T ürkiye’ye gelen PKK’lı grupla ilgili: - Silah bıraktılar, teslim oldular, diye yazanlar gerçeği yansıtmıyor...
PKK’lı grubun Türkiye’ye geldiği gün, PKK/KCK Başkan Yardımcısı Cemil Bayık’ın örgüte ait Özgür Politika gazetesine yaptığı açıklamayı birlikte okuyalım:
“Apo barış gruplarının gelmesini istedi. PKK da barış gruplarını göndererek sorumlu davranıyor. Bu grupların tutuklanmaması, saygıyla karşılanması, bunlara doğru yaklaşılması gerekir. Bu grupların Kürt halkının en doğal taleplerini dillendirmelerine müsaade edilmesi gerekir. Barış gruplarına olumlu yaklaşmak PKK’nin dağdan inmesine yol açmaz. Eğer PKK dağa çıktıysa bunun nedenleri var. Kimse keyfinden dağa çıkmadı. Herhalde gidip teslim olacak değiller.
Türkiye’de Anayasa değişmedikçe, Kürt iradesi ve Kürt kimliği kabul edilmedikçe, Kürtlerin kendilerini kendi kimlikleriyle örgütleyip ifade etmesi hakkı garantiye alınıp tanınmadıkça, PKK nasıl dağdan inecek? Açıkça, ‘Bütün adımlar PKK’nin tasfiyesine yöneliktir’ deniliyor. PKK’nin tasfiyesiyle Kürt sorunu nasıl çözülür? PKK’nin tasfiyesi demek, Kürt iradesinin tasfiyesidir. Ortada bir muhatap bırakmamadır.”
Araştırmacı Sinan Sungur diyor ki:
“PKK’nın
Başbakan’ı dinliyoruz, gözlerimiz kapalı... Grup’ta sakin bir dille konuşuyor...
Deniz Baykal’ın kameralı yanıtına geçen hafta teşekkür etmişti. Bu hafta veryansın ediyor...
Kameralı görüşmeyi ahlaksızlık olarak niteliyor.
Baykal’ın sergilediği tavra “güvensizlik” denebilir ama ahlaksızlık!
Başbakan kendisi gibi düşünmeyenleri en ağır şekilde suçlamayı seviyor.
Örneğin Habur’dan girişleri umut verici iyi gelişmeler olarak niteliyor.
Aynı umudu paylaşmayanları “Kargaşadan, kaostan, terörden nemalanıyorlar” diye damgalıyor.
Apo’nun talimatı üzerine bir grup PKK’lı dün Habur Kapısı’ndan geçerek güvenlik güçlerine teslim oldu. Teslim olan teröristlerin zafer kazanmış kahramanlar gibi karşılanmalarını izlerken neler hissettiniz... Kimileri gibi, “Görüntünün ne önemi var ki, önemli olan teslim olmaları” mı dediniz... Yoksa “Asıl teslim olan onlar değil, galiba biziz” diye mi düşündünüz, bilmiyoruz. Bu bir şovdu. Hükümet ve yandaş basın bu şovu “Açılım olumlu sonuçlarını veriyor” diye tercüme etti. Olayın daha doğru tercümesi ise şudur: Terör örgütü lideri Apo muhatap alınmış, kendisine umut bağlanmıştır. “Hükümet benim yol haritamı uyguluyor” diyen Apo’ya prim ve cesaret verilmiştir.
* * *
Yandaş medya öylesine iyimser ki, neredeyse “PKK, dolayısıyla terör sorunu bitti” diyecek.... İyi de teslim olanlar kim? Kimi çoluk - çocuğa karışmış Irak’taki üç beş PKK’lı. Ya Türkiye topraklarındaki PKK’lılar? Onların böyle topluca teslim olması diye bir şey söz konusu mu? Yakında olacaklarına dair herhangi bir açıklama, vaat var mı? Hayır.
Peki, dağlarımızda silahlı teröristler kol gezerken terör sorunu bitti diye bayram havası estirmek ne oluyor? Kim kimi, kimin adına kandırmaya çalışıyor?
Son söz; Teröre
İlhan Selçuk ağabeyimizin bir an önce sağlığına tam olarak kavuşup sütununa dönmesini beklerken... Bir dostumuzun geçtiği eski bir yazısından küçük bir bölümü onu selamlayarak aktaralım:
“Eskiden bir ara İran’a gitmiştim, Tahran’ın büyük bir lokantasında dostlarla yemek yiyecektik, sordular:
- Ne yiyeceksin?..
- Sen seç !..
Yanımdaki Azeri dost, garsona döndü :
- Beye bir bukalemun!..
Bozuldum:
AB İlerleme Raporu yine çifte standart, ikiyüzlü değerlendirmelerle dolu...
Örneğin Türkan Saylan ve ÇYDD’ye reva görülen vahim hukuk dışı uygulamalar tek satırla olsun yer almıyor.
İzmir Barosu eski Başkanı Noyan Özkan, AB Türkiye Temsilcisi Mark Pierini’ye gönderdiği mektupta raporu eleştirirken diyor ki:
“...Hükümetin son Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Kararnamesi öncesinde yandaş medya desteğiyle Kurul’a yönelik sistemli saldırısı her nedense dikkate alınmamış, öte yandan seçimle gelmiş ve demokratik taleplerde bulunan bir sivil toplum kurumu olan YARSAV acımasızca eleştirilmiştir.”
Telefon dinlemelerine sadece tek bir cümle ile değiniliyor...
Türkiye’nin faşizme gittiğinin en büyük göstergesi olan “dinlemelere” sadece tek bir satır.
İlerleme Raporu AKP’yi kollama koruma raporu olmuş bir bakıma...
Türkiye’yi ziyaret eden ünlü “Baba” filminin yönetmeni Coppola gördüğü ilgiye şaşırmış.Bizim ne kadar mafyasever bir millet olduğumuzu bilmiyordu anlaşılan...Haldun Ertem
Hükümet, şeker sanayiinin tamamen özelleştirilmesi, 25 şeker fabrikasının elden çıkarılması kararını aldı.
Bu karar öncesinde ve sonrasında “Türkiye’nin Japonya’dan sonra şekerde en pahalı ikinci ülke olduğu, Türkiye’deki şeker fabrikası sayısının düşürülerek şeker ithalinin serbest bırakılması” propagandası sürüyor.
Kim sürdürüyor bu propagandayı... IMF, AB, ABD, ED&F Man gibi uluslararası şeker kartelleri, Cargill gibi NBŞ üreticileri dahil tüm anti- şeker lobisi...”
Özelleştirme İdaresi, geçen yıl Kars, Erciş, Ağrı, Muş ve Erzurum şeker fabrikalarını ihaleye çıkardı. Ancak alıcı çıkmadı. Bu yıl da Kastamonu, Kırşehir, Turhal, Yozgat, Çorum ve Çarşamba şeker fabrikaları tek paket halinde satışa sunulmuş bulunuyor.
Görünen gerçek şu; kârsız şeker fabrikalarına müşteri bulunması mümkün değil...
O zaman? Kâr edenler satılacak, kâer etmeyenler devletin yani Türkşeker’in elinde kalacak.
Şeker İş Sendikası diyor ki:
Protokol üretmek konusunda Gül - Erdoğan ikilisinin engin bir deneyimi ve geçmiş başarıları vardır!
AB ile Kıbrıs protokolü yaptılar. Kıbrıs Rumlarını tanıma sözü verdiler. Sonra akılları başlarına geldi, protokolü Meclis’e sevk etmeyerek süreci tıkadılar. AB bunun üzerine 8 başlığı askıya aldı. Müzakereler tıkandı. Bu yıl sonuna kadar limanları açmaz Kıbrıs Rumlarını tanıma adımı atmazsak başka önlemler alacaklar. Protokol cinliğimiz ters tepti.
Ermenistan Protokolü’nde aynı yol izleniyor. Ermenistan Karabağ işgalini kaldırmadan kapıyı açmaya yazılı olarak söz veriyoruz. Ama Başbakan sözlü olarak şerh koyuyor:
- Karabağ işgali bitmeden protokolü Meclis’ten geçirmeyiz...
İyi de... Ermenistan’ın Karabağ’ın işgalini kaldırma gibi bir sözü var mı?
Yok...
Görünen sonuç; ABD 24 Nisan’a doğru giderek artan dozda dayatacak, protokol Meclis’te onaylanacak. Bu defa da Azerbaycan’ı kaybedeceğiz.
Mudanya Mütarekesi’nin 86. yılı geçen pazar günü Mudanya’da kutlandı. Törende Atatürk fotoğrafı yoktu. 3 CHP milletvekiline karşılık AKP’den milletvekili hazır bulunmadı. ADD üyeleri hem tören alanına Atatürk resmi getirdiler hem Bursa Valisi Şerafettin Harput’a bir Azerbaycan bayrağı takdim ettiler. Mütarekeyi İsmet İnönü imzalamıştı... Buna rağmen CHP milletvekillerine konuşma imkânı verilmedi. En ilginci... Törendeki folklor ekibinin sürekli Yunan oyunları oynamasıydı. CHP Milletvekili Onur Öymen manzarayı:
- Galiba savaşı Yunanistan kazansaydı ortaya çıkacak manzarayı canlandırıyorlar, diye yorumladı...
Cem Uzan, Fransa’ya sığınmış. İyi yapmış... Açsın bir ekmek arası döner dükkânı, iktidar baskısı falan yaşamadan rahatça keyfine baksın...Haldun Ertem
Bu akşamki maçın sonucu ne olur?Türkiye sahadan, Ermenistan masadan galibiyetle ayrılır...Akif Kökçe
Ahlakçı hekim!
Efendi bir sanatçı olarak bilinen Timuçin Esen’in bar çıkışında gazetecilerle tartışırken polislerce kelepçelenip karakola götürülmesi üzücü bir olaydı... Bu olayın bir hazin yanı daha var. Timuçin Esen Taksim İlkyardım’a götürülüyor. Burada karşısına çıktığı doktor:
- Sabahlara kadar çıkar gezerseniz böyle