Mecburi hizmet süresi dolan pilotların ordudan ayrılmasından yakınan TSK, askeri pilotları, sivil havacılığa kazandırmak için kurs düzenliyor. Bu konuda Kara Havacılık Komutanlığı’nca 30 Ocak 2014 tarihinde birliklere gönderilen emir şöyle:
“Askeri pilotların sivil havacılığa yönelik ATPL (A/H) frozen yetkisinde CPL/IR(A/H) teorik eğitimi Kara Havacılık Okul Komutanlığı’nda (Güvercinlik/Ankara) 03 Mart 2014 tarihinde açılacaktır.
Mecburi hizmet süresini bu yıl veya daha önceki yıllarda doldurduktan sonra istifa/emeklilik yoluyla TSK’dan ayrılan, emekli/istifa dilekçesi veren ve durumu personel kanununa uyan pilotlar bu eğitime katılabileceklerdir.”
Askeri kaynaklardan edindiğimiz bilgiye göre, kursun düzenlenmesi ilk değil. Yeni olan emeklilerin de dahil edilmesiymiş. Bir başka bilgi de bu eğitimler için 2009 yılında Cessna T-182 tipi 46 tane uçak alınması. Bunlar, devletin gelecek stratejileri ile ilgili bir politik karar çerçevesinde mi yapılıyor bilmiyorum ama bu konuda bazı iddialar var:
* 15 Ocak 2014 tarihli TSK yan ödeme kararnamesi ile Kara Kuvvetleri’ndeki pilotlara 700 TL ile 1000 lira arasında temininde güçlük çekilen
CHP’de sona kalan il ve ilçe belediyelerinin adaylarını belirlemek hayli sancılı oldu. Sonrasında da istifalar ve kırgınlıklar geldi. Umduğunu bulamadığı ya da genel merkeze kızdığı için partiden ayrılanlar arasında millletvekili, belediye başkanı, aday adayı, üye kimi isterseniz var. Dahası bazıları DSP’den aday olacaklarını açıkladı bile... Ama tartışmanın asıl büyüğü bundan sonra, çünkü şimdi sıra belediye meclis üyeliği adaylıkları ve sıralamasında... Kolay değil, her il ve ilçede yüzlerce aday adayı umutla listeye girmek ve de seçilebilir bir yer kapmak için kulis yapıyor. Aslında meclis üyelikleri için eğilim yoklaması yapılmış ve ilk 10’a girenlerin aday listelerinde olacağı söylenmişti. Ancak, başkan adaylarının saptanmasında yaşananlar, alt- üst olan dengeler, ilk 10’da varım diye sevinenleri de tedirgin etmiş durumda... O nedenle de hararetli ve stresli günler devam ediyor. Aday adayları, genel merkez ile il yöneticileri arasında mekik dokuyor. Bu ne demek? Meclis üye listeleri açıklandıktan sonra da yeni kırgınlıklar ve kopmalara hazır olun. Peki bu küskünlükler özellikle de başkan adayı gösterilmeyince başka partiden rakip olanlar seçimin kaderini ne kadar etkiler?
2005 yılında çıkarılan 5378 sayılı yasa doğrultusunda belediyeler başta olmak üzere kamu kurum ve kuruluşlarına ait mevcut resmi yapılar, tüm yollar, kaldırımlar, yaya geçitleri, açık ve yeşil alanlar, toplu taşım araçları 7 Temmuz 2012 tarihine kadar engelliler için erişilebilir hale getirilecekti. Yani görme engelli ya da tekerlekli sandalyedeki vatandaş evine mahkûm olmayacak, anayasal hakkı olan seyahat etme özgürlüğünü kullanabilecekti...
