Fenerbahçe gibi “pahalı” ve “iddialı” bir takım, Süper Lig’in ilk yarısını lider bitirdiği halde neden dördüncü-beşinci sıradaymışçasına bunalımda?
Aslında düğün dernek olması lazım değil mi?
Bakınız; Alex daha paslanmadan Özer diye bir “veliaht” yakalanıyor. Onda bile tedirgin.
“Ya şımarırsa”?
“Var” diye sevinsene kardeşim; “yok” olursa zaten üzüleceksin.
Hastalığını anlatırken zevk alan, yeni arabayı “ya kaza olur ölürsek” anksiyetesiyle karşılayan bedbaht ev kadınları kadar negatif bir yaklaşım.
Bana bu işin içinde bir iş varmış gibi geliyor. Hem de ciddi bir iş!
2016 Avrupa Şampiyonası adaylığı kutlamalarından “pembe hayallerle” dönen bir grup Futbol Federasyonu yöneticisi, dün gece Arda Turan’ın evi önünde şüpheli bir araca rastlayınca şoke oldu!..
İlk şaşkınlığın ardından olaya el koyarlarken, otomobildeki Fenerbahçe formalı şahıslardan biri Arda Turan’ın ev krokisini, diğeri yönetici L.A.’ın şapkasını yuttu!
Bazı yetkililer, Arda Turan’ı kaçırmasından şüphelendikleri şahısların Aziz Yıldırım’ın “askerleri” olduğunu iddia etti. Ancak, olayın Futbol Federasyonu içindeki Fenerbahçe karşıtı “anti F” yapılanması tarafından organize edilen bir komplo olduğu da iddialar arasında.
Çok heyecanlanan Arda Turan, “Umarım sadece tarassut amaçlıdır” dan başka açıklama yapmadı. Bu arada cebinden çıkardığı kız arkadaşı Nazlı’nın ev krokisini yutmasına zorlukla engel olundu.
Ne o?.. Yutmadınız değil mi?
Artık böyle... “Büyüklerimiz” anlama ve bilgilenme düzeyinizin bu kadar olduğuna karar verdi. Fikirleri böyle süsleyerek dile getireceğiz biz de.
İşte size bir kroki de benden.
Evet sayın seyirciler. Hafta geçmiyor ki, sayın Reha Muhtar, yemek masası muhabbetlerinden dehşetli spor haberleri çıkarmasın. Muhteşem karizmasıyla halkımızın kullanımına sunup ortalığı hallaç pamuğu gibi atmasın.
Son bomba:
“Hiddink imkansız. Milli Takım’a, Yılmaz Vural veya Fatih Terim gelebilir”!..
Muhtar’a göre muhtemel Milli Takım hocasının “ilmühaber”i böyle.
Ne diyelim; “kaynağından” taze habere saygı gösterilir!
Ey spor müdürleri, kovun şu yıllanmış spor muhabirlerini, Paper Moon’dan bir komiyi bağlayın olsun bitsin.
Ama yılların televizyoncusu Muhtar unutuyor ki, sporda sadece transfer haberleri “sallamaya” müsaittir. “Motive ettim” deyip kurtulamazsınız. Kulüplerle, milli takımla ilgili her haber, bitmeyen bir sınavdan geçirilir.
Ambulans kaptırmış geliyor. Sirenler cayır cayır. Yaya geçidinde bir amca; her halde kulakları ağır işitiyor.
Küüüt...
“Ay ne talihsiz adammış” dersiniz değil mi?
Adı lazım değil, “marjinal” dostum “Amma ballı adam” dedi.
“Ambulansla anında müdahale... Ya kamyon çarpsaydı”!..
Gördüğünüz gibi “şans” denilen şey de izafi.
Mesela Mustafa Denizli... İstanbul’daki son iki maçında Diyarbakırspor’la yenişemedi, Bursa’ya yenildi. Hem de ne yenilmek...
