Orhan Baba’nın albümünde son durum!

6 Ekim 2012

Şu an memlekette en çok satan albümü Orhan Gencebay yaptı. Bir süredir dinliyorum. İçinden seçme şarkılar ve naçizane yorumlarım şöyle

“Bir Araya Gelemeyiz”-Athena: Orhan Gencebay’ın müziği her zaman kendisinin de belirttiği gibi çok sesli ve farklı tarzları bir araya getiren özelliklere sahip oldu. Athena’nın funk / rock “Bir Araya Gelemeyiz” yorumu belki de bu yüzden hiç rahatsız edici değil. Kendi tarzına uydurmuş Athena başarıyla Orhan Baba’yı.
“Hor Görme GAribi”-Serdar Ortaç: Açıkçası klasik Türkçe pop ritimleri üzerine çok fazla kafa yorulmadan yapılmış “Hor Görme Garibi” yorumunu kolaya kaçılmış buldum. Bu bir Orhan Gencebay klasiği değil de bir Serdar Ortaç şarkısı olsaydı sorun yoktu. Ama bu haliyle olmamış, ağırlığı gitmiş şarkının. Ters düşmüş Orhan Baba’ya bu ritimler.
“Akşam Güneşi”-Sezen Aksu: Sezen Aksu bir Orhan Gencebay şarkısı yorumlamaya en yatkın isim bu albümde belki de. Böyle bir albüm yapsa ne kadar başarılı olacağını kanıtlıyor sanki. Belki daha az saz olsa içinde daha yalın söylese Sezen Aksu, şarkı daha vurgulu olurmuş diye düşünüyorum.
“Severek Ayrılalım”-Ajda Pekkan: Eğer Orhan Gencebay şarkılarından bir dans hit’i çıkacaksa o şarkı bu

Yazının Devamı

Çölde kurulan fantastik şehir!

30 Eylül 2012

Bu defa anlatacağım festival biraz farklı. Adı Burning Man. Nevada’da çölün ortasında yapılıyor ve her yıl 60 bin kişiyi ağırlıyor. Burada sadece müzik değil neredeyse bütün sanatlar içiçe. Nasıl oluyor, ne oluyor yaratıcısı Larry Harvey’e sordum

Bu festivali anlatmaya çalışmak hiç görmeyen birine renkleri tarif etmeye benziyor.” Festivalin web sitesinde “Burning Man nedir?” sorusunun yanıtı bu cümleyle başlıyor. Yani anlatılmaz yaşanır türünden bir ortam var. Gidip yaşamadım, ama ne oluyor, neler oluyor soracak dünyadaki en doğru adamı buldum. 1986 yılında San Francisco’da temelleri atılan bu festivalin yaratıcısı, tasarımcısı, her şeyi Larry Harvey İstanbul’da tatildeydi. Bir arkadaşım arayıp haber verince fırsatı kaçırmak istemedim. Harvey’yi Ayasofya turunun hemen ardından Sultamahmet’te sakin bir terasta yakaladım ve sohbet ettim.
Burning Man insanların seyirci değil katılımcı olarak algılandığı bir etkinlik. Çölün ortasında kurumuş bir göl yatağında, Nevada’da Black Rock diye bir yerde. Etrafta kocaman bir düzlük var ve dikkatinizi dağıtacak hiçbir şey yok. Buraya insanlar dünyadan kopmaya, izole olmaya, kendilerinden kaçmaya ya da bulmaya geliyor.

Diyelim ki ben

Yazının Devamı

Neşet Ertaş’ın öğrettiği

29 Eylül 2012

Batı müziğinde bir gitarla dünyayı değiştirmek diye sembolik bir laf vardır. O da bir bağlamayla aynısını yapmış oldu hayatı boyunca. Dünyayı değiştiremediyse de Türkiye’de insanların kalbinde bir şeyleri değiştirebildiği açık

