Aşağısı sakal yukarısı bıyık

11 Nisan 2001


<#comment>Hükümetin esnafa ödül dağıtması ekonomiyi daha da rezil edecek diyerek yazıya başlasam esnaf kardeşlerim sinirlenecek. Yapılan yanlışı anlatamazsam ben sinirleneceğim. Aşağıya tükürsem sakal, yukarıya tükürsem bıyık... Hükümet esnafa yürümesin diyerek şu ödülleri verdi:
(1) Halk Bankası borcu olan esnafa kriz öncesindeki yüzde 55’lik faizi uygulanacak.
(2) Maliye Bakanlığı’nca uygulamaya konulan vergi tecil ve taksitlendirme süresi 30 Nisan tarihine kadar uzatılacak.
(3) SKK ve Bağ - Kur prim borçları tecil edilerek taksitlendirilecek. Bu üç ödül de "halk kesesinden hovardalıkötır. Krizin yükünü artıracaktır.

(1) Kriz, Ziraat ve Halk bankalarının batmasından çıktı. Bu bankaların, ona buna ticari kredi dağıtmasının krizde rolü var ama, bankaları esas batıran, yüzde 130 maliyet ile topladıkları paraları çiftçiye ve esnafa yüzde 55 faiz ile dağıtmaları oldu.

Yazının Devamı

Ankara ‘krizin boyutunu’ anlayamıyor

10 Nisan 2001


<#comment>Ben İstanbul’da yaşıyorum. Son kriz doğrudan ve daha çok dolaylı olarak beni çok mu çok etkiledi. Etkiliyor. İşini kaybeden tanıdıklarım tanımadıklarım, çöken küçük ve büyük işyerleri, aşı ile birlikte ümidini de yitiren çevrem nedeniyle endişeliyim. Krizden başka şey düşünemiyorum.
Geçen hafta sonu Ankara’ya gittim... Gazetecisi, politikacısı, iş sahibi, memur, akademisyen... Her rastladığım her Ankaralıya "Öldük, bittik... N’apcaz acaba?" diyerek ağlaştım. Bekledim ki, karşımdaki Ankaralı da aynı endişeyi benimle paylaşsın... Ama hayret... Ankaralılar krizin ekonomik boyutunu hiç mi hiç umursamıyor. Sadece politik boyutu ile ilgileniyor. Sanırsınız ki, ekonomik kriz Ankara’ya uğramamış.

Ankara’da yaşayanların gelir kaynağı devlet bütçesi. Memurlar maaş alıyor. Maaşları az ama, iş güvenceleri çok. İşlerini kaybetme endişeleri yok. İşyerlerinin batma, kapanma derdi yok. Kriz, çıkınca, enflasyon gelince gelirleri daha da düşüyor ama, bir süre sonra maaş ücret ayarlaması ile düzeltme yapılıyor. Memur ve işçiler dışındakiler devletle iş yapıyor. Devlete mal satıyor. Devlete bina, baraj, yol yapıyor. Paralarını gecikerek de olsa dolara endeksli alıyor...

Yazının Devamı

Ankara Mankara

9 Nisan 2001


<#comment>Cumartesi öğle saatlerinde Ankara’ya ulaştım. Bir taksiye bindim. Yol kavşaklarındaki polis panzerlerinin görüntüsü ürkütücü idi. Taksi şoförü, "Abi bugün esnaf gene yürüyecek" dedi. Saat 14.00’te Ekonomi Muhabirleri Derneği’nin düzenlediği panele katıldım. Başkanımız Mehmet Öngeoğlu, "fakirleşen halkın sorunlarını tartışacağımızı" söyledi. Oturumu yöneten Taylan Erten söz verdi. Dr. Yavuz Ege, Dr. Hayri Kozanoğlu, Dr. Erinç Yeldan ve ben dilimiz döndüğü kadarı ile halkın nasıl fakirleştiğini anlattık. Toplantı bitti. Otele uğradım. Telefon ile ABD’nin Atlanta kentindeki CNN International Haber Merkezi’nden aradılar. "Bugün esnaf gösterileri devam etmiş. Sizin saatiniz ile 20.00’de CNN International dünya haberlerinde görüntüler yayımlanırken sizinle canlı bağlantı yaparak görüş alacağız" dediler.

