Köy enstitüsüz "köykent" olmaz

6 Eylül 2000


       Köykent projesi "Ecevit"in hayali veya romantik bir proje değildir. Gerçekçi bir projedir.
       Ne yazık ki, köykent projesini kimse ciddiye almadı. Almıyor. Hatta Ecevit bile!..
       Köykent projesinin ne olduğu CHP'nin 1969 "Düzen Değişikliği Programı"nda şöyle anlatılıyordu:
       "Tarımda verimin yükselmesi, köylünün uygarlıktan ve sosyal hizmetlerden daha yeterli ölçüde yararlanabilmesi ve köylü gücüne dayalı bir sınaileşme hareketinin gelişebilmesi için gerekli altyapılar, tesisler, hizmetler, köy grupları arasında en elverişli merkezlerde yoğunlaştırılacaktır. Bu merkezler, dağınık köylerin zamanla kendiliklerinden toplulaşmasını ve kentleşme hareketinin düzenli olarak yürümesini de sağlayacaktır. Aynı zamanda büyük kentlere aşırı nüfus akımı kendiliğinden yavaşlamış olacak; kentleşmede ve sanayiin dağılımında bölgeler arası adalet gerçekleşebilecektir.
       Köykent adı verilebilecek olan bu merkezler, çevre köylerine yollarla bağlanacağından, köylü, bu merkezlerdeki hizmetlerden,

Yazının Devamı

Kalkınamayız çünkü elektrik yok

5 Eylül 2000


       Kalkınmak demek, daha fazla mal ve hizmet üretmek demektir. Mal ve hizmet üretiminin an girdilerinden biri elektriktir. Elektrik olmadan üretim artamaz. Üretim artmadan ülke kalkınamaz. Kişi başı milli gelir yedi yıldır kaldığı yerde kalır. 3 bin doların üzerine çıkamaz. Bu ülkede yaşayanlar hayat boyu refahı göremez.
       Günümüzde tüm üretim elektriğe bağlıdır. Elektriği kesince üretim tatile girmez. Tümüyle rezil olur. Çünkü ileri teknolojide makine elektrik kesintisi nedeniyle zorunlu olarak durduğunda, üretim hattındaki ürünler bozulur. Sistem bozulur. Makineler bozulur.
       Sayın Ecevit "sokak lambalarının yarısını söndürerek elektrik sorununa çözüm arayışındadır." Halbuki sokak lambalarının tükettiği elektrik devede kulaktır. Esas elektriği sanayi kullanır. Türkiye'de tüketilen elektriğin kullanım alanlarına yüzde dağılımı şöyledir:
       Sanayi % 63.2
       Ev / işyeri % 28.2
       Devlet daireleri % 4.5

Yazının Devamı

Devleti fakirlik yıkar (Zengin ülkede irtica tehlikesi olmaz)

4 Eylül 2000


       Şu günlerde ekonominin gündemindeki önemli sorunlar şunlar:
       (1) Özelleştirme gecikti. Hatta ve hatta çıkmaza girdi. Bu kadro özelleştirmeyi beceremeyecek.
       (a) Bu yıl özelleştirilmesi gereken 4 büyük kamu kuruluşu vardı: Türk Telekom, THY, Petkim ve Erdemir. Bu kadro Erdemir'i (Ereğli Demir Çelik Fabrikaları'nı) bedavadan bile birisine verip kurtulamadı. Diğer 3 kamu kuruluşunun satışı imkansız. Yerlisi, yabancısı, bir kamu kuruluşunun azınlık payına büyük ödemeler yapıp, yönetimde seyirci koltuğuna oturacak kadar saf - enayi değil. Bakan ise durumun farkında değil. Sanıyor ki, yerlisi - yabancısı, fiyatı yüksek buluyor. "- Paraları yok ise yüzde 5'ini, yüzde 10'unu alsınlar" diyor.
       (b) Kamu yönetimindeki bankaların özelleştirilmesi düşünülmüyor. Özerkleştirme adı ile, hisselerin bir bölümünü saf ve bakir Anadolu halkına gazladıktan sonra yönetimi ve kredi hortumlama işini gene politikacılar ellerinde tutmak arayışında. Böyle özelleştirme olmaz.
       (2) Politikacılar mal ve hizmet