Hafta boyunca farklı görüşten, neredeyse düşman kamplardan insanlar bütün hafta Neşet Ertaş türkülerinden referanslar verdi durdu. “Müzik insanları birleştirir” cümlesinin boş olmadığı bir kez daha kanıtlanmış oldu. Hiçbir yerde birleşemeyen, egolarından, inatçılıklarından, hoşgörüsüzlüklerinden, kibirlerinden bir türlü biraraya gelemeyen insanlar Neşet Ertaş çatısı altında uysallaşıp duygusallaştılar. Müzik böyle bir şey işte...
Hafta boyunca Neşet Ertaş ile ilgili yazılıp çizilenleri okurken düşündüm.
Neşet Ertaş ve temsil ettiği müzik kültürüne yabancıyım. Neşet Ertaş türküleriyle büyümedim. Türkü değil Beatles dinleniyordu evde, ne yapayım? Türkçe, olsa olsa Nilüfer, Sezen Aksu, Ajda Pekkan bilemediniz Barış Manço, Erkin Koray... Hepsi bu.
Neşet Ertaş’a saygı duymak ötesinde gerçekten anlamak ve bağlanmak için onu bir dönem hayatına alman, onunla hatıralar oluşturman lazım. Bende yok. Başka yolda ilerlemişim.
Ama bu durum bana bir şey

Yazının Devamı

İki yiğit çıktı meydane!

23 Eylül 2012

Bir tarafta Jennifer Lopez’in “Dance Again: The Hits” albümü, diğer tarafta tanıdığımız ve sevdiğimizi bir yüz: Dürüm döner + ayran. Nasıl mı?

Efendim ükemizde yoğun ilgiden dolayı 10 bin kişilik salonda vereceği konserleri ikileyen Jennifer Lopez’in “Dance Again: The Hits” isimli derleme albümü
elimize geçmiş bulunuyor.
Bu ilgiye bakılırsa bu albümün şu ara müzik mağazalarında peynir-ekmek gibi sattığını, satış rekorları kırdığını tahmin ediyorum. Benimki istatistiki bilgi değil ironik bilgi.
Konu şu, cebimizde para var ve karşımıza iki seçenek sunuluyor. Jennifer Lopez’in yeni derleme albümü “Dance Again: The Hits” ve dürüm döner ile ayran. Biri ruha diğeri mideye hitap ediyor. Birinin ederi 29 lira, diğeri 10 lirayı geçmiyor.
Bakalım Lopez, yine burada dünyanın en güçlü albümleriyle yarışan ve şu ana kadar yenilmeyen dürüm döner ve ayran ikilisiyle yarışabilecek mi?
Lopez’in albümü “Dance Again: The Hits” adı üzerine Lopez’in ilk yıllarından bugüne kadar 16 hit şarkısını barındırıyor. Seç, beğen al.

Yazının Devamı

Hesapsız yollanan davetiye karaborsacıya yarıyor

22 Eylül 2012

Organizatörler ve sponsorlar düzenledikleri ya da destekledikleri etkinliklerden kendi paylarına düşen davetiyeleri ilgili-ilgisiz ayırt etmeden tomar tomar dağıtıyor, konser kapıları karaborsacıdan geçilmiyor

"Abi bilet lazım mı?"
“Fazla bileti olan var mıydı?” Konserlere giden biriyseniz bu cümleleri çok sık duyarsınız. Siz mekana girerken “Bilet lazım mı” diye yanaşır birileri. Biletiniz yoksa normal fiyatın iki-üç katına size bir yerlerden buldukları bileti sokuştururlar. Dünyanın her yerinde olduğu gibi Türkiye’de de bilet karaborsacıları var. Biz şöyleyiz, dünyada böyle bir şey yok falan diyecek değilim. Var çünkü.
Hatta yasal karaborsa bile var. Live Nation’ın biletlerinin belli bir kısmını resmi fırsat sitesi ilan ettiği Viagogo’ya vermesi birçok yoruma neden olmuştu Madonna dünya turnesi sırasında.
Sadece son zamanlarda bu işin biraz garipleştiğini düşünüyorum bizde.
Bir kere karaborsacı öyle palazlandı ki sesi yasal bilet satandan fazla çıkıyor. Hadi görmedin, boynunda görevli kartı olan birine gittin “Bilet lazım mı?” dedin. Görevli de sana kartını gösterip “Yok daha neler, hem sen o bileti nereden buldun?” diye sordu, uzatma dön ve git. Oysa ne yapıyor

Yazının Devamı

Kaybedenlerin hikayesi

16 Eylül 2012

Ortalık başarı hikayesinden geçilmiyor. Peki başaramayanlara ne oluyor? Mesela eski rock’çılar nereye gidiyor? Ne yapıyorlar? Bakın size bir kaybeden hikayesinden bahsedeyim bugün

