Talep yok üretim yok

15 Mayıs 2000


       Bir ekonomide "iyiliğin göstergesi" üretimdir. Üretemeyen ekonomide iyilikten söz edilemez. Üretemeyen ekonomi fakirleşir. Ülke fakirleşir. Halk fakirleşir.
       Türkiye'de son yedi yılda üretim olduğu yerde "saydı". Kişi başı milli gelir (kişi başına dolar olarak üretim ve kişi başına dolar olarak gelir) 3 bin doların etrafında dolandı durdu.
       1999 yılında üretimde önemli bir gerileme oldu.
       Beklenen, öncelikle 1999 yılındaki gerilemenin kapatılması, 1998 yılı çizgisine çıkılması sonra da o çizginin üzerinde bir üretim artışının yakalanmasıdır.
       Bu söylediklerim işin "hikaye"sidir. Şimdi gelelim "gerçeğe". Gerçek, rakamlardan izlenir. Elimizdeki en sağlam rakam, hisse senetleri borsada işlem gören şirketlerin üçer aylık satış rakamlarıdır.
       Garanti Yatırım Araştırma Bölümü iktisatçıları güzel bir çalışma yaptı. 1998 Mart ayından 2000 yılı Mart ayına kadarki dönemde satış rakamlarını açıklayan "borsa şirketleri"nin satış rakamlarını ABD dolarına

Yazının Devamı

32 çıplak fotoğraf 32 çıplak "yalan"

14 Mayıs 2000


      "Yıldızlara baktıkça evren onun için yaratılmış gibi geliyor. Nerelerden taşıyıp getirdiği üç tekerlekli bisikletinin karşısında durduğunda da, yaşlandığını duyumsadığı günün ertesinde çektirdiği fotoğrafını eline aldığında da aynı duygu uyanıyor içinde."
       156 sayfalık kitabın 125'inci sayfasındaki başlıksız yazı böyle başlıyor. Sayfayı çevirmek istiyorsunuz. İki sayfa birbirine yapışık durumda. Bıçakla kağıdı kesiyorsunuz. 126 ve 127'inci sayfalar açığa çıkıyor. Bu iki sayfada yazı yok. Ortadan ikiye bölünmüş bir kadın resmi. Kadın çıplak. Göğüslerinin altına kadarki kısmı görülüyor.
       Sonra sayfayı çeviriyorsunuz. 128'inci sayfada yazı devam ediyor. Kitabın sonundaki "dizin" kısmına bakıyorsunuz. 126 - 127'inci sayfalarla ilgili şu not düşülmüş: "İnci Asena, şair, Adam Yayınları'nın kurucusu. Eski güzellik kraliçesi. İstanbul'da yaşıyor." Açıklama sadece okuyucunun bıçakla keserek açtığı o iki sayfadaki yarıya bölünmüş çıplak resimlerle ilgili...
       Ya o resimlerden önceki ve sonraki sayfalardaki yazılar ne?
  &n

Yazının Devamı

Bonoya da, borsaya da bu yıl vergi yok

13 Mayıs 2000


       Maliye Bakanlığımızın yaptığı hatalar nedeniyle vergi akacak sanılan musluklar teker teker kapanıyor.
       Vergi Hocası Şükrü Kızılot bir yıl önceden yazdı... "Kararname ile Stopaj Vergisi alınamaz, kanun lazım" dedi. Maliye dikkate almadı. Danıştay kararnameyi iptal etti. Yatırım indiriminden stopaj kalktı. Maliye 2000 yılında bu musluktan 350 trilyon lira vergi akacak sanıyordu. Musluk kapandı.
       Vergi Hocası Şükrü Kızılot şimdi de bonodan ve borsadan 2000 yılında Maliye'nin bir kuruş vergi alamayacağını hesapladı. Halbuki bu musluktan da Maliye'nin bekleyişi 100 trilyon lira vergi idi.
       2000 yılında bonoda, borsada vergi olmaması Ayşe Hanım Teyzemi de, Ali Bey Amcamı da, Koç'u da, Sabancı'yı da ilgilendiriyor. Hele hele bankaları çok mu çok ilgilendiriyor.
       Kanunda yazılı olduğu halde Maliye'nin 2000 yılında bonodan, borsadan neden vergi alamayacağını Şükrü Kızılot Hoca'dan öğrendiğim kadarı ile anlatayım.
       * 2000 yılında elde edilen Hazine bonosu

