Enflasyon yeniden tırmanabilir

8 Ağustos 2003

<#comment>
<#comment>
Enflasyon hızla düşüyor. Yıllık bazda tüketici fiyatları yüzde 27.4, toptan fiyatlar ise yüzde 25.6'ya kadar indi. Meslektaşlarımızın çoğu artık yıl sonu enflasyon hedefinin (yüzde 20) üç aşağı - beş yukarı tutacağı kanısında. Gerçekten de yılbaşında, savaş çıktığında hedefe yaklaşmanın hayal olduğu kanısı hayli yaygındı. Şimdi ise dengeler ve beklentiler değişmiş görünüyor.
Bunun iki etmeni var. Biri son aylarda, özellikle Irak savaşı sonrası TL'nin değer kazanması, diğeri de sıkı maliye politikasının alsak da olsa sürmesi. Ancak her iki etmenden biri (veya her ikisi) katkı vermeyi sürdürmezse ne olacak?

Kur - enflasyon döngüsü
Önceki gün Vatan gazetesi yazarlarından Seyfettin Gürsel bunlardan ilkini; döviz kuru ile enflasyon beklentisi arasındaki sıkı bağı işliyordu. Malum uzun yıllar izlenen enflasyon kadar devalüasyon politikası zaman içinde kronik enflasyonu yarattı. Böylece devalüasyon enflasyonun nedeni haline geldi. Zaten 2000 yılında kuru yavaş yavaş frenleyerek enflasyonu düşürme politikası da bu temele dayanıyordu. Ancak bu politika yürümedi.

Yazının Devamı

Önümüz açık görünüyor

7 Ağustos 2003

<#comment>
<#comment>
Dün Merkez Bankası (MB) gecelik faizleri 3 puan daha indirdi. Böylece Irak Savaşı bittiğinden bu yana faizler tam 12 puan düşürüldü. MB'nin faizleri sık sık indirmesi, enflasyon beklentilerinin hızla aşağı seyretmesinden kaynaklanıyor. Bunun bir etkisi de bono faizleri üzerinde oluyor. Parasını kısa vadeli değerlendirmek isteyenler, düşen getiri karşısında bono almayı yeğliyor. Böylece bono faizleri de düşüyor.
Enflasyon beklentilerinin düşmesinde elbette TL'deki reel değerlenmenin katkısı oldu. Öte yandan, faizlerin hızla indirilmesinde biraz da MB üzerindeki aşırı baskılar etkili oldu. Ancak artık bir süre faizlerin daha da indirilmesi zor. Çünkü gecelik faizle, yıl sonu enflasyon beklentisi arasındaki fark azaldı. Yani risk primleri iyiden iyiye düştü.

İki olumlu olgu bir arada
Şu anda üretimde genel bir toparlanma, enflasyonda da düşüş gözleniyor. Bu geçen yıl da yaşanmıştı. Genellikle çelişen bu iki ekonomik hedefin, bir arada, iki yıl üst üste elde edilmesi piyasaları ve tabii IMF'yi de olumlu bir bakışa yöneltiyor.

Yazının Devamı

IMF'nin verdiği işaret

6 Ağustos 2003

<#comment>
<#comment>
Geçen pazar günü yapılan İstanbul il kongresinde CHP'nin şimdiki Genel Başkanı Deniz Baykal CHP'de yarışma olabileceğini, ancak artık iç çekişme döneminin sona erdiğini söyledi. Bizce kongrenin en can alıcı noktası da buydu. Çünkü İstanbul il kongresini Baykal ve arkadaşları ilk defa kazanıyorlardı. Anlaşılan bu zafer Baykal'ı öylesine mutlu etmiş ki, böylesi bir konuşma yaptı.
CHP'nin şimdiki Genel Başkanı gayet deneyimlidir. Yerel seçimlerden sonra yakın çevresinden kendisinin karşısına yeni bir isim çıkarılacağını sezmiş olsa gerek ki, kurultay delege listesini tek tek inceleyerek onaylamış. Demek ki, Baykal yine de rahat değil.
Baykal parti - içinde çekişmenin bittiğini söylese de, konuşmanın ardından sabaha dek kavgalar dinmemiş. Ancak Baykal'ın söylemek istediği farklı bir şey olsa gerek. Baykal İstanbul kongresiyle artık kimsenin karşısına çıkamayacağını söylemek istiyor. Gerçekten de, 1995 seçimlerinden bu yana neredeyse tam on yıldır aday belirlemeyi tamamıyla kendi tekellerine alarak, Baykal ve arkadaşları hunharca bir soykırım uyguladılar. Değil çekişme, yarışma olanağı bile kalmadı.
Baykal'ın iç çekişmenin sona erdiği sözünü duyduğumuzda