Ama ne oldu? Belediyeler üzerlerine düşen sorumlulukları yerine getirmeyip, basit önlemleri bile almadılar. Ya da göstermelik işlerle vatandaşla dalga geçtiler. Yedi yılın sonunda da AKP’li iki vekil öneri verdi ve süre 2015’e, hatta şehirlerarası araçlar için 2018’e kadar uzatıldı. Açıkçası belediyeler de merkezi yönetim de nüfusumuzun yaklaşık 10 milyonunu oluşturan engelli vatandaşlarımıza verdiği sözü tutmadı...
Şimdi önümüzde 30 Mart seçimleri var. Bakalım tek bir ‘oy’un önemi üzerinde ahkâm kesen siyasiler ve adaylar bu konu hakkında ne diyecekler? Ya da deseler nasıl inandıracaklar? Bu soruya, TBMM’ye girmiş ilk görme engelli AKP eski milletvekili Lokman Ayva’nın verdiği yanıt şöyle:
“Bu konuda bütün partileri eşit
Sultan Abdülhamit’in torunlarının başlattığı miras davasında “Hanedan soyundanım “ deyip de hak talep edenlerin sayısı 250’yi buldu. Mart ayının 27’sinde de İstanbul 12. Sulh Hukuk Mahkemesi’nde bu konuda görülen davanın 13. duruşması var. Mahkeme ya “Evet, bunlar mirasçıdır” deyip veraset belgesi verecek ya da davayı reddedecek...
Öncelikle belirtelim ki her ikisi de son değil, aksine yıllar sürecek yeni hukuki süreçlerin başlangıcı. Ama o detaylara geçmeden önce davayı anımsamakta yarar var.
Aslında 1924 tarihli 431 sayılı yasa padişah mallarıyla ilgili talepte bulunulmasına engel. Bu konuda TBMM’nin 1949 tarihli yorum kararı da mevcut. Ancak bunlara rağmen, Sultan Abdülhamit’in torunları dedelerine ait olduğunu iddia ettikleri gayrimenkulleri almak için yaklaşık beş yıl önce avukatları aracılığıyla hukuk mücadelesi başlatmışlardı. İddiaları da şuydu:
“Müvekkillerin kök murisi olan Sultan 2. Abdülhamit, 431 sayılı kanunun çıkarıldığı tarih olan 1924’te padişah olmayıp, 1918 yılında vefat etmiştir. Yani o dönemin yasal düzenlemeleri ve günümüz mer’i hukuka göre tereke 1918 yılında gerçekleşen vefat ile kendiliğinden mirasçılarının mülkiyetine geçmiştir. Meclis yorumu da
Son günlerde siyaset kulislerinde dillendirilen 30 Mart’taki yerel seçimler ertelenebilir endişelerini CHP Genel Başkan Yardımcısı Gürsel Tekin açık ve net olarak dile getirdi:
“Olağanüstü hal dönemi yaşıyoruz, sadece yasası yok. Böyle durumlarda her şey yapılabilir, yerel seçimler bile askıya alınabilir.”
Gerçekten olabilir mi? Ülkedeki siyasi iklimde bu sözleri haklı çıkaracak belirtiler var mı? Tekin’e göre var, hem de fazlasıyla... Öncelikle seçim güvenliği tartışmalarına dikkat çeken Tekin’in bu konudaki ilk göndermesi Yüksek Seçim Kurulu’na: (YSK)
“Halen YSK çıkıp de yüksek sesle ‘Biz bu seçimin güvencesiyiz’ diyebilmiş değil. Geçen iktidara yakın bir gazeteci YSK içindeki paralel yapının oyları iktidar aleyhine değiştirebileceğini iddia etti. Böyle bir şey olabilir mi? YSK vatandaşın oyunu değiştirilebilecek durumda mıdır? YSK bu konuda da cevap vermedi. Bu mümkünse geçmiş dönemlerde de oylarla oynanmış demektir. O zaman da 2011 de 2009 da şaibeli seçimdir.”
