Ekonomide esintiler iyimser

3 Aralık 2001


<#comment>Ekonomide esintiler giderek olumlu yönde güçleniyor. Geçtiğimiz hafta ihracatın ilk 9 ayda yüzde 12 arttığı, cari işlemlerdeki (net döviz gelirlerindeki) rakamın 2,5 milyar dolara ulaştığı ve açıklanan 3.ncü çeyrek büyümenin ise (beklenenden daha az olumsuz) yüzde 8,5 küçülme ile sonuçlandığı açıklandı. Ve nihayet Cuma akşamı reel sektör paketi açıklanırken Standard and Poors da Türkiye’nin notunun yönünü değiştirdi.
Ancak çark önceden başlamıştı. Artık kimse yakın bir gelecekte kriz veya hiperenflasyon öngörmüyor. Kimi Udönüşü yaptı, kimisi de Vdönüşü. Hafif de olsa direksiyon kıvırmayan kalmadı. Daha birkaç hafta önce iç borçlarda konsolidasyonun kaçınılmazlığını yazanlar, şimdi "yapılsaydı daha iyi olurdu" diye yan çiziyor. İşin özü şu; bazılarımız karamsarlığı çok abartmış, işi amigoluğa döndürmüştü. Kaygılar sıralanırken, olumlu gelişmeleri görmezden geliyorlardı. Bazıları ise hala aynı noktada. Onları da ciddiye almamak gerek.

Uygulanan program ülkeyi bir iç borç batağından kurtarmayı amaçlıyor. Bunun da yöntemi belli. öncelikle daha düşük faizle borçlanılacak. Böylelikle iç borcun büyüme hızı düşecek. ikincisi, milli gelir hızlı büyüyecek, ki iç

Yazının Devamı

Niyet mektubunda kılıfa uydurma var mı?

30 Kasım 2001


<#comment>IMF İcra Direktörleri Kurulu 10’uncu gözden geçirme görüşmelerini tamamlayarak Türkiye’nin ek niyet mektubunu dün açıkladı. IMF aralık ayında 11’inci gözden geçirme çalışmalarını 24 Aralık’a kadar tamamlayacak. Mektubun içeriğinin büyük kısmı aslında bir süredir biliniyordu. Basına sızmıştı... Bu nedenle bilinmeyen çok az bilgi var. Mektup 2002 yılının bir hedefler planı izlenimini veriyor.
Mektup 11 Eylül’ün ekonomiye getirdiği olumsuzluklarla başlıyor. Böylece desteğin bahanesi konuluyor. Büyümedeki başarısızlık buraya atfediliyor. Daha sonra performanstaki başarı anlatılıyor. Özellikle faiz - dışı fazlada performans vurgulanıyor. Yani "biz Arjantin’den farklıyız. Başarılıyız. Aç kesenin ağzını" deniliyor.
Enflasyonun kontrolüne ilişkin "enflasyon hedeflemesine" geçileceği açıklanıyor. Para Politikası Kurulu’nun bu konuda kasım ayında bir açıklama yapacağı belirtiliyor. Daha sıkı bir para politikası izleneceğine ilişkin teknik değişiklikler de bulunuyor.

Ek niyet mektubu özellikle kamu maliyesi, iç borcun çevrilmesi ve büyüme konusunda ayrıntılı bilgiler ve hedefler içeriyor. Sıkı maliye politikasının, bir önceki yıl olduğu gibi, sürdürüleceği

Yazının Devamı

AKP’nin krizden çıkış yolu: Bir parça popülizm

29 Kasım 2001


<#comment>Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) kamuoyu yoklamalarında birinci parti çıkıyor. Tabii şimdilik. Çünkü seçimlere kadar köprülerin altından daha çok sular akacak. Gerçi yine de AKP’nin önemsenmesi gerekiyor. Kaldı ki, AKP de önemsenmek için "Türk Ekonomisinde Başlıca Sorunlar ve Kısa Vadeli Acil Çözüm Önerileri" başlıklı bir rapor hazırlamış. Genel Başkan Yardımcısı Ali Coşkun’un gözetiminde hazırlanan bu rapora öğretim üyeleri, işadamı ve bankacılar katkıda bulunmuşlar.
Rapor kısa bir bakışla başlıyor. Karamsar bir tablo çiziyor. "Acil Tedbirler" bölümü iki kısımdan oluşuyor; ilki güven bunalımının aşılması için gereken tedbirler (ki erken seçimden başka ciddi ve somut bir öneri de yok), diğeri de ekonomik durgunluktan kısa vadede çıkış yolları. Anlaşılan AKP’ye göre uzun vadeli tek çözüm yolu erken seçim!