1984 yılında Japonya’daki Super Rock Festivali’nin dört ana konuğu vardı. Scorpions, Whitesnake, Bon Jovi ve Anvil. Hepsi izleyen yıllarda milyonlarca albüm sattı, dev dünya turneleri gerçekleştirdi ve hatırı sayılır birer servet sahibi oldu. Bizim memlekete bile birden çok geldiler. Biri hariç. Anvil.
Kanadalı heavy metal grubunun üyeleri bu zaman zarfının sonunda kendilerini hayal ettiklerinden farklı yerlerde buldular.
Gitarist Steve “Lips” Kudlow kamyon şöförü oldu, davulcu Robb Reiner inşaat işçisi... Metallica, Anthrax, Megadeth, Slayer gibi grupları etkilemiş, onların üyelerine ilham vermiş ve kendine hayran bırakmış, 14 stüdyo albümü bulunan bir grubun kurucuları ve has üyeleri için hazin bir durum.
80’ler heavy metalin altın yıllarıydı. Bugün hâlâ en baba popçunun 10 katı albüm satan,
dev ekonomiler oluşturan grupların tamamı o dönem kuruldu ve gelişti. Yıllar içinde onların yükselişini, başarılarını, trajedilerini, krizlerini

Yazının Devamı

STEVIE WONDER PARTiSi!

16 Eylül 2012

İstanbul Küçükçiftlik Park’ı dolduran 9 bin kişi, yaşayan en büyük funk, soul, R&B ve pop üstatlarından Stevie Wonder’dan beklediğini aldı: Eğlence, eşlik edilen bir sürü hit şarkı,bolca dans ve ‘I Just Called to Say I Love You’

Stevie Wonder kesinlikle ‘sadece son albümümdeki şarkıları çalarım’ tarzı biri değil. Hemen ‘Master Blaster’la girip seyirciyi rahatlatıyor. “Demek ki her şeyi çalacak” dedik biz de bu hareketini yorumlarken.
‘I Just Called To Say’i çaldığında ortaokula ışınlandım. Bu şarkının ne kadar geyik olduğu, dünyanın esprisine maruz kalması, ‘guilty pleasure’ (dinlemekten gizlice zevk aldığımız şarkılar diyeyim) listelerinin gediklisi olması falan hiç umurumda değildi. Tadını çıkardım oradaki herkes gibi.

Gospel geleneğinden olsa gerek
Wonder bir klasiğe imza atıp Türkçe “Merhaba” demeyi ihmal etmedi. “Daha önce gelemedim, fırsat olmadı, neyse 2012’de buradayım o da yeter” diye devam etti sonra. Ardından “Siz müslüman olduğunuza göre Allah’a, biz hıristiyan olduğumuzdan Tanrı’ya (god) şükredelim ki bizi buluşturdu” dedi. Salonu mabet gibi görme ve konseri neredeyse dini seremoniyle açma hadisesi bir gospel geleneği olsa gerek.
Michael

Yazının Devamı

Yeni sezondan manzaralar

15 Eylül 2012

Yeni sezon deyince hep giyim kuşam, hep tekstil, hep ayakkabı gelecek değil ya akla. Bakın sonbahar sezonunda takvime işaretlenecek bazı konserler şunlar olabilir. Şimdiden planınızı yapın, paranızı biriktirin


Saint Etienne,4-5 Ekim, Salon
İngiliz ekip 90’larda çok popülerdi. Elektronik dans müziğinin yükseldiği ve pop’a da sirayet ettiği ilk dönemlerde neredeyse her dans derlemesinde ya da chill out albümünde bir şarkıları yer alıyordu. 2012’de yayımladıkları “Words and Music by Saint Etienne” çok iyi eleştiriler alıyor. Salon’da iki gün üstüste çalacaklar. Sonbaharın dikkate değer konserlerinden, iyi bir sezon açılışı niteliğinde.

Nils Frahm-Olafur Arnalds,AWVFTS, 19-20 Ekim, Salon
Bir kere şunu söyleyeyim, bu konserde oturma düzeni var. Çünkü klasik konser gibi bir konser olacak. Görüntü ve müzikle ayin gibi bir ortam yaratıldığını düşünün. Fazla konuşma, gürültü yok, sadece müzik var. Beklentiniz buysa kaçırmayın. Arnalds geçen kış da Salon’da konser vermişti. Bu yıl Nils Frahm, A Winged Victory For The Sullen (AWVFTS) ve Arnalds art arda sahneye çıkacaklar. Tek konserde üç konser gibi yani. Birlikte de çalarlar mı? Bana çalarlar gibi geldi.

Yazının Devamı