Yazının Devamı

Sarı Çizmeli Mehmed Ağa

3 Eylül 2000


       Kimdir şu herkesin dilinden düşmeyen "Sarı Çizmeli Mehmed Ağa"? Kitaplar onun kimliği, kişiliği ve adresi belli olmayan bir kişi olduğunu yazıyor.
       Acaba "Sarı Çizmeli Mehmed Ağa"nın kimliği, kişiliği ve adresi belli olmadığı halde adı neden dillerden düşmüyor?
       Mehmed Ağa'nın kimliği, kişiliği ve adresi zaten ikinci planda... Öne çıkan "Sarı Çizme"si!
       Mehmed Ağa'nın "Sarı Çizmesi" ile de ilgili iki anlatım var.
       Birinci anlatıma göre çizme çok mu çok güzel. Çok mu çok şık bir çizme. Biçimi ile farklı, rengi ile farklı, giyimi ile farklı bir çizme. Gören bayılıyor. Gören çizmeye imreniyor. Ama, o sarı çizmeyi kimin yaptığı, kimin sattığı belli değil.
       Çizmeyi yapan ve satan belli olsa, çizmeyi beğenenler gidip benzerini yaptıracak, satın alacak... Çizmeyi yapan ve satan da kendini tanıtamamış. Yaptığı, sattığı çizme bu kadar beğenildiği halde bundan habersiz.

Yazının Devamı

Ermeni ustalar yok oluyor

2 Eylül 2000


       İstanbul'da "AGOS" ismi ile Ermeni cemaati tarafından yayımlanan haftalık bir gazete vardır. Bu gazetenin son sayısında "Özel Ermeni Liseleri"nde okuyup, bu yıl üniversite sınavlarına katılanlarla ilgili rakamlar yayımlandı. Sınava 225 öğrenci katılmış. 203 öğrenci üniversiteye girme hakkını elde etmiş. Başarı puanlarında yıllara göre gerileme olduğu görülüyormuş.
       Yervant Özuzun gazetede yer alan makalesinde yakınıyor: "Ermeni okullarının sayısı 19'a bu okullara devam eden öğrenci sayısı 3.806'ya düştü. Öğrenci sayısı düştükçe okulların öğretim kalitesi de geriliyor. Veliler diğer devlet okullarını ve özel okulları tercih ediyor... Geleneksel baba mesleklerimiz, Ermeniler için artık yok oldu. Bu meslek gelecek kuşaklara çoğumuzun soy ismi olarak geçecek. Toplumumuz 'vardet' (usta) yetiştirmez, yetiştiremez oldu. Bugün hangi mesleğin ustasına sorsanız 'Bu mesleği bana öğreten usta Ermeni idi' der. Ama nerede o Ermeni ustalar? Nerede o meslekler? Çocuklarımızın geleceğini ya Çuhacıhan'a (Çuhacıhan, kuyumcuların toplu olarak bulundukları bir işyeridir) ya da ne olursa olsun yüksek öğrenime

