Yakında süt ithal edeceğiz

29 Nisan 2000


       Nestle firması, Avrupa'da süt ineği yetiştirme deneyimi büyük firmalardan biridir. Rahmetli Turgut Özal, DPT Müsteşarı iken "süt hayvancılığını ıslah etmede önderlik yapması, örnek hayvancılık yapması için" Nestle'yi Türkiye'ye getirmeye çabaladı. Başaramadı.
       Nestle daha sonraki yıllarda "süt" için Türkiye'ye geldi ama, "süt hayvancılığı" yapmak için değil, Türklerin sütünü işleyip tekrar Türklere satmak için geldi. Önce Tekfen'in yüzde yüz yerli sermayeli "Mis Süt"üne ortak oldu. Şimdi de Mis Süt'ün tamamına sahip oluyor.
       Sütü bizim köylü üretecek. Nestle toplayacak. Kutuya doldurup içeride satacak.
       Bugün üretici sütünü litresi 150 bin liradan satıyor. Bir litre süt, bir litre şişe suyundan daha ucuz.
       Türkiye'de ne kadar süt üretildiği (maalesef) bilinmiyor.
       Süt ile ilgili olarak kamu kesimince benimsenen rakamlara göre Türkiye'de 6 milyon sağmal inek var. İnek başına ortalama verim Batı ülkelerindeki ineklerin dörtte biri ölçüsünde 1.300

Yazının Devamı

Frene rağmen "canlanma"

28 Nisan 2000


       Otomotivde canlanma var. Toplam otomotiv ve hafif ticari araç satışları geçen yıla göre yüzde 70 arttı. Yerli üretici talebi karşılamak için çalışıyor. İthal araçta üç aylık bekleme süresinden söz ediliyor.
       Beyaz eşya (buzdolabı, bulaşık, çamaşır makinesi) Sanayicileri Derneği'nin açıklamasına göre, buzdolabı ve çamaşır makinesi üretiminde artış var.
       Kahverengi eşya (TV ve müzik seti) üretiminde yüzde 11 oranında büyüme yüzleri güldürüyor. Satışların daha hızlı olduğu belirtiliyor.
       Tekstil ve konfeksiyon sanayiinde ihracatın duraklamasına karşın iç piyasa açıldı. İç talebe dönük üretim arttı.
       Kimya sektöründe büyüme var. Sentetik elyafta yüzde 5, akrilikte yüzde 3 büyüme kaydedildi.
       Piyasanın bekleyişi, bu canlanmanın haziran ayına kadar devam edeceği, haziran ayından sonra, yılın ikinci yarısında canlanmanın hızlanacağı şeklinde.

Yazının Devamı

Bankaların "maliyet"i şişiyor

27 Nisan 2000


       Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu, 7 üyenin atanması ile "teşkilatlanmaya" başladı. Tabii ki bütün kamu kurumları gibi bir bina kiralanacak. Binanın içi döşenecek. Binanın içi memur ve sekreter ile doldurulacak. Kapısının önüne otomobilleri dizilecek. Otomobillere birer şoför bulunacak. Sonra Üst Kurul üyeleri için Ankara'da, İstanbul'da lojmanlar kiralanacak. Lojmanlara mobilya alınacak. Lojmanlara telefon çekilecek...
       Üst Kurul "faaliyeti"nin ilk adımı olarak Ankara'da İş Bankası'nın boşaltacağı genel müdürlük binasını yıllığı 2.5 milyon dolara kiraladı. Bina 26 katta yaklaşık 30 bin metrekare kapalı alana sahip olduğuna ve de İş Bankası döneminde binada bin kişi çalıştığına göre boş odaları doldurmak için epeyce mobilya ve "personel" alınacak.
       Üst Kurul'un parası bol. Çünkü kanuna göre bankalar her yıl bilanço toplamlarının 10 binde 3'ünü "yıllık masraf payı" olarak Üst Kurul'a ödemek zorunda. Para yetmediğinde iki misline kadar artırmak mümkün (Bankaların bilanço toplamları 1999 yılında 130 milyar dolar, bunun 10 binde 3'ü 40 milyon dolardır).
&nb

Yazının Devamı

Kıbrıs'ta durum "normal"!