AKP durgunluğu; işsizlik, pahalılık ve gelir dağılımındaki adaletsizlik olarak tanımlıyor. Oysa bunlar durgunluğun sonuçları. Durgunluğu aşmak için iç talebin ve üretimin canlanmasını, bazı fonların canlandırılması ve tasarruf tedbirlerini (!) öneriyor. İç borç sorununa değinilse de, somut bir çözüm önerilmiyor. Raporda KOBİ’lerin canlandırılması,

Yazının Devamı

Arjantin, Türkiye ve Eichengreen’in raporu -2

28 Kasım 2001


<#comment>Berkeley’li profesör ve IMF’nin danışmanlarından Eichengreen’in raporunu özetlemeyi sürdürüyoruz. Eichengreen, Türkiye’nin kriz öncesi kamu maliyesindeki gediğin (yani konsolide bütçe açığının milli gelire oranı) iki yılda yüzde 12’den, yüzde 23’e çıktığını belirtiyor. Bu felaket daha çok kamu bankalarının görev zararlarından kaynaklanıyor. Ve bu nedenle Eichengreen faiz - dışındaki bütçe tasarrufunun bu yıl milli gelire oranının 2.5’den 6.5’e yükseltmesini çok olumlu buluyor.

Eichengreen sıkı maliye politikasının büyümeye engel olabileceğini, bunu aşabilen yalnızca iki ülkenin bulunduğunu anımsatıyor: Danimarka ve İrlanda. Her ikisine özellikle dış konjonktür yardım etmiş. Üstelik vergi artışı yerine harcamaların azaltılması, güçlü ve kalıcı hükümetlere sahip olmaları bunu desteklemiş. (Bir hatırlatma: Alesina, Perotti ve Tavarres yaptıkları ortak çalışmada koalisyon hükümetleriyle reformların becerilemeyeceğini ortaya koyuyor. Harcamalardaki kısıntılar ancak reformlarla kalıcı olabiliyor. Aksi her taviz ise döviz kurunun yükselmesine neden oluyor.)
Ancak Eichengreen Türkiye’nin kaydettiği gelişmeler konusunda hayli umutlu. Olumsuz koşullara rağmen

Yazının Devamı

Arjantin, Türkiye ve Eichengreen’in raporu -1

26 Kasım 2001


<#comment>Arjantin ve Türkiye.. Borç batağındaki bu iki ülke son zamanlarda IMF’nin başına bela olmuş durumda. Ancak artık Türkiye giderek Arjantin’e daha az benzetiliyor. Türkiye yüklü yardımı şu veya bu nedenle koparırken, Arjantin’in sıkıntıları sürüyor. Arjantinliler geçen hafta Washington’a yaptıkları çıkarmada bol nasihatle döndüler.
Barry Eichengreen Berkeley’de bir profesör, aynı zamanda da IMF’nin üst düzey danışmanlarından. Şu aralar Global Development Finance dergisinin 2002 sayısında çıkacak "Krizden çıkma ve yönetimi: Arjantin ve Türkiye’den alınacak dersler var mı" makalesinin taslağı elden ele dolaşıyor. 32 sayfalık makalenin bir özetini okurlarımıza sunuyoruz:

Eichengreen her iki ülkenin kura dayalı istikrar paketi uygulayarak kriz noktasına geldiklerini anımsatıyor;
• Kamu maliyesinde, özellikle harcama bacağında konsolidasyon, yani derlenme, eksik kalmış,
• Kur politikası rekabet gücünü aşındırmış,

Yazının Devamı

Borsa bir hayvanat bahçesi mi?

