Bir önerim var, Mahmut Bey!

20 Mayıs 2009

Bir önerim var, Mahmut Bey! Biliyorum, “şöhret, statü ve para sahiplerinin kolay kolay” eğitilemeyeceğini, itirazlara ve önerilere de kulak veremeyeceklerini...
Her konuda en doğru bilginin ve en keskin iktidar kılıcının kendilerinde olduğuna inanırlar, genellikle. Kimseyi dinlemeden, kaale almadan, kendi dünyalarının çerçevesinden kendi gerçeklerini görürler...
Türkiye Futbol Federasyonu Başkanı sevgili dostum Mahmut Özgener de, Tanrı’ya şükür, parasal bakımdan sağlam adamdır.
Babadan tevarüs spor kültürünü de geliştirmiş, hem beyefendiliğiyle, hem de uzun emek yıllarıyla haklı bir şöhrete erişmiştir.
Statü mü ? Türkiye Futbol Federasyonu Başkanlığı’ndan daha büyük statü mü olur artık?
Bu nedenle kendi istek ve iradeleri dışında kimsenin onları eğitmeye gücü yetmeyeceğini, ne haddime böyle bir hevesim ve iddiam da olmadığını açıkça ortaya koyarak, sadece belki dinler ümidiyle bir öneride bulunmak istiyorum şimdi...
Elinde muhteşem bir etkinliğe, organizasyona ve ilgi

Yazının Devamı

Şans tartısı

18 Mayıs 2009

Hoca istediği sınıfa koysun bizi... Hayat boyu bir baltaya sap olsak da olmasak da, Denizli’nin çok şanslı bir teknik direktör olduğuna inanıyoruz...
Elbette sadece lotarya şansı değil onunki...
Başarıda öncelikle vizyonu var. Kazanma ihtirası, karizması, yaratıcı felsefesi, cesareti, pozitif enerjisi ve de emeği!
Bunları da yok sayamayız.
Dün binbir emek, sonsuz ihtirasla Ankara 19 Mayıs’ın çimlerine çıkardığı takım, öyle bir maç oynadı ki, skor tabelasındaki dört golün ardındaki en temel faktör, “şans”tı.
Evet, şanslıydı Mustafa Hoca... Her şeyden önce Rüştü gibi bir kalecisi vardı... O Rüştü, dün takımının attığından fazla yüzde yüz en az dört golü kurtaran adamdı...
Şanslıydı Mustafa Hoca... Bire birde doğru dürüst adam geçemeyen, ayağına gelen lokum gibi fırsatları abur  cubur yiyip yutan Brezilyalı, yine de iki gol attı.

Yazının Devamı

Gitti, yendi, döndü!

14 Mayıs 2009

Şimdi şapka çıkarmanın zamanı... Önce kazanana, sonra her iki takıma, oynayanlara.
Fortis Türkiye Kupası’nın tarihine, geleneklerine, ezeli rekabete yakışan bol gollü bir final oldu.
Ligdeki gel- git heyecanlara inat, Kupa’nın da farklı bir tadı vardı. İzmirliler, Egeliler doya doya alkışladılar.
Alkışların çoğunu elbette hemşehrileri “Büyük Mustafa”ya ayırdılar, Denizli’ye.
Hiç itiraza, talihsizliğe, tek kişilik hataya ya da şansa bağlanıp yorumlanmayacak kadar net bir derbi galibiyeti oldu bu.
Sezonun ilk derbi galibiyeti hem de. Süper Lig’de yenemediği, iki kez mahcup ve yenik düştüğü Fenerbahçe’yi Fortis’de inanılmaz bir ihtirasla yendiler.
Yine Fenerbahçe’nin ayağa paslarla, inanılmaz rahatlık ve özgüven duygusuyla Beşiktaşlıları kızdırıp sinirlendirdiği bir derbi olarak başladı final. Beşiktaş oyuna giremiyor, çaldığı topları da iki pas yapamadan kaptırıyordu. Bu tuhaf dağınıklık ortamında birinin ayağa kalkıp öne çıkması, durumu radikal bir müdahaleyle değiştirmesi gerekiyordu.

Yazının Devamı

Kızların çığlığı

13 Mayıs 2009

Konya Meram Belediyesi’nin yeni seçilen başkanı Serdar Kalaycı, “şort ve tayt” giydikleri gerekçesiyle Kız Voleybol Şubesi’ni kapatma kararı almış.
Hem de yaş gruplarında Konya şampiyonluğunu kazanıp, Aksaray’daki grup maçlarına hazırlanarak Türkiye şampiyonluğu hayallerini kurdukları sırada kızlara ve annelerine bildirilmiş bu karar...
Büyük Bayanlar’da Üçüncü Lig mücadelesi veriyordu Konyalı kızlar...
Deplasman giderlerinin yarıya yakın bölümü federasyon tarafından karşılandığı halde, “resmi kapanış gerekçesi” ekonomik nedenlere dayandırıldı. Ama Başkan yardımcısı Ali Uysal, “şort ve tayt giymenin rahatsızlık yarattığını” açıkça ifade etti.
Meram Belediye Başkan Yardımcısı, şubeyi kapatmakla yetinmiyor. Kızların, ailelerinin desteğiyle kendiliklerinden grup şampiyonasına katılma isteğini de engelliyor : “Kendi başınıza iş yapmayın. Kapatılan şubeyi temsil edemezsiniz!” diyerek.
Uzatmaya gerek yok. Türk kadını spor alanında eli kolu bağlı, yasaklar, engeller ve yok sayılmayla örülü bir

Yazının Devamı

‘Eyvah, lider olduk!’