26 Nisan 2000


       Ekonomik bağımsızlık olmadan siyasi bağımsızlık olmaz... Olamaz. İnsanlar için de bu böyledir, ülkeler için de...
       Kadın söylenir: "- Ahhhh... Ah... Bir yerde, bir yudum ekmek bulacağımı bilsem ben bu herifin kahrını çeker miydim!.." Erkek söylenir: "- Ahhhh... Ah... Evde evlad - u iyal olmasa, ben bu patronun derdini çeker miydim!.."
       Bir ülkede memur maaşı bir başka devletten gelen para ile ödeniyor ise, bir ülkede bir başka devletten para gelmeden ışık yanmıyor, su akmıyor, arabalar yürümüyor ise o ülkenin halkı, o ülkeyi yönetenler "istediklerini yapabilir, istedikleri kararı alabilir mi?"
       Bundan yirmi beş yıl önce Kıbrıs ikiye ayrıldı. Aşağıda kalanlar epey sarsıldı. Sonra toparlandı. Kendi yağlarınla kavruldu. Bugün kendi kendilerine yeter hale geldi. "Kişi başı üretim", "kişi başı milli gelir" 17 bin dolara yükseldi. Yunanistan'ın eline bakmadan yaşıyorlar. Yunanistan'ın peşinden (Türkiye'nin önünden) Avrupa Topluluğu'na giriyorlar. Onlar girmek için çırpınmıyor... Avrupa Birliği onları bir an önce tam üye olarak

Yazının Devamı

İğdebağlar halkı tarlada

25 Nisan 2000


       Araplı'nın adı şimdilerde "İğdebağlar" olmuş. Şarköy'ün ardındaki tepede kurulan bu köyün her evinden ova ve deniz görünüyor. Rumlar kurmuş. Milli Mücadele'den sonraki değişimde buradaki Rumlar Selanik'e, Selanik'teki Türkler buraya taşınmış.
       Eriklice köyünden Fedai Yıldız'dan rica ettim. Beni İğdebağlar köyüne "çıkarttı"... Kaymak gibi bir asfalt yoldan İğdebağlar'a ulaşınca şaşırdım. Uzaktan "resim gibi" görünen köyün toprak yollarında zorlukla yürünebiliyor. Sokaklarda oynayan sarı saçlı, yeşil gözlü, güzel yüzlü çocuklardan başka ortalıkta görünen yok. Rumlardan kaldığı belli olan taş evler bakımsız. Ahşap evlerin ya bir, ya iki duvarı kalmış. Köy kahvesi bomboş...
       "İğdebağlar halkı nerede?" diye sual eylediğimde, "köy halkının çoğu şehre indi... Köyde kalanlar da tarlada" cevabını aldım.
       Köyde oturan erkeğe kız vermez olmuşlar. Evlenenler Şarköy'de ev kiralayıp veya satın alıp köyden ayrılmış. Köyde yaşlılar kalmış... Onlar da kadın erkek, üzüm ve zeytin çapasına gitmiş. Yaz hazırlığı, herkes tarlasında bir şeyler

