Eğlenceden işkenceye

6 Nisan 2009

Beşiktaş’ın şampiyonluk yarışındaki yükselen grafiği, maça gidiş trafiğini de etkiliyor. Cumartesi, alışverişin en yoğun günü... Hele bir de İnönü’de maç varsa, o yoğunluk katlanıyor. Beşiktaş futbol takımını taşıyan otobüs de Ümraniye-İnönü Stadı hattında bu yoğun trafiği aşmak, bir an önce soyunma odasının kapısına ulaşmak durumunda.
Şampiyonluk heyecanıyla yükselen taraftarlık ateşi, en başta Çarşı Grubu’nu eyleme yöneltiyor. Eylemin amacı, takıma destek vermek. Kulüp-takım-taraftar bütünleşmesini sağlamak. 
Bunlar güzel ve hoş duygular, temiz amaçlar. Ama her eylem gibi Çarşı’nınki de sorumluluk gerektiriyor.
Ellerinde duman saçan yüzlerce meş’ale ile insanları rahatsız ediyorlar. O yolun kıyısında yaşlı insanlar, çocuklar var. Sağlıklarını olumsuz biçimde etkileyecek gösteriye karşı sempati duymaları, mümkün değil.

Otoriteye karşı çıkmak
Dahası, trafik kilitleniyor. Çok sevdikleri takım, meş’ale dumanının doldurduğu otobüste konsantrasyonunu kaybedecek

Yazının Devamı

Söz verdiği gibi

5 Nisan 2009

Yeşil çimen üzerinde oynanan oyuna bakarsanız çok keyifli, çok akıllı... Hepsi de çabuk ve enerjik. Dipdiri hamlelerle taşıyorlar topu. Savunma ve hücum fonksiyonlarını sezon başından beri en dengeli biçimde yerine getiriyor hepsi de. Yardımlaşma olağanüstü. Hırsları ve inançları alabildiğine artmış. Milli maçlardan dönenler yorgunluk ya da isteksizlik göstermeden ortak bir iştahla, severek mücadele ediyorlar.
Elbette yaptıkları işten de keyif alıyorlar.
Mustafa Denizli’nin Beşiktaş’ı 26. haftada nerede olduğunu gösteriyor. Liderin hemen peşinde... Zirvenin ortağı. Üstelik giderek artan bir etkinlikle kararlılığını gösteriyor, gücünü kanıtlıyor İnönü’de.
Yine de oyunla skor tabelası arasında bir uyumsuzluk var. Bunca pozisyon bolluğu, Bobo-Nobre beraberliği, baskı, şut ve kazanma hırsına rağmen Beşiktaş hak ettiği golleri atamıyor.
Maçta üç puanı getiren tek gol var. Bir Serdar Özkan asisti ve çok şık Yusuf Şimşek golüyle...
Gerisi gelmiyor. Gösteri devam ediyor ama, kanatlardan, sağdan soldan

Yazının Devamı

Afrika’ya veda

2 Nisan 2009

Fikstür ve olasılık hesaplarına boşverin. Hayal kurmayı bırakıp gerçeklerimizle yüzleşelim

Ali Sami Yen kimin cehennemiydi sahi?
Onların mı bizim mi?
Futbol tarihimizin hep parlak sayfalarını görüp hatırlayan bizler, şu “cehennem” yakıştırmasından bir zahmet vazgeçelim artık.
Karanlık sayfaları da var tarihimizin.
...Ve maalesef o sayfaların bazısını Ali Sami Yen’de yaşadık, orada yazdık.
Umut ve ihtirasla başladılar maça. Milli Takım, Madrid’deki on biri hiç bozmadan, Fatih Terim’in verdiği güvenoyu ile santraya geldi..

Yazının Devamı

Yol ayrımı: Ali Sami YEN!

1 Nisan 2009

Karşı karşıya kaldığımız gerçeği görmezden gelmeyelim, unutmayalım.
2010 Dünya Kupası’nda Güney Afrika’ya mı gideceğiz, yoksa eve dönüp TV izleyicisi mi olacağız?
Tam anlamıyla yol ayrımındayız...
Ali Sami Yen’de bu gece yol ikiye ayrılıyor:
Ya tamam, ya devam!
Gruptaki rakiplerimize, fikstüre, puan durumuna bakınca anlaşılıyor ki İstanbul’da Belçika, Tallin’deki Estonya beraberlikleri ile kredimizi erken tüketmiş, çabuk harcamışız. O maçları kazansaydık, bugün oniki puanımız vardı ve doğal olarak İspanya’ya liderliği bırakıp ikinciliğe kenetleniyorduk.
İspanya karşısında keyifle, baskıdan uzak, özgürce oynama ve liderliğe aday olma şansı da cabası.

