ortadoğu önce Hamas'ın seçim zaferi nedeniyle karıştı. Şimdi de İsrail seçimleri nedeniyle karışıyor. Bu durumda akla, demokrasinin bölgeye istikrar mı, yoksa kaos mu vaat ettiği sorusu geliyor. Görüntü bu şıklardan ikincisine işaret ediyor. Zira İsrail, Zeevi cinayetinin baş tertipçisi olarak aradığı ve önceki gün bastığı hapishanede bulunan Ahmet Saadet'in nerede olduğunu başından beri biliyordu. İsrailli yetkililer, suçu daha kanıtlanmamış olan Saadet'in, Filistin yönetimi tarafından serbest bırakılmak üzere olduğunu söylüyorlar. Ancak, bu doğruysa, serbest kaldıktan sonra nereye giderse gitsin, "Şin Bet"in Saadet'i "derdest etme" yeteneğine sahip

Yazının Devamı

Washington-Bakü ilişkisi Ermenileri frenliyor

13 Mart 2006

Zira, Hamas ziyareti ve "Kurtlar Vadisi Irak" filmi gibi nedenlerle ABD Kongresi'nde Türkiye aleyhinde esen rüzgârı avantaja çevirme olasılığı azalıyor. Nedeni de malum. Azeriler soykırım iddialarını en az Türkler kadar reddediyorlar. Kısacası, Bush Yönetimi "Ermeni Soykırımı Yasası"nın sadece Türkleri değil, Azerileri de kızdıracağını biliyor. Bu nedenle 24 Nisan'ın ABD'de "Ermeni soykırımını anma günü" olarak ilan edilmesi olasılığı bu yıl da zayıf görünüyor. Konjonktür bu kez İran yüzünden Ermenilerin aleyhlerine işliyor. ABD yönetimi de, zaten, bunu kollayarak -Ermenileri kızdırma pahasına da olsa Azerileri, dolayısıyla da Ankara'yı memnun eden bazı adımlar atıyor. İki örnek verebiliriz: ABD'nin İran'ı kuşatma politikası Azerbaycan'ın Washington için stratejik önemini de artırıyor. Bu ise Erivan'ı ve Ermeni lobisini çileden çıkarıyor. 1- Washington, Erivan'daki Büyükelçisi John Marshall Evans'ı, süresi dolmadan geri çekmeye hazırlanıyor. Nedeni ise, Evans'ın geçen yıl Kaliforniya'da Ermeni asıllı Amerikalılara yaptığı bir konuşmada, "1915 olayları için kim ne derse desin, ben 'soykırım' diyeceğim" türünden bir açıklamada bulunması. Bizde fazla yankılanmayan bu olay Azerileri

Yazının Devamı

Kıbrıs'ta gidişat hiç de kötü değil

11 Mart 2006

Siyasi açıdan da işlerin sanıldığı kadar kötü gittiği söylenemez. Evet, doğrudur, Dışişleri Bakanı Gül'ün Viyana ziyareti ilk bakışta fazla umut vermedi. Zira AB tarafı, "Limanları Rumlara açacaksınız" diye hâlâ bastırıyor. Ayrıca, "Adadan asker çekin" diyor.Bu da ufukta kriz varmış görüntüsü veriyor. Ancak, AB tarafının da aslında bir kriz istemediği açıkça seziliyor. Nitekim, Rumların kısa bir süre önce Türkiye'yi sınamak için gönderdikleri geminin Ankara tarafından geri çevrilmesi AB'de kıyametin kopmasına neden olmadı. "Kıbrıs" denince bizde akla hep bardağın boş yarısı gelir. Oysa, Metin Münir'in birkaç gündür yazdıkları bardağın dolu yarısının hiç de boş olmadığını ortaya koyuyor. Münir'in kullandığı istatistikler incelendiğinde, KKTC'nin ekonomik açıdan "kefeni yırtma" aşamasına geldiği görülüyor. Aslında limanlar meselesi, hatta asker çekme talepleri, Kıbrıs sorununun özüne matuf konular değil. Türk tarafı bunun için, "Kıbrıs sorunu çözüm rayına otursun, bunları yaparız" diyor. Buna karşın, sorunun özüne matuf konular açısından avantaj hâlâ Annan Planı'na "evet" demiş olan Türk tarafından yana işliyor. Bunun son örneği ise Uluslararası Kriz Grubu'nun (UKG) perşembe günü

Yazının Devamı