23 Kasım 2001


<#comment>İstanbul Borsası yine revaçta. Bir haftadır bir yükseliş havası yaşanıyor. Hacimler de yükselmiş durumda. Bu bahar havasının ne kadar süreceğini herkes merak ediyor. Aslında bizde ekonomistler borsayı pek sevmez. Nasıl sevsinler ki? Son derece riskli hale gelmiş, oynaklığın (volatilite) bu denli yüksek olduğu piyasada ekonomik kurallar yürümüyor ki. IMKB kumarbazların cirit attığı bir alan haline geldiği için tasasarruflar da buraya akmıyor.
Bizde ekonomistlerin borsa kültürü olmasa da, Batı’da durum farklıdır. Birincisi, ABD’de temel tasarruf aracı borsadır. İngiltere’de de. İngiliz ailelerinin yüzde 35’inin hisse senedi bulunmaktadır. Kaldı ki, 55 yıl önce yüzyılın en büyük iktisatçısı John Maynard Keynes borsadaki yatırımlarıyla inanılmaz paralar kazanmış ve bunu nasıl bir ekonomist olduğunu kanıtlamak için sürdürmüştür. ABD Merkez Bankası Başkanı Greenspan üstüne vazife olmadığı halde, yıllarla Nasdaq’ın balon gibi aşırı şiştiğini belirtmiştir.

Borsaların bazı özellikleri vardır. Çıkış trendlerinde borsacılar "Artık bunun önü alınamaz, endeks yıl sonunda dolar bazında yüzde 50 yapar" dediler mi, bilin ki yakında satışa geçeceklerdir. Çünkü bizde

Yazının Devamı

Döviz kuru ne olacak?

22 Kasım 2001


<#comment>Her sokağa ayak bastığımızda aynı konu.. Döviz kuru ne olacak? Vatandaşın döviz merakı tutku haline gelmiş. Öylesine ki, Televole programlarında boy gösteren mankenlerden fazla ilgi çekiyor. Herkes spekülatör olmuş. Yükselecekse al, düşecekse sat. Mantıklısı da bu. Ama bu denli dövizle yaşamak sağlıklı mı, o da ayrı konu.
Ekonomi literatüründe reel döviz kurunun ne olması gerektiği, kısa vadeli ve uzun vadeli dengenin ne olacağı çok yazılıp çizilmiş, konu karmaşık olduğundan bir türlü uzlaşmaya varılamamıştır.
Daha önce de yazmıştık; sabit kur sistemleri fiyat istikrarı elde etmede avantajlı olsa da, döviz sorunu ortaya çıkabilir. Esnek kur sistemleri ise, döviz sorununu halletse bile, aşırı dalgalanmalara ve enflasyona neden olabilir. Bazıları, bir ara yol olan, merdiven gibi kur sistemi öneriyor: "Sabit kuru götürelim, cari sorun çıkarsa devalüasyon yapalım." Ancak her devalüasyon bir sürü firmayı batırıyor. Her halde, en sağlıklısı döviz sorunu olmayan bir ekonomi yaratmak, sonra da kura dayalı bir istikrar programı uygulamak.

Esnek kur sistemlerinin en önemli özelliği kurun piyasa tarafından belirlenmesidir. Merkez Bankası (MB) devre

Yazının Devamı

Krizin birinci yıl dönümü

21 Kasım 2001


<#comment>Geçen yıl bu aralar finans piyasalarında karabasan havası vardı. Bankaların ödemeler mekanizması kilitlenmiş, yabancılar da sürekli ülkeyi terk ediyordu. Neden böyle bir süreç başlamıştı?
Geçen program enflasyonla mücadeleyi amaçlıyordu. Daha önceleri her ay oranı belli olan devalüasyon, ertesi ay oranı belli olan enflasyonu yaratıyordu. Para otoritesi bu yapıyı, yani enflasyonist beklentileri kırabilmek için en önemli belirleyici olan döviz kuruna çapa taktı. Böylece kur öngörülebilecek ve her ay devalüasyon oranı düşecekti. Yapılması gereken tek şey devlete güvenmekti. Nominal faizler hızla düşerken bono almak Allah’ın emri haline gelmişti. Bankalar olabildiğince yurtdışından para bularak devlete veriyorlar, devlet borçları çeviriyor, bankalar da kar yazıyorlardı. Oh ne ala, ne ala!
Sıcak paraya dayalı bu sistem yaz aylarına kadar sürdü. Sonra kamu maliyesinde hiçbir reformun yapılmadığı ortaya çıktı. Devletin piyasadan borçlanması bir türlü azalmıyor, faizlerdeki düşüş de aksıyordu. Kaldı ki, ilk başta bütçe disiplini yeterince sağlanmadığından nominal faizler olması gereğinden hızlı düşmüş, talep aşırı canlanmış ve ithalat patlamıştı. Büyüyen bu cari

Yazının Devamı