Saat 20.15’te telefonla bağlantı sağlandı. Görüntüleri yayımlarken bana esnafın sokağa neden döküldüğünü, halkın ne kadar fakirleştiğini sordular. Cevaplarımı canlı olarak yayımladılar. Ankara’daki gazeteci arkadaşlarım beni Mülkiyeliler Birliği lokantasında bekliyordu.
Mülkiyeliler Birliği’ne gitmek için taksiye bindiğimde şaşırdım kaldım. Saat 20.30 Ankara

Yazının Devamı

Bodrum'da eğlence kadar tarih de var

8 Nisan 2001


<#comment>Bir arkadaşım dedi ki, "Bodrum çevresinde Atina'nın çevresindeki kadar bol Yunan kalıntısı, Roma'nın çevresindeki kadar bol Roma kalıntısı var. Bodrum'a yıllardır gidenlerimiz, Bodrum'da açılan her diskoteği, her meyhaneyi, her balıkçı lokantasını bilenlerimiz bunları bilmez. Bunlardan haberi yoktur."
İyi de... Bodrum'a gidenlere, Bodrum çevresinde yazlarını geçirenlere bunları nasıl anlatacağız? Nasıl öğreteceğiz?

Bodrum'daki The Marmara isimli otelin yöneticisi Ardıç Gürsel, tanıtım uzmanı Bülent Korman'ın yardımı ile Bodrum yöresini tanıtmak için çok güzel bir program başlattı. Artılı Bodrum gezi paketi adı ile şimdilik ayda bir otel müşterileri için uygulanan bu program, Bodrum çevresindeki tarihi, köyleri ve yerel yemekleri tanıtım amacı güdüyor.
İlk programa ben de katıldım. Yıllardır Bodrum'a gidip gelip varlığından haberdar olmadığım İasos şehri kalıntılarını gördüm. Şaşırdım kaldım. Dere yataklarından geçip portakal bahçeleri içindeki köylere gittim. Yöre yemeklerini tattım.
İasos, Güllük kentinin hemen karşısında koskoca bir yarımada üzerinde milattan önce 4 veya 5'inci asırdan itibaren şehir haline gelmiş bir yerleşim bölgesi.

Yazının Devamı

Her Hasan'ın arkasında bir "Mehpare Hanım" var

7 Nisan 2001


<#comment>Sayın okuyucularıma bu hafta sonu bir başarı hikayesi anlatacağım... Bu başarı hikayesinin önde görünen kahramanı Hasan... Ama Hasan'ı başarıya taşıyan Mehpare Hanım...
Mehpare Hanım'ın ailesi Yalıkavaklı... Mehpare Hanım on altısında iken süngerci Hasan talip olmuş. Mehpare Hanım, süngerci Hasan'ın denizin hemen kıyısındaki taş evine gelin gitmiş. Süngerci Hasan, arkadaşları ile birlikte nisan ayında denize açılır, eylül ayına kadar Bodrum - Antalya kıyılarında sünger avlarmış. Sünger avcıları av dönemi hiç eve uğramaz hep teknede kalırmış. Sünger tüccarı "ağa", tekneye uğrayıp denizden çıkarılan süngerleri toplar, ihraç edermiş.
Av dönemi olan nisan - eylül ayları dışında süngerci Hasan evine döner orfoz ve lagos avlar, hayat böylece geçip gidermiş.

Derken efendim, bundan on üç yıl kadar önce bizim kıyıdaki süngerlere bir hastalık gelmiş. Süngerler yok olmuş. Bitmiş... Sünger bitince süngerci Hasan'ın da işi bitmiş. Evde bir kız, bir erkek iki çocuk bir de Mehpare Hanım var. Süngercilikten başka iş bilmiyor. Bodrum'a gelen turistler denizden hoşlanıyor. "Sizin eviniz denizin kıyısında... Burayı bir kahve veya lokanta yapın" şeklinde akıl

Yazının Devamı

Vergisiz olmaz

6 Nisan 2001


<#comment>Ekonomiyi düzeltmeye soyunanların "gerçekçi" olmaları gerekir. Vergiler artmayacak. Yeni vergiler gelmeyecek. Memura, işçiye enflasyon ve devalüasyon oranında zam yapılacak. Bankaların hepsi yaşatılacak. Sanayiciye, esnafa, çiftçiye ucuz faiz ile kredi verilecek. Eski faiz borçları ertelenecek. Üç ay sonra her şey düzelecek. Krizden kimse zarar görmeyecek... Sayın okuyucularım, bunlar olmayacak, olamayacak şeyler.