Bırakın “biz”i, “bizim futbolumuzu”, doğaya aykırıydı Kulüpler Birliği’nin “Federasyon’a balans ayarı”... Doğal olarak yıkıldı gitti.
Lakin, futbolun doğasını biraz daha kirleterek.
Nasıl mı?..
Kulüpler bir “birlik” kurmuşlarsa, bazı konularda “müttefik” olabilirler. Mesela “akçalı” işler. Arsa, vergi falan... Kol kola Ankara’ya gidebilirler. Naklen yayın gelirleri; o da tamam... Ama hakemlerden MHK’den, Federasyon’dan şikayete gelince, asla “aynı fikirde” olamazlar.
Çünkü, sahada “mağdur” varsa bundan “nemalanan” da vardır.
Hakemin çalmadığı ofsayt, gidip bir kaleye gol oluyorsa diğer takımın tabelasına da yazılmaktadır.
Siz hiç maç sırasında penaltı kazanıp da itiraz eden bir futbolcu gördünüz mü “Hocam kendim düştüm” diye? Bir teknik direktör var mı, “maçı rakibimiz kazanmalıydı, hakem bizi kayırdı” diyen?
Maşallah!.. Futbolumuz kavga, küfür, tehdit gibi “ilkellikleri” aştı; “uluslararası şike” ile küreselleşirken, “seks skandallarıyla” bireysel gelişim ve keyif açılarından zirve yaptı.
Özlenen “ekol” bu olsa gerek!
Şaka bir yana hemen söyleyeyim; Fenerbahçeli futbolcuların otelde “kelepçeli” alem yapması “rezillik” değil “skandal”dır.
Özellikle gençliğinde her haltı yemiş yorumcular lütfen dikkat; bizde “ahlak polisi” müessesesi henüz kurulmadı.
Herkesin fantezisi kendine... Lakin bu işi yapan şöhretliyse ve iş hayatında lazım olan performansını böyle tüketiyorsa, yani kulübüne çok yüksek paralara kiraladığı enerjisini masada veya yatakta “kupa kızlarına” para vererek harcıyorsa, olay skandaldır.
Bahis şikesi ise “suç”... Yani rezalet ötesi bir kavram.
Neyse...
Herkese hayırlı olsun!.. Kulüpler Birliği’ndeki tüm başkanlar, Kral Arthur’un yuvarlak masa şövalyeleri gibi sayın Aziz Yıldırım’a “biat” edip Federasyon Başkanı sayın Mahmut Özgener’e -Kral Arthur’un uşağına davrandığından kötü davranarak- “Gel buraya hesap ver” demesiyle, Türkiye Futbol Federasyonu “ortadan kaldırılmış” olmasa bile o sürece girmiştir.
Özgener gider/gitmez. Kızar/kızmaz. Fark etmez!
İş buraya gelmişse, ne o kulüplere bir federasyon lazımdır, ne de o federasyon “kulüpler pramidinin” tepesindeki “kilit taşı”dır.
Artık kulüplerüstü bir otorite olarak kalamayacaktır Futbol Federasyonu. Rolü açıklanmıştır:
Ya “şamar oğlanı” ya da “varoluşuna aykırı bir müstebit”!..
Demokratik bir tavır Kulüpler Birliği’ninki!..
“Şamar oğlanı veya müstebit; seç birini”.
Hadi bir değişiklik yapalım!.. Fenerbahçe “tersine” gidince eski defterler açılıyor ya; biz Aziz Yıldırım’ı, Aykut Kocaman’ı, futbolcuları bırakalım... Kendimize bakalım... Kendi defterlerimize!
İşin en başında hangi tasarruflara ne tepkiler vermişiz?
Ben başlıyorum, darısı Fenerbahçe ile ilgili yazanların, konuşanların başına:
* * *
Tarih 18/5/2009... Aziz Yıldırım “üç yıl şampiyonluk sözü” vermiş.
“Eyvah” demişiz... Ama bugün değil, Aziz Bey dile getirdiği anda:
“Eyvah!..