Rasmussen’e veto mu?

1 Nisan 2009

TÜRKİYE, NATO Genel Sekreterliği’ne Danimarka Başbakanı Anders Fogh Rasmussen’in getirilmesini “veto” mu edecek?
Günlerden beri sorulan bu sorunun henüz kesin bir yanıtı yok.
Bu konuda hükümet bir karar almış ve ilgililere niyetini resmen bildirmiş de değil.
Hemen şunu belirtelim ki, Rasmussen de şu ana kadar adaylığını resmen koymadı. Tabii böyle bir arzusunun ve niyetinin olduğu biliniyor. Onun çapında şimdiye kadar başka bir aday da çıkmadı.
NATO’da genel sekreterin seçimi oy birliğiyle gerçekleşir. Şimdiki Genel Sekreter Jaap de Loop Scheffer’in görev süresi temmuz sonunda bitecek. Dolayısıyla yeni NATO liderinin o tarihe kadar seçilmesi gerek.
NATO, kuruluşunun 60. yıldönümünü kutlamak için 3-4 Nisan’da, yani bu haftanın sonunda, bir zirve düzenliyor. Beklentiler, yeni genel sekreterin 26 üye ülkenin liderlerinin katılacağı bu toplantıda ilan edileceği yönündeydi. Ama şimdi bunun gerçekleşmeme olasılığı var.
Bunun nedeni, Türkiye’den, Rasmussen’in genel sekreter olmasına itiraz

Yazının Devamı

Avrupa’da (farklı) bir Amerikalı

31 Mart 2009

ABD Başkanı Barack Obama, bugün bu göreve gelişinin 69. gününde ilk kez Avrupa’ya geliyor.
Obama’nın bu 8 günlük seyahati Türkiye’yi de yakından ilgilendiriyor. Bunun nedeni sadece Türkiye’nin de bu yoğun gezi programında yer almasından ibaret değil. Amerikan lideri, Londra’da Türkiye’nin de temsil edileceği ve küresel ekonomik krizin tartışılacağı G-20 zirvesine katılacak. Ayrıca Fransa-Almanya sınırında Strasbourg ile Kehl’de düzenlenecek NATO’nun 60. yıldönümü doruğunda hazır bulunacak. Obama bu arada Prag’daki AB toplantısına katılacağı gibi Rusya ve Çin devlet başkanlarıyla da görüşecek.
Avrupa, ABD Başkanı’nı yeni umutlarla karşılamaya hazırlanıyor. Bush yönetimi sırasında Avrupa’nın ABD ile arası açılmış, yani Transatlantik birlik ciddi şekilde sarsılmıştı. Obama, bu dayanışmayı yeniden kurmak kararındadır.

Dinlemeyi biliyor
OBAMA’nın avantajı, gerek kişiliği, gerekse seçim kampanyası sırasında dile getirdiği görüşleri nedeniyle Avrupa’da -dünyanın diğer bölgelerinde

Yazının Devamı

Seçim sonrası esas işler

28 Mart 2009

YEREL seçimlerin dış dünyada fazla ilgi görmesi beklenmez. Bu, Türkiye için olduğu kadar, başka ülkeler için de geçerlidir.
Bu kez yerel seçim kampanyası, ülke çapında epey hareketli geçti, büyük heyecan yarattı. Ama sonuçta, yeni dönem için seçilenler, ne de olsa yerel yöneticilerdir. Bu da hükümeti fazla etkilemediği sürece, yabancı ülkeleri ilgilendirmez.
Gene de dış basında bu seçimleri yakından izleyenler oldu. Bazı ciddi gazetelerde haberler, röportajlar çıktı. Bunda özellikle Başbakan’ın seçim gezilerine bazı yabancı muhabirleri davet etmesinin de rolü var. Bu, “seçim kervanı”na katılan gazetecilere, Erdoğan ile, AKP liderinden çok, Başbakan sıfatıyla temel iç ve dış konular üzerinde söyleşiler yapmak fırsatını da vermiş oldu.
Sadece gazeteciler değil, Türkiye’yi yakından izleyen yabancı analistler de bu seçimlerin yerel niteliğinin ötesinde, AKP iktidarının veya daha doğrusu Erdoğan’ın politikaları için bir nevi sınav

Yazının Devamı

AB’ye dönüş işareti...