Yazının Devamı

Şimdiki tavuklar bildiğiniz tavuklardan değil

1 Eylül 2000


       Şimdiki tavuklar, başka türlü tavuk:
       - Eskiden bir tavuğun 1 kg. ağırlığına gelmesi için 4 - 5 kg. yem yemesi gerekiyordu. Şimdiki tavuklar 1.8 kg. yem ile 1 kg. et ağırlığına ulaşıyor.
       - Eskiden bir tavuğun 2 kg. et ağırlığına ulaşması için 5 veya beş buçuk ay gerekirdi. Şimdi 42 - 45 günde bir tavuk 2 kg. et ağırlığına (canlı ağırlık) ulaşabiliyor.
       - Eskiden bir tavuk yılda 30 - 40 yumurta verirdi. Şimdi bir tavuktan 280 yumurta alınıyor.
       Bu bilgileri Abant İzzet Baysal Üniversitesi Mudurnu Meslek Yüksekokulu Tavukçuluk Bölümü yardımcı doçentlerinden Dr. Mustafa Midilli'den aldım. Mudurnu Meslek Yüksekokulu Tavukçuluk Bölümü, Devlet Hastanesi'nin bahçesindeki boş bir binada açılmış. Otuzar öğrencilik iki dersliğinde bir doçent, iki yardımcı doçent, eğitimi sürdürüyor. İki yıllık meslek okulunun bir kümesi bile yok.
       Kümesi bile olmayan okullarda araştırma ve geliştirme çalışması yapamadığımız için yabancılara mecburuz. Araştırma

Yazının Devamı

İstanbul Havayolları'nın yolcularını kim taşıyacak?

31 Ağustos 2000


       İstanbul Havayolları'nın uçuşlarını durdurma haberi olağan bir habermişçesine kamuoyuna yansıtıldı. Sonra unutuldu gitti. Ha, İstanbul Havayolları uçuşlarını durdurdu, ha da Kadıköy Çarşısı'nda kasap Halil Efendi dükkanını kapadı!.. N'olmuş yani? İkisi arasında ne fark var? Sayın okuyucularım kasap Halil Efendi'nin dükkanını kapaması da üzücü bir olaydır ama, Halil Efendi'nin müşterileri etsiz kalmaz. Bitişikteki kasap Ali Efendi'den et almayı sürdürürler. İstanbul Havayolları'nın müşterilerinin ise bu imkanı yoktur.
       İstanbul Havayolları, Türkiye'ye turist mevsimi tarifesiz anlaşmalı (charter) uçuşlarla yabancı turist getiriyor, götürüyordu. Bunun yanında yurtiçinde ve yurtdışında da tarifeli uçuşları vardı.
       İçhatlar tarifesinden anlaşıldığına göre İstanbul Havayolları, Türkiye'de on bir şehre (İstanbul, Adana, Ankara, Antalya, Bodrum, Erzurum, İzmir, Kars, Trabzon, Van, Diyarbakır) ve Kıbrıs'a haftanın 7 günü tarifeli uçuş yapıyordu. Tarifeli uçuşların haftalık sayısı 60 dolayında idi. Uçuşlar 150 - 190 kişilik Boeing 737 tipi uçaklarla yapılıyordu. Her

Yazının Devamı

Üretici ve satıcıların hedefi Y kuşağı

30 Ağustos 2000


       Batı dünyasının tüketim pazarını ABD tükecisi yönlendirmeye başladı. ABD tüketicisi yolu açıyor. Dünya tüketicisi arkadan gidiyor.
       Şimdilerde ABD'de üreticilerin ve satıcıların hedef müşterisi ise "Y" kuşağı.
       "Y" kuşağı 1979 - 1984 yılları arasında doğan, 16 - 21 yaş arasındaki Amerikan çocukları. 1950-1960'lı yılların nüfus patlamasında doğanlar, bunların anaları babaları.
       Geçen yıl bunlar ABD pazarında 122 milyar dolar harcama yaptı. Bu paranın 14.4 milyar doları "cep harclıkları" idi.
       2010 yılında ABD tarihinde görülmemiş bir şey olacak. Nüfusun yüzde 30'unu 13 ile 19 yaş arasındaki gençler oluşturacak. Ve bunlar tüketim çılgınlığını başlatacak.
       ABD'de üreticiler ve satıcılar, davranış ve yaşam biçimlerine bakarak, müşterilerini dört farklı grupta topluyor.

Yazının Devamı