Yazının Devamı

Siirtli için "Jet - Pa" bir ümit

12 Mayıs 2000


       Minibüsün şoförü Sadık Gümüş, "- İşte Jet - Pa fabrikası buraya kurulacak abicim" diyor. Karayolundan Siirt'e girerken yol boyu sıralanan terk edilmiş, harabe hale gelmiş ahırların arasında "Jet - Pa Otomobil Fabrikası"na 5 kilometre kaldı - 3 kilometre kaldı - Jet - Pa Otomobil Fabrikası burada kurulacak" yazılı levhalar görülüyor.
       Minibüsün şoförü Sadık Gümüş, boş bir binayı gösteriyor. "- Burası da Siirtlileri yakan Meyankökü Fabrikası'nın binası" diyor ve anlatıyor. TSKB öncülüğünde Siirtliler bir araya geldi. Sermayesinin yüzde 49'u mahalli halka, yüzde 51'i TSKB'ye ait fabrika kuruldu. Sonra TSKB hissesini Alarko'ya sattı. Alarko işletiyorum, işletim derken fabrikayı kapattı. Siirtlilerin paraları da, umutları da yok oldu.
       "- Gazetelerde Jet - Pa ile ilgili haberleri okuyor musunuz? Jet - Pa'nın bu fabrikayı yapabileceğine nasıl inanıyorsunuz?" diyecek oldum.
       Minibüs şoförü, "- Yok abi... Yapar... Sen gazetelere bakma... Jet - Pa yapar... Jet - Pa iki yıldır Siirt'te dört yüz fakir aileye bakıyor. Her ay banka

Yazının Devamı

Doğu'da "yeni hayat"

11 Mayıs 2000


       Kilim dokuyan on beş yaşlarındaki gözlerinin içi gülen kıza ismini sordum. Semra Yılmaz imiş. Sekiz kardeşmişler. Babaları işsizmiş. Semra ilkokuldan sonra okuma imkanı bulamamış. On - on beş günde, bir kilim dokuyormuş. Kilimler satılınca işçilik payı olarak her ay eline yaklaşık 50 milyon lira geçiyormuş. "- Semra, parayı ne yapıyorsun?" dedim, "- Mark alıyorum" diyerek cevapladı. Güldüm "- Bugünlerde mark iyi gitmiyor... Mark alanların durumu pek iyi değil Semra" diyecek oldum. "- O halde ben de altın alırım, dolar alırım" dedi.
       Kurtalan'da kaymakamların kendi çabalarıyla buldukları binada, kendi çabalarıyla toparlayabildikleri para ile yaptırdıkları basit tezgahlarda, kaymakamların taaa Afyon'dan getirdikleri yirmi beş yaşındaki Saviye Savaş öğretmenin yetiştirdiği elli genç kız birer, ikişer tezgahlara dağılmış kilim ve ipek halı dokuyor.
       Kaymakamlar bir de "kök boya atölyesi" kurmuşlar. Yün ve ipek, yörenin otlarıyla boyanıyor. Genç kızlar bu ipliklerle kilim, halı dokuyor. Genç kızlara ipek halıda metrekare başı 35 milyon lira, yün kilimde metrekare

Yazının Devamı

Boşalan köylere dönüş "zor"

10 Mayıs 2000


       Karayolu Siirt'e yaklaşırken, yolun iki yanında terkedilmiş, ahırlar, besi çiftlikleri sıralanıyor. Kocaman kocaman, uzun uzun "fenni ahır"lar. Çoğunun çevresinde bakıcı binaları var. Bunların yarısı dağda merada hayvan kalmadığı için boş kalan ve de harap olan ahırlar. Yarısı da, hayvancılığı teşvik tedbirlerinden yararlananlar tarafından kurulan ve fakat sonu getirilemeyen besi çiftlikleri. Teşvik tedbirlerinden yararlanılarak kurulan besi çiftliklerinin şüphesiz bir bölümü "kötü niyetlilerin sadece teşvik parası için başlattıkları göstermelik tesisler" ama, büyük bölümü de değişen şartlar nedeniyle batan tesisler. İyi niyetli yöre insanı teşvike "tav olarak" kamyonunu, evini satıp hayvancılığa başlamış. Şartlar değişince ithal inekler başına dert olmuş. Veterinerden alınan sahte raporla damızlıklar kasaplığa dönüşmüş. Kesilmiş. Gitmiş.
       Terör nedeniyle dağlar, otlaklar ve meralar "hala" hayvan sahiplerine kapalı. Çok az sayıdaki meraya "kontrollü olarak" giriş izini veriliyor.
       Bu nedenle şu biline ki, "bugün için Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da hayvancılık

Yazının Devamı

Doğu'daki kaymakamlara selam

9 Mayıs 2000


       Siirt Valisi Erol Arıkan diyor ki, "- Devlet yöreden 5 alıyor, yöreye 100 harcıyor".
       Siirt'in 38 yıllık mahalli gazetesini yayınlayan Cumhur Kılıçoğlu "basının korkusuz kalemleri"nin Siirtlilerin ortak isteğine tercüman olmalarını istiyor: "Bölgenin ekonomik, sosyal, kültürel yönden arzu edilen çizgiye gelebilmesi için tek çıkış noktası üniversite şehri olmasıdır. İlk adım olarak 'fen ve edebiyat fakültesi' kurulmalı, bu fakülte kısa sürede üniversiteye dönüşmelidir" diyor.
       Eskiden Doğu Anadolu'da "halk", yol, elektrik, su, telefon isterdi. Okul, yatılı okul, lise isterdi. Kazalarının "vilayet" olmasını, vilayetlerine "askeri bir birlik gelip garnizon kurmasını" isterdi... Siirt'te şimdilerde bunların hepsi var... Üniversite istiyorlar.
       Sadece Siirt'te değil, çevredeki her yerleşim bölgesinde "halk" devletten bir şey istiyor. Bir şey bekliyor... Bu istek ve bekleyişin ucu ve sonu yok.
       Devlet, "Harun'un hazinelerine sahip bir devlet" değil ki... Devlet, kişi başı milli geliri

Yazının Devamı

Siirt'te hayat zor

8 Mayıs 2000


       Siirt'in HADEP'li Belediye Başkanı Selim Özalp ile hafta sonu sabah saat 8.00'de Kızlar Tepesi'nde buluştuk. Kahvaltı masasının üzerindekileri Siirtliler Derneği Başkanı Başar Akyürek'in eşi Pınar Akyürek'in yardımı ile öğrendim. Şekerli puf böreği (heşvet), bulgurlu kuru köfte (ismeyket), taze tandır ekmeği (ımravvah), kuru tandır ekmeği (ığbeskeek), ince gözleme (fatayor), taze pekmezli tatlı (keekteze), otlu peynir, taze tuzsuz peynir, tereyağı ve Parvari balı ile kahvaltı yaptık. Çay içtik. HADEP'li Başkan Selim Özalp diyor ki, "Şimdilerde halkın sudan ve ekmekten daha fazla güven ve huzura ihtiyacı var."
       Sadece Belediye Başkanı değil, herkes bunu söylediğine göre demek ki, terör bittikten sonra şimdi bu sorun gündemin başına gelip oturmuş.
       Terör sona ermiş ama on beş yıl önce boşalan veya boşaltılan köylere henüz dönülmediğinden şehirlerdeki huzursuzluk devam ediyor. Siirt köylerini boşaltanlardan bir bölümü ineklerini de alarak Siirt'e gelip yerleşmiş. Otlaklar ve meralar kapalı olduğu için inekler on beş yıldır Siirt'te şehir içinde, bahçelerde,

Yazının Devamı