Gerçekleri bilmekte yarar var. Çok canlar yanmadan biz bu krizden çıkamayız. Ülke fakirleşecek. İşçi, memur, emekli kaybedecek. Krizden çıkma çabası içinde "yalap şalap" iş yapan Büyük Türk Büyükleri gerekli ve gereksiz biçimde halkın gelirinden, varlığından pay alacak.
(1) Vergiler mutlaka artırılacak. Kümes dışındaki kazların değil, kümese girmiş kazların tüyleri de yolunacak. KDV, Akaryakıt Vergisi artırılacak. Faize, dövize vergi konulacak. Aktif vergisi ve de beyan edilen gelirlerden kriz vergisi gibi hemen tahsili mümkün vergilere başvurulacak.
(2) Dövizin fiyatı daha da artacak. Önce döviz fiyatı artacak, sonra duraklayacak. Enflasyonun yetişmesini bekleyecek.
(3) Faiz yükselecek. Yatırımlar, üretim gerileyecek. Hazırlıklı

Yazının Devamı

Merkez’in yanlışta ısrarı doları 2 milyona çıkarır

5 Nisan 2001


<#comment>29 Mart Perşembe günü Merkez Bankası yanlış bir uygulama başlattı. Doların fiyatını karaborsa fiyatına oturttu. Tahtakale’nin "ayaklı döviz piyasası"nı Ankara’ya taşıdı. Hr gün 50 milyon dolar gibi küçük miktarlarda döviz satmaya başladı. Bu uygulama piyasayı sinirlendirdi.
Sinirlenen piyasada dar bir arz talep çemberi içinde döviz fiyatları tırmanışa geçti. Merkez Bankası, bir gün önce "Tahtakale ayaklı borsasında oluşan karaborsa fiyatını" ertesi gün resmi Merkez Bankası fiyatı olarak ilan etti.

Durum ortada. Merkez Bankası’nın yanlış uygulaması ile dört iş gününde doların fiyatı 990 bin liradan 1 milyon 300 bin liraya tırmandı.
Perşembe, cuma, pazartesi, salı... 3 Nisan Salı günü dolar 1 milyon 300 bin liradan işlem gördü.
Sayın okuyucularım, sayın halkım... Bu bir yanlıştır... Bu yanlışı görmek, anlamak için müneccim olmaya gerek yoktur. Uygulamanın başladığı gün yazılan ve bu sütunda uygulamanın ertesi günü "Merkez, doları karaborsaya düşürüyor" başlığı ile yayımlanan uyarı yazısının ilk paragrafı şöyle idi:

Yazının Devamı

Bankalar düzelmeden ekonomi düzelemeyecek

4 Nisan 2001


<#comment>Döviz kurunu kazığa bağlayarak istikrar arayan başka ülkelerde olanlar bizde de oldu. Önce bankalar, sonra ekonomi battı. Bu dünyadan haberleri olmayanlar için uyarıları dinlemeyenler için ve hâlâ ne yapmaları gerektiğini bilmeyenler için şaşırtıcı bir durum.
Yerli ve yabancı sermayeli bankalarda yönetim sorumluluğu üstlenen Dr. Vural Akışık, 2000 ortalarında TÜSİAD için bir rapor hazırlamıştı. İstikrar programının bankacılık sistemini nasıl etkileyeceğini ve alınması gereken tedbirleri anlatan rapor Ankara’da Büyük Türk Büyüklerine verildi. TÜSİAD’ın 27 Eylül 2000’deki Yüksek İstişare Kurulu toplantısı nedeniyle bastırılıp kamuoyuna aktarıldı.

Bu raporda Dr. Vural Akışık, Türkiye benzeri döviz kuru bazlı istikrar programı uygulayan ülkelerde olanları anlatıyor, bunların Türkiye’de de olacağını haber veriyordu. Dr. Vural Akışık’ın anlattığı 2 devreli gelişme senaryosu şöyle idi:
(1) Milli para, dolara göre değer kazanacak. İç tasarruflar azalırken krediler büyüyecek. Piyasa canlanacak. Dışarıdan gelen bol ve ucuz döviz sayesinde tüketim artacak. Dış kaynağa dayalı olarak milli gelirin gelişme hızı büyüyecek.
(2) İkinci devrede, döviz

Yazının Devamı