27 Mart 2009

CUMHURBAŞKANI Abdullah Gül’ün AB merkezini ziyaret etmek üzere Brüksel’e hareketinden önce söyledikleri, olayın anlam ve önemini açıkça ortaya koyuyor: “AB’yi ilk kez bir Türk Cumhurbaşkanı ziyaret ediyor. Türkiye’nin AB’ye verdiği önem, süreklidir. Türkiye’nin bütün standartlarının AB standartlarına çıkması Türkiye’nin birinci konusudur. Bu sadece dış politika konusu değil, Türkiye’nin topyekûn konusudur. Türkiye’nin diğer meseleleri zaman zaman öne çıkarsa da AB ile tam üyelik yolunda ilerlemek, Türkiye’nin daima birinci maddesidir”...
Bu sözler de dikkate alındığında Cumhurbaşkanı’nın bu ziyaretini, AB ile ilişkileri, uzunca bir durgunluk döneminden sonra, yeniden canlandırma kararlılığının işareti saymak mümkün,
Gerçekten son 3-4 yıl boyunca Türkiye, daha önceki yılların aksine, “AB heyecanı”nı kaybetti. Hükümetin “reform hızı” kesildi, Gül’ün sözünü ettiği

Yazının Devamı

Orası Irak Kürdistan’ı...

25 Mart 2009

CUMHURBAŞKANI Abdullah Gül’ün Irak’ı ziyareti sırasında Kuzey Irak’tan söz ederken zımnen Kürdistan terimini kullanması, önemli bir üslup ve yaklaşım değişikliğini ortaya koyuyor.
Aslında Cumhurbaşkanı, bu sözcüğü Irak Anayasası’na atıfta bulunarak kullandı. Irak’ın yeni siyasal yapısı içinde, ülkenin kuzeyinde Kürdistan Bölgesel Yönetimi yer alıyor. Iraklılar bu bölgeden Kürdistan diye bahsediyorlar. Yabancı diplomatlar ve dünya basını da aynı terimi kullanıyor.
Kısacası, Kuzey Irak’a verilen Kürdistan adı, hem Irak’ta hem uluslararası camiada kabul gören bir tanım. Cumhurbaşkanı Gül’ün hatırlattığı gibi, Yunanistan bütün dünyanın tanıdığı Makedonya devleti için hâlâ “Eski Yugoslavya Cumhuriyeti Makedonya” ibaresini kullanıyor; ama bu, mevcut olan bir gerçeği de değiştirmiyor.
Türkiye şimdiye kadar Irak’taki Kürt bölgesini ve yönetimini “Kuzey Irak” olarak tanımlamakta ısrar ediyordu. Tabii bunda Kürt liderliğinin özellikle

Yazının Devamı

NATO ile pürüzler

21 Mart 2009

BRÜKSEL

KİMSE NATO toplantılarında veya koridorlarında Türkiye ile “pürüzler” den söz etmiyor. Ama iki hafta sonra 60. kuruluş yıldönümünü kutlayacak olan 26 üyeli ittifakın gündemindeki bazı konularda görüş farklılıklarının ortaya çıktığı açık...
Bunlar Türkiye ile NATO’nun yıllardan beri sürdürdüğü sıkı bağları bozacak ayrılıklar değil. Ancak bunların giderilmesi için yoğun dogmatik çabalara ihtiyaç olacak.
Bu farklılıklar, biraz da son zamanlarda Türkiye’nin dış politikada kendi çıkar ve görüşmeleri doğrultusunda daha dik durması sonucunda kendilerini belli ediyor.
“Pürüzler”den biri, Fransa’nın NATO askeri kanadına dönme kararıyla ilgili. Aslında buradaki NATO merkezinde bu karar büyük sevinç yarattı. Bizim de içinde bulunduğumuz bir grup gazeteciyle görüşen genel sekreter Joop de Hoop Scheffer’i göre bu karar ittifakın savunma kapasitesini güçlendireceği gibi, Cumhurbaşkanı Sarkozy’nin arzuladığı şekilde NATO