Ülkede kimsenin önünü göremediğini savunan Tekin’in, seçim güvenliği konusundaki ikinci göndermesi de iktidara:
“Seçim güvenliğini kim götürecek? Adalet ve İçişleri bakanları... Ama Adalet Bakanı savcıyı
İki ay sonra sandığa gideceğiz. Ancak CHP’nin hâlâ adaylarını belirlemediği il ve ilçeler var. Bunlar arasında en çok merak edileni de kuşkusuz İstanbul’daki ilçelerin durumu... Çünkü, mevcut başkanlar konusunda genel merkezin kafası hâlâ net değil. Ya da net ama çok zorlandık havası yaratılmaya çalışılıyor. O nedenle de hemen her gün tamamı veya bazıları değişecek haberler yayılıyor... Yine merak edilen bir başka konu da, CHP’nin kadın aday gösterip göstermeyeceği...
Bunların yanıtları şubatın ilk haftasında ama, son virajda İstanbul İl Başkanı Oğuz Kaan Salıcı’dan gelen bazı ipuçları var. Şöyle ki;
Mevcut başkanların tamamı değil ama parti oyunun gerisine düşenler aday gösterilmeyecek. Açıklanacak 18 ilçenin (13’ünde CHP iktidarda) başkan adaylarından en az ikisi kadın olacak. Belediye meclis üyelikleri listelerinde Gezi olaylarında gözünü kaybedenler, başörtülüler, LGBT’liler de bulunacak... Salıcı’yla yaptığımız görüşmenin satır başları:
* Mevcut başkanlarla ilgili bir memnuniyet anketi yapılıyor. Ayrıca getirecekleri oylar sorgulanıyor. Parti oylarını artırmayan arkadaşımızı tekrardan değerlendirme imkânımız olmaz. Hiç kimse benim, yani örgütün oyuna talip
Lozan Antlaşması’yla Yunanistan’dan alınan Karaağaç’ı anlatacak bir çok tanım var:
Osmanlı döneminin dinlenme ve eğlence merkezi...
Savaş tazminatına karşılık ya da diplomatik zaferle geri alınan yer...
Yunanistan ile sınırımızı çizen Meriç Nehri’nin batısında kalan tek Türk toprağı...
Edirne’nin sebze deposu...
Bana göre de:
Edirne’nin Şanzelize’si...
HSYK teklifi görüşmelerindeki yumruklar bizi 13 yıl öncesine, 30 Ocak 2001’e götürdü. O gün de Meclis’te kavga çıkmış, iktidar ve muhalefet milletvekilleri arasında yumruklar konuşmuştu. Aldığı darbelerle de kalp krizi geçiren DYP Şanlıurfa Milletvekili Fevzi Şıhanlıoğlu yaşamını yitirmişti. Neyseki bu kez böyle bir son olmadı. Ama bu olmayacak anlamına gelmez, gelmemeli. Çünkü gidişat hoş değil... O nedenle acilen Meclis’teki tansiyonu düşürmek, tekme ve yumrukların önüne geçmek şart. İyi de bu nasıl olacak? Ya da son olayda olduğu gibi sadece “kınama” cezalarıyla yumruğu engellemek mümkün mü? Bu soruların yanıtını TBMM eski başkanlarından Hüsamettin Cindoruk veriyor:
“Değil zira; bugünkü iç tüzükte ‘kınama’ ve ‘birkaç celselik ihraç’ dışında yaptırım yok. Kınama,’Yaptığın ayıp’ demek, diğeri ise hiç uygulanmıyor. Onun için tek çözüm dünyadaki her parlamentoda var olan siyasi ahlak ve etik yasası. Meclis başkanlığım dönemimde (1991-1995) para cezaları, ödenek kesintisi gibi yaptırımları da öngören böyle bir yasayı geçirmek için çok uğraştım ancak başaramadım. Benden sonra Mustafa Kalemli de ilgilendi ama o da çıkaramadı. Sonunda da kadük oldu.”
Rafa kalkan teklifler
Yu