Yazının Devamı

IMF'yi dinlersek "çiftçi", dinlemezsek "ekonomi" hapı yutacak

24 Nisan 2000


       Türk çiftçisinin başına taş düşecek... Henüz haberi yok... Hükümet IMF'ye söz verdi. Bu yıl buğday fiyatları IMF reçetesine göre belirlenecek...
       IMF diyor ki, "2000 yılında buğday fiyatı (1) ya dünya fiyatının en fazla yüzde 35 üzerinde olacak, (2) ya da bir ton buğdayın fiyatı 150 doları geçmeyecek."
       Ercan Kumcu bu reçeteyi Türkçeye tercüme etti: (1) Bugünkü dünya fiyatları dikkate alındığında, dünya fiyatının yüzde 35 üzerinde fiyat belirlenirse TMO'nun çiftçinin buğdayını 81 bin liradan alması gerekiyor. (2) Buğdayın tonuna 150 dolar fiyat biçilir ise, buğday fiyatının 90 bin lira olarak açıklanması gerekiyor.
       Halbuki geçen yıl hükümet buğdaya 80 - 90 bin lira fiyat biçmişti.
       Bu anlatıma göre, IMF'yi dinlersek "çiftçi"ye geçen yılki fiyatın altında fiyat ödeyeceğiz, çiftçi batacak... IMF'yi dinlemez de buğday fiyatını istediğimiz gibi yükseltirsek, IMF'ye verilen imzayı yalamış olacağız, ekonomi batacak.
       Genel inanış, tarım ürünleri

Yazının Devamı

Annelerimizin "çorbası"

23 Nisan 2000


       Geçen pazar günü bu sütunda rahmetli annemin taze bakla çorbasına olan özlemimi yazmıştım. Ölmeden önce annemden alamadığımız bakla çorbasının tarifini sayın okuyucularımdan rica etmiştim.
       Çok sayıda okuyucumdan gelen tarifi vermeden, okuyucularımın "anne" konusundaki duyarlılığına dikkat çekmek istiyorum. Sayın okuyucularımın büyük kısmı, anneleri ölmeden bakla çorbası tarifini alamadıklarını fakat daha sonra annelerinin bakla çorbasının özlemi ile tarifi öğrendiklerini yazıyordu. Bir kısmı hayattaki annelerinden öğrendikleri tarifi göndermişti.
       Türkiye büyük bir değişim içinde. Ekonomik, sosyal hızlı bir değişim yaşıyoruz. Annelerimiz, babalarımız bizden önceki dilimi yaşadı. Bu dilimde büyük birikimleri oldu... Bakla çorbası reçetesi "tek bir örnek - tek bir sembol"... Onlar, daha başka çorbaların, daha başka konuların da reçetesini biliyor. Hayatta iken annelerimizle, babalarımızla diyalog kuralım. Öğreneceklerimizi, öğrenebileceklerimizi sorup öğrenelim. Birikimlerini kimseye aktaramadan ölüp gitmesinler... Sonra, "...keşke şunu da sorsaydık, keşke bunu

Yazının Devamı

"Gülor" şarapta iddialı

22 Nisan 2000


       Orhan Türker, Güler Sabancı'nın dayısı. Kimya yüksek mühendisi. Emekli olunca, yeğeni "Dayıcığım, gel seninle şarapçılık yapalım" demiş. Dayı - yeğen, isimlerinin baş hecelerini bir araya getirerek "Gül - Or" ismi ile bir şirket kurup Şarköy'de üzüm bağı satın almışlar. Şaraplık üzüm yetiştirmeye başlamışlar. Sanırlarmış ki, üzümleri yetiştirip, bir başkasının şaraphanesinde şaraba dönüştürebilecekler... Ama bakmışlar ki, üzümden şarap yapmak, üzüm yetiştirmekten daha da önemli bir iş. Bunun üzerine üzüm yetiştirdikleri arazinin ortasına şarap tesisi kurmaya başlamışlar.
       Şarap tesisi çelik tanklarıyla, dinlenme fıçılarıyla laboratuvarıyla kocaman bir iş. Bu işin ucundan başlayan başladığı yerde duramıyor. Her yıl kapasiteyi büyütmeye mecbur kalıyor. "Gülor" şaraphanesi de 30 ton ile başlamış, şimdilerde 300 ton kapasiteye ulaşmış. Yakında kapasite iki misline çıkacak. 300 ton kapasite demek, yılda en az 300 bin şişe şarap demek.
       Şarköy'de bağcılığı Rumlar başlatmış. Yerli bağ kütüklerinin çoğu Rumlardan kalma. Fransa'dan gelme. Yabancı dilde bu bağlardan

Yazının Devamı