Yazının Devamı

Ömür boyu iktidar!

18 Mart 2009

AZERBAYCAN Anayasası, cumhurbaşkanının en çok iki dönem için seçilmesini öngörür. Geçen ekim ayında ikinci kez seçilen Cumhurbaşkanı İlham Aliyev bu kurala göre, 2013 yılına kadar görevinde kalabilir, ama bir daha adaylığını koyamaz.
Aliyev 5 yıllık ikinci dönemi yeterli görmüyor. Ona göre ülkede istikrarın korunması, gelişmede sürekliliğin sağlanması için, cumhurbaşkanının ömür boyu işbaşında kalması ilkesi benimsenmelidir.
Aliyev’in bu fikri -ve arzusu- bugün Azerbaycan’da halkoyuna sunuluyor. Referandumdan “evet” çıkarsa, Anayasa’da, seçilmiş cumhurbaşkanının ömür boyu bu mevkide kalmasını sağlayacak değişiklik yapılacak.
Bugünkü referandumun sonucunu tahmin etmek zor değil. Aliyev’in istediği olacak. Kabul etmeli ki, çoğunluğu temin edecek kadar popülaritesi var. Üstelik, muhalefetin önemli bir kesimi (başta Halk Cephesi olmak üzere) bu referandumu boykot etmeye karar verdi. Bu nedenle de sandıktan fazla sayıda “hayır” oyunun çıkması beklenmiyor.

Siyasi ihtiras
AZERBAYCAN’da cumhurbaşkanının ömür boyu görevinde kalması çok mu gerekli? Bu ülkeye ne kazandırır?

Yazının Devamı

Su için birlik

17 Mart 2009

DAHA önce olayı duymamış olan İstanbullular dün trafiğin anormalliğinden, farkına vardılar: Şehir “Dünya Su Forumu”na ev sahipliği yapıyor...
Şimdiye kadar İstanbul’da yapılan uluslararası konferansların sayıca en büyüklerinden biri bu: Yaklaşık 150 ülke ve uluslararası kuruluştan 20 bini aşkın katılımcı... Bunların bir kısmı devlet başkanı, başbakan, bakan gibi üst düzey yöneticiler...
Dün İstanbul’da başlayan -ve hafta boyunca devam edecek olan- 5. forum, şimdiye kadar başka kentlerde yapılanlardan çok daha kalabalık ve çok daha önemsenen bir konferans. Nedenini sorduk. “İstanbul’un cazibesi var tabii” dediler, ama asıl sebep, artık dünyanın su sorununu ciddiye alması ve acil çözüm aramak gereğini duymasıdır.
Gerçekten su sorunu, küresel çapta, günümüzün en ciddi meselelerinin başında yer alıyor. Çünkü malum, su hayat demek. Su olmadan hayat olmaz. Dünyanın halen karşılaştığı başka doğal kaynak sıkıntılarına karşılık (petrol gibi) yaratabileceği alternatifler var. Ama su öyle değil.

Kaynak daralıyor
DÜNYANIN suyla ilgili hali giderek kötüleşiyor, hatta vahimleşiyor. Halen 80 ülkede toplam 1.2 milyar insan su kıtlığı veya kuraklıkla boğuşuyor. Bir BM raporuna göre, 2025’te

Yazının Devamı