Yazının Devamı

IMF'nin verdiği işaret

5 Ağustos 2003

<#comment>
<#comment>
Cuma akşamı IMF yönetimi Türkiye'nin 5. gözden geçirmeye ilişkin niyet mektubunu onayladı. Bu beklenen bir gelişmeydi. Ancak bu kararla birlikte, borçların geri ödenmesi konusunda esneklik gösterilmesi piyasaları şaşırtıverdi. Çünkü 2004 yılında vadesi gelen IMF borçları 2005 ve 2006 yıllarına ertelenmiş oldu.
Ertelenen borç tam 8.2 milyar SDR; yani 11 milyar dolar. Malum; Türkiye 4 Şubat 2002'de yaptığı stand - by anlaşmasıyla IMF'den 18 milyar dolar kredi kazanmış ve şimdiye dek bunun 15 milyar dolarını çekmişti. Ayrıca, son gözden geçirme aşamasıyla 476 milyon dolar daha elde ediliyor.
Kararın ertesinde IMF Başkanı Horst Köhler'in yaptığı açıklama ilginç noktalar içeriyor. Kararda, hükümetin milli gelirin yüzde 6.5'u kadar faiz - dışı fazlayı elde etme kararlılığının etkili olduğu anlaşılıyor. Ayrıca, kronikleşen sosyal sigorta sistemindeki açıkların Meclis'te ele alınan reformlarla kapatılması çabası etkili olmuş.
Köhler'in açıklamasında programın üç temel ayağı vurgulanıyor. Enflasyonun düşürülmesi; borcun azaltılması ve sürdürülebilir büyümenin elde edilmesi. Açıklamaya göre, Irak savaşı sonrası piyasaların hızla istikrara kavuşması ve Avrupa

Yazının Devamı

Sigortacılık bizde neden bodur?

1 Ağustos 2003

<#comment>
<#comment>
Türkiye'de sigorta sektörü gelişmekte olan ülkelere göre bile çok zayıf. Dünkü yazımızda bunu rakamlarla dile getirdik. Ancak bu zafiyetin nedenlerini tartışmazsak sektörde düzelme de sağlanamaz.
Öncelikle Türkiye'de sigorta sektörünün karlılığı çok düşük. Sektörde çok sayıda şirket var ve aşırı rekabet karları azaltıyor. Sermaye yetersizliğinin nedeni işte bu karsızlık. Sermayeler yetersiz olunca reassürans, yani riski ve geliri paylaşma gereği doğuyor. Böylece, yumurta- tavuk misali karsızlık sürdürülmüş oluyor. Bundan kurtulmanın yolu sektörde yoğunlaşmanın artması. Karlar ancak böyle yükselebilir riske karşı verilen sigortanın da gücü artar.

Bize bir şey olmaz!
İkincisi; ülkemizde hala sigorta bilinci çok düşük. Malum "bize bir şey olmaz" inancı sürüyor. Oysa bu cahil cesaretinden başka bir şey değil. Birçok sürücü kendini "en iyi şoför" görüyor, kaskodan kaçınıyor. Deprem sigortasına da gerek yok. Ne de olsa kimse çürük bina almaz! Ancak bu kafa ile de ülkenin kalkınmayacağı aşikar!