Yazının Devamı

Unutulmuş takım

29 Mart 2009

Kimine göre “çılgınlık”, kimine göre de “akıllı bir cesaret” örneği olarak nitelendirilen çift santrforlu Fatih Terim on biri, İspanya karşısında 1 saat süreyle iş gördü. Avrupa Şampiyonu’na karşı fazla pozisyon vermeden, orta alanda düşük volümlü mücadele ile oyunu dengede tuttu Milli Takım. Ne var ki, böyle bir oyundan fazlasını bekliyorduk, göremedik.
Savunma iyi, kötü direnir ve topu savurarak, yardımlaşarak uzaklaştırırken, orta alanda Emre-Aurellio ikilisi hiç de üretken olamadılar. Özellikle Aurellio’nun kazandığı her topta geriye dönerek savunma oyuncularıyla oynama ısrarı Milli Takım’ın arzuladığı fırsatları perdeleyen en önemli etkendi. Emre de oyunun hücum yönüne hemen hiç katkıda bulunmadan, topla oynamadan tek toplarla, kısa paslarla yetindi. Adam eksilterek dripling yapmak, topu karşı alana, hücum bölgesine taşımak gibi beklediğimiz hamlelerden hep uzak durdu.
Tuncay, Arda, Nihat ve Semih de kendi aralarındaki oyunda pek uyumlu olamadılar. Örneğin Nihat, maçın

Yazının Devamı

Castanetas, Mantillas y Rosas

25 Mart 2009

Hayır, başlıktaki İspanyolca isimler, Del Bosque’nin sakat Fabregas, İniesta ve Xavi’nin yerine bize karşı oynatacağı alternatif oyunculara ait değil.
Toprağı bol olsun bir dönem Milliyet’in Madrid muhabirliğini de üstlenen Süleyman Şalom ağabeyimizin muhteşem çevirisiyle, Yahya Kemal’in ölümsüz şiirinin ilk dizesini oluşturan sözcükler bunlar : Zil, Şal ve Gül!
Temmuz 1982’de Dünya Kupası’nı izlerken T.C. Madrid Büyükelçiliği’nden nazik bir davet alıyoruz.
Kapıdan girişte dev bir pano ile “Endülüs’te Raks” dizeleri karşılıyor bizi. Süleyman Ağabey, Madrid Üniversitesi’nde öğretim üyesi. Yahya Kemal’in bir zamanlar büyükelçi olarak görev yaptığı ve ünlü şiirini yazdığı binada yorgunluktan ve yalnızlıktan (Kupa’da Türkiye yok) çökmüş omuzlarımız, gururla yükseliyor... Göğsümüz kabarıyor. Oraya ilk kez gelen İspanyollar, hayranlıkla şiiri okuyup önünde fotoğraf çektiriyor.
İzlediğim 6 olimpiyatın yanına

Yazının Devamı

Dikkat et Bülent Hocam!

23 Mart 2009

Anladık, Baros sarı kart cezalısı, tribünde oturuyor. Mehmet Topal, Servet, Emre Güngör, Linderoth sakat... Arda ve Ayhan da “özveri” kapsamında oynuyor.
...Ve Lincoln kulübede oturuyor.
Son HSV maçındaki düşük performansı ve gönülsüzlüğünü dikkate alacak olursanız, Korkmaz’ın bu tercihine saygı duyabilir, onu anlayabilirsiniz.
Ama yine de ortada anlaşılamayacak bir durum var...
Oyun golsüz denklik içinde sürerken Serkan’dan vazgeçip (Dk.61) Nonda’yı alıyorsunuz oyuna... Böylece Kewell ve önündeki çift santrforla kazanma iradesini gösteriyorsunuz... İşte ondan sonra siz golü ararken, bulan taraf (Dk.69) Eskişehirspor oluyor. Hem de Serkan’ın çıktığı, Sabri’nin geri çekildiği sağ kanattan gelişen bir atak sonucu yine bir Youla vuruşuyla. Futbolda bunlar olabilir...
...derkeeen...
Bir de bakıyoruz ki hocamız Bülent Korkmaz, Kewell’ı çıkarıp (Dk.75) Mehmet Güven’i alıyor oyuna!

Yazının Devamı

Bırak dağınık kalsın

22 Mart 2009

Tıpkı Kırkpınar Başgüreşleri gibi bol el enselerle, yoklamalarla, itiş-kakışlarla bir “kontrol” mücadelesi izledik. Cezalı Bülent Uygun tribünde, Mustafa Denizli kulübede, asıl kozlarını yedekte bekleterek başladılar maça...
Uygun, Balili ve Kamanan’ı bekletiyordu...
Denizli de Nobre ve Delgado’yu...
Denizli bir sürpriz daha yapmış, Cisse’yi kenarda tutarken Sivok’u orta alanda Ernst’le eşleyip savunma göbeğinde İbrahim Toraman’la Zapatocny’i buluşturmuştu. Son haftalarda kulübede bekleyen Zapo’nun ilk on birde yer alması Beşiktaş adına bir handikap oluşturdu. Toraman-Sivok ikilisi birbirinden kopmuştu. Dahası, orta alana geçen Sivok, Cisse’yi de aratıyordu. Beşiktaş tedirginlik yaratan bu tabloya rağmen iyi mücadele etti. Topu hücum bölgesine taşımakta zorlanmadılar. Ancak orada tıkanıp kalıyorlardı. Bu tıkanıklığın birinci nedeni Sivasspor’un savunmasındaki Brezilyalı Bilica idi. Öteki neden de Holosko ve Bobo’nun etkisiz oyunları.
Bobo ağırdı, ikili mücadelelerde anormal top kayıplarıyla ayağında hiç top

Yazının Devamı