Atatürk’ü hedef alan yaylım ateşini Atatürkçüler “ayıplasın” ama “yadırgamasın”...
Çünkü bilinen plan...
Sovyetler Birliği’nin komünizmi yayma tehlikesi karşısında ABD “yeşil kuşak” stratejisini oluşturmuştu.
Başta Ortadoğu olmak üzere İslam ülkelerinde siyasi İslama yatırım yapıldı.
İslam unsuruna komünizmin petrol bölgeleri dahil güneye sarkmasına set çekmek misyonu yüklenmişti. Strateji başarıya ulaştı.
Örneğin, Afganistan’da Rus işgali böyle kırıldı. Sadece Taliban değil, İslam ülkelerinden Afganistan’a akan İslam mücahitleri de kullanıldı.
El Kaide’nin 11 Eylül eyleminden sonra -komünizmin çöküşü nedeniyle- devrini tamamlayan “yeşil kuşağın” yerini “ılımlı İslam kuşağı” projesi aldı.
Göksel Arsoy ile Türkân Şoray’ın birlikte oynadığı en güzel film “Kızgın Delikanlı “...
Toprak reformu mesajı veren ve topraksız köylünün acılarını yansıtan film sansüre takılmış, reddedilmiş.
Arsoy, filmin yapımcısı, yani maliyeti cebinden çıkmış... Türkân Şoray elbette gene perdenin büyüsü... Sansür heyetinin kararını öğrenince Göksel Arsoy, filmin bulunduğu kutuyu koltuğunun altına alıyor, arabasına atlıyor ve Çankaya Köşkü’ne gidiyor.
O anda alınmış bir karar bu.
Ne randevu var ne de cumhurbaşkanını tanıyor.
Tabii köşkün bahçe kapısında durduruluyor. Fakat... Israrlı:
“Lütfen bildirin, sayın cumhurbaşkanı belki kabul eder.”
Medyada “belgeler” ya da “belge olduğu iddia edilen kâğıtlar” uçuşuyor.
Anayasa Mahkemesi’ndeki AKP’yi “kapatma davasına” karşı içeride işte böyle belgeler ve çarpıcı haberlerle, dışarıda ise AB’nin, ABD’nin üst düzey sesleriyle bir psikolojik baskı oluşturulmakta.
Anayasa Mahkemesi Başkan Vekili Sayın Osman Paksüt’ün, Kara Kuvvetleri Komutanı Sayın İlker Başbuğ ile Genelkurmay’da yaptığı gizli konuşmanın sızmasından sonra şimdi de Genelkurmay’ın bir gizli yazışması iddiasını taşıyan belge gündeme düştü.
Önce...
Türkiye’nin artık “tabulardan” sıyrılmakta olduğunu görebilmeliyiz. Washington’da, ülkenin “sarmaşıklı” diye bilinen en saygın üniversitelerden mezun, parlak, genç muhabirler sürekli bu tür haberlerin peşindedirler. Onları otel lobilerinde, restoranlarda görebilirsiniz ama çoğu kez kız arkadaşlarıyla değil...
Hepsinin çabası ABD’yi yerinden oynatacak bir haberdir. CIA, FBI, Dışişleri, Beyaz Saray onların av alanlarıdır.
&Oum
Kemal Derviş’in “Olumlu girişimleri baltalamakta üstümüze yok” söylemi “Türkiye klasiğini” düz bir dille ortaya koyuyor.
Davet edildikleri halde, sendika liderlerinin ve TOBB Başkanı’nın TÜSİAD’ın toplantısına gelmeyişleri işte budur.
Sendika liderleri “Derviş’in yeni bir siyasi parti oluşturma hareketine dekor olacakları” kaygısıyla davete önce “evet” dedikleri halde, sonra vazgeçmişler. TOBB Başkanı Rıfat Hisarcıklıoğlu ise yeni bir anayasa hazırlanması girişiminde TÜSİAD’ın ön almasından rahatsızlık duymuş olabilir.
Oysa...
Anayasa Mahkemesi’ndeki “parti kapatma davaları” nedeniyle yaşanan gerilime, bu toplantıda oluşacak bir anayasa konvansiyonu, “toprak hattı” işlevini üstlenebilirdi. Devredeki fazla elektriği alabilirdi.
