GEZİ gösterileri “duran adam” görüntülerine dönüştü.
Genç kızların, kadınların da görüntülerde yer almaları nedeniyle buna “duran insan” da denebilir.
Kamu düzenini bozmayan, çevreye zarar vermeyen, sadece sabitlenmiş duran bu insanlara, aktivistlere “mim sanatçıları (performans sanatçısı)” denebilir.
Belki de “sessiz çığlıklardır.”
Ya da...
“Keskin mizah...”
“Dijital devrim” nesilleriyle ve onların lazer keskinliğindeki zeka pırıltılarıyla yeni bir demokrasi harmanı oluşmakta.
SÜRECİN başında yapılan “hata” bazen sonuna kadar katlanarak üstüne koyan “büyük sorun” olur.
Önce sadece 23 kelimeyle “malumu tekrarlayarak” başlayayım:
Gezi Parkı’nda masum çevre duyarlığı gösterisine, tüm sorumluların da kabul ettikleri “orantısız güç” kullanılması her şeyi başlatan “sürecin başındaki” hatadır.
Türkiye’nin zembereklerini boşaltmıştır.
..............................
Sonrası “asıl hatadır.”
Yani...
UEFA, haziran bitmeden FB ve BJK ile yöneticileri hakkında karar verecek.
Bunlar çok ağır.
Türkiye üzerine “biber” değil “hardal” gazı sıkılmakta.
Siz bakmayın Galatasaray divan üyeliğime...
Yargıtay kararı bile beklenmeden böylesine kesin ve katı tavır “vandallıktır.”
Ya davalar yüksek yargıdan dönerse?
İki büyük kulübümüze UEFA’nın “kıyımı” nasıl onarılır?
Başbakan Erdoğan’ın Gezi Parkı heyetiyle bir araya gelmesi diyalog adımıdır.
“Gerisi gelir” dileğindeyiz.
Şöyle ki:
Çok bilinmeyenli denklemlerin matematikte çözüm yöntemi, “birincisinden başlamaktır.”
Sonra ikincisi çözülür, ardından da üçüncüsü...
“Gezi Parkı” ile başlayan eylemler, Gezi’deki ağaçlar sorununu aşarak daha ileri taleplere uzandı.
“3’üncü köprü, Karadeniz’den Marmara’ya kanal, 3’üncü havalimanı” projelerine de uzanan “HAYIR” tırmanışı var.
Şükür ki “Gezi krizi” demokratik açılım sürecinde, dağdaki PKK’lıların ateşkes yapmasından ve bir kısmının sınır ötesine çıkmasından sonra patladı.
Ya Güneydoğu’dan her gün şehit cenazelerinin geldiği, kentlerin yüksek tansiyon odaklarına dönüştüğü, oluk oluk kan aktığı günlerle örtüşseydi!..
Korkarım Türkiye yönetilebilir olmaktan çıkardı.
Ve çok şükür ki ekonomi hala güçlü.
Küresel kriz yaşanırken Türkiye, ekonomisi ayakta kalan birkaç ülke arasında.
14 gündür süren ve Türkiye’ye yayılan “Gezi eylemleri” hiç değilse şimdilik ekonomide derin yaralar açmış değil.
Fakat...
Ela henüz 2 buçuk yaşında. Annesi ona bir erkek kardeş doğurmuş.
Adı Ali.
Ela müthiş kıskanmaya başlamış.
Ali kucağa alındığında tepkisi tavan yapıyormuş.
Geçen gün annesine “Ali’yi iptal et” demiş.
“İptal etmek” söylemini nerden biliyor?
Bilgisayardan.
Leonardo DiCaprio’nun oynadığı gangster şefi Gatsby, alkol yasaklarının türettiği bir yeraltı adamı. Tutkuyla sevdiği Daisy yoksa bataklıktaki boş yaşamına bir manevi değer katma fantezisi mi?
TÜRKİYE güncelinde “yaşam tarzıma dokunma” söylemi dolaşımda. “Alkol” düzenlemesi, kısıtlaması, yasağı...
Hangisini derseniz deyin bu da “yaşam tarzına müdahale” olarak algılanmakta, tepki üretmekte.
Vizyondaki “Muhteşem Gatsby (Great Gatsby)” filmi ile bu tartışmalar kesişti.
Film “alkol yasağının” beklenenin tam tersine “alkol tüketimini katlayarak arttırdığı” gibi bir toplum psikolojisini yansıtıyor.
Üstelik yasak nedeniyle yasa dışı “imalat, dağıtım, satış ağlarını” ellerinde tutan gangster şebekeleri türüyor.
TAKSİM Gezi’si aktivist profili “körler diyarından fil tarifine” dönüşmesin.
Bilinen hikayedir.
Filin bacağından tutan “fil bir sütundur”, kuyruğundan tutan “fil bir halattır”, kulağını tutan “fil yelkendir”, hortumunu tutan “fil kalın bir hortumdur” dermiş ya...
Taksim’de açılan TKP (Türkiye Komünist Partisi) ya da illegal şiddet örgütü flamalarını görüp “Gezi Parkı elemlerinin bunlara ait olduğu” söyleniyor.
CHP, BDP, İP’lilere bakarak hareket onlara mal ediliyor.
Peki o Gezi Parkı’ndaki binlerce “uygar protesto” örneği verenler?
Ha onlar mı?