10 Mayıs 2009

Futbolda “eşzamanlı” maçlar başladı ya, herkeste yürek Selanik! Önündeki topa ve rakibe konsantre olamayan, alan mesafe, hız, vuruş ve zamanlama hesaplarını yapmakta zorlanan futbolcuların, bir de rakiplerinin maçındaki gelişmelere kulak kabartması, taşıyamayacakları ölçüde mental yükler yaratıyor anlaşılan.
Ankaraspor karşısında Beşiktaş, zaman zaman bu yükün ağırlığıyla baş edemedi. O nedenle Ankaraspor’a her zamanki gibi pozisyon verdiler, savunmada kademe hatalarına düştüler. Orta alanda istedikleri gibi pas trafiği oluşturamadılar. Bu genel aksamanın yanı sıra Beşiktaş’ta bu maça özel soru işaretleri de vardı. Tello’suz on birde Yusuf, ileri üçlünün soluna yerleşmişti... Delgado ve Yusuf’un bu maçta on birde oyuna başlamaları Denizli için göze alınabilir bir riskti. Ne var ki özellikle Delgado’nun top kayıpları dikkate alındığında Beşiktaş zaman zaman kaygılandı, zor durumlara düştü.
Sivas, kendi evinde peşpeşe iki gol yemiş ama, bu durum Beşiktaşlı futbolcularda beklenen dinamik etkinliği

Yazının Devamı

‘Hayır’sız kahramanlar

6 Mayıs 2009

Soru sorulduğunda karşılığı “evet ” ya da “hayır ” olabilmelidir. Bir öneri aldığınızda da “hayır” yanıtını verebilmelisiniz. İlle de kabul etmek zorunluluğu varsa, özgürlüğünüz sorunlu demektir.
Sorunlu özgürlük, özgürlük olmaz!
Belki biraz kafa karıştıran bir giriş ama futbolumuzda yaşanan öyle gerçekler var ki, sırf  “hayır” diyemedikleri için insanların da kulüplerin de başı derde giriyor.
Rıdvan Dilmen, Hagi, Hakan Kutlu, Rıza Çalımbay, Ertuğrul Sağlam... Bülent Korkmaz...
Bunlar “hayır” diyemeyen duygusal kahramanlar olarak geçti futbol tarihimize...
Derin aidiyet hisleriyle bağlı oldukları kulüplerinden gelen önerileri hep bir “emir” telakki ederek, onur doruklarına çıkarak asla geri çevirmeden, geri çevirmeyi düşünmeden koşa koşa görev aldılar...
Giydikleri formalara karşı kendilerini borçlu hissettiler. O borcu ödemenin zamanı geldiğine inandılar..

Yazının Devamı

O yükü taşımak kolay değil!

4 Mayıs 2009

Bu ülkenin derbileri böyle! Favori olan kaybediyor. Hedefini kaybeden, kadrosu eksik, motivasyonu düşük taraf, birden uyanış sürecine giriyor. Titreyerek kendine dönüyor ve kazanıyor. Tarihin ve istatistiklerin bolca önümüze koyduğu bir gerçek bu.
Gaziantep’te maçı kaybedeip liderliğini ve şampiyonluk şansını kısa ya da uzun süreli rehine veren Sivasspor, Beşiktaşlı oyuncuları nasıl etkilemiştir acaba ? İştahlarını mı arttırmıştır, yoksa bacaklarını mı titretmiştir.
Derbi maçtan üç saat önce ortaya çıkan bu tablonun Beşiktaş’ı nasıl etkilediğini gerçekten merak ediyorum.
Her neyse... Biz sahadaki gerçeğe bakalım.
Denizli’nin Beşiktaş’ı liderlik ve ona bağlı olarak açılan şampiyonluk şansını taşıyamadı İnönü’de. Son yıllarda alıştığımız filmin tekrarını gördük. Önceki iki yılda da Beşiktaş, kazandığı takdirde liderlik ve şampiyonluk fırsatı önündeyken ağırladı Fenerbahçe’yi... Ve iki maçı da kaybetti. Hem de Fenerbahçe’nin performansları en çok

Yazının Devamı

Diyarbakırspor ve Barcelona

29 Nisan 2009

Zaman zaman dostlarla buluşup Bank Asya 1.Lig maçlarına gidiyoruz... O maçlardaki izlenimlerim, yarım asra yaklaşan futbol gözlemlerime yeni derinlikler katıyor. Bu haftaki durağımız Diyarbakır’dı... Atatürk Stadı’nda oynanan Diyarbakırspor-Kasımpaşa maçını beş on dakikalık bir gecikmeyle ulaştığım stadda izledim...
Ben görmedim, arkadaşlar anlattı...
DTP’nin aldığı karara uyup 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı törenlerine katılmayarak kentteki devlet protokolunda yerini boş bırakan ve tepkilere neden olan Belediye Başkanı Osman Baydemir, stada girişinde bugüne kadar kimseye nasip olmayan bir sevgi tezahüratı ile karşılanmış : “Diyarbakır seninle guru duyuyor!”
Onbeşbin kişinin ayağa kalkarak bir kahraman mertebesine yükselttiği Baydemir’in bu sevgi ve hayranlığı herhalde sportif nedenlerle açıklanamazdı.
Kulüp Başkanı Dr. Abdurrahman Yakut ve yönetici arkadaşları, seçim başarısını kutlamak için belediyeye gittiklerinde Baydemir, Diyarbakırspor’a her türlü desteği vereceklerini söylemiş ve ilk olarak kendilerine 100 bin

Yazının Devamı