Bir umut da oluşurdu...
“Bakın, uzlaşma kültürü ekseninde toplumu temsil eden sivil örgütler bir araya gelebiliyorlar. Ağırlık koyabiliyorlar. Siyasi partileri de içine alan çekim alanı yaratabiliyorlar” psikolojisi yaratılmış
Bu yazıyı yayımlamak için uzun süre düşündüm.
Bunca rahatsızlığın üstüne tüy dikmiş olabileceğini biliyorum. Önerilerimin sonuç alacağını ise sanmıyorum.
Gene de yazılmasının gerektiği kanısındayım.
Sorun şudur:
Anayasa Mahkemesi Başkan Vekili Sayın Osman Paksüt’ün, Genelkurmay’da Kara Kuvvetleri Komutanı Org. İlker Başbuğ’u ziyareti ekseninde bir tartışma fırtınası esmekte.
Sayın Paksüt’ün, önce, gazetecilerin sorularına “Hayır böyle bir ziyaret yapmadım” cevabını vermesi ve ardından “hem ziyareti kabul etmesi hem de 3 kez olduğunu” söylemesi rahatsızlık vermiştir. Hele -eğer yayınlar doğruysa- “ziyaretlerden ikincisinin nedenini hatırlamadığını” söylemesi, rahatsızlığı katlamıştır. “Anayasa Mahkemesi üzerine dış etkiler olabileceği” kuşkularına kapı aralamıştır.
Gerçi hem kendisi hem de asker tarafından, “bu ziyaretlerde Anayasa Mahkemesi’ndeki davalarla ilgili tek kelime konuşulmadığı” yolunda açıklamalar yapılmıştır... Öyle olması da gerekir, ama spekülasyon
Eski AİHM yargıcı Rıza Türmen, Devrim Sevimay’a önemli açıklamalarda bulundu.
Onun deneyimleri ışığında Anayasa Mahkemesi’nin son iptal kararı ve kapatma davası için görüşleri, ne yazık ki Euro 2008’in gölgesinde kaldı. Yeterince değerlendirilemedi.
Türmen’e göre, anayasa değişikliğini iptal eden kararda ne “yetki aşımı” vardır hele ne de “yetki gaspı...”
Söylediklerinin özeti şöyle:
Anayasa’nın laiklik gibi değiştirilemez maddelerinin etrafından dolaşarak, aslında o maddeleri değiştiren maddeler, elbette iptal edilir. Bu ne yetki aşımıdır. Ne de yetki gaspı.
Çünkü, “Eğitim hakkından eşit yararlanmak maddesinin, başörtüyle eğitimin serbest bırakılmasını amaçladığı açıktır.”
.......... Bana göre Türkiye’de başörtüsüyle eğitim sorunu vardır. Çözülmelidir. Ama bunun yolu Meclis’teki çoğunluğa dayanarak Anayasa’nın değiştirilemez hükümlerinin etrafından dolaşmak ve o hükümlerin özünü bozmak değildir.
Futbol kepenklerini indirdiğim 7 yıllık bir süreç var yaşamımda...
Tarih 9 Ekim 1965...
Çekoslavakya Milli Takımı bizim Milli Takım’ı 6-0 yendi.
Ali Sami Yen’de oynanan Dünya Kupası eleme maçında öylesine utanmış ve üzülmüştüm ki, bir daha maça gitmemeye karar verdim.
Stadyumların kepenklerini kendimce indirmiştim.
Ta ki, futbolun taçsız kralı Metin Oktay’la 1973’te yakın arkadaş oluncaya kadar...
Ağbi-kardeş gibiydik.
Pazar kahvesi
Çeng, eski Osmanlı ve İran minyatürlerinde sıkça görülen bir çalgı.
Birbirine diş bileyen ülkelerden İsrail, Filistin ve Suriye’den üç nitelikli sanatçı...
Azerbaycan ve Ermenistan’dan ağırlıklı sanatçılar.
Aynı orkestradalar.
Karadeniz, Hazar ve Doğu Akdeniz’in 23 ülkesinden 50 sanatçının “ belalı bölgede barış” için çaldıkları bir orkestra bu.