Yazının Devamı

Türkiye'de sigortacılık benzer ülkelerden de geri

31 Temmuz 2003

<#comment>
<#comment>
Sigortacılık ülkemizde az bilinen ve de az önem verilen bir sektör. Oysa geri kalmış ve hayli sorunlu olan bu sektöre önem vermemiz gerekiyor. Çünkü dünyada en büyük sektörlerden biri sigortacılık. Üstelik geliştiği takdirde, ekonomiye birçok olumlu etkiler sağlıyor. Sermaye birikimini hızlandırıyor.
Tüm dünyada 1 trilyon dolar kadar hayat - dışı sigorta primi üretiliyor. Bunun yüzde 90'ını gelişmiş ülkeler üretiyor ve böylece kişi başına sigorta harcaması 900 doları aşıyor. Gelişmekte olan ülkelerde ise bu oran 20 doları bulmuyor.
Öte yandan, dünyada hayat (yani sağlık ya da emeklilik) sigortaları primi 1.4 trilyon doları aşıyor. Bunun da yüzde 93'ünü gelişmiş ülkeler üretiyor. Ancak kişi başına prim üretimi gelişmiş ülkelerde 1400 dolarken, gelişmekte olan ülkelerde 27 dolar etmiyor. Yani arada bir uçurum var.

ABD sigortacılıkta lider

Yazının Devamı

Cola Turka furyası

30 Temmuz 2003

<#comment>
<#comment>
Geçtiğimiz günlerde Türk tüketicisinin beğenisine sunulan Cola Turka isimli içecek dost sohbetlerinin temel konusuydu. Ülker grubunun çıkarttığı bu içecek daha çok konuşulabilir. Çünkü nihayet kola bir Amerikan içeceği. Yerli üreticilerden şimdiye dek kim bu piyasadan pay almayı denediyse sonunda hep havlu attı. Cola Turka bu geleneği bozarsa gerçekten kutlanması gerekir. Ancak havlu atan birçok yerli üretici tat ve kalite bakımından hiçbir zaman bu denli iddialı olmamıştı. Ülker öylesine iddialı ki, piyasaya soktuğu mal için bir süre yapması gereken promosyon indirimini bile uygulamadı.
Türkiye'de alkolsüz içecek piyasasının büyüklüğünün 1 milyar dolar kadar olduğu söyleniyor. Bunun hemen hemen yüzde 40'ı gazlı içeceklerden, dörtte biri de kolalı içeceklerden oluşuyor. Yani kola piyasasının toplam büyüklüğü 250 milyon dolar kadar. (İçecek piyasasından önemli patronlardan biri geçenlerde kola piyasasının 1 milyar doları bulduğunu söylese biz bunu biraz abartılı bulduk)

Kola piyasasının en büyük aktörü Coca Cola. Pazarın yüzde 55'ine tek başına egemen. Pepsi Cola'nın bile payı yüzde 40. Geri kalan yüzde 5 de yerli üreticiler ve jenerikler, yani

Yazının Devamı

'Soğuk hindi' Türkiye'de iş yapar mı?

29 Temmuz 2003

<#comment>
<#comment>
"Soğuk hindi" (Cold Turkey) bir ekonomik deyim. Şaşırtıcı derecede katı bir istikrar programı uygulandığında bu deyim kullanılıyor. Geçtiğimiz günlerde IMF Araştırma Bölümü'nde çalışan üç uzman uzun yıllardır Türkiye'de var olan enflasyon olgusunun böylesi bir politika ile aşılması üstüne bir araştırma yayımladılar.
Oya Celasun, Gaston Gelos ve Alessandro Prati isimli bu ekonomistler Türkiye'nin 30 yıllık enflasyon tarihinde hiper - enflasyona kaymamasını geriye dönük fiyatlama (endekslenme) olgusuna bağlıyorlar. Ücretler, kiralar hep geçmiş enflasyona endekslendiğinden bir taraftan enflasyonu sürüklerken, diğer taraftan da enflasyonun daha yukarılara gitmesini önlüyor. Tabii bir de enflasyon vergisi yaratılıyor ve kamu maliyesindeki aşırı açıklar kısmen kapanmış oluyor.

Tedrici politikaların şansı
Genellikle geriye dönük endekslemenin, yahut fiyat ataletinin (inertia) egemen olduğu ekonomilerde enflasyonun tedrici (gradualist), yani zamana yayılmış yöntemlerle önlenmesi gerekiyor. Çünkü ani politikalar ciddi üretim maliyetleri oluşturuyor. Bir başka önemli konu da; kredibilite. Eğer politikayı uygulayanların saygınlığı kalmamışsa, ani

Yazının Devamı