Sorular havada

17 Mayıs 2008

Neydi Emniyet’in Anayasa Mahkemesi Başkanvekili Osman Paksüt’ün takip olayıyla ilgili açıklaması?
“Araç Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığı’na ait... Polislerin orada kendi görev alanına giren başka bir çalışma amacıyla bulunduğu kesin olarak anlaşılmıştır.”
CHP Konya Milletvekili Atilla Kart, dün Başbakan Tayyip Erdoğan’a yönelttiği soru önergesinde bu açıklamayla ilgili basit bir soru sordu.
“Osman Paksüt’ün kimliğini açıklamasından sonra araçtaki polisler neden kendi kimliklerini açıklamayıp hemen olay mahallini terk etmişlerdir? Böylesine bir anlayış ve uygulama, görev mahallini terketmek ve görevi bırakmak anlamına gelmez mi? Polislerin bunu yapmasını gerektiren özel ve vahim bir durum mu vardır?”
Olay, hiç de inandırıcı olmayan resmi açıklamalarla geçiştirilecek gibi görünmüyor. Çok ciddi şekilde araştırılması ve kamuoyuna tatmin edici açıklama yapılması gerekiyor. Bir başka açıklama da, “Meseleyi

Yazının Devamı

CHP’nin İstanbul’u

16 Mayıs 2008

AKP’li Anakent Belediyesi İstanbul şehrini hallaç pamuğu gibi atıyor... Önüne gelen yeri satıyor, dilediği yeri kimseye sormadan pazarlıyor. Mimar Oktay Ekinci bir çağrıda bulunuyor:
- CHP’li belediye başkanları bir masanın çevresinde bir araya gelmeli, bu kent bizden de sorulur demeli, sahip çıkmalıdır...
Oktay Ekinci diyor ki:
- İstanbul’un büyük belediyeleri CHP’nin elindedir... Bakırköy, Kadıköy, Beşiktaş, Avcılar ve Şişli, İstanbul nüfusunun neredeyse yüzde 40’ını oluşturuyor. AKP oylarını çevre ilçelerden toparlıyor. Ama Haydarpaşa Garı, Karayolları Arazisi, Dubai Kuleleri gibi kent merkezindeki alanları halka sormadan kendi bildiği gibi düzenliyor, istediği gibi pazarlıyor.  CHP’li belediye başkanları kendi bölgelerindeki büyük projelere müdahil olmalıdırlar. Örneğin Kadıköy Belediyesi Haydarpaşa Projesi’ne karşı tavrını ortaya koymalıdır. Diğerleri de öyle...
Ekinci haklıdır... CHP önümüzdeki seçimlerde iddialı olmak istiyorsa kente sahip çıkmalıdır. Bu seferberlikte

Yazının Devamı

Kuşatma altında...

15 Mayıs 2008

Tuncay Özkan’ın yönetimindeki Kanaltürk’ün AKP yanlısı bir gruba satılması şok etkisi yarattı. Tuncay Özkan’a siyaseten bel bağlayanların tepkisi haklı. Çünkü farklı umutları vardı... Medyadaki aymazları ise anlamaya imkan yok. Özgürlükçü ve demokrat geçinen bir gazete Kanaltürk’ün etkisizleştirilmesi karşısında zil takıp oynayacak... Kendilerinin (bizlerin) de aynı kuşatma altında bulunduğunu hâlâ fark edemediler...
Kanaltürk iktidarın baskıları sonucu satışa zorlandı.
Akşam, Show, Sky gibi medya organlarının sahibi Mehmet Karamehmet geçenlerde okkalı bir para cezasıyla baskı altına alındı. Cezalandırıldı.
Cumhuriyet’in sahibi İlhan Selçuk’un gece yarısı evinden alınıp götürülmesi de kuşkusuz bir tür yıldırma denemesiydi.
Muhalif Ulusal Kanal’ın kadrosunun yarısı hapiste...
İktidarın tarafsız kalmaya çalışan NTV’yi cezalandırmak için fırsat kolladığı söyleniyor.
Öte yandan TRT’nin 4 kanalı AKP’nin sesi haline getirildi. Sabah ve atv, devlet bankalarından

Yazının Devamı

Kanaltürk dramı

14 Mayıs 2008

Kanaltürk’ün, sabah akşam veryansın ettiği Fethullah Gülen ve AKP yanlısı Koza İpek grubuna satılması özellikle kanalı bir siyasi hareketin aynası gibi gören yüz binleri şoka uğrattı. Tuncay Özkan diyor ki:
“Biz Kanaltürk’ü satmamak için sonuna kadar direndik. Ama Maliye’nin üzerimizdeki sıkı denetimi, büyük bir reklam ambargosunun hedefi haline gelmemize yol açtı. Tam 4.5 aydır çalışanlarımıza maaş ödeyemedik. Son olarak RTÜK, mahkeme kararıyla frekansımızı iptal ettirdi, yayınımız durma noktasına geldi. İktidar korkusu yüzünden kimse bizimle ortaklığa yanaşmadı. Kanalı 25 milyon dolara sattık. Bize 1 milyon dolar kaldı.”
Kanaltürk’ün satışına canı sıkılanlar ise diyor ki:
“Tuncay Özkan Kanaltürk’ü Turgay Ciner veya benzer bir işadamına daha düşük fiyata da olsa satabilirdi. Kanaltürk bir medya organından ötede siyasi misyon üstlenmiş bir kurum gibi takdim edildi. Cumhuriyetçi yüz binlerin desteğiyle büyüdü. Kanaltürk’ün karşı cephedeki

Yazının Devamı

Şu darbeciler!

13 Mayıs 2008

Medyadaki AKP misyonerleri çirkin ve ucuz bir kampanya yürütüyor...
AKP’nin çarpık yönetim (sözde demokrasi) anlayışına karşı mı çıktın? Damga hazır:
Darbeci...
Aynen soğuk savaş döneminin komünist avcıları gibi... Darbe avcıları belirdi şimdi de...
Muhalefette ısrar edenler ucundan kıyısından ispiyonlanıyor...
Emre Kongar Cumhuriyet’te gayet net anlatmış durumu...
AKP’nin çarpık “çoğunlukçu” yaklaşımına göre...

Yazının Devamı

Galatasaray...

11 Mayıs 2008

Bendeniz 8 - 10 yaşlarındayken Çamlıca’da otururduk... Her taraf çayır çimen... Mahalle maçlarında ben kaleci oynardım. O günlerde Turgay Şeren, ‘Berlin Panteri’ unvanını henüz almış... Mahallede benim adım da şakacıktan “Berlin Panteri Turgay” olmuştu. Babamız Fenerbahçeliydi. Kardeşimle beni elimizden tutar Fenerbahçe maçlarına götürürdü ama... Ben Turgay’a özendiğimden GS’li olmuştum bile! Kardeşim Metin Aşık FB başkanlığına kadar yükseldi. Ben ise Galatasaraylı olmakla ne isabetli bir seçim yaptığımı düşündüm hep... Yıllarca Metin Oktay’ı izlemek, alkışlamak, sonra da dostu olmak... Ne büyük keyif ve onurdu... Suat’lar, Kadri’ler Coşkun’lar, İsfendiyar’lar... Avrupa kupalarında kazanılan ve halkı sokaklara döken zaferler... 2000 yılında kazanılan UEFA Kupası ve Süper Kupa... Ne benzersiz mutluluklardı...
Şimdi de... Son yıllardaki maddi sıkıntılara rağmen o küllerden yeni bir takım ve yeni bir ruhun doğduğunu görüyor, Adnan Polat ve Adnan Sezgin

Yazının Devamı

Barroso sahnede

10 Mayıs 2008

AB Komisyon Başkanı Manuel Barroso, Olli Rehn ve Lagendijk’ten geri kalmıyor... AB ilkelerini de çiğneyerek Türkiye’nin iç işlerine karışmaya devam ediyor. Bu arada cehaletini sergilemekten de geri durmuyor...
Son olarak önceki gün Ljubljana’da konuştu:
“Türkiye’de tam demokrasi ve demokratik laiklik olmalıdır. Laiklik zorla dayatılamaz...”
Daha önce meramını daha açık ifade etmişti:
“Laiklik bir dinmiş gibi insanlara empoze edilemez. Laiklik, dinin yerini alamaz.”
Onun hesabına göre din empoze edilebiliyor ama laiklik empoze edilemiyor!
Türkiye’de bir laiklik dincilik çatışması yok mu? Var... Bu tartışma nereden çıkıyor?.. Emre Kongar güzel anlatıyor:

Yazının Devamı

İkiyüzlü AB...

9 Mayıs 2008

KESK Basın Yayın Sekreteri Hasan Hayır, dünkü yazımızla ilgili olarak aradı, KESK’in cumhuriyet mitinglerine kurumsal olarak katılmamakla birlikte üyelerini serbest bıraktığını anlattı.
Sohbet sırasında söz haktan, hukuktan, AB’den açıldı...
AB’nin ikiyüzlülüğüne de geldi doğal olarak...
Sık sık demokrasiden, reformdan söz ediyor AB.
Listenin başında 301’inci madde vardı... O konu çözüldü... Sırada Kıbrıs, ruhban okulu, ekümenik patrik, soykırımın tanınması vs. var.. Fakat ilginçtir... Avrupa Birliği Türkiye’deki sendikal hakların AB’ye uyumuyla hemen hiç ilgili görünmüyor...
AB ülkelerinde genellikle memurların toplu sözleşme ve grev hakları var... Türkiye’de yok. Peki AB bu konuda hiç uyumdan söz ediyor mu?
Aynı zamanda KESK Yönetim Kurulu üyesi olan Hasan Hayır anlatıyor:

Yazının Devamı