Medya “objektif olmalı. Tarafsız olmayabilir ama “bağımsız” olmalı.
Bu ilke yeni değil eski.
O kadar eski ki bazıları artık çöpe attı ve bağımsızlığı, objektif olmayı unuttu. Unutulmasa “yandaş medya” doğar mıydı?
Ama yakın medya tarihini yazanlar bunları malzeme olarak saklıyorlar, biriktiriyorlardır. İşleri de çok kolay çünkü “yandaş”lık göstergesi çok yazı, çok haber, çok başlık var, TV’lerde de çok konuşma var.
* * *
Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu üyesi Suat Ertosun bir basın toplantısı yaptı.
Ertosun hedefteki adamdı.
Biz bu eğitim dediğimiz şeyi adam gibi yapamıyoruz, yaptıramıyoruz.
Bakın eğitim sistemimizde yıllardır istikrar yok. Hep değişiklik, hep arayış.
Yahu, Batı ülkeleri de böyle mi?
Değil...
En son tartışma konusu, meslek lisesi mezunlarının düz lise mezunları gibi, istedikleri fakülteye girmelerinin kabulü.
Ama bunun aleyhinde olanlar var.
AKP iktidarının imam hatip liseleri mezunlarına her fakültede yüksek tahsil imkânı sağlamak için bu değişikliği getirdiği söyleniyor.
Evet Türkiye çaresiz. Niye? Problemler dağ gibi yığılıyor, ağırlaşıyor, ama siyasiler laf yarışında. Bu yığınlaşan ciddi problemlere, sorunlara çözüm için uğraşan yok. “Seçimi biz kazanırız”, “Halk bizi destekliyor”, “Demokrasi dediğin sandıktır”.
İyi ama Türkiye elden gidiyor.
Halk refahı unuttu. Unuttuğunu unutanlar da var.
Siz hâlâ kahve sohbetini aşamadınız. “Yaş 70, iş bitmiş” gibi...
Sözlerinizde, davranışlarınızda devlet adamı ciddiyeti yok.
Yani iktidar ve muhalefet olarak halkı uyutuyorsunuz.
779 bin metrekarenin yarısı Bangladeş, diğer yarısı İsviçre’ye benziyorsa siz sanki Bangladeş’te, Bangladeş için siyaset yapıyorsunuz.
Türkiye, tarihinde görülmedik şekilde bir çekişmenin, bir çöküşün içine girdi.
AKP 7 yıldır iktidarda. Hem de tek parti olarak.
Anketler, şöyle veya böyle ilk seçimde yine AKP’nin iktidar olacağını gösteriyor.
Ama sanki AKP iktidar partisi değil de, muhalefette bir parti.
AKP’de bir ürkeklik, bir korku var. Sanki herkes ona tuzak kuruyor, herkes darbe planlıyor, her an bir müdahale söz konusu.
Oysa yok böyle şey.
Ama bu korku AKP’yi hakkıyla hükümet etmekten alıkoyuyor. Ve bir türlü AKP hükümeti 72 milyonun hükümeti olamıyor...
Türkiye’de her şey muallakta. Ama önemli her konu böyle. Alın ele IMF’i.
Bıktık...
Aylardır her gün IMF...
Yani “IMF’le anlaşacağız!” veya “IMF’le artık anlaşma yok” gibi kesin bir açıklama yapıldı mı?
Hayır.
Yani konu muallakta, yani belirsiz.
İşverenler, mesela TÜSİAD, IMF ile Türk hükümetinin anlaşma imzalamasını istiyor.
Bir el Türkiye’yi yıkıyor. Türkiye gözümüzün önünde çöküyor.
Türkiye şimdiye kadar olmadık şekilde beceriksizlerin elinde kaldı.
Bu cümlelerin hepsinde doğruluk payı var.
Kuşbakışı Türkiye’ye bakın, siz de göreceksiniz.
Başbakan adeta polisi askere karşı tutuyor, destekliyor.
Bu da yeni çıktı, iyi mi?
* * *
Türkiye’de her gün konu değişiyor, suni konular gerçeğe karışıyor, onların yerini alıyor. Böylece Türkiye’nin kalkınması, gelişmesi, demokrasi ve refah içinde büyük bir devlet olması geri kalıyor.
“Bırakılıyor” demiyorum. Buna siz karar verin.
Yani ben, dış güçleri telaffuz etmeyeceğim, dış güçler Türkiye’nin geri kalması, içe kapanması için ellerinden geleni yapıyor, demeyeceğim.
Çünkü, “yapan”dan çok, “yapılan” önemli değil mi?..
* * *
Türkiye nükleerde çok geri kaldı.
Bugün de geri bırakılıyor.
Ne derseniz deyin, Türkiye büyük bir taarruz altında. Sağdan, soldan, içeriden, dışarıdan, sağanak gibi, adeta kurşun yağıyor. Ekonomik kriz filan bunun yanında meltem kadar hafif kalır.
Belki de yıllardır yapılamayan başarıldı. İki dokunulmazımız adeta yerle bir oldu.
- Türklük
- Türk ordusu
Bu iki unsur, savaşsız perişan edilmek isteniyor. Ve bu yolda hızla mesafe alınıyor.
Türklüğe en büyük taarruz son günlerde iki konuda yapılıyor.
“Ne